İğde kokusu

"Bir keresinde Picasso’ya eserlerinin ne anlam ifade ettiği sorulmuştu. ‘Kuşların ne cıvıldadığını anlıyor musun? Hayır, ama yine de dinliyorsun’ cevabını vermiş. Bazen sanatta önemli olan sadece bakmaktır. (Marina Abramovic)"

Haberin Devamı

Birkaç hafta önce sokaklarda dolaşırken Leylakların bahar esintisi ile yayılan kokusu beni benden almıştı... Şimdilerde neredeyse her sokakta bulunan iğde ağaçları ile apartmanların bahçe girişindeki tagları süsleyen kırmızı güllerin enfes kokusu beni mest ediyor... Bahar esintisinin diğer mevsimlerdeki esintilerden farkı bu nefis kokuları taşıyıp burnumuzun dibine kadar getirmesi sonra da yüzümüze bir gülümseme kondurması değil mi zaten. Bana da oluyor... Sokaklarda olmayı her halükârda seviyorum, bu dönemlerde tabiri caizse aklım başımdan gidiyor... Yüzüme bir tebessüm bedenime bir hafiflik iniyor, yürüyüşüm değişiyor. İyimserlik kaplıyor içimi... Her iğde ağacına rastladığımda yaklaşıp birkaç saniyeliğine de olsa derin derin nefesleniyorum... Dünyayı hissetmenin yanında güzelliklerin de farkına varıyorum...Baharı hatırlıyorum öncelikle... Aklıma sevgi geliyor... Doğaya olan aşkım depreşiyor, içim bir hoş oluyor... Yaşama sevincine sıkıca tutununca günüm renkleniyor... Bu benim düşüncem tabii ki... Romantik mi dersiniz... Melankolik mi bilemem... Ne derseniz deyin ama kızmayın lütfen... Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşı içerisindesiniz biliyorum... Gergin, mutsuz hatta umutsuz olanlar da var... Sadece birkaç saniyeliğine duygularınızı serbest bırakıp kendiniz olmayı deneyin... Evdeyseniz balkona çıkın, dışarıdaysanız uygun bir yerde durun ve gözlerinizi yumun. Başınızı göğe doğru kaldırın birkaç defa arka arkaya derin nefes aldıktan sonra sadece dünyayı koklayın... Yeminle rahatlayacaksınız! Ardından keyif gelecek, güleceksiniz...

Haberin Devamı

SANATI ANKARA’YA SEVDİREN KADIN DİLEK KARAAZİZ ŞENER

İğde kokusu

“Ankara sanatı zaten seviyor” diyeceksiniz ama ben “Geçmiş zamanda seviyordu” diye düzelteceğim... Zira eskiden Ankara’da sanatın her dalıyla fiili olarak yakından ilgili ailelerin sayısı şimdikinden daha fazlaydı. Sanata ilgi yeniden çoğalmaya başladı diyerek umudumu taze tutup sizi de bir nebze rahatlatmak istiyorum. Ankara’da son yıllarda gerçekleştirilen iyi sergilerin altında imzası bulunan Küratör, Sanat Tarihçi ve akademisyen Dr. Dilek Karaaziz Şener de benimle aynı fikirde. Dilek’le Kennedy Caddesi’ndeki Çankaya Belediyesi’nin Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin ikinci katında buluştum. Hedefim Ankara’ya sanatı yeniden sevdirmeye başlayan bu kadını yakından tanımaktı. Ankara Üniversitesi, DTCF Sanat Tarihi bölümünden mezun olduktan sonra sanatın akışına kapılıyor. Otuz küsur yılda onlarca serginin yapımında çalışarak elde ettiği birikimini Hacettepe Üniversitesi’nde sanat tarihi derslerinin yanı sıra hazırladığı ‘Sergi Yapımcılığı (Küratörlük)’ dersi ile öğrencilerine aktarmaktan duyduğu memnuniyeti anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Bu yıl gerçekleşen ve altında imzası bulunan Erimtan Müzesi’ndeki ‘Gencay’ ile CerModern’de sergilenen ‘Nuri Abaç’ın, ‘Acâibü’l Mahlûkât’ sergileri katılımcıların memnuniyeti açısından ön sıralara çıkmış ve yaptığı sergi turlarının methini çok duymuştum. Bu turların kazandırdığı bilgi ve sanatsal doyum, Ankaralılara sanatı sevdirmek anlamında çok faydalı olmuş. Küratörlüğünü yaptığı son sergisini 27 Mayıs’a kadar Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gezebileceğiniz ‘Yüzyılın Tanığı Cumhuriyet’ sergisinin senaryosunu da sevgili Dilek Karaaziz Şener yazmış. Hem sevgili Dilek’i hem de Cumhuriyet’i yakından tanımak için... Bu sergi kaçmaz...

Haberin Devamı

KAVANOZ KAVANOZ SANAT...

İğde kokusu

Tatlının da sanat olmasını istiyorum... Nereden çıktı bu demeyin lütfen... Tatlının doğrudan insan ruhuna hitap ettiğini söylersem çoğunluğun bana katılacağını biliyorum. En büyük zafiyetimizin tatlıya karşı olduğunda da hemfikiriz sanırım... Güzel tatlı pişirenlere sanatçı denmesine kimse itiraz etmeyecektir mutlaka... Sevgili Banu Nakas tam 7 yıldır kavanoz içinde hazırladığı nefis tatlıların tadını bilenler yıllardır değişmeyen lezzetine de tutkunlar. Ben de tutkunum elbette ve artık sanatçı gözüyle baktığım sevgili Banu ile sanatını icra ettiği atölyesine ruhumun sanatsal gereksinimini gidermek için gidiyorum dersem abartmış olmam. Benim gibi düşünen çok fazla sanatsever var diyebilirim. Henüz ‘Kavanozdaki sanatın’ farkında olmayan ve fiziki olarak tadına bakmayan sanatsever varsa ayıplarım demeyeceğim ama bir an önce Birlik Mahallesi’ndeki ‘Pone (Tatlı) Dessert’in sevimli dükkânına gitsin derim. Kavanozda ‘Limone, Panna kota, Tiramisu, Cheescake, Wonka’ isminde ve daha saymadığım birçok sevgiliniz olacak... Uğrayıp aşkın kavanozdaki haliyle bir an önce tanışın lütfen.

Yazarın Tüm Yazıları