Deniz Berksoy

14 Kasım Diyabet Günü: Diyabette beslenme nasıl olmalı?

14 Kasım 2019
14 Kasım Dünya Diyabet Günüdür. 14 Kasım, 1921 yılında insülini bularak diyabetlilere umut olan Kanadalı Dr. Frederick Banting’in doğduğu gün olduğu için önem kazanmıştır.

DİYABETTE BESLENME TEDAVİSİNİN TEMEL HEDEFLERİ NELERDİR?

1. İnsülin veya diğer ilaçlar ve fiziksel aktivite düzeyi ile besin alımını dengeleyerek normale yakın kan şeker düzeyini sürdürmek,2. Yetişkinler için uygun vücut ağırlığını sağlamak, çocuk ve adolesanlarda büyüme ve gelişmesini destekleyecek düzeyde enerji gereksinimini sağlamak,3. Komplikasyonları önlemek ve tedavi etmektir.

Diyabet hastalığının oluşumunda etkili olan bazı değerlere göz atalım:

KAN ŞEKERİ KAÇ OLMALI?

Açlık kan şekeri sağlıklı kişide 90 mg/dl altında olmalı,Tokluk kan şekeri sağlıklı kişide 2. saatte 140 mg/dl nin altında olmalıdır.

SAĞLIKLI KİŞİDE AÇLIK İNSÜLİN HORMONU KAÇ OLMALI?

Sağlıklı kişide açlık insülin hormon düzeyi 10 un altında olmalıdır.

DİYABET VEYA ŞEKER HASTALARINDA KAN ŞEKERİ KAÇ OLMALI?

Şeker hastalarında ideal olanı açlık kan şekeri 100 mg/dl’nin altında tokluk kan şekeri 2. saat 140 mg/dl altında olmalıdır. 60 yaşın üzerinde bu değerler yüksek tutulabilir. Örneğin 60 yaşın üzerinde açlık kan şekeri 110 mg/dl altında olmalı tokluk kan şekeri 2. saat 160-180 mg/dl altında olmalıdır.

GEBELİKTE KAN ŞEKERİ KAÇ OLMALI?

Gebelikte açlık kan şekeri 90 mg/dl nin altında tokluk kan şekeri 1. saat 130 mg/dl nin altında, tokluk 2. saat kan şekeri 120 mg/dl nin altında olmalıdır.

BESLENME TEDAVİSİNDEKİ PÜF NOKTALAR NELERDİR?

1. Tip 2 diyabetli bireylerin %80’den fazlası obezdir. Yeterli ve dengeli beslenme ile enerji düzeyi ayarlanarak oluşturulan diyetlerle kısa dönemde kan glukoz düzeyi düzelir.

2. Tip 2 diyabette basit şeker tüketiminde kısıtlama yapılarak, basit şeker tüketimi yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Kompleks karbonhidratlar kana daha yavaş karışarak kan şekerinin dengelenmesini sağlar. Örneğin; Tam tahıllı ekmek, kepekli ekmek, çavdar, yulaf ekmeği, bulgur pilavı ve kepekli makarna grubu, yulaf ezmesi, müsli vb.

3. Beyaz şeker, reçel, bal, tatlı, dondurma vb. basit şeker içeriğinden dolayı diyabetli hastaların uzak durması gereken besinlerdir.

4. Karbonhidrat içeriğinin yanı sıra diyetin posa içeriği de ayrı bir önem taşımaktadır. Posadan zengin besinler daha düşük enerji yoğunluğu içerirler ve midede hacim oluşturarak doygunluğu artırırlar. 20-35 gr/gün diyet posası önerilmektedir. Özellikle baklagil ve sebze ağırlıklı beslenme posa alımını artıracaktır.

5. Yapılan araştırmalar besin alımı aralıklarının uzun tutulması yerine; öğün sayısı artırılarak besin tüketiminin 5-6 öğüne bölünmesinin kan şekerinin dengelenmesinde önemli olduğunu göstermiştir.

6. Uzun süren açlıklar kan şekerinde dengesizlik ile hipoglisemiye sebep olabilir. Ara öğünlerde proteinden zengin besin ile karbonhidrattan zengin besin birlikte tüketildiğinde kan glukoz düzeylerinin daha iyi dengelendiği görülmüştür.

DİYABETE UYGUN ÖRNEK DİYET MENÜSÜ

Kahvaltı:

2 dilim avuçiçi büyüklüğünde ekmekKartvizit büyüklüğünde beyaz peynir1 adet yumurtaDomates, salatalık, yeşillik gibi çiğ sebzeler5-10 adet zeytin

Ara öğün: Aşağıdaki Listeden seçebilirsiniz.

Öğle öğünü:

6 çorba kaşığı sebze yemeği2 çorba kaşığı yoğurt3 çorba kaşığı bulgur pilavıMevsim salatası veya Haşlanmış Sebze

Ara öğün: Aşağıdaki Listeden seçebilirsiniz.

Akşam öğünü:

6-8 çorba kaşığı etli kurubaklagil yemeği1 dilim çavdar ekmeği2 çorba kaşığı yoğurtMevsim salatası veya Haşlanmış Sebze

Ara öğün seçenekleri;

• 2-3 çorba kaşığı yulaf ezmesi + 2 çorba kaşığı yoğurt• 1 çay bardağı tarçın eklenmiş süt + 5-6 adet badem• 2 dilim wasa + 1 bardak ayran• 2-3 adet tam ceviz + 1 adet meyve• 1-2 adet galeta + 1 dilim peynir

1. İnsülin veya diğer ilaçlar ve fiziksel aktivite düzeyi ile besin alımını dengeleyerek normale yakın kan şeker düzeyini sürdürmek,
2. Yetişkinler için uygun vücut ağırlığını sağlamak, çocuk ve adolesanlarda büyüme ve gelişmesini destekleyecek düzeyde enerji gereksinimini sağlamak,
3. Komplikasyonları önlemek ve tedavi etmektir.

Diyabet hastalığının oluşumunda etkili olan bazı değerlere göz atalım:

Açlık kan şekeri sağlıklı kişide 90 mg/dl altında olmalı,
Tokluk kan şekeri sağlıklı kişide 2. saatte 140 mg/dl nin altında olmalıdır.

Sağlıklı kişide açlık insülin hormon düzeyi 10 un altında olmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Omega-3'ün en temel 5 faydası

7 Kasım 2019
Omega-3 ve Omega- 6 birçoğumuzun duyduğu ve bildiği yağ asitleri. Bu iki besin maddesi vücudumuzun ihtiyaç duyduğu ama üretemediği yağ asitleridir. Ülkemizde ve diğer pek çok ülkede omega-3’e göre 15 kat daha fazla omega-6 yağ asidi tüketilmektedir. İdeal oran 4’e 1 (her 4 gr omega-6 için 1 gr omega-3) veya 2’ye 1 olarak belirlenmiştir. Bu sebeple kalp sağlığı ve beyin gelişimi için hedefiniz daha fazla omega-3 almak olmalıdır.


Omega-3’ün başlıca türleri; alfalinolenik asit (ALA), eikosapentaenoik asit (EPA) ve docosaheksaenoik asittir (DHA). Yapılan çalışmalar günde 1000 mg ALA alanlarda koroner kalp hastalığının % 16, hastalık riskininde % 47 azaldığınını göstermiştir. 

OMEGA-3 EN ÇOK HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

Ceviz, badem, fındık, fasulye, soya fasulyesi, nohut, keten tohumu, yeşil yapraklı sebzeler ve özellikle somon, sardalya, uskumru, hamsi, ringa gibi yağlı balıklarda bulunmaktadır.


OMEGA-3 'ÜN EN TEMEL 5 FAYDASI

1. Kalp sağlığına iyi gelir.2. Cilt kanseri riskini azaltır.3. Kolesterol ve trigliseridi düşürür.4. İyileşmeyi hızlandırır, bağışıklığı güçlendirir.5. Beyin gelişimine ve göz sağlığına iyi gelir.


DAHA ÇOK OMEGA-3 ALMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ ?

Haftada en az 2 kere balık tüketin. Böylelikle vücudunuzun esansiyel yağ asitleri (EPA, DHA) ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Özellikle kabuklu deniz ürünleri ile somon, uskumru, hamsi, sardalya gibi yağlı balıkları tercih edin. Balık tüketerek EPA ve DHA tüketimini ideal seviyeye çıkarabilir ve çinko, demir, bakır, iyot ve selenyum gibi beyine iyi gelen besin maddelerini de tüketmiş olursunuz. Vücudunuzda inflamasyonu önleyerek bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlamış olursunuz. Ayrıca hücre çeperlerinin sağlığını da koruyarak kötü huylu kolesterolü (LDL) engellersiniz.


Yüksek oranda omega-6 içeren bitkisel yağlardan kaçının. Ayçiçeği yağı, mısırözü yağı, soya yağı bu gruba girer. Bu ürünleri zeytinyağı, fındık yağı, avokado yağı, hindistan cevizi yağı ile değiştirin. Cips, kızartma, hazır pasta, poğaça gibi omega-6 oranı yüksek olan işlenmiş gıdalardan uzak durun.


Balık tüketimin yanında balık yağı takviyesi de kullanabilirsiniz. Tüm takviyeler aynı değildir. Eşit oranda esansiyel yağ asitleri EPA ve DHA içeren takviyeleri tercih etmelisiniz.


Balık yağını yemekle birlikte, egzersizden sonra veya yatmadan önce alın. En yüksek DHA ve EPA seviyelerini arayın. Günde en az 500 mg balık yağı aldığınızdan emin  olun.

Omega-3’ün başlıca türleri; alfalinolenik asit (ALA), eikosapentaenoik asit (EPA) ve docosaheksaenoik asittir (DHA). Yapılan çalışmalar günde 1000 mg ALA alanlarda koroner kalp hastalığının % 16, hastalık riskininde % 47 azaldığınını göstermiştir. 

Ceviz, badem, fındık, fasulye, soya fasulyesi, nohut, keten tohumu, yeşil yapraklı sebzeler ve özellikle somon, sardalya, uskumru, hamsi, ringa gibi yağlı balıklarda bulunmaktadır.

1. Kalp sağlığına iyi gelir.
2. Cilt kanseri riskini azaltır.

Yazının Devamını Oku

Kaya gibi sert kemikler için en yeyip içelim?

20 Ekim 2019
Kaya gibi sert görünseler de, kemikler kolajen, protein ve mineral gibi birçok katmandan oluşan canlı dokulardan meydana gelir. Tüm bu maddeler kemiklerin içinde o kadar yoğun bir şekilde bulunur ki, mesela sadece uyluk kemiği bükülmeden 550 kiloluk bir baskıya dayanabilir.

Kemikler sürekli olarak parçalanır ve kendini yeniler. Bu şekilde her 10 yılda bir yeni bir iskelete sahip olursunuz. Fakat 30 yaşından sonra vücut ürettiğinden daha fazla miktarı tüketmeye başlar. Bu sebeple kemiklerinizi korumak için onları en sevdiği besin olan kalsiyumla beslemelisiniz.

Yapılan bir araştırmada, 30 yaşın altındaki her 5 kadından birinde osteopeni (osteoropoza dönüşen düşük kemik yoğunluğu) tespit edilmiş. Buna rağmen kadınların %94’ünün kemikleri hakkında endişe duymadığı ortaya çıkmış.

Dengesiz bir diyet kemikleriniz için gerekli olan ve onları güçlü tutan vitamin ve mineralleri almanızı engelleyebilir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, son dönemlerde tüketilen süt ürünlerinde %20 civarında azalma yaşanıyor ve kadınların %68’i yiyeceklerden yeterli kalsiyumu alamıyor.

Araştırmalarda; kadının Beden Kitle İndeksinin (BKI) 18’in altına düşmesi yumurtalıklarında östrojen üretimini azaltabilir ve kemik yenilenmesi azabilir.

Ayrıca çalışmalar gösteriyor ki özellikle bazı egzersizlerin aşırı yapılması bedenimizde en çok iskeletimize zarar veriyor. Yürürken, koşarken ya da ağırlık kaldırırken kemikler üzerinde oluşan darbeler iskeletin daha çok mineral harcamasına neden olabiliyor.

Bu sebeple; aerobik egzersizlerin (yürüyüş, koşu, bisliklet, yüzme, merdiven çıkma, kickbox vb.) 45 dakika haftada 3 kez; güç kazandıran antrenmanların (squat, pushup, triceps vb.) 15 dakika haftada 3 kez yapılması uygundur. Araştırmalara göre, doğru bir egzersiz programı ile kadınlar 30 yaşının üzerinde olsa bile kemik yoğunluğunu yılda %2 oranında arttırmayı başarabilir.

Kalsiyumun en zengin kaynakları birçoğumuzun bildiği gibi süt ve süt ürünleridir. Kalsiyum için günlük gerekli miktar 1000 mg'dır. Gün içerisinde 2 kase yoğurt, 1 bardak süt ve 1 parça yağsız peynir ile yeterli kalsiyum alabilirsiniz. Eğer süt veya peynir sevmiyorsanız, brokoli, badem, fasulye, sardalya gibi gıdalardan da kalsiyum alabilirsiniz.

Fazla miktarda kafein, tuz ve alkol, bedeninin mineralleri muhafaza etmesini zorlaştırır. Mesela aşırı kafein, kalsiyumun henüz vücutta tam olarak emilmeden dışarı atılmasına neden olur. Günde iki fincandan fazla kahve içmemek; mümkünse kahve tüketimini süt ile destelemek gerekir. Ayrıca günde 1 ya da 2 kadehten fazla içki içmemeniz gerekiyor. Günde 2400 mg’dan (1 tatlı kaşığı) fazla sodyum almamanızda da fayda var.

Yazının Devamını Oku

Dünya Kahve Günü kutlu olsun

1 Ekim 2019
Kahve tüketmeyi seviyor musunuz diye bir soru sorsam, kahvesiz olur mu hiç diye cevap verdiğinizi duyar gibiyim. Dünyada her gün 1.5 milyar fincana yakın kahve tüketilmekte ve bu rakam giderek artmaktadır.

KAHVE NASIL ÜRETİLİR?

Kahve ağacı görünüm olarak tıpkı defne ağacına benzer. 6 yaşına geldiğinde meyvelerini vermeye başlar. Olgunlaştıkça kızaran meyveler toplanarak, kalitesine rengine ve büyüklüğüne göre sınıflandırılır ve güneşin altında kurumaya bırakılır. Kuruyan bu meyveleri elinize alıp salladığınızda, içlerinde bulunan 2 adet kahve çekirdeğinin sesini duyabilirsiniz. Sadece tropikal kuşaktaki ülkelere uygun iklim koşullarında yetişen kahve meyvesinin 60’a yakın türü bulunur.

KAHVENİN İÇİNDE NELER VAR?

Kahve tanelerinin kavrulması sonucunda birçok biyolojik aktif öğe oluşur. Bu maddeler; kafein, diterpenollerden önemli olan iki bileşik olan kafestol ve kahveol ile temel polifenolik bileşiklerden klorojenik asit ile diğer polifenol yapılardır.

Ayrıca, kahve çekirdeklerinde birçok besin öğesi de yer alır. Bunların arasında; riboflavin, pantotenik asit, niasin, tiamin, folat, K vitamini, tokoferol ve B6 vitamini gibi vitaminler varken çinko, potasyum, manganez, magnezyum gibi mineraller de bulunmaktadır.

KAHVE VE SAĞLIK ETKİLEŞİMİ

1. Orta düzeyde kahve tüketiminin herhangi bir sağlık riskiyle ilişkili olmadığı birçok çalışmayla gösterilmiştir. Günde 2-3 fincan kahve tüketimi sakıncalı bulunmamaktadır.

2. Houston Kanser merkezinde yapılan bir çalışma kahve içen erkeklerde prostat kanseri riskinin % 60 azaldığını göstermiştir.

3. Kadınların %90’ının sorunu olan selülit oluşumunda bir çok faktörün etkisi vardır. Ancak, yapılan son araştırmalara göre kafeinin selülit sorununu tetikleyici etki göstermediği, aksine yağı ayrıştıran enzimleri harekete geçirdiği ve lenf akışını kolaylaştırdığı belirlenmiştir.

4. Archieves of Internal Medicine'de yayınlanan bir yazıda filtre kahve, kafeinsiz kahve ve çay kullanımının Tip 2 diyabet riskini azalttığı belirtilmiştir.

5. Japonya'da yapılan bir çalışmaya göre kahve içen kadınlarda rahim kanseri riski azaldığı belirtilmiştir.

6. Scronton Üniversitesi’ne ait bir çalışmada; sebze, meyve, kuruyemiş, baharat, yağlar ve genel besin maddelerini kapsayan 100'den fazla gıda maddesi üzerinde antioksidan analizi yapılmış; sonuç olarak tüketim miktarı ve sıklığı ile birleştirildiğinde kahve, antioksidan kaynakları arasında bu listenin en başında yer almıştır.

7. İspanya’da yapılan bir diğer çalışma da, İspanyolların diyetlerinden aldıkları antioksidanların %66’sının kahveden geldiğini göstermiştir.

8. Norveç’te yapılan bir çalışmada dikkati çeken en önemli bulgulardan birisi, diyetin en önemli antioksidan kaynağının %64’lük bir katkıyla kahve olduğu, bunu sırayla meyveler (%11), çay (%8), kırmızı şarap (%5), tahıllar (%5), sebzeler (%2) ve diğer besin kaynaklarının (%5) izlediği belirlenmiştir. Çalışmada antioksidan kapasiteyi gösteren özel bir test (ferric reducing ability of plasma; FRAP) uygulanmıştır.

9. Kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde LDL oksidasyonunun azaltılması temel hedef olsa bile kahve miktarına dikkat edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Özellikle kahve ve kalp-damar hastalıkları arasında bir ‘J grafiğin’ olduğu, günlük 2-3 fincan kahve tüketiminin kalp-damar hastalıklarının önlenmesine yardımcı olurken aşırı tüketiminin de bazı sağlık problemlerine sebep olabileceği düşünülmektedir.

Kahve kendi başına kalorisiz ve yağsız bir içecektir (1 tatlı kaşığı sade kahve: 9 kcal). Kahve seçimlerinizde şuruplu, kremalı, yoğun miktarda çikolata ve şeker içeren kahveler yerine; sade türk kahvesi, espresso, latte, americano gibi kahve çeşitlerini tercih edebilirsiniz.

1 Ekim Dünya Kahve Günü kutlu olsun. :)

Kahve ağacı görünüm olarak tıpkı defne ağacına benzer. 6 yaşına geldiğinde meyvelerini vermeye başlar. Olgunlaştıkça kızaran meyveler toplanarak, kalitesine rengine ve büyüklüğüne göre sınıflandırılır ve güneşin altında kurumaya bırakılır. Kuruyan bu meyveleri elinize alıp salladığınızda, içlerinde bulunan 2 adet kahve çekirdeğinin sesini duyabilirsiniz. Sadece tropikal kuşaktaki ülkelere uygun iklim koşullarında yetişen kahve meyvesinin 60’a yakın türü bulunur.

Kahve tanelerinin kavrulması sonucunda birçok biyolojik aktif öğe oluşur. Bu maddeler; kafein, diterpenollerden önemli olan iki bileşik olan kafestol ve kahveol ile temel polifenolik bileşiklerden klorojenik asit ile diğer polifenol yapılardır.

Ayrıca, kahve çekirdeklerinde birçok besin öğesi de yer alır. Bunların arasında; riboflavin, pantotenik asit, niasin, tiamin, folat, K vitamini, tokoferol ve B6 vitamini gibi vitaminler varken çinko, potasyum, manganez, magnezyum gibi mineraller de bulunmaktadır.

1. Orta düzeyde kahve tüketiminin herhangi bir sağlık riskiyle ilişkili olmadığı birçok çalışmayla gösterilmiştir. Günde 2-3 fincan kahve tüketimi sakıncalı bulunmamaktadır.

2. Houston Kanser merkezinde yapılan bir çalışma kahve içen erkeklerde prostat kanseri riskinin % 60 azaldığını göstermiştir.

3. Kadınların %90’ının sorunu olan selülit oluşumunda bir çok faktörün etkisi vardır. Ancak, yapılan son araştırmalara göre kafeinin selülit sorununu tetikleyici etki göstermediği, aksine yağı ayrıştıran enzimleri harekete geçirdiği ve lenf akışını kolaylaştırdığı belirlenmiştir.

4. Archieves of Internal Medicine'de yayınlanan bir yazıda filtre kahve, kafeinsiz kahve ve çay kullanımının Tip 2 diyabet riskini azalttığı belirtilmiştir.

Yazının Devamını Oku

Bebeklerde ek gıdaya geçiş döneminde nelere dikkat edilmeli?

20 Eylül 2019
Emzirme döneminden ek gıdaya geçiş dönemi siz anneler için endişe verici bir süreçtir. Bebeğiniz için de kaşıkla tanışma, çiğnemeyi ve yutmayı öğrenme geliştirme dönemidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve tüm beslenme otoritelerinin ortak görüşü bebeğinize ilk 6 ay sadece anne sütü vermenizdir. Ancak 6 aydan sonra anne sütü bebeğinizin gereksinmelerini karşılamaya tam anlamıyla yetmez.

Enerji gereksinimi ve vitamin ve minerallere olan gereksiniminin de karşılanması için ek besinler gerekir. Bu geçiş döneminde anne sütünü kesmemek gerekir. Bebeğinizin yine temel besini anne sütüdür.

Ek gıdaya erken ya da geç başlamak bazı sorunlara neden olabilir. En uygun dönem 4. ve 6. aylar arasıdır. Ayrıca bebeğinizin ek gıdaya hazır olup olmadığını bazı belirtilerle de anlayabilirsiniz.

1-Sizin yedikleriniz bebeğinizin de ilgisini çekmeye başladıysa, uzanıp tabaktakileri ve elinizdekileri almaya çalışıyorsa,
2-El ve göz koordinasyonu geliştiyse, oyuncaklarını ağzına götürüyorsa ve verilen yiyeceği diliyle itmiyorsa,
3-Başını dik tutabiliyorsa,
4-Destekle de olsa dik oturabiliyorsa ek gıdaya başlamaya hazır olduğunun sinyallerini veriyor demektir.

Yazının Devamını Oku

Beslenme çantaları hazır mı?

2 Eylül 2019
Okullar açıldı ve anneler için çocuğum nasıl beslenecek derdi de başladı. Beslenme çantasının önemini anlatmadan önce, çocuklar için kahvaltının önemine değinmek istiyorum. Çocuklarınıza mutlaka kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırmalısınız. Araştırmalara göre, kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu bulunmuştur. Ayrıca kahvaltı yapan çocuklar beslenme yetersizliğinden oluşan hastalıklara daha az yakalanmakta ve obezite riskleri azalmaktadır.

KAHVALTI ÖRNEKLERİ

Beyaz peynirli tost + 1 bardak taze sıkılmış meyve suyuPeynirli omlet + Tam tahıllı ekmek + 1 bardak taze sıkılmış meyve suyuTam tahıllı ekmek + Beyaz peynir + 1 bardak Muzlu sütAz yağlı kek + 1 bardak süt + Meyve1 yumurta + Beyaz peynir + 5-6 adet zeytin + Tam tahıllı ekmek, domates ve yeşillikUnsuz Krep + 1 bardak süt + 2-3 adet ceviz

BESLENME ÇANTASI İÇERİĞİ NASIL OLMALI?

Çocuklarınızın gelişimi için beslenme çantasının dört ana besin grubunda bulunan besinlerden seçilerek hazırlanması önemlidir. Bunun için dört ana besin grubundaki besinler her öğünde olmalıdır. Bu dört temel besin grubu; süt ve ürünleri grubu, et, tavuk ,balık - yumurta- kurubaklagil grubu, sebzrneğin; evde hazırlanan bir sandviç olabilir. Sandviçin içine haşlanmış yumurta, peynir, ızgara köfte veye ve meyve grubu, ekmek ve tahıl grubudur.

Beslenme çantasında sulu yemeklerin taşınması zor olabilir. Bu nedenle kuru gıdalar yanında içecek en uygun seçim olacaktır. Öa tavuk gibi yiyeceklerden seçilen herhangi bir besin eklenebilir. Yanında mevsimine uygun taze sebze ve meyveler eklenebilir. (Domates, salatalık, marul, havuç, mandalina, elma, muz, üzüm, kayısı vb.).

Ayrıca beslenme çantasına çocuğunuzun ara öğünde tüketmesi için badem, fındık, ceviz gibi omega-3 zengini kuruyemişler eklenebilir. İçecek olarak ise ayran, kefir, süt veya taze sıkılmış meyve suyu eklenmesi uygun olacaktır. Beslenme çantasına konulması gereken en önemli içecekte sudur. Bir suluk ilave ederek çocuğunuzun su içmesini sağlayabilirsiniz.

BESLENME ÇANTASI ÖRNEKLERİ NELER OLABİLİR?

Peynirli, yumurtalı veya tavuklu sandviç + çiğ sebzeler + Meyve veya taze sıkılmış meyve suyuSüt + Az yağlı kek + Ceviz + MeyvePeynirli tost veya az yağlı peynirli börek + çiğ sebzeler + Ayran + MeyvePeynirli gözleme + Meyve veya taze sıkılmış meyve suyuIzgara köfte ve yeşillikler içeren sandviç + Ayran + MeyveSebzeli makarna + Ayran + Meyve

ÇOCUĞUNUZ İŞTAHSIZSA NE YAPABİLİRSİNİZ?

    Eğer iştahsız bir çocuğunuz var ise sevdiği besinlerden oluşan bir beslenme çantası oluşturarak öğününü atlamamasını sağlayabilirsiniz.Ayrıca çocuğunuzun sevmediği besinlerin görünümünü, sunumunu ve şekillerini değiştirerek beslenme çantasına ekleyebilirsiniz.Kullanılan çatal, kaşık ve tabakların renkli seçilmesi de yemek isteğini artırabilir.Diğer önemli bir husus ise beslenmesi konusunda diğer çocuklarla kıyaslama yapmamaktır, ve tüketmesi gereken besin konusunda ısrar etmemek ve ceza vermemektir.İştahsızlık geçici bir süreçtir. Ne kadar besin tüketecekleri kendi kararlarına bırakılmalı ve zorlama yapılmamalıdır.

Beyaz peynirli tost + 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu
Peynirli omlet + Tam tahıllı ekmek + 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu
Tam tahıllı ekmek + Beyaz peynir + 1 bardak Muzlu süt
Az yağlı kek + 1 bardak süt + Meyve
1 yumurta + Beyaz peynir + 5-6 adet zeytin + Tam tahıllı ekmek, domates ve yeşillik
Unsuz Krep + 1 bardak süt + 2-3 adet ceviz

Yazının Devamını Oku

D vitamini ve kalsiyum zengini besinler

9 Temmuz 2019
Vücudumuzun en çok ihtiyacı olan ve birbirine bağlı 2 besin maddesi: Kalsiyum ve D vitamini. Kalsiyum kemikleri ve dişleri güçlendirirken, D vitamini de kalsiyumun vücutta daha kolay emilmesini sağlıyor. Güçlü kemikler, sağlıklı bir immün sistem için bu iki besin öğesinin önemi büyük.

1. Güneş: D vitamini en çok gün ışığında yer alır. Daha doğrusu vücudumuz güneş ışığı ile birlikte D vitaminİ üretimini artırıyor. Gün içerisinde minimum 30 dk güneş ışığından faydalanmak gerekiyor.

2. Sardalya: Bu küçük balıklar hem kalsiyum hem D vitamini bakımından çok zengindir. 3 adet sardalya 1 bardak yağsız süte eşdeğer kasiyum içerir. Bu miktar; günlük kalsiyum ihtiyacının %33' üne eşdeğerdir. 200 gr sardalya günlük D vitamini ihtiyacının da % 45'ini karşılamaktadır.

3. Somon: Kalp dostu omega-3 asitlerini içermesiyle bildiğimiz somon, D vitaminini en çok içeren besinlerdendir. 250 gr somon günlük ihtiyacınızın %40'ını karşılamaktadır. Ayrıca iyi miktarda kalsiyum içerir. 100 gr somon günlük ihtiyacın %18'ini karşılar.

4. Ton balığı ve Karides: Bu iki deniz ürünü D vitamini zenginidir. 100 gr Ton balığı günlük ihtiyacın %35'ini; 100 gr karides ise günlük ihtiyacın %20'sini karşılar.

5. Yumurta sarısı: Başka bir D vitamini kaynağıdır. Günlük D vitamini ihtiyacının sadece %6’sını karşılasa da, yumurtadaki D vitamininden vücudunuz daha iyi yararlanır.

Yazının Devamını Oku

Kiraz, ağrı kesiciden 10 kat daha etkili

6 Temmuz 2019
Adeta doğal eczane deposu!

KİRAZIN İÇERDİĞİ BESİN ÖĞELERİ

• Kiraz vücudun bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olan antosiyanin gibi flavonoidler bakımından zengin olan bir meyvedir. Aynı zamanda C vitamini içeriği ile virüslere ve bakterilere karşı savaşarak bağışıklık sistemini destekler.

• Güçlü bir ağrı kesicidir. 20 kirazda 12-25 mg arası antosiyanin maddesi bulunduğu için bu maddenin ağrı kesici etkisinin, ağrı kesiciden 10 kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

• Eklem ağrılarını rahatlatmayı ve göz hastalıklarına karşı korumayı sağlayan güçlü bir iltihap önleyici madde olan kuersetin içerir.

• Kiraz, antikanserojen özelliği olan bitki kökenli kimyasal elajik asit bakımından zengin bir meyvedir.

• İçerdiği zengin mineraller ile vücudun su dengesini düzenler. Kabızlığı giderir. Kolesterol ve kan şekerini düşürür ve damar sertliğinin tedavisinde de etkili bir besindir.

• İdrar söktürücü özelliğiyle böbreklerin dostu olan kiraz, vücudun zehirli maddelerden temizlenmesini sağlar. Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesinin önlenmesinde etkilidir.

KİRAZIN TÜKETİM ALTERNATİFLERİ

• 6 adet kiraz ile 2 adet ceviz kuşluk veya ikindi ara öğününde, 12 adet kiraz ve 1 su bardağı yarım yağlı süt/probiyotik yoğurt gece ara öğününde tüketilebilecek besin değeri yüksek ve zayıflamaya yardımcı alternatifler olabilir.

• Meyvesi taze veya kurutulmuş olarak tüketilebilen kiraz ayrıca reçel, hoşaf, komposto, konserve ya da dondurulmuş gıda olarak değerlendirilebilir.

• Yıkamadan önce plastik bir kaba koyup, buzdolabında saklanıp ve tüketmeden önce yıkanması gerekir.

• Rengi koyu olan kiraz her zaman daha tatlıdır. Buzdolabından çıkarıp oda sıcaklığında 1-2 saat bekletildiğinde tadı daha lezzetli olacaktır. Taze kirazların 2-4 gün içinde tüketilmesi gerekir. 

• Kiraz vücudun bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olan antosiyanin gibi flavonoidler bakımından zengin olan bir meyvedir. Aynı zamanda C vitamini içeriği ile virüslere ve bakterilere karşı savaşarak bağışıklık sistemini destekler.

• Güçlü bir ağrı kesicidir. 20 kirazda 12-25 mg arası antosiyanin maddesi bulunduğu için bu maddenin ağrı kesici etkisinin, ağrı kesiciden 10 kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

• Eklem ağrılarını rahatlatmayı ve göz hastalıklarına karşı korumayı sağlayan güçlü bir iltihap önleyici madde olan kuersetin içerir.

• Kiraz, antikanserojen özelliği olan bitki kökenli kimyasal elajik asit bakımından zengin bir meyvedir.

• İçerdiği zengin mineraller ile vücudun su dengesini düzenler. Kabızlığı giderir. Kolesterol ve kan şekerini düşürür ve damar sertliğinin tedavisinde de etkili bir besindir.

• İdrar söktürücü özelliğiyle böbreklerin dostu olan kiraz, vücudun zehirli maddelerden temizlenmesini sağlar. Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesinin önlenmesinde etkilidir.

Yazının Devamını Oku