Ece Çelik

Türkiye’yi ‘akıllı köy’le tanıştırdı

4 Aralık 2023

Köy öğretmeni kızı olan Tülin Akın henüz üniversite öğrencisiyken tarımla ilgili bir iş yapmayı kafasına koydu. Çiftçilerin bilgiye erişiminin çok zor olduğunu fark eden Akın, Türkiye’nin ilk tarımsal bilgilendirme ve tarımsal e-ticaret sitesini kurdu. Çiftçilerin bilgi alabileceği ve ürünlerini satabileceği bir platform olan sitenin ardından sms’le bilgilendirme, çiftçiye özel kredi kartı gibi pek çok girişimde bulundu. 2015’e gelindiğinde ise çiftçiyle teknolojinin daha çok buluşması gerektiğine inanarak Aydın’da Türkiye’nin ilk akıllı köy projesini hayata geçirdi. Kendi de buraya taşınan Akın sekiz senedir bu köyde çiftçilere en yüksek teknolojiyle tarım yapmanın yollarını gösteriyor. Türkiye dışında dünyanın dört bir yanından çiftçiler son teknolojilerle tanışmak için Aydın’a akın ediyor. Akın 2018’de Davos Ekonomi Forumu’nda Dünyanın En İyi Sosyal Girişimcisi ödülünü kazandı. Son olarak geçen hafta Avrupa Kobi Haftası’nda İspanya’da Avrupa İşletme Teşvik Ödülü’ne layık görülen Akın’dan kendisinin ve Akıllı Köy’ün hikâyesini dinledik.

ÖNCE İNTERNET SİTESİ

“Üniversite döneminde istediğim bölüme giremedim. Ben de bir şirkete girdim çalışmaya başladım, bir yandan muhasebe kurslarına gittim. Bilgisayar kullanmayı öğrendim. Biraz para biriktirdim, bu kez istediğim bölüm olan Akdeniz Üniversitesi’ne tarımsal pazarlama bölümüne girdim. Bu bölümü okurken çiftçilerin pazarlama anlamında çok eksikleri olduğunu fark ettim. Bu alanda internette çiftçilerin bilgilenmesi gerektiğini düşündüm ve hem ürünlerini satabilecekleri hem de bilgilenebilecekleri bir site kurmaya karar verdim. 2004 yılıydı, sosyal medya yoktu, bilgisayar kullanımı çok azdı. İnternetten tanıştığım bir öğretmen arkadaşın yazılım desteğiyle tarımsal pazarlama sitesini kurdum.”

‘KIZ TORUNUM KAHVEDE’

Akın bu siteyi kurmuş kurmasına ancak tarımla ilgilenen kişilerin internet kullanımının henüz yaygınlaşmadığı dönemler... Köylerde internetin olmadığı çiftçilerin bilgisayarlarının olmadığını kısacası altyapının olmadığını fark eden Akın tarım dünyasına farklı bir vizyon getirmiş ancak bu iş için henüz erken olduğunu düşünmüş: “Türkiye’deki ilk tarımsal ilanları topladık ama işler yürümüyordu. O dönemlerde iş modeli kurmak o tarz bilgilerim de yok... Aslında kafamdaki plan çiftçilerin bilgilenebileceği bir platform olsun, tohumcular, gübreciler de sitemize reklam versin. Tarım işçileri buradan iş bulabilsin, ürünlerini satabilsin istemiştim. Ben bu işlerle uğraşırken ailem de şaşırıyordu. Dedem, kız torunum köy kahvesinden çıkmıyor diyordu.” 

ÇİFTÇİ KREDİ KARTI

Yazının Devamını Oku

Kadın muhtara ‘kapı’ açıyor

27 Kasım 2023

Seçmen, Mart 2024’te yerel seçim için sandığa gidecek. Yıllarca çeşitli sivil toplum kuruluşlarında kadınların siyasetteki varlığını artırmak için çalışan akademisyen Ayşe Kaşıkırık, 2021’de 6 kadın arkadaşıyla Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Derneği’ni (KAPI) kurdu. Kadınların yerel siyasetteki sayısını artırmayı hedefleyen Kaşıkırık, Türkiye’deki 50 bin muhtarın sadece 1.134’ünün kadın olmasının büyük bir problem olduğunu söylüyor.

Köy köy gezerek kadınların muhtar olması için çalışan KAPI Derneği “Bir Kapı da Sen Aç” kampanyası kapsamında pek çok ilde eğitimler veriyor. Hem halihazırdaki kadın muhtarlara hem de muhtar olmak isteyen kadınlara ulaşan derneğin hikâyesini Kaşıkırık’tan dinliyoruz:

“Derneğimiz kadınların belediyelerde ilk kez seçme ve seçilme hakkını eline aldığı 3 Nisan 1930 tarihinin yıldönümü olan 3 Nisan 2021’de kuruldu. Küresel sorunların çözümünün yerelde olduğunu düşündüğümüz için ismini Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı koyduk. Cinsiyet eşitsizliği küresel bir sorun ama biz bununla mahalleden başlayarak mücadele edebiliriz; yerel ulusala, ulusal da küresele olumlu katkı sunar.”

DESTEĞE ÇAĞIRIYOR

Siyaset bilimi ve kamu yönetimi alanında doktora çalışmasını sürdüren araştırmacı Ayşe Kaşıkırık, yüksek lisansını da belediyelerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçeleme alanında yapmış. 3 yıl Kadın Adayları Destekleme Derneği’nde (KADER) projeler koordinatörü olarak görev alan Kaşıkırık, akademik kariyere yöneldiği sırada 6 kadınla birlikte yereldeki kadının güçlenmesi için dernek kurmaya karar vermiş. Derneğin ilk ses getiren çalışması da 6 Haziran 2021’de çeşitli sebeplerle boşalan azalık ve muhtarlık koltukları için yapılan ara seçim olmuş. “Eşit temsil ve eşit katılım muhtarlıktan başlar. Aslında iki hedefimiz var. Hem kadın muhtar adayların sayısını artırmak hem de seçmeni kadın adaylara destek vermeye davet etmek” diyen Kaşıkırık Türkiye’deki durumu şöyle özetliyor:

YERELDE TEMSİL DAHA AZ

“Bazı siyasi partiler kota koydu. Ancak yerel siyasette kadının görmezden gelindiğini söyleyebilirim. Kadınlar belediye meclis üyeliğinde yüzde 11, muhtarlık seviyesinde yüzde 2 temsil ediliyorlar. Bu rakamlar korkunç. Kadınlar açısından yerel seçimlerin en zayıf halkası muhtarlık. Şu an Türkiye’de 50 bin muhtarın kadın oranı 1134.”

Peki bunun sebepleri neler? Kaşıkırık’a köy köy dolaşarak yaptığı çalışmaların sonucunda gözlemlerini soruyorum. “Kadınlar için hiçbir şey kolay değil ama yerel siyaset hiç kolay değil” diyen Kaşıkırık: “Yerel siyaset Türkiye’de daha çok rant, imar, ihale üzerinden dönen bir sistem. Türkiye’de temiz siyasete ihtiyacımız var. Dünyada yapılan araştırmalar, kadınların yolsuzluk ve rüşvet işlerine erkeklere oranla çok daha az girdiğini gösteriyor.”

Yazının Devamını Oku

İpek kozasıyla 300 kadına dokundu

20 Kasım 2023

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğup büyüyen, 17 yaşında evlenen ve iki çocuğu olan Özlem Can, 25 yaşına geldiğinde hem ev ekonomisine katkı sağlamak hem de kendi ayakları üzerinde durabilmek için bir arayışa girdi. ‘Diyarbakır tarihinde çok önemli bir yeri olan ipek kozasından bir şeyler yapılamaz mı?’ sorusuyla yola çıktığı yolculuğunda adeta yeni bir sektör yarattı. İpeğin kumaş, kravat, eşarp ve çarşaftan ibaret üretimine yeni bir soluk getiren Can, ipek kozasından tablo, bebek ürünleri, ipek çiçek, biblo ve daha pek çok ürün üretmeye başladı. 15 sene boyunca ipek kozası eğitimi veren Can, 300’den fazla kadını eğitti, 40 civarı ipek kozası eğitimcisi yetiştirdi. ‘Pasur İpek’ ismiyle yeni bir dükkân açan Can’a hikâyesini sordum.

İKİ ÇOCUKTAN SONRA BAŞLADI

“Liseyi bitirip, 17 yaşında evlenip, iki çocuk sahibi olduğumda aklıma ileride sanatçı olabileceğim gelmezdi” diyerek başlıyor sözlerine: “Kulp küçük ama Diyarbakır’ın çok önemli ilçelerinden. Türkiye’nin yaş ipek kozası yetiştiriciliğinin yüzde 60’ı burada yapılıyor. 25 yaşında hem çalışmak hem bir şeyler üretme isteğiyle arayıştayken elişi sanatları kursuna gittim. Burada farklı elişleri öğrendim, ahşap ve daha farklı elişleri türlerinde sergilerimiz oldu. Bu sergilerde benim işlerim çok beğenilince kaymakamlık benden eğitimci olmamı istedi.

Kendimi geliştirerek elişleri konusunda eğitimci oldum. Ama kafamda daha farklı bir şeyler vardı. Diyarbakır’ın tanıtımına katkı sunan bir şey olsun istiyordum. İpek kozasından dekoratif ürünler yapmayı denedim. Başarılı da oldu. İpek kozasından aklınıza gelebilecek her türlü dekoratif ürün yapılabiliyor. Resmi dairelerde duvara asılacak bayraklardan tutun da bebek ürünlerine, kıyafetlerden aksesuvarlara, yapay çiçeğe kadar her şey yapılabiliyor.”


Özlem Can

KRAVATTA, EŞARPTA KALMASIN

İpek kozasının Diyarbakır kültürü için çok önemli bir malzeme olduğunu belirten Can, “Eskiden ipek sadece fular, mendil, çarşaf olarak kullanılıyordu. 16. yüzyıldan beri Diyarbakır ipek dokumasında öncü bir kent. Osmanlı döneminde Diyarbakır ipeği yine çok önemsenen bir ürün. 1993 yılında Almanya’nın Münih kentinde Süryanilerin ürettiği ipek ürünler dünyada birincilik kazandı. Ancak ben ipek üreticiliğinin kravatla, eşarpla sınırlı kalmamasını istedim. Bunun ham, henüz ipliğe çevrilmemiş halinden de birçok ürün üretilebileceğini düşündüm” diyor. 

Yazının Devamını Oku

Antik çağın ‘oyun’cusu

13 Kasım 2023

OYUN Atlası girişiminin kurucusu Gökçen Göksel, oyuna ve gezmeye meraklı bir çocukluk geçirmiş. Yıllarca sivil toplum kuruluşlarında çalışan Göksel, çocukluktan beri merak ettiği, üniversite yıllarından sonra da arşivini tuttuğu ‘eski oyunları’, yeniden tasarlayarak gelecek nesillere aktardığı Oyun Atlası sosyal girişimine çevirmiş. Projenin bir ayağı tarihi bölgeleri gezerek arşivleme çalışması yapmak, diğer ayağı oyunları yeniden tasarlamak. Son ayağı ise her yaştan insanın katılabileceği atölyelerle bu oyunları ve bu antik rotaları insanlarla paylaşmak, onlara kültürel miras sevgisini oyunlar aracılığıyla aşılamak. Göksel bu çalışmasıyla bu yıl Sabancı Vakfı tarafından Fark Yaratanlar arasında gösterildi. Göksel’e, Oyun Atlası’nın kuruluş hikâyesini soruyorum:

ARŞİVLEYEREK BAŞLADI

“Uzun yıllardır sivil toplum alanında çalışıyorum. Üniversite döneminde gönüllülükle başladım, proje koordinatörlüğü gibi pek çok pozisyonda sivil toplum alanında çalışmaya devam ettim. AKUT Çocuk Akademisi’ni kurdum, KODA’da eğitim koordinatörü olarak çalıştım. Bizim sivil toplumda çocuklara bir şey öğretmek için en önemli aktarma yöntemimiz oyundur. Çocukluktan beri hem antik kentlere hem de oyunlara kişisel bir merakım var. Ailem beni çok farklı antik şehre götürürdü. ‘Aaa burada o yıllarda da oyun oynuyorlarmış’ şaşırmamla aslında bu ilgim başladı. Bu merakımdan dolayı üniversitede turizm ve otelcilik okudum. Sürekli yeni şeyler keşfetmek ve oyun oynamak benim en büyük tutkularımdı. Üniversite döneminde gezdiğim antik şehirlere ait oyunları arşivlemeye başladım.

Gökçen Göksel

5 BİN YILLIK OYUNLAR

Örneğin 9 taş oyununa hepimiz aşinayız ya da tavlaya...Bunların 5 bin yıllık tarihi var. Ben onları keşfetmeye başlayınca, toparlamaya başlayınca farklı detayları fark ettim. Aslında orada oyun olduğunu kimse bilmiyor. Değerli hocalar bunları elbette fark ediyor, envantere kaydediyor ama turistik olarak gidenler orada bir oyun olduğunun farkında değil. Çocuklar ve gençlerin kültürel miras algısının gelişmesi çok önemli. Eğer aileleri ya da okulları gezdirmezse, bir çocuk bu miraslarla ancak 18 yaşından sonra kendi iradesiyle tanışabilir. Eğer tanışmadılarsa büyük bir kayıp var. Ben oradaki açığı oyunları anlatarak, o hikâyeleri göstererek kapatmamız gerektiğini düşündüm ve bu oyunları toplamaya başladım. Sivil toplum deneyimim de bu hedefimle birleşince Oyun Atlası projesi hayata geçti.”

YENİDEN TASARLIYOR

Peki Oyun Atlası’nda arşivleme çalışması dışında neler yapılıyor? Göksel: “Oyun Atlası’nın bir kolu araştırma, gezdikçe gördükçe yeni tarihi oyunları keşfediyoruz. Envanterde olan ama orada olduğunu bilmediğimiz oyunlar var ve bunları ortaya çıkarmayı hedefliyoruz. Arşivleme çalışmasından sonra bu oyunları yeniden tasarlıyoruz ve üretiyoruz. Sonrasında atölyeler kısmı var, hem çocuklar hem yetişkinler için oyunları öğrettiğimiz, Türkiye’nin oyun tarihi hikâyelerini aktardığımız atölyelerimiz ve antik kentleri oyunla gezdirdiğimiz gezi rotalarımız var.”

Yazının Devamını Oku

Kadınlara ‘bahar’ getirdi

6 Kasım 2023

Grafik tasarımcı Tansel Baybara yıllarca yayıncılık sektöründe çalıştıktan sonra kendi hikâyelerini anlatmak için “Tasarım Hikâyecisi” isimli kreatif ajansı kurdu. Kardeşi şef Ebru Baybara ile birlikte Mardinli kadınları kalkındırmak için ‘Hayatım Yenibahar’ projesini geliştiren Baybara yıllar içerisinde bu projeyi Anadolu’nun farklı şehirlerine yaydı.

EL EMEKLERİNİ TASARLIYOR

Baybara, Anadolu kültürünün mirasını peştemal, broş, şal ve daha pek çok ürünle birleştirerek satıyor. Farklı bölgelerden gelen farklı el emeği ürünler Baybara’nın tasarımlarında buluşuyor. Baybara’nın eli şimdiye kadar Bursa, Balıkesir, İzmir gibi pek çok şehirden 100’den fazla kadına değmiş. Kurumsal şirketlerden ve internet satışlarından yoğun sipariş alan ekibin İstanbul İdealtepe’deki atölyesi her daim yoğun bir çalışmaya ev sahipliği yapıyor. Baybara, “Burada kadınlar bir araya geliyor hem iş yapıyoruz hem sohbet ediyoruz hem yeni şeyler üretmenin tadını çıkarıyoruz” diyor.



GEÇMİŞTEN YARINA MİRAS

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet’in sönmeyen ışıkları

23 Ekim 2023

Serginin küratörü Özlem Özdemir uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra kişisel olarak merak duyduğu Cumhuriyet kadınlarının hikâyelerinin yeterince medyada ve tarih sayfalarında görünür olmadığını fark etmiş. Bu kadınların mutlaka gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini düşünen Özdemir, 2017 yılından bu yana öncü kadınların hayatını anlatan kitaplara ve biyografilere imza atmış. Şimdi Cumhuriyet’in 100. yılı şerefine, aralarında Türkiye’de patoloji bilimini kuran ve ‘Şevki metodu’ ile literatüre geçen Kamile Şevki Mutlu, matematik profesörü Selma Soysal, ralli şampiyonu Samiye Cahid Morkaya, modern astronominin kurucusu Nüzhet Gökdoğan, veteriner Sabire Aydemir ve Afet İnan’ın da bulunduğu Cumhuriyet’in 20 öncü kadının hikâyesini bir sergide buluşturmaya hazırlanıyor. Sergi İstanbul’daki Maslak 42’de bulunan Artopol Sanat Galerisi’nde 27 Ekim Cuma günü açılacak ve 2 Kasım’a kadar devam edecek.  “Müthiş başarılara imza atmış, Cumhuriyet vizyonunu gösteren bu kadınların hikâyelerinin belgelenmesi gerekiyordu” diyen Özdemir ile hem kendi hem de Cumhuriyet’in öncü kadınlarının hikâyelerini konuştuk.

HİKÂYELERİ HİÇ YAZILMADI

“Biyografilere ve tarih kitaplarına hep ilgim vardı. Yıllarca çeşitli dergi ve gazetelerde gazetecilik yaptıktan sonra Türkiye’de neler oluyor, bunu anlayabilmek için tarihe daha çok odaklanmaya başladım. Türkiye’deki öncülük yapmış kadınların hikâyelerinin hiç yazılmadığını fark ettim. 2017 yılından itibaren bana ilham veren kadınların hikâyelerini yazmaya karar verdim. Bunları unutmuş olmamız beni çok üzdü. Önce isimleri keşfettim. Çok az kaynak var, hikâyeleri ortaya çıkarmak gerçekten çok zor bir iş. Gazete arşivlerinden faydalandım, TV’lerdeki röportajları buldum, onları anlatan anı kitaplarını taradım, bu isimlerin, çocuklarına torunlarına ulaşmaya çalıştım. Her bulduğum bilgiyi iki üç farklı yerden doğrulatmaya çalıştım. Çünkü araştırmacılara referans olabilecek güvenilir kitaplar olsun istiyorum. Gerçekten büyük emek sarf ederek bu gizli kalmış hikâyeleri ortaya çıkarmayı kafaya koydum. Bu çalışmalarımın sonunda İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: “Öncü Kadınlar” ve ardından da eşitlik olması açısından İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: “Öncü Erkekler” kitaplarını kaleme aldım.”

100 ÖNCÜ KADIN

Özdemir’e sergi fikrinin nasıl ortaya çıktığını soruyorum, yanıtlıyor: “İki yıldır sergi fikri aklımda var. Bu tip kitapları okuyan insan sayısı belli. Farklı bir anlatımla bir sergi yapmak istiyordum. Cumhuriyet’in 100. yılında Açık Holding desteğiyle bu sergi fikrini ortaya koyduk. Dört bölümden oluşan tarihi bir sergi. Farklı mesleklerden 20 öncü kadın var, kapsamlı biyografileri ve fotoğrafları bulunuyor. Türkiye’de seçme ve seçilme hakkını kazandığımız zaman dünyada durum neydi? Bunu haritalı bir anlatımla gösterdik. Ayrıca sergide detaylı incelediğimiz kadınlar ışığında hem aramızdan ayrılmış hem de yaşayan Cumhuriyet’in 100 öncü kadınının listesini yaptık.”

‘AFET İNAN’I HİÇ TANIMAMIŞIZ’

Yazının Devamını Oku

Kız çocuklarının ‘Dilek Kutusu’

16 Ekim 2023

Merkez Bağlar ilçesi Muradiye Mahallesi’nin muhtarlık binası bir an olsun boş kalmıyor. Çünkü buranın muhtarı 2013 yılından bu yana Diyarbakır merkezinin ilk kadın muhtarı olan Dilek Demir.

Mahallelinin “Dilek Anne” diye seslendiği Demir, 13 yaşında zorla evlendirilmiş, 16 yıl boyunca şiddetle dolu bir evlilik yaşadıktan sonra küllerinden yeniden doğmuş. Demir’in muhtarlığa geldikten sonra ilk hedefi Diyarbakır’da çocuklarını küçük yaşta evlendirmeye çalışan aileleri durdurmak olmuş. İki dönemdir muhtarlık yapan Demir, bu hedefine fazlasıyla ulaşmış.  Şimdiye kadar 40 kız çocuğunu zorla evlilikten kurtaran Demir en az 40 çocuğun da istismara uğradığını tespit ederek Sosyal Hizmetler Kurumu’yla birlikte duruma müdahale etmiş. Demir’in film gibi hayat hikâyesi son olarak “Dilek Kutusu” ismiyle belgesel yapıldı.  Film 10’dan fazla ülkede festivallerde gösterildi. Son olarak Altın Koza Film Festivali’nde yer aldı. Biri evlatlık olmak üzere 5 çocuk annesi Demir’e hikâyesinin başlangıcını soruyorum:

13 YAŞINDA EVLENDİRİLDİ

“Çocukken okul hastasıydım. O kadar istekliydim ki saat 6’da okulun kapısında dersi beklerdim. Orta ikinci sınıfa geldiğimde ailem beni okuldan aldı ve evlendirmeye karar verdi. Ben buna evlilik diyemiyorum, hayatımı kabûsa çevirdi diyorum. Gözyaşlarıyla, dayakla, şiddet zoruyla yapılan bir evlilikti. Ben 13, adam 27 yaşındaydı. Bunun adı evlilik değil çocuk istismarı. Babam beni 13 yaşında nişanladı, beni 3 taksitle verdi. Taksitler bitince de evlendirdiler. Ailem beni maalesef çok ürkek yetiştirdi. Bizde ne yapsan ‘saygısızlık’ olarak algılanırdı. Birisi ‘höt’ dese hemen korkar, sinerdim. Ama demek ki cesaret benim içimde bir yerlerde varmış. Eşimden ayrıldıktan, ayaklarım üzerinde durmaya başladıktan sonra içimdeki gücü fark ettim. O güçlü Dilek aslında varmış ama çıkmaya korkuyormuş.”

16 YIL ŞİDDET GÖRDÜ

Demir, 16 yıl boyunca her türlü hakaret ve şiddete maruz kalarak çocuklarını büyütmüş. Ancak çocuklar durumu anlayacak yaşa geldiğinde annelerinin yaşadığı zulme sessiz kalamamış: “Bir gün eski eşim tam bize şiddet uygulayacakken büyük oğlum, ‘Artık yeter, ya sen ya ben bu evden gideceğiz’ dedi. Çocuklarımla birlikte kararımızı verdik. Babam tabii ki karşı çıktı, ‘Evlatlıktan reddederim’ dedi. Ama şunu anladım; bardak taştığı zaman kimse sizi durduramıyor.”

KÜLLERİNDEN DOĞDU

Yazının Devamını Oku

Öğrencilerin beyaz gölgesi

9 Ekim 2023

Ferda Salık, Diyarbakırlı 20 kardeşli bir ailenin 15’inci çocuğu. Hemşire ablasının desteğiyle tarih öğretmeni olan Salık, öğretmenliği bir meslekten çok bir varoluş biçimine çevirmiş. Öğrencilerinin tarih, bilim ve çevre bilinciyle donanmış bireyler olması için büyük bir mücadele veriyor. 46 yaşında iki çocuk annesi olan Salık, 21 yıllık öğretmenlik hayatına muazzam başarılar sığdırmış. Hikâyesini ondan dinleyelim:

‘AÇILIN BEN ÖĞRETMENİM’

“Ben kendimden biliyorum, kız çocukları doğru yönlendirildiğinde önce kendisini sonra da toplumu değiştirebilir. Ailem pek okumamı istememişti ama ablam arkamdaydı ve onun desteğiyle okudum. Okulu bitirdikten sonra sınıf öğretmeni olarak atandım. İlk on yıl Diyarbakır’ın köylerinde sınıf öğretmenliği yaptım. İlk yaptığım iş çocukların eğitime odaklanmasını engelleyecek maddi koşulları ortadan kaldırmaktı. Okulun fiziki koşullarını düzenlemek, kütüphaneler kurmak, maddi sıkıntı yaşayan ebeveynleri işe sokmaya çalışmak, anneleri istihdama katmaya çabalamak... Bir çocuğu eğitime kazandırabilmek için bu yan faktörlere odaklanan pek çok çalışma yaptım. Doktorlar bir hasta gördüğünde ‘Açılın ben doktorum’ der ya ben de çocukla ilgili bir sorun olduğunda ‘Açılın ben öğretmenim’ diyorum.”


Salık ve öğrencileri hem tarih hem de çevre duyarlılığını birleştiren bir de kutu oyunu tasarlamış. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bu oyundan depremzede çocuklara dağıtmak üzere 1000 tane satın almış. Salık’ın hedefi kutu oyunu projesini 81 ilde hayata geçirmek.

‘SEN GÜL ÇOCUK’

Salık, 2016 yılında halen görev yaptığı Diyarbakır Kayapınar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne tarih öğretmeni olarak atanmış. Öğrencileriyle birlikte proje geliştirmeye başlayan Salık’ın ilk projesi “Sen Gül Çocuk” olmuş: “Kendi öğrencilerimden bir ekip kurdum ve devlet koruması altında olan, Çocuk Esirgeme Kurumları’nda kalan okulöncesi çocuklara atölye çalışmaları yaptık. Bu çocukların aileden göremediği değer yargılarını edinmelerini sağlamayı amaçladık. UNICEF’in ‘çocuğun iyi olma hali’ kavramını benimsedik. Öğrencilerim; uzman psikologlar ve öğretmenler eşliğinde ‘İyi ki Varsın Çocuk’ dergisini çıkarttı. Bu atölyelerde çocuklar dayanışmayı, çalışmayı, yardımlaşmayı öğrendi. Bu çalışmamızı Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı’na yolladım, onlar da çalışmayı beğenerek sürdürülebilir kıldılar. Bu çalışma modeli şu an 12 bin çocuğa uygulanıyor.”

Yazının Devamını Oku