KDV indirimi kararı özel eğitim kurumu ücretlerinde de indirim anlamına geliyor. Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Başkanı Nurullah Dal ve Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkanı İbrahim Taşel yüzde 7’lik KDV indiriminden memnun olduklarını belirterek hem veliler hem de özel okullar için bu kararın büyük avantaj sağladığını söyledi. Okulların velilere ücretleri dahilindeki KDV indirimini eylül ayı içinde iade edeceklerinin altını çizen Dal ve Taşel, milyonlarca veliyi ilgilendiren bu düzenleme için teşekkür etti.
OKULLARIN LEHİNE
Kararın veliler için büyük destek olduğunu anlatan Nurullah Dal şunları söyledi: “Yüzde 8’den yüzde 1’e indirilen vergi oranı velilerin, dolayısıyla da okulların lehine bir düzenleme oldu. Okulların belirlediği ücretler, KDV’si içinde ücretlerdir. Örneğin 30 bin liralık bir ödemenin içinde 2 bin 400 lira KDV vardı. Şimdi yeni KDV 300 TL oldu. Yani bu yıl için 30 bin lira ödeme yapan bir veli bu ücretin 2 bin 100 lirasını okuldan geri alacak. Veliler, ne kadar ücret ödemesi yaptıysalar eylül ayı içinde okullardan yüzde 7’lik ücret iadesi isteyebilirler. Peşin ödemelerde böyleyken taksitli ödemelerde ise okullar yüzde 7’lik indirimi son taksitten düşebilirler. Taksitli ödeme yapan veliler eylül ayı içerisinde okullarla görüşüp anlaşmaya varabilirler. Bunun yanı sıra ‘fatura kestim’ diyen okullar faturalarını iptal ederek eylül itibariyle yeni fatura kesecekler.”
MİLYONLARCA KİŞİ OLUMLU ETKİLENECEK
İbrahim Taşel ise pandemi sürecinde velilere gelen devlet desteğinin önemine işaret ederek şöyle konuştu: “Tüm yılı kapsayan bu yüzde 7’lik indirim, devletin kendine aldığı paydan feragat etmesi anlamına geliyor. Bu destekleyici adım için çok teşekkür ediyoruz. Bu indirim sadece eğitim-öğretim yaşamındaki özel okullar için değil; özel üniversiteler, kreşler, kurslar için de geçerli olduğu için milyonlarca kişiyi olumlu etkileyen bir karar. Velilerimiz peşin ödemelerde yüzde 1 oranında KDV ödeyecek ya da önceden ödediyse yüzde 7’lik KDV iadesini okullardan alabilecek. Taksitle ödeme yapanlar da aynı şekilde, yüzde 7’lik KDV indirimi ne kadar ise okullardan iade alabilecekler. Velilerimize avantaj sağlayan bu uygulamadan son derece memnunuz.”
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent ile 3 Rektör Yardımcısının yeni tip koronavirüs (Kovid-19) testinin sonucu pozitif çıktı. 12-13 gün önce korumasında bulgular oluştuğunu ve Kovid-19 testinin pozitif çıktığını belirten Prof. Dr. Akın Levent hastalığa yakalanış sürecini Hürriyet’e şöyle anlattı: “Geçtiğimiz Salı günü ben de kendimde hafif semptomlar hissettim. Bunu hafif geçen bir kırgınlık olarak düşündüm, ancak koruma görevlisinin Kovid-19 testinin pozitif çıkması nedeniyle ben de test yaptırdım. Test sonucu pozitif çıkınca hemen izolasyona girerek ilaç tedavisine başladım. Şu an kendimi iyi hissediyorum. Eşim ve bizimle birlikte yaşayan yaşlı anneme de test yapıldı. Onların Kovid-19 testi negatif çıktı” dedi.
Rektör Levent’in yanı sıra Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ercan Ekinci, Prof. Dr. Fatih Ertugay ve Prof. Dr. Adem Başıbüyük de Erzincan Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kovid-19 testi yaptırdı. Test sonuçları pozitif çıkan rektör yardımcıları da izolasyona alınarak ilaç tedavisine başladı. Rektör yardımcılarının ailelerine de testler yapıldığını ve sonuçların negatif çıktığını söyleyen Rektör Levent, “Neyse ki ailelerimizde bir bulguya rastlanmadı. Ekip arkadaşları olarak Kovid-19’a yakalandığımız anlaşıldı. Üniversitemizin özel kalem ve genel sekreterliğinde çalışan mesai arkadaşlarımızda herhangi bir bulguya rastlanmadı” diye konuştu.
AZAMİ TEDBİR HAYAT KURTARACAK
Evde ilaç tedavisi devam eden Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent, “Önümüzdeki pazartesi günü 14 günlük karantina dönemim bitiyor. Ancak, mesai arkadaşlarımı tedirgin etmemek adına 10 gün daha izin yapacağım. Kendimi iyi hissediyorum. Keşke tüm vakalar hafif seyretse ancak öldürücü olan bu salgın karşısında azami önlem almak gerekiyor. Unutmayalım ki bu önlemler, bağışıklık sistemi düşük olan, kronik rahatsızlığı olan ve yaşlı vatandaşlarımızın hayatını kurtaracak. Maske kullanmaya özen göstermeme rağmen bazen çay içmek için çıkarıyordum örneğin. Anlaşılıyor ki daha dikkatli olmak gerekiyor. Tüm vatandaşları maske kullanımı ve sosyal mesafe konusunda çok dikkatli olmaya davet ediyorum” dedi.
ROBOTİK ALANINDA ÇALIŞMAYI PLANLIYORUM
Esad Yusuf Atik (AYT sayısal birincisi): Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'ne yerleştim. İstediğim, hedeflediğim bir alandı. Bilgisayar mühendisliğini 8'inci sınıftan beri düşünüyordum. Lise sonda da Boğaziçi'ni istediğime karar verdim. Şu anda bir start up'ımız var. e-Ticaret depolarında çalışmak üzere robotlar üretiyoruz. Robotik alanında, yazılım alanında kendi kurduğum şirkette çalışmayı planlıyorum. Sınava hazırlanırken kendimi fazla yormadan, denemelerde eksiklikleri görüp, eksik konulara odaklanarak çalıştım. Moral ve motivasyonumu yükseltmek için sosyal aktivitelere önem verdim. Sınava hazırlanacaklara şunu söylemek istiyorum, ‘hızlı yanan erken söner. Çok abartmasınlar. Eksik konularını belirlemek çok büyük bir avantaj. Bu şekilde çalışsınlar.’
İLK TERCİHİME YERLEŞTİM
Gürkan İnal (TYT birincisi): Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'ne yerleştim. İlk tercihimdi, hedeflediğim bir alandı. Öncesinde düşünüyordum ama tam karar vermemiştim. Sınavdan sonra karar verdim. Sıralamalar açıklandıktan sonra da burası olur gibi geliyordu. İleride büyük ihtimalle yazılım firmasında çalışabilirim ya da kendi şirketimi kurabilirim. Düzenli olarak çalıştım ve sonunda oldu. En sonlara doğru deneme çözdüm. Başlarda çalışarak ilerledim. Gelecek yıl sınava gireceklere başarılar diliyorum. Biraz zor olacak tabii pandemi sürecinde sınava hazırlanmak. Psikolojik olarak zorlanabilirler. Ama morallerini bozmadan, olabildiğince sakin ve kararlı bir şekilde sınava odaklanarak çalışmalarını öneririm.
DÜNYADA DEĞİŞİKLİK YAPMAK İSTİYORUM
Alara Apa (YDT birincisi): Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Sınava Acıbadem Doğa Koleji öğrencisi olarak hazırlandım. Çocukluğumdan beri okumak istediğim alan tıptı. Acıbadem Üniversitesi’ni teknolojik imkanları nedeniyle tercih ettim. Tercihimi yaparken sıralamamda yer alacak tüm tıp fakültelerini gezdim. Böylece düşündüğüm okulları yerinde görmenin ayrıcalığını yaşadım. Tüm adaylara üniversite tercihlerini yaparken kampüsleri gezmelerini, fakültenin imkanlarını araştırmalarını öneririm. Akademisyen olarak dünyada tıp alanında değişiklik yapmak istiyorum. Bu alanda keşfedilmemiş birçok hastalığın tedavisi var. Genetik bilimiyle de ilgilendiğim için keşifler yapmak istiyorum.
Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) 5, Alan Yeterlilik Testleri’nden (AYT) sayısalda 3, sözelde 1, eşit ağırlıkta 1, dilde 5 olmak üzere toplam 15 aday 500 puan almıştı. Kimi çocukluk hayali olan bölüme girdi, kimiyse son anda karar verdi. İşte birincilerin yerleştikleri üniversiteler ve bölümler...
ROBOTİK ALANINDA ÇALIŞACAĞIMEsad Yusuf Atik (AYT sayısal birincisi)“Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ne yerleştim. İstediğim, hedeflediğim bir alandı. Bilgisayar mühendisliğini 8’inci sınıftan beri düşünüyordum. Lise sonda da Boğaziçi’ni istediğime karar verdim. Şu anda bir start up’ımız var, e-ticaret depolarında çalışmak üzere robot üretiyoruz. Robotik alanında, yazılım alanında kendi kurduğum şirkette çalışmayı planlıyorum. Sınava eksik konulara odaklanarak çalıştım.”
İNSANI DAHA İYİ TANIMAK İÇİN TIPHüseyin Kağan Özdemir (TYT Türkiye birincisi)“İnsanı en derin ayrıntılarıyla öğrenmek istediğim için tıp okumaya karar verdim. İnsan vücudu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum. Nevşehir Kardelen Koleji’ni bitirdim, tercihim TOBB Üniversitesi Tıp Fakültesi oldu. Düzenli çalışmak başarımdaki ana etkendi. Nelere ihtiyacım var ve hangi konularda eksik bilgim varsa farkındaydım. Hangi şehirde öğrenci olmak istediğimi biliyordum. Ankara, öğrencilik yapmak istediğim bir şehirdi. TOBB Üniversitesi’ni gezdim ve hoşuma gitti. Bu nedenle bu üniversiteyi seçtim.”
DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUMAlara Apa (YDT birincisi)
“Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. Sınava Acıbadem Doğa Koleji öğrencisi olarak hazırlandım. Çocukluğumdan beri okumak istediğim alan tıptı. Tercihimi yaparken sıralamamda yer alacak tüm tıp fakültelerini gezdim. Böylece düşündüğüm okulları yerinde görmenin ayrıcalığını yaşadım. Akademisyen olarak dünyada tıp alanında değişiklik yapmak istiyorum. Bu alanda keşfedilmemiş birçok hastalığın tedavisi var. Genetik bilimiyle de ilgilendiğim için keşifler yapmak istiyorum.”
NÖROPSİKOLOJİDE AKADEMİSYEN OLACAĞIMHalid Oğuz Serçe (TYT birincisi)“Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü tercih ettim. Çünkü bu bölümün gelecek hedeflerimi karşıladığını düşünüyorum. Nöroloji ilgimi çeken bir alandı. Daha sonra araştırmalar yaparak psikiyatri bölümüne yönlendim. İnsanları seviyorum ve insan davranışları hakkında düşünmek ilgimi çekiyor. Bu nedenle bu bölümü tercih ettim. Kampüsü gezdim ama zaten ben kararımı önceden vermiştim. Sınava pandemi döneminde deneme ağırlıklı çalıştım ve bolca soru çözdüm.”
İLK TERCİHİME YERLEŞTİMGürkan İnal (TYT birincisi)“Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ne yerleştim. İlk tercihimdi, hedeflediğim bir alandı. Öncesinde düşünüyordum ama tam karar vermemiştim. Sınavdan sonra karar verdim. Sıralamalar açıklandıktan sonra da burası olur gibi geliyordu. İleride büyük ihtimalle yazılım firmasında çalışabilirim ya da kendi şirketimi kurabilirim. Düzenli olarak çalıştım ve sonunda oldu. En sonlara doğru deneme çözdüm. Başlarda çalışarak ilerledim. Gelecek yıl sınava gireceklere başarılar diliyorum. Sakin ve kararlı bir şekilde sınava odaklansınlar.”
Dünya Bankası (World Bank), küresel çapta etkisini gösteren virüs salgı ile ilgili olarak eğitim alanındaki gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyor. İnternet sayfasında önümüzdeki birkaç haftanın kuzey yarımkürede okul yılının başlangıcını işaret ettiğine vurgu yapan bir yazıya yer veren Dünya Bankası, küresel çapta okul kapatma verilerine göre uzman görüşlerini paylaştı. Dünya Bankası izleme araçlarına göre, neredeyse yarısı Avrupa ve Orta Asya'da bulunan 67 ülke okullarını yeniden açtı. Birçok ülkede de okullar açılmak için Eylül ayını bekliyor. Bu yıl, öğrencilerin ve öğretmenlerin koronavirüs salgınına karşı güvende olması hükümetlerin en büyük önceliği olarak kabul ediliyor.
Araştırma sonuçları; ülkelerin yüzde 95'inden fazlasının okulların yeniden açılmasını planladığını ve bu nedenle enfeksiyon artışlarını önlemek için karar ve müdahaleleri hızlandıklarını gösteriyor. Bu önlemler arasında, örneğin Fransa ve Uruguay’da sınıfların aşamalı olarak okullara dönmesi gibi kararlar bulunuyor. Daha küçük sınıfların (ana ve ilköğretim) eksikliklerini kapatmak için ise örneğin İskoçya’da ek öğretmenler işe alınıyor.
Araştırmaya göre, Almanya’da eğitim-öğretim hayatı İtalya ve İspanya’dan farklı olarak şaşırtıcı katılımla hızlı ve tam önlemli olarak başladı. Danimarka, Finlandiya, Kore, Singapur, Tayland ve Tunus’ta da eğitim-öğretim hayatı ateş kontrolleri ve sosyal mesafe önlemleriyle diğer ülkelere göre erken başladı. ABD, Kanada, İngiltere ve Brezilya gibi çok az ülke, okulların açılıp açılmama kararını eyaletlere, illere ya da ilçelere bırakıyor.
GÜVENLİK DENGESİ BULUNMALI
Dünya Bankası, yazısında, öğrenme ve güvenlik arasında bir denge bulmanın ülkeler için zor olduğuna dikkat çekiyor. Buna göre bazı ülkeler okul yılına yalnızca uzaktan eğitimle başlarken bazıları da yüz yüze öğrenmeye ek olarak uzaktan eğitime başvurma yolunu seçiyor. Örneğin, Meksika'daki öğrenciler 2020-2021 yılı derslerini TV ve radyo yayınları aracılığıyla almaya başlayacaklar. ABD eyaletleri olan Atlanta, Houston, Miami ve Washington DC gibi okul bölgelerinde, 2020-2021'in ilk dönemi için çevrimiçi öğrenmenin özel olarak kullanılacağı duyuruldu. Panama’da ise eğitim, TV, radyo, basılı ve online kaynakların entegrasyonuyla temmuz ayında başladı.
OKULLARIN AÇILMASINDA TARAFLARIN ROLÜ ÖNEMLİ
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Kırşehir'in Kaman ilçesindeki Ahi Evran Doğa ve İzcilik Kampında "Genç beyinler yeşil fikirler" sloganıyla düzenlenen Genç Ideathon Yarışmasında, gençlerin yaratıcı fikirlerinin dikkatleri çektiği 148 proje yer aldı. Finallerdeyse 148 çevre projesinden değerlendirmeye alınan 10 proje yarıştı. Yarışmada, Boğaziçi Üniversitesinden Özge Hurma ve Ekrem Bal’ın plastik toplayan yapay zeka destekli otonom deniz robotu "EZİ" birinciliği elde etti.
Birinci olan Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Ekrem Bal, kazandıkları birincilik için mutlu olduklarını belirterek, yarışmaya denizlerdeki plastik atıkları kamera görüntüsü ile tespit eden yapay zeka robotu fikriyle başvurduk. Başvurumuz kabul edilince Ahi Evran Doğa ve İzcilik Kampında 2 gün geldik. Ben, İstanbul’dan Kırşehir’e geldim. Özge ise Isparta’dan geldi. Kampta 30 saat boyunca başvuru yaptığımız fikir üzerinde çalıştık, 5 dakikalık sunumumuzu hazırladık” dedi. Yarışmaya tanıtım yazısı ve fotoğrafla başvuru yaptıklarını söyleyen Ekrem Bal, “Daha önce plastik toplayan robotlar görmüştüm. Ama otonomu yoktu. Kamp boyunca robotumuz için takım arkadaşımla birlikte otonom da hazırladık. Kampın yakınındaki gölde robotun yazılımını cep telefonumuz üzerinden deneme şansı da bulduk. Yazılım sayesinde robotun sudaki tüm plastikleri kamera ile tespit edebildiğini ispatlamış olduk. Böylece yarışmadan başarılı sonuç aldık. Bir jüri karşısında sunum yaptık. İçlerinden ödül alırsanız benimle irtibata geçin diyenler oldu. Bu projeyi hayata geçirmek zor olsa da takım arkadaşım Özge ile bunun hakkında konuşuyoruz. Yatırım alırsak hayata geçirmek isteriz. Böyle çevreye katkı sağlayan projelerin artmasına da ilham olabiliriz” diye konuştu.
Bu tür yarışmaların kendini ve fikirlerini geliştirmek için bir şans olduğunu dile getiren Ekrem Bal, “Bunun yanı sıra böyle projelerde bilim ve teknoloji ile ilgilenen arkadaşlar edinme fırsatı da yakalıyorsunuz. Örneğin, bu yarışma sayesinde saatlerce teknoloji hakkında konuşabildiğim arkadaşlıklar edindim” diye de sözlerine ekledi.
‘GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ’
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Özge Hurma ise EZİ adını verdikleri robotları sayesinde denizlerdeki plastik kirliliğinin önüne geçmenin mümkün olacağını belirtti. Hem çevreyi temiz tutup hem de turistlere daha temiz bir doğa sunmayı mümkün kılan projelerini geliştirmeyi istediklerini söyleyen Özge Hurma, sözlerine şöyle devam etti:
“Projemizin adını “EZİ” koyduk. Eski Göktürk inancında suları koruyan tanrı anlamına gelen bu ismi, projemizin amacına uygun bulduk. Türkiye için bu yapay zeka yazılımının yatırım ile hayata geçirilmesine ihtiyaç var. Çünkü Türkiye’deki denizler çok uzun zaman aralıklarıyla ancak plastik kirliliği artarsa büyük gemiler tarafından temizleniyor. Böyle olmamalı. Plastiklerin denizde birikmesi beklenmemeli. Deniz yüzeyinde bekleyen plastikler denizde yaşayan canlılara, denizden beslenen kuşlara ve tabii ki çevreye zarar veriyor. Günlük ya da yarım günlük çalışmalarla temizlik yapılmalı. Bu nedenle projemizin geliştirilmesine ve hayata geçilmesine ihtiyaç var. Yatırımcı bulmak üzere Ekrem ile görüşmelerimiz sürüyor.”
Çevreyi destekleyen projelerin geliştirilmesi okyanusların temizliği için de önemli. Küçük veya büyük bu tür projelerin artırılması ve geliştirilmesi yaşama katkı sağlayacaktır.”
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan kılavuzlar ile dünyanın yoksul ülkelerinde eğitim yaşamına geri dönmeye hazırlanan öğrencileri için en hijyenik ve güvenilir eğitim ortamı hazırlanmaya çalışılıyor. Yaklaşık 1.6 milyar yoksul çocuğun okullardaki hijyeni için çalışmalar sürüyor.
COVID-19 salgını nedeniyle küresel okul kapanmalardan yaklaşık 1.6 milyar çocuk etkilendi. Salgın ayrıca bu çocukların eğitimleri ve yaşamları için benzeri görülmemiş bir risk oluşturmaya devam ediyor. Okullarda enfeksiyonun önlenmesi için WHO ve UNICEF yayınladıkları kılavuzlarla okulların güvenli bir şekilde yeniden açılması ve derslerin yürütülmesi için alınması gereken bir dizi önlemi tanımlıyor. Kılavuzlarda, yoksul bölgelerde sabun ve suyla düzenli el yıkama, günlük dezenfeksiyon, temel içme suyu ve kanalizasyon hizmetleri de dahil olmak üzere pek çok önlemle ilgili uygulanması gerekenler belirtiliyor. COVID-19 nedeniyle en yüksek sağlık ve ölüm riskine sahip olduğu belirlenen 60 ülkede, iki okuldan birinin temel su ve sanitasyon hizmetlerinden ve dörtte üçünün ise başangıçta temel el yıkama imkanlarından yoksun olduğunu ortaya konan UNICEF raporlarına göre kılavuzlarla birlikte gelinen noktada ilerlemeler dikkati çekiyor.
OKULLARDA İÇME SUYU YOKYoksul ülkelerdeki çoğu ülkede temiz içme suyuna erişimin olmadığı vurgulanan önceki UNICEF raporları bulunuyor. Okullarda su temini ve temiz suya erişim imkanları, öğrenme sonuçlarının artırmada oldukça etkili olduğu UNICEF yetkilerince ortaya konuyor. Kişisel ve çevresel hijyeni korumak için su ihtiyacına ek olarak, okullarda öğrencinin su tüketiminin azaltılması, gelişmiş bilişsel yetenekleri doğrudan etkiliyor. UNICEF’in paylaştığı bilgilere göre, 2019’da dünyadaki okulların yüzde 69’unda temel içme suyuna erişim sağlanıyordu. Ancak, bazı bölgelerde kendi sınırları içinde temiz suya erişimde büyük farklılıklar vardı. Güney Afrika, Okyanusya, Orta ve Güney Asya’daki üç okuldan ikisinde temiz suya erişim mümkünken, Kuzey Afrika ve Batı Asya’daki beş okuldan dördünde temel içme suyu hizmeti bulunuyordu.
OKULLARIN YÜZDE 63’ÜNDE TEMİZLİK HİZMETİ VARUNICEF tarafından paylaşılan bilgilere göre, okullarda halihazırda doğru çalışıyor olan okul tuvaletlerinin mevcudiyeti, özellikle kızlar için sağlığı ve öğrenme sonuçlarını olumlu yönde etkileyebilir. 2019’da dünya genelindeki okulların yüzde 63’ü temel temizlik hizmetine sahip. Ancak, bu kapsamda bulunan bölgeler arasında büyük farklılıklar baş gösteriyor. Temiz suya erişimde olduğu gibi Güney Afrika, Orta ve Güney Asya’daki üç okuldan ikisinde de hijyenik koşullara sahip tuvaletler bulunuyor. Latin Amerika ve Karayipler’deki dört okuldan üçü karşılaştırıldığındaysa okulların yarısından daha azında temel temizlik hizmeti var. Kuzey Afrika, Batı Asya’nın yanı sıra özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika ile Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerinde ise temiz suya erişimin ve sanitasyona sahip olmanın yüzde 99 oranında mümkün olması dikkati çekiyor.
OKULLARDA HİJYEN İMKANLARI DENGESİZUNICEF verilerine göre, 2019’da dünyadaki okulların yüzde 57’sinde temel hijyen hizmeti sağlanıyor. Özellikle sabun ve suyla el yıkama imkanları bulunuyor. Ancak Güney Afrika’daki dört okuldan biri, Orta ve Güney Asya’daki okulların yarısından biraz fazlası, Latin Amerika ve Karayipler’deki beş okuldan üçü ve Kuzey Afrika ile Batı Asya’daki beş okuldan dördü bu temel temizlik hizmete sahip. Sekiz bölgeden yedisi, 2015 ile 2019 arasındaki temel hijyen kapsamındaki ihtiyaçları tahmin etmek için yeterli imkâna erişebiliyor.
UNICEF ve WHO işbirliği ile yapılan çalışmalarda, dünyanın yoksul bölgelerinde bulunan okullarda, 2030 yılına kadar okullarda temel hijyen hizmetlerine evrensel erişimin sağlanmasında ilerleme oranlarının dört kat artış göstereceği planlanıyor.
Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Türk Eğitim-Sen öğretmenlere mesleki eğitim seminerlerinin yüz yüze değil, çevrimiçi olarak verilmesini istedi:
YÜZ YÜZE RİSKLİ OLUR
Orhan Yıldırım ( Eğitim- İş Genel Başkanı): Her okulda 60 ila 100 öğretmen bir araya getirilecek. Bu salgın sürerken hiç de zorunlu olmayan bir uygulama ve risk taşıyan bir adım olur.
MESAFE KORUNAMAZ
Feray Aytekin Aydoğan (Eğitim-Sen Genel Başkanı): Okul binaları, toplantı salonları fiziksel mesafenin korunması için yeterli mi? COVID-19 meslek hastalığı olarak kabul edilecek midir? Asıl olan sağlık hakkıdır ve sağlık hakkının telafisi olmaz.
ERTELEMEK DE SEÇENEK
Talip Geylan (Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı): MEB, haziran seminerlerini çevrimiçi yaptı. Yine aynı şekilde vaka sayılarındaki artışı göz önünde tutarak mesleki eğitim seminerlerini ya 21 Eylül’den önceki haftaya ertelemeli ya da bu seminerleri çevrimiçi olarak vermeli.