Her noktasında inşaatların devam ettiği, 30 bin kişinin çalıştığı dünyanın en büyük şantiye alanına dönen Hatay’ın Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk, depremin 2. yıl dönümünde kentteki çalışmalarla ilgili Hürriyet’e özetle şu bilgileri verdi:
160 BİN KONUT YAPILIYOR
“Konteynerkentlerde şu an 220 bin civarında vatandaşımız var. Konteynerkentlerde kiracılar da var. Hatay’da toplam yıkılan yapı 300 bin. Bunun 160 bini yeniden yapılıyor, devlet yapıyor. 153 bin hak sahibi var. Elbette ki kiracılarımızın da ev sahibi olmasını istiyoruz. Bunun da çalışmaları yapılıyor. Bu biraz zaman alacak.
HATAYLI HATAY’I TERK ETMEZ
Deprem öncesi Hatay’ın nüfusu 1 milyon 710 bindi. Son seçimlerde nüfustan aldığımız bilgiler şu an 1 milyon 550 bin civarında. Depremden sonra ikametgahını değiştiren 1 milyon kişi var. Ama bu gidenlerin 150 bin vatandaşımızın bir kısmı memurdu, tayinle gittiler. İçerisinde doktor var, hemşire var, polis var, öğretmen var. Bir kısmı da çocuklarının eğitimi için. Hataylı şehrini terk etmiyor. Geçici ikamet olarak gidiyor, kütüğünü, nüfusunu kaldırmıyor. Hatay özel bir şehir, kadim bir şehir. Burada evi yapılan, çocukları da okulu bitirenler artık dönmeye başladı.
ŞANTİYELERDE 30 BİN KİŞİ
H
ÇİFTE depremlerin ardından yeniden ayağa kalkmaya çalışan Hatay, adeta dev bir şantiye gibi. Şehrin hemen her yerinde inşaatlar sürüyor, yeni binalar yükseliyor. Bu inşaatların temel kazılarında ise yeni tarihi bulgulara ulaşılıyor. “Belli başlı alanlar kazıldı, birkaç arkeolojik alan bulundu. Kazılar tamamlandıktan sonra detaylarını paylaşacağız” diyen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, Hürriyet’e yaptığı özel açıklamalarda şunları söyledi:
MÜZEYE ÖZEL PROJE
“Depremde Hatay Arkeoloji Müzesi’nde eserlerin bulunduğu kısımlar değil ama kapalı hacimleri bir birine bağlayan koridorlarda büyük bir yıkım oldu. Tarihi eserlerimiz ağır hasarlar almadı. Müze ile ilgili depremden sonra projelendirme çalışmalarına başladık, güzel bir proje ortaya çıktı. Hataylı ödüllü mimar Ömer Selçuk Baz projesini çizdi. Çok güzel bir proje oldu, uluslararası yarışmalarda projenin ödül alacağına inanıyoruz. Deprem güvenliğini önceleyerek müzede zemin iyileştirme çalışmalarına başladık, ilk etap tamamlandı. Şimdi üstyapıya devam ediyoruz. Hedefimiz 2026 yılının sonunda Hatay Müzesi’ni tekrardan Antakyalılara, ülkemize armağan etmek.
ESERLER HATAY’A GERİ DÖNÜYOR
Depremden sonra Hatay Müzesi’ndeki eserlerin bazıları çeşitli müzelerde ve depolarda korunmaya alındı. Bazılarını ise restorasyon ve konservasyon laboratuvarlarımızda onarıma aldık. Hatay müzesindeki çalışmalar tamamlanınca 2026’nın Haziran-Temmuz aylarında eserlerimizi Hatay’a getirmeye başlayacağız. 2026 yılının sonu gibi yeni sergimizle, yeni konseptimizle Hatay Arkeoloji Müzesi’ni Antakya’ya, ülkemize kazandıracağız. Hatay’ın kültürel kimliğini yansıtan, açık ve kapalı alanlarıyla çok güzel olacak.
YENİ ARKEOLOJİK ALANLAR BULUNDU
Arkeolojik Kazı başkanlığı ekibimiz ise Hatay’da, Antakya’da inşaatların temel kazılarında görev alıyorlar. Biliyorsunuz Antakya antik bir kent. Yeni yapılan inşaat alanlarının temel kazıları sırasında olası bir kültür varlığı rastlanması söz konusu olabilir. Bu kazı başkanlığımız inşaat edilecek alanların temel kazılarını takip ediyor. Bir kültür varlığına, arkeolojik varlığa rastlandığında çalışmalar hemen duruyor. Önceliğimiz arkeolojik varlık ve kültür varlığı. Onların korunmasına yönelik tedbirler alınıyor. Belli başlı alanlar kazıldı, birkaç arkeolojik alan bulundu. Kazılar tamamlandıktan sonra detaylarını paylaşacağız.”
TARİH 06 Şubat 2023’ü, saatler 04.17’yi gösterdiğinde tüm Türkiye’yi yasa boğan asrın felaketini yaşadık. En büyük yıkım ise Hatay’da oldu. Binlerce kişi hayatını kaybetti, birçok ilçe, mahalle haritadan silindi. Depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen acılar dinmedi. Hatay’da binlerce kişi önceki gece Vali Ürgen Parkı’nda bir araya geldi, ‘sessiz yürüyüş’ ile Atatürk Caddesi’nden Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.
3 DİN, 3 DİLDE DUA
Vali Mustafa Masatlı, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk, kentte yaşayan Musevi, Hıristiyan cemaatinin dini temsilcileri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de Vali Ürgen Parkı’nda bir araya geldi. İlk depremin meydana geldiği 04.17’de yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu. 3 din, 3 dilde dualar edildi. Hatay’ın mozaiğini yansıtan Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilisesi, Protestan Cemaati, Ermeni Cemaati, Musevi Cemaati, Alevi kanaat önderi dualar etti, ölenler için kuran okundu. “Kardeşlik, birlik, beraberlik ve bir daha aynı acıyı yaşamama” dileğinde bulunuldu.
SİZİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ
Çifte felaketin ikinci yıl dönümünde deprem kayıplarının kabirleri de doldu taştı. Mezarlara karanfiller bırakıldı, dualar edildi. Depremzedeler, yakınlarının mezarlarına sarılarak gözyaşı döktü. Hayatını kaybeden çocukların mezarlarına da sevdikleri oyuncaklar bırakıldı.
SESİMİZİ DUYAN VAR MI
Saat 04.17’de ise hep bir ağızdan, simge olan “Sesimizi duyan var mı?” çığlığı yükseldi. Cumhuriyet Meydanı’nda yürüyen depremzedeler, Asi Nehri’ne kırmızı karanfil, defne ve reyhan yaprağı attı. Hataylılar yakınlarını kaybettikleri noktalara yaktıkları mumlar ve karanfiller bıraktı. Yıkılan ve birçok kişinin hayatını kaybettiği bazı binaların bulunduğu alanlara “geri döneceğiz” yazılı dovizler koydu. Hatay’ın Defne ilçesinde belediye tarafından Uğur Mumcu Bulvarı’nda “Unutmadık” yazılı platform kuruldu. Burada toplanan kalabalık, depremde hayatlarını kaybedenler için dualar etti. Kuran-ı Kerim’in okunduğu, duaların edildiği anmada, depremzedeler dilek fenerleri uçurdu. Yunus Emre Parkı’nda toplananlar da Asi Nehri’ne karanfil, defne dalları ve reyhan attı.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminde, Antakya başta olmak üzere birçok bölgenin haritadan silindiği Hatay’da yaralar sarılmaya çalışılıyor. Kent büyük bir şantiye alanını andırırken, her noktada çalışmalar yapılıyor. Kalıcı konutların yükseldiği kent merkezinde, ağır iş makineleri, vinçler ve hafriyat kamyonları aralıksız çalışıyor. Hasarlı binaların yıkımları, enkaz kaldırma çalışmaları da devam ediyor. Depremde hasar gören tarihi eserlerin restorasyon çalışmaları sürüyor. Hatay’ın simgelerinde biri olan ve “dünyanın ilk aydınlatılan caddesi” olarak bilinen Kurtuluş’ta restorasyon çalışmaları dikkat çekiyor.
BÜYÜK RESTORASYON
Kurtuluş Caddesi’nin her iki tarafında bulunan tarihi Antakya evleri ile diğer tarihi yapılar, dokusu korunarak restore ediliyor. Hatay’da kalıcı konutların yapımı için de büyük bir çalışma yürütülüyor. Kent merkezinde Asi Nehri kenarında Hatay’ın tarihi dokusuna uygun evlerin yapımı sürerken, kentte 5 bin 505’i köy evi olmak üzere 40 bin 37 ev tamamlanarak hak sahiplerine teslim edildi. Ayrıca 6 bin 180 konteyner/prefabrik işyerleri de kurularak, esnaflara, işyerleri yıkılanlara verildi. Şu anda kentte 5 bin 946 esnaf ve meslek sahibi, bu işyerlerinde hizmet veriyor.
TOZ-DUMAN HAYATLAR...
Bir yandan yeni kurulan çarşı-pazarlar, açılan işyerleri, diğer taraftan enkaz, devam eden inşaat, yükselen konutlar ve toz-duman içinde sürdürülen hayat. Kentte günün hemen her saatinde insan hareketliliğini görmek mümkün. Çarşı-pazarlar alışveriş yapanlarla doluyor. Her noktada depremin izlerinin görüldüğü kentte, hayat akışı da devam ediyor. Tarihi yerlerden biri olan Uzun Çarşı’nın yıkılmayan kısımlarında da gün içinde insan yoğunluğu dikkat çekiyor. Bitişikteki konteyner dükkânlarda çoğu ayakkabıcı olmak üzere çok sayıda esnaf hizmet veriyor.
Hatay’da 172 bin 789 depremzede ise kentteki 204 konteyner kentte yaşam mücadelesi veriyor. Konteynerlerde 2 yıldır zor şartlar altında yaşam sürdüren depremzedeler, bir an önce yapımı devam eden evlerine kavuşmayı bekliyor. Deprem sonrası büyük bir göç yaşanan Hatay’da çoğu kişi geri döndü. Kentten göç eden 141 bin 403 Hataylı’nın da dönmesi için çalışmalar yapılıyor.
HEPİMİZ ÇOK ŞEY KAYBETTİK
Türkiye’nin en önemli kış turizmi merkezlerinden biri olan Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın faciasıyla ilgili çok yönlü soruşturma yürütülüyor. Bu kapsamda Cumhuriyet savcıları, bilirkişiler, kriminal uzmanlar ve mülkiye başmüfettişleri otelde incelemelerde bulunarak, delil topluyor. Dışı ahşap kaplama, 12 katlı otelin 4’üncü katındaki restoran bölümünde çıktığı belirlenen yangında ihmaller zinciri ortaya çıktı. İşte o ihmaller:
- Otelde yağmurlama sistemi yok. Eğer olsaydı yangınla birlikte sistem anında devreye girecek ve yangın daha başladığı yerde sönecekti.
- Yangına dayanıklı olması gereken iç koridor kapıları da standartlara uygun değildi. Olsaydı yangın sadece bir katta yayılmış olacak, kalanların tahliyesi kolaylaşacaktı.
YANGIN ALARMI ÇALIŞMADI
- Isıya duyarlı yangın alarmı çalışmadı, otomatik devreye girmedi. Duman sensörlerinin de çalışmadığı, bazı katlarda ise devre dışı bırakıldığı belirlendi. Yangın alarmı ve duman sensörleri çalışmadığı için çoğu kişi yangına uykularında yakalandı. Yangın alarmı ve duman sensörleri çalışmış olsaydı insanlar yangına uyurken yakalanmayacaktı. Alarm ile birlikte kendilerini dışarıya atma şansları olacaktı. Çalışmadığı için çoğu kişi odalarında uyurken yangına yakalanıp can verdi.
YANGIN MERDİVENLERİ ALEVLERE TESLİM
- Otelde 2 yangın merdiveni vardı. Ancak ikisi de otelin iç kısmında bulunuyordu. Çıkan yangında alevler, standartlara uygun olmayan yangın merdivenlerinin bulunduğu bölümleri de kapladı. Yangına dayanıklı ve özel yangın kapıları yoktu. Bu nedenle kimse yangın merdivenlerine ulaşamadı. Yangın merdivenlerine ulaşamayınca ya bulundukları noktalarda mahsur kaldılar ya da kendilerini pencerelerden aşağıya attılar. Ayrıca yangının ardından otomatik olan kapılar çalışmadı. Otelde acil durum, tahliye ve yangına müdahale planı, her katta olması gereken en az 2 acil çıkış alanı da yoktu. Ayrıca çok sayıda otelin bulunduğu bölgede itfaiye birimi yoktu. 36 saat sonra soğutma ve arama - kurtarma işlemleri de tamamlandı.
Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de yaşanan yangın faciasında hayatını kaybeden 79 kişiden bazıları dün son yolculuklarına uğurlandı. Gültekin ailesinden 8 kişi için Bolu Kalıcı Konutlar Merkez Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi.
KORUYUCU AİLEYDİ
Yangında THY Satış Analiz ve Destek Müdürlüğü’nde uzman olarak görev yapan Zehra Sena Gültekin, eşi Bilal, çocukları Muhammet Selim, Yusuf Sinanettin, Bekir Sadık ve koruyucu ailesi olduğu Uygur Türk’ü kızı Sümeyye ile Bilal’in kardeşleri Rümeysa ve Enes hayatını kaybetti. Zehra Sena Gültekin, okulların yarıyıl tatiline girmesiyle eşi ve çocuklarıyla Kartalkaya’ya gitmişti. Yangın onları uykuda yakaladı, uyandıklarında alevler ve duman tüm oteli sarmıştı.
KAÇIŞ YOLU KALMADI
Kaçış yolları yoktu, çaresizce kurtarılmayı beklediler. Zehra Sena, hemen annesi Habibe’yi aradı, “Anne otelde yangın çıktı, alevler arasında kaldık. Yardım için haber verin, bizi kurtarın” dedi. Ancak bekledikleri yardım gelmedi, her geçen sürede kurtulma şansları azaldı. Tüm ümitleri tükenince Zehra Sena tekrar annesini aradı, “Anne hakkınızı helal edin, yanarak ölüyoruz” diyerek gözyaşı döktü. O görüşmeden sonra telefonu hiç cevap vermedi. O sırada yanında bulunan eşi Bilal’in de aynı sırada annesini arayarak helallik istediği öğrenildi.
ERDOĞAN CENAZEYEKATILDI: GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
Türkiye’nin gözde kış tatil merkezi Bolu Kartalkaya’daki 12 katlı Grand Kartal Otel’de şafak vakti 03.21’de yangın çıktı. Otelin 4’üncü katındaki restoran bölümünde henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangın, dışı ahşap kaplama olan otelde kısa sürede büyüdü. Otelde konaklayan 238 tatilci ve otel çalışanları alev ve dumanlar arasında mahsur kaldı. Otomatik kapılar kilitlendi, çıkış yolu bulamayan tatilciler, camları kırarak dışarıya çıkmaya çalıştı. Çoğu kişi odalarının pencerelerine çıkarak yardım istedi. Bazıları camdan çarşaf sarkıtarak canını kurtarmaya çalıştı. Bölgedeki diğer otellerde kalanlar yangında mahsur kalanların yardımına koşarken, yangını da haber verdi.
10 SAAT BOYUNCA YANDI
Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Karabük, Zonguldak, Bartın ve Ankara’dan çok sayıda ekip bölgeye sevk edildi. İlk ekip yangından 45 dakika sonra bölgeye vardı. AFAD, Jandarma Arama-Kurtarma, Orman Bölge Müdürlüğü ve 112 Acil ekipleri de bölgeye gönderildi. Yaklaşık 460 kişilik ekip, 10 saat süren müdahalenin ardından yangını kontrol altına aldı, soğutma çalışmaları başladı. “Her an çökebilir” uyarısının yapıldığı otelde, itfaiye ve arama kurtarma ekipleri tek tek odalara girerek mahsur kalanları kurtarmaya çalıştı. Yangından saatler sonra girilen odalarda ölenlerle karşılaşıldı.
76 KİŞİ CAN VERDİ
Okulların yarıyıl tatiline girmesi nedeniyle çok sayıda aile çocuklarıyla tatil amaçlı otelde kalıyordu. Yangında aralarında öğrencilerin de bulunduğu 76 kişi yanarak, dumanda boğularak veya can havliyle kendisini kurtarmak için pencerelerden atlayarak hayatını kaybetti. Yaralanan 51 kişi ise kaldırıldıkları hastanelerde tedavi altına alındı. Otelden kurtarılan diğer tatilciler ise bölgede bulunan diğer otellere yerleştirildi. Ailesi, yakını yanan otelde kalanlar bölgeye akın etti. Gözyaşları içerisinde yakınlarında haber almayı bekledi. Saatlerce yakınlarından haber alamayanlar sinir krizleri geçirdi.
DAKİKA DAKİKA FACİA
- İlk ihbar saat 03.21’de alındı.
Suriye’de HTŞ ve muhalif gruplar, Beşar Esad rejimine yönelik 27 Kasım’da operasyon başlattı. Muhalif gruplar, 4 günde Suriye’nin en büyük ikinci kentti Halep’i alırken, Şam’a yöneldi. Hama’yı da alan muhalif grupların önündeki en büyük engel olarak ise ülkenin 3. büyük kenti Humus kalmıştı. Başkent Şam ve Lazkiye hattının en kritik noktası olan Humus, Şam’a açılan kapıydı. HTŞ ve muhalif grupların Şam’a doğru ilerleyişi Humus’ta durmuştu. Yıllardır burada askeri yığınak yapan rejim askerleri, Humus’ta direniyordu. Ancak muhalif gruplar, 6 Aralık’ta Rasten ve Telbise ilçe merkezlerinde kontrolü sağladıktan sonra kent merkezini 3 taraftan kuşattı. Rejim askerlerine teslim olun çağrısı yapıldı.
DESTEK BEKLEDİLER
Devrilen Beşar Esad, HTŞ ve muhalifler tarafından kuşatılan rejim askerlerine “direnin” talimatı gönderdi. Esad, Humus’taki birliklere “Şam’dan hem karadan hem havadan destek geliyor. Humus’u bırakmayın” emrini iletti. Humus’ta direnen rejim askerleri, 6 Aralık’ta tüm gece destek bekledi. Ancak bekledikleri destek gelmedi. Rejim askerleri, 7 Aralık’ta silahlarını bırakıp, üniformalarını çıkartarak kenti terk etti. Humus düşerken, HTŞ ve diğer muhalif gruplar Şam’a doğru harekete geçti. Ordusuna “direnin” talimatı gönderen Esad bu sırada kaçış için zaman kazandı. Muhalif gruplar, 8 Aralık’ta başkent Şam’a vardıklarında ise Esad çoktan Rusya’ya kaçmıştı.
MAHİR’E BAĞLI 4. TÜMEN DE KAÇMIŞ
Suriye’de muhalif grupların Şam’a doğru ilerlediği saatlerde rejimin en seçkin birliği de direnmek yerine kaçtı. Esad’ın kardeşi Mahir Esad’ın komuta ettiği ve ülkenin sözde en seçkin birliği 4. Tümen, muhalifler gelmeden dağıldı. Silahlarını bırakan seçkin birlik muhalif gruplar Şam’a gelmeden Suriye-Irak sınır kapısına gitti. Burada silahlarını bırakan, üniformalarını çıkartan rejim askerleri 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçtı. Mahir Esad’a bağlı 4. Tümen, kendilerinden yardım bekleyen binlerce askeri geride bıraktı. Irak’a kaçan 1905 rejim askeri, HTŞ’nin affetmesinden sonra Irak’tan Suriye’ye gönderildi. Ancak üst düzey komutanlar geri dönmedi.
ÜNİFORMASIZ, SİLAHSIZ
HTŞ ve muhaliflerin Humus’a girdiğinde üniformalarını çıkartıp, silahlarını bırakarak yollara düşen askerlerle konuştuk. Çoğu sivillerin arasına karışarak, izini kaybettirmek isteyen rejim askerleri, “Zorunlu askerlik nedeniyle orduya katıldık. Burada direnenlerin hiçbiri gönüllü olarak rejime katılmadı. Son gece bize Humus’ta direnmemiz talimatı verildi. Sabah olduğunda kaybettiğimizi anladık, hemen silahlarımızı bıraktık. Biz direnirken onlar kaçmış. Zaman kazanmak için bizi kullandılar. Başımızdaki komutanlar da gece gitmişti, onlar da kaçmıştı” dediler.