Dışişleri Bakanı Fidan AİHM’nin Kavala kararı için hangi mesajları veriyor?

Önceki gün TBMM Plan ve Bütçe Plan Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe kanun teklifi görüşüldü.

Haberin Devamı

Bu toplantı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ilk kez TBMM’deki bir Bütçe Komisyonu toplantısında milletvekillerine sunum yapıp, onların görüşlerini, eleştirilerini dinlemesi, sorularına yanıt vermesine sahne oldu.

Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri, bu çerçevede Avrupa Konseyi ile ilişkilerin geleceğini konu alan sorularla da karşılaştı toplantı sırasında.

Tabii konu Avrupa Konseyi olunca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanması ile ilgili problemler, özellikle de Osman Kavala hakkındaki AİHM kararın uygulanmamasının yol açtığı sonuçlar da gündeme geldi. Bu tartışmalar sırasında Selahattin Demirtaş’ın durumuna da değinildi.

*

Tartışmaların bu faslında İstanbul CHP milletvekili ve emekli büyükelçi Namık Tan, Kavala ve Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarını hatırlatarak, “Anayasa’nın amir hükümleri uyarınca, Türkiye uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini iç hukukuna ithal etmiştir ve uygulamak zorundadır. O halde, Avrupa Konseyi ve AİHM kararlarını neden uygulamıyoruz?” diye sordu.

Haberin Devamı

Gelecek Partisi’nden Bursa Milletvekili Dr. Cemalettin Kani Torun, Kavala ile ilgili AİHM kararı uygulanmadığı takdirde “Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkarılma işleminin başlayacağını” öne sürerek, “Bu durumdaki bir ülkeye Avrupa ve ABD fonlarının gelmesinin çok zor olacağını”savundu, “Bir çıkış yolunun bulunması herkesin yararına olacaktır” diye konuştu.

Keza İzmir CHP milletvekili Prof. Yüksel Taşkın, Hakan Fidan’ın “AB Türkiye’nin stratejik önceliğidir” şeklindeki açıklamasını hatırlatarak, bu çerçevede Kavala ile ilgili AİHM kararlarının uygulanmaması meselesini açtı “Avrupa Konseyi’nden ayrılmayı göze alıyor muyuz?” sorusunu yöneltti.

*

Dışişleri Bakanı Fidan, birleşimin sonunda soruları yanıtlarken, milletvekillerinin gündeme getirdikleri AİHM’nin uygulanmayan kararları meselesine de değindi. Böylelikle, ilk kez bu konuda kamuoyu karşısında bir değerlendirmede bulunmuş oldu.

Fidan, önce Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric’in geçenlerde Ankara’da kendisinin misafiri olduğunu belirterek, “Belli konularda hani birkaç tane dava var...” diye konuştu. Bu ifadesiyle bazı AİHM kararlarının Konsey’in Hırvat Genel Sekreteri ile görüşmesinde ele alındığını kabul etmiş oldu.

Haberin Devamı

Peki Fidan, bu dosyalarda muhataplarına hangi mesaj veriyor?

“Bizim ilettiğimiz mesaj şu...” diyerek, öncelikle Türkiye’nin (ihlal çıkan) AİHM kararlarını yüzde 89-90 oranında uyguladığını belirtiyor Fidan. Bakan’a göre, Türkiye AİHM kararlarını uygulamada yüzdesi en yüksek olan ülkelerinin başında geliyor.

Ama Fidan’a göre, bir de “Belli simgesel davalar var”.

Adlarını geçirmese de, Kavala ve Demirtaş davalarını kastettiği aşikar.

*

Bu davalarla ilgili muhataplarına verdiği mesajı şöyle aktarıyor Fidan:

“...Biz dedik ki, bu davalar daha mahkemeye gelmeden önce Avrupa başkentlerinde siyasallaştırılmış, hukuki ve teknik bir dava olmaktan çıkıp, Türkiye’deki iç siyasetin tarafı olma yönüne gitmiş... Yani siz bunu siyasallaştırırsanız, hukukun dışına çıkarsanız, buradan aldığınız cevap da buradan olur. Bunu niye yadırgıyorsunuz?

Haberin Devamı

Bir mesele AİHM’e gitmeden önce Berlin sokaklarında gösteriyle başlıyorsa, bazı Avrupa parlamentolarındaki milletvekilleri organize edilip, o dava sahiplenilip Türkiye’ye siyasi baskı olarak getiriliyorsa, bu problem oluyor... Aynı davadan yargılanmış ve hakkında ihlal kararı verilmiş, Türkiye’nin de bunu uyguladığı birçok konu var.”

Israrla aynı temayı vurguluyor Dışişleri Bakanı:

“Adamın siyasallaştırıldığı davaya verilecek cevap da siyasallaştırılmış olur. Hangi ülke, hangi ülkeye baskı yaptı diye kendi hukuki alanını değiştiriyor? Hiç kimse değiştirmez; yok böyle bir şey... Ama benim ait olduğum mahkeme üzerinden bana teknik olarak gelirseniz, hukuki olarak gelirseniz, orada bir konuşma alanı var. Oradan gideriz bir yere...”

Haberin Devamı

Burada mahkemenin “siyasal araç” olarak kullanılmasının “sıkıntı” yarattığını kaydederek, şöyle diyor Fidan: “Yani bu iş, Avrupa Konseyi ile ilgili konu, maalesef olay geliyor işte bu aşamada Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde başka bir boyuta...”

*

Dikkat çekici bir yönü, verdiği mesajlar karşısında “Onlar da haklı buldular” diye eklemesidir Fidan’ın. Öznesini geçirmemekle birlikte, öncelikle Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Buric ile görüşmesini kastettiğini anlıyoruz.

Genel Sekreter, konumu gereği bu zor sürece dahil olmak zorundadır. Bunun birinci nedeni, AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Kavala hakkındaki karar uygulanmadığı gerekçesiyle geçen yıl Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” başlatmış olmasıdır.

Haberin Devamı

İkinci neden ise Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) de geçen 12 Ekim’de Kavala hakkındaki AİHM kararları ocak ayına kadar uygulanmazsa, Meclis’teki Türk parlamenter heyetinin yetki belgelerinin, yani üyeliklerinin sorgulanması, yani iptali çağrısında bulunmasıdır. Bu takdirde kararları uygulamayan Türk yetkililerine yaptırım uygulanması çağrısına da yer veriliyor bu metinde.

Söz konusu karar nedeniyle Dışişleri Bakanlığı ertesi günü (13 Ekim) sert bir açıklama yayımlayarak, bu kararı tarihi bir hata olarak nitelendirmiş, “AKPM’nin görünürlük kazanmaya yönelik bu pervasızlığı ileride hicapla hatırlanacaktır” demişti.

Açıklamada “AKPM’nin adli süreçleri siyasete alet ettiği” görüşü de savunulmuştu. Bu, Fidan’ın önceki günkü açıklamalarında da karşımıza çıkan bir tema.

Gerek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gerek Parlamenter Meclisi ile ilişkilerin bu dava nedeniyle tam bir kriz halinde tırmanmakta oluşu, Genel Sekreteri de Türkiye ile Konsey’in bu iki organı arasında son derece sıkışık bir konuma sokuyor.

*

Bütün bu kritik seyir içinde Hakan Fidan’ın önceki gün TBMM’de yaptığı çıkış yeni bir durum yaratmış bulunuyor. Bir dizi nedenle...

Birincisi, Fidan’ın sözlerinin, Kavala hakkındaki AİHM kararının Türkiye’de (mahkemeler tarafından) uygulanmamasının, dosyanın Avrupa’da siyasi bir nitelik kazanmasına siyasi zeminde gösterilen bir tepki şeklinde değerlendirilecek olmasıdır. Bakan’ın “Siz bunu siyasallaştırırsanız, hukukun dışına çıkarsanız, buradan aldığınız cevap da buradan olur” sözlerinin farklı bir yorumu beklenmemeli.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2021 sonunda Kavala ile ilgili AİHM kararını uygulamadığı için Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” başlatılması kararı zaten siyasi bir boyut taşıyor. Bu karar 46 ülkenin üye olduğu Bakanlar Komitesi’nden üçte ikinin de üstünde bir çoğunlukla geçtiği için, bu noktada Türkiye Konsey’in siyasi kanadıyla, yani Avrupa hükümetlerinin büyük bir bölümüyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor.

Bir başka anlatımla, dosya bu yönüyle parlamentoları aşıp, doğrudan Avrupa hükümetleri ile Ankara arasında bir çekişme konusu haline gelmiş durumda.

Ayrıca, Ankara dosyanın Avrupa’da siyasileşmesini bir eleştiri olarak gündeme getirirken, Türkiye’deki siyasi makamların bu davayla ilgili yaptıkları muhtelif beyanların da Avrupa cephesinde karşı tez olarak masaya getirilmesi şaşırtıcı olmamalıdır.

*

Son bir nokta olarak şu gözlemi belirtelim.

Fidan, açıklamaları sırasında “Bana teknik ve hukuki olarak gelirseniz, orada bir konuşma alanı var. Oradan bir yere gideriz” diyor. Yani, belli koşullar karşılığında diyalog üzerinden “gidilebilecek bir yer”den söz ediyor.

Bu ifade ileride çözüme dönük bir esnekliği hissettirmeye mi dönüktür?

Bu soruyu yanıtlayabilmek güç. İşlerin tırmanışına bakıldığında, konunun gelinen noktada artık böyle bir çerçeveye nasıl sokulabileceği de meçhuldür.

DÜZELTME:  Geçen cumartesi günü bu köşede yayımlanan Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliyesi konulu yazımda, sonradan fark ettiğim bir maddi hata yer almış. Yazıda bu cinayetle ilgili 78 sanığın yargılandığı genişletilmiş davada İstanbul’daki mahkemenin 2021 yılında kararını verdiğini, bu aşamada Yargıtay’daki temyiz sürecinin beklendiğini belirtmiştim. Oysa, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, geçen 22 Haziran’da toplam 78 sanıklı davada sanıkların çoğu hakkındaki hükümleri onarken, 15 sanık hakkında “bozma” kararı vermiş. Geçen 1 Kasım’da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu sanıkların yeniden yargılanmasına başlanmış. Düzeltir, okurlardan özür dilerim. S.E.

Yazarın Tüm Yazıları