Kahve ağacı görünüm olarak tıpkı defne ağacına benzer. Altı yaşına geldiğinde meyvelerini vermeye başlar. Olgunlaştıkça kızaran meyveler toplanarak, kalitesine rengine ve büyüklüğüne göre sınıflandırılır ve güneşin altında kurumaya bırakılır. Kuruyan bu meyveleri elinize alıp salladığınızda, içlerinde bulunan 2 adet kahve çekirdeğinin sesini duyabilirsiniz. Sadece tropikal kuşaktaki ülkelere uygun iklim koşullarında yetişen kahve meyvesinin 60’a yakın türü vardır.
Kahve çekirdeklerinde birçok besin öğesi yer alır. Bunların arasında; riboflavin, pantotenik asit, niasin, tiamin, folat, K vitamini, tokoferol ve B6 vitamini gibi vitaminler ile çinko, potasyum, manganez, magnezyum gibi mineraller de bulunur.
Kahve ve Sağlık
1. Yapılan birçok çalışma orta düzeyde kahve tüketiminin herhangi bir sağlık riskiyle ilişkili olmadığını göstermiştir. Günde 2-3 fincan kahve tüketimi yeterlidir.
2. Yapılan çalışmalarda kahvenin metabolik hızı %2-12 oranında artırdığı gözlenmiştir.
3. Houston‘da yapılan bir çalışma kahve içen erkeklerde prostat kanseri riskinin % 60 azaldığını göstermiştir.
4. Yapılan bir çalışmada filtre kahve veya kafeinsiz kahve kullanımının Tip 2 diyabet riskini azalttığı belirtilmiştir.
5. Japonya'da yapılan bir çalışmaya göre kahve içen kadınlarda rahim kanseri riski azaldığı belirtilmiştir.
Soya Filizi: Vücudun kendi hormonları kadar etkilidir. Cildinize gerginlik sağlar.
Ispanak: İçerisindeki B vitamini bağ dokusunun sıkılığını destekler ve selüliti önlemeye yardımcıdır.
Yeşil çay: Serbest radikallere karşı önemli hücre koruyucu maddeler içerir; böylelikle yaşlılığın doğrudan hücrelerde durdurulmasını sağlar.
Su: Hücrelerin ve bağ dokularının dolgu ve destek gereksinimini karşılar. Besinlerin hücrelere taşınmasını ve atık maddelerin hücrelerden çıkışını destekler.
Sarımsak: Bileşimindeki ‘allizin’ maddesi, kan dolaşımını harekete geçirerek cildi arındırır. Güçlü bir antioksidandır.
Zeytinyağı: Soğuk preslenmiş hali sağlıklı yaşam için bire bir olan bu yağ, erken yaşlanma ve kırışıklıklar için mükemmel bir besindir.
Yumurta: Önemli miktarda ‘niacin’ maddesi içermektedir. Bu içeriği ile hücre yenilenmesi için vazgeçilmez olarak tanımlanmaktadır.
Rezene:
1. Domates: Karetoneid ve likopen bakımından zengin eşsiz bir antiaging ve anti kanserojendir. Yapılan araştırmalara göre likopen serbest radikallerin zararlı etkisini yok eder, ciltteki kırışıklıkları engeller, kalp krizine kadar birçok hastalığın oluşumunu ortadan kaldırır. C, E, B3 vitamini, demir ve potasyum açısından zengindir. Selülit düşmanı sebzelerin başında gelir.
2. Salatalık: Salataların vazgeçilmez sebzesi salatalık bol su ve lif içeriği ile cilt yenileyici ve selülit engelleyici özelliğiyle ön plandadır. Güçlü nemlendirme özelliği olan salatalık, su ve mineral içeriği ile iyi bir idrar söktürücüdür. A ve C vitamini, potasyum ve magnezyum açısından zengindir.
3. Patlıcan: A vitamini, fosfor açısından zengin olan patlıcan, kalp çarpıntısını gidermeye yardımcıdır. Pankreas, karaciğer ve böbrek sağlığı için gereklidir, idrar söktürür ve vücuttaki fazla suyun atılmasına yardımcı olur. Önemli olan patlıcan yemeklerini yaparken yağ oranını dengeli kullanmaktır. Yağ oranı fazla olan patlıcan yemekleri kalori artışı ile faydadan çok zarar verir.
4. Soğan: Sarımsağın kuzeni soğan çok güçlü antioksidanlar içerir ve selülitle mücadelede bir numaradır. Ayrıca kan basıncını düzenler ve kan pıhtılaşmasını önler. Zengin kuersetin içeriği ile anti kanserojendir ve iltihaplanmayı önler. Selenyum, B vitamini ve kükürt açısından zengindir. Cilt, saç ve tırnak bakımı için tüketilmesi önemlidir.
5. Yeşil biber veya dolmalık biber: Özellikle C vitamini açısından zengindir. Bu özelliği ile bağışıklığımızı düzenler, kansere sebep olan serbest radikalleri engeller. K vitamini de içeren biber kanın pıhtılaşma kabiliyetini artırarak kanamaları durdurur. Atardamarların zarar görmesini ve cilt yapısının deformasyonunu engeller. Bol su ve lif içeriği ile selülit oluşumunu engeller.
6. Bamya: Lif oranı oldukça yüksek olan ve yüksek oranda A vitamini içeren bamya, hücre ve cilt yenilenmesini arttırır. Mineraller açısından zengin bir sebzedir.
7. Kabak: Sarı renkte çiçekler açan bir bitki olan kabak oldukça besleyicidir. Özellikle B1 ve C vitaminleri ile potasyum, fosfor ve çinko mineralleri içerir. Lif açısından da zengin bir besindir. Bu özelliği nedeniyle kolay sindirilebilen bir sebzedir. Kabak; diyet menülerinde, hasta ve yaşlı bireylerin menülerinde hep yer alan bir sebzedir. Yemek borusu, mide, mesane (idrar torbası), gırtlak ve prostat kanserlerine yakalanma riskini en aza indirmektedir.
8. Taze fasulye:
Sabah kahvaltı:
Öğle yemeği:
Akşam yemeği:
Diyetinizde Dikkat Etmeniz Gerekenler
1. Kadınlar günde 8 bardak, erkekler 10-12 bardak su içmelidir. Kolalı -gazlı içeceklerden ve hazır meyve suyundan uzak durun. Tercihen maden suyu, şekersiz limonata, şekersiz doğal soğuk içecekler tüketebilirsiniz.
2. İsteğe bağlı olarak salatalara sirke, limon, 2 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı veya keten tohumu yağı ekleyebilirsiniz. Küçük porsiyonlarda salata tüketmeye özen gösterin.
3. Domates, salatalık, biber, marul, yeşillik gibi çiğ sebzeleri diyetinizde serbest olarak tüketebilirsiniz.
4.
Kakaolu Chia Pudingi
2 çorba kaşığı chia tohumu
1,5 çay bardağı kakaolu süt
Doğranmış taze veya kuru meyve
1 çay kaşığı tarçın
Süt ve chia tohumunu cam bir kaba alıp buzdolabına koyun. Dolapta 4-6 saat arası bekletin. Chia tohumlarının dibe çökmemesi için dolaptayken ara ara karıştırın. En son meyveleri ve tarçını ekleyin.
Ananaslı Yoğurtlu Mus
1 kase yoğurt
Sahur öğünü kahvaltı ağırlıklı bir öğün olmalıdır. Kavurmalar veya yağlı yemeklerden uzak durmalısınız. Yumurta, tuzsuz peynir, tuzsuz zeytin, ceviz, esmer ekmek, bol yeşillik ve mevsim sebzelerinin sahurunuzda yer almasını tavsiye ediyorum.
İftar yemeğinde tüketeceğiniz besinler şu şekilde olmalıdır:
Açılış: Hurma ve Su
1.Kremasız herhangi bir çorba
2. Sebze yemeği veya zeytinyağlı yemek veya kurubaklagil yemeği
3. Cacık veya kefir
4. Mevsim Salatası veya Haşlanmış sebzeler
İftardan 2 saat sonrasında tüketeceğiniz besin seçenekleri şu şekilde olmalıdır:
Doğrudan alınan güneş ışığının cildimizde ‘kalsiferol denilen bir vitamine dönüşmesi ile vücudumuz D vitamini üretmektedir. Cildimizdeki D vitamini üretimi, saat, mevsim, enlem ve cilt rengi gibi birçok faktöre bağlıdır. Yaşanılan bölgeye göre, D vitamini üretimi kış aylarında azalabilmekte veya tamamen durabilmektedir.
Her besinde bulunmayan D vitamininin en iyi kaynakları; zenginleştirilmiş süt ve süt ürünleri, zenginleştirilmiş tahıllar, somon, uskumru ve sardalya gibi yağlı balıklardır.
D vitamini ile ilgili faydalı bilgiler
-Araştırmalar, özellikle kalsiyum ile birlikte alındığında D vitamininin kanserlerin önlenmesinde yardımcı olabileceğini göstermiştir.
-Demans tedavisi gören 60 yaş ve üstü yetişkinlerin dahil edildiği küçük bir çalışmada, araştırmacılar D vitamini takviyesi almanın bilişsel işlevi iyileştirmeye yardımcı olduğunu bulmuşlardır.
-Araştırmalar, uzun süreli D vitamini takviyesinin multipl skleroz riskini azalttığını göstermektedir.
-D vitamini takviyesinin, kemik mineral yoğunluğunda azalma, kemik ağrısı, kas güçsüzlüğü ve kemik yumuşaması (osteomalazi) ile sonuçlanan ciddi D vitamin eksikliğine bağlı hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği bildirilmiştir.
-Araştırmalar, diyetlerinde yeterli D vitamini ve kalsiyum alan kişilerin kemik mineral kaybını yavaşlatabileceğini, osteoporozun önlenmesine ve kemik kırıklarının azaltılmasına yardımcı olabileceğini göstermektedir.