Modern zamanların ilk olimpiyatı olarak tanımlayabileceğimiz Paris2024’ün spor dünyasındaki izleri kolay kolay silinmeyecek. Özellikle tarihi bir başarıya imza attığımız Paralimpik Oyunların. Olimpik bir sporcuyla paralimpik bir sporcu arasında, işin sporculuk ya da ülkeyi temsil etme kısmında hiçbir fark olmasa da ve yapılan mental ve fiziksel hazırlıklar, antrenman gün ve saat sayısı birbiriyle neredeyse aynı olsa da bilinirlikleri ve tanınırlıkları, en azından bu olimpiyat oyunlarına kadar aynı düzeyde değildi. İzleyicilerin büyük çoğunluğu, olimpik oyunlar bittiğinde olimpiyatlar bitti zannetti ancak paralimpik sporcular bitmediğini herkese kanıtladılar. Sporcularımızın farklı branşlardaki başarısı, kazanılan madalya sayısı ve gelen rekorlar, bu branşları hiç olmadığı kadar göz önüne taşıdı. Biz de son Avrupa, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu, dünya rekoru sahibi TeamVisa sporcusu Öznur Cüre Girdi’yi yakalamışken Paris’ten bahsettik tabii…
Paris 2024’te önce dünya rekoru kırarak finale kaldın, sonra altın madalyayı boynuna taktın... Bu süreci nasıl yaşadın?
Ben hazırlık döneminde bu puanların çok üzerine attım, antrenmanlarda 700 ve üstü çok puanlar çıkardım. Bunun üzerine kendi içinde rekorun hayalini kurmaya başladım. Elemelerdeki rekordan sonra, finalde bir rekor daha eklemek istiyordum ama o andaki nabız, hava şartları, stres yönetimi kendi ortalamamın üzerinde olsam da rekoru getirmedi. Yeni rekoru gelecek yarışmalara saklıyorum diyelim.
Paris’e nasıl hazırladın?
Bu süreçte çok ok attık, çok çalıştık. Fiziksel olarak ne kadar çalışırsanız da bazen psikolojik olarak bazı şeyleri tamamlayamıyorsunuz, zorluk çekiyorsunuz ama bu defa ben fiziksel olarak da psikolojik olarak da oraya çok hazır çıktım, çok sakindim, hatta sonradan yorumlarda, ‘Acaba Öznur ruhsuz mu diye düşündük, sonunda çığlıklar gelince ne kadar disiplinli olduğunu fark ettik’ yazmıştı birisi, onu okuyunca güldüm. Herkes sakin ve kontrollü olduğumu konuşuyor. Bu da beni ekstra mutlu ediyor.
Bu sporu bilmeyenlere nasıl anlatırsın okçuluğu?
Kendi dalım olduğu için söylemiyorum ama çok farklı bir spor. Bu işi yapamıyor muyuz, yapamayacak mıyız diye kendinizi çok fazla gözden geçirmenize yol açan bir dal, benim için büyük bir tutku. Ne kadar fiziksel olarak iyi olursanız olun, yayı nasıl güzel gererseniz gerin, isterseniz en güçlü yayı çekin, en güçlü oku atın, eğer zihniniz o anda güçlü değilse, zihninizi kontrol edemiyorsanız, inanın o ok gitmiyor. Hareketli sporlarda, vücudun hareket ediyor, nabzın etkiye tepki şeklinde işliyor, düşüncenin rolü azalıyor, kaslar kendi tepkisini veriyor ama okçulukta rakiple hiçbir temasınız yok. O kendi yerinde, sen kendi yerindesin, o kendi hedefine atıyor, sen kendi hedefine atıyorsun ve aslında tamamen zihinsel yarışıyorsun. O çizgiye başka bir şeye üzülmüş olarak da çıksam, hayatımda bir şey ters gidiyor da olsa, o çizgiye çıktığımda rahatlıyorum, orada her şeyi unutuyorum.
Paris 2024’te koşturmaktan Türkiye’yi çok takip edemedik. Son günlerde Türkiye’den giderek artan şekilde görüş talepleri geldiği için biraz haber taraması yaptım ve ülkemizde Paris 2024’ün çok kötü, hatta gelmiş geçmiş en kötü olimpiyat olduğuna dair bir kanı olduğunu fark ettim. Her şeyin dört dörtlük olduğunu iddia edecek değilim. Teknik aksaklıklar, ulaşımda problemler, basın tribünlerinin yeri ve sporcularla konuşma imkânı yakaladığımız yegâne yer mixed zone’ların konumu yüzünden sürekli sporcuları kaçırmak zorunda kalmamız gibi şikayetlerim var benim de. Yemek konusu da en azından basın için, problemli.
O DÜŞÜNCE SADECE BiZDE VAR
Yine de bizdeki bu ‘kötü’ algısının bizim sahada yaşadığımız dertlerden çok sporcularımızın aldıkları sonuçlarla ve Tokyo’ya göre düşük madalya sayımızla alakalı olduğunu tahmin ediyorum ama şunu da bilin ki olimpiyatların külliyen kötü olduğuna dair bu düşünce sadece bizde var. Fransızlar çok iyi bir olimpiyat düzenlediklerini düşünüyor, yabancı basın mensupları genelde aynı düşüncede.
SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK YILDIZ SPORCU
Hele saha açısından çok parlak olduğu bir gerçek. Birkaç sene önce, “Usain Bolt bıraktı, Michael Phelps bıraktı, büyük yıldız yok” noktasından bugün sayılamayacak kadar çok yıldız sporcusuyla o tarafta hiçbir sorun kalmadığını, uluslararası sporun en üst sahnesinin burası olduğunu söylemek lazım. Ayrıca farklı ülkelerden yıldız sporcuların aktif sosyal medya kullanımları sayesinde, sporcuları ve olimpiyat köyünde olan biteni de en yakından takip ettiğimiz olimpiyat oyunları oldu Paris 2024.
PARiS 2024’ÜN EN TARTIŞMALI SPOR BRANŞI BREAKiNG
PARiS 2024’te şehrin 26 noktasında taraftarların bir araya gelip olimpiyat ruhunu yakalayabilecekleri meydanlar var. Bunların en büyüğü Concorde Meydanı’ndaki dev alan ve Hotel de Ville’in önündeki meydan. Concorde Meydanı, ‘urban sporlar’ denen sporların merkezi gibi konumlanmış. 3x3 basketbol, kaykay ve BMX burdaydı, şimdi de breakdance burada. İnanılmaz bir kalabalık izliyordu, bizim denk geldiğimiz seansta Rihanna vardı ve bu olimpiyatın en tartışmalı sporu breaking’i coşkulu bir kalabalık izliyordu. Eurosport yorumcusu Sheyen Gamboa, “Breaking, bugüne kadar olimpiyatlarda hiç görülmemiş tek spor, bunu biliyorsunuz. Sanat ve sporun sınırında yer alıyor bu disiplin” diye yanıtlıyor sorumu.
KONTROL DJ’iN ELiNDE
Ünlü tasarımcı Mathieu Lehanneur’ün olimpiyat meşalesi için açılan tasarım yarışmasına gönderdiği üç parçalı meşalenin hikayesi Fransızların ünlü özgürlük-eşitlik-kardeşlik üçlemesine gönderme yapıyor: “Elden ele geçen ve Fransa’nın tüm tarihi yerlerini dolaşan meşaleler kusursuz bir simetriye sahip. Bu, ilk defa bu olimpiyatlarda sağlanan kadın-erkek sporcu mutlak eşitliğine gönderme yapan bir simetri. Ortadaki dalgalar Seine Nehri’nin temsil ediyor. Olimpiyat ateşinin altındaki ‘chaudron’ adı verdiğimiz metal halka, ateşin yandığı yer.
SÖNMEYEN ATEŞ
Tabii ortada gerçek bir ateş yok. Su ve ışıktan oluşan ve sönmeyen bir ateş bu. Açılış törenindeki yağmurda bile sönmemesi bundan. Geçtiğimiz her şehirde geride bir tane chaudron bıraktık, olimpiyat ateşi Fransa’nın her yerinde yanması için.
Bu da kardeşlik. Özgürlüğü de Paris’te Tuileries bahçesindeki Mongolfiye kardeşlere gönderme yapan balonun göğe yükselterek sağladık. Her akşam helyum gazıyla dolu balon yüzlerce kişinin bakışları altında göğe yükseliyor. Yere halatlarda bağlı olmasa da daha da yükselir” dedi Lehanneur anlata anlata iyice alışmış bir tempoda.
BURADA HER ŞEYiN LOBiSi VAR
Paris Medya Merkezi’nde görüşme şansı yakaladığım tasarımcı Mathieu Lehanneur, “Olimpiyat meşalesi şampanya rengi değil, altın-gümüş ve bronz madalyaların renklerinin bir karması. Geri dönüştürülmüş çelikten yapılmış, olabildiğince hafif olacak şekilde tasarlanmış bir ürün. Çeliğin normal rengi fazla endüstriyel görüneceği için renk vermeyi düşündük ve madalyaların renklerini karıştırarak bu renge ulaştık” dedi. Şampanya rengine benziyor gerçekten ancak, özellikle şampanya değil diye açıklamasının sebebinin şarap üreticilerini kızdırmamak olduğunu düşündüm nedense. Haliyle burada her şeyin lobisi var.
Olimpiyatlarda bugüne kadar 12 bin civarında meşale üretilmiş, Paris 2024’te sadece 2 bin meşale elden ele dolaşmış. Sadece maliyet açısından değil, karbon salınımını da azaltmayı hedefledikleri için sayıyı optimumda tutmuşlar.
BALON, PARALiMPiK OYUNLAR’DA YENiDEN HAVALANACAK
Çin gibi bir dünya devi karşısında kendilerini yerden yere atarlarken, sakatlanmalarına rağmen maça devam ederlerken, karşılaşmayı gözyaşları içersinde bitirirlerken utandık mı acaba birazcık? Biz çeyrek final travması olan bir ülkeyiz. Çeyrek finalde bazen çekişerek, bazen bir çırpıda eleniriz. Bu defa elenmedik. Dünyanın en iyi dört ülkesinden biri olduk. İlk ise, bu da ilk. “Baskıyı bana yükleyin, o benim işim. Kızlar maçtan sonra ağlamasınlar, gülsünler. Onlar her şeyi hak ediyor” dedi koç Daniele Santarelli maç sonu.
SAMiMiYETiNDEN HiÇBiR ŞEY KAYBETMEMiŞ
Türkiye'de sporun sadece spor olmadığını öğrettiğimiz, buna rağmen samimiyetinden hiçbir şey kaybetmemiş biri Santarelli. Voleybolcu kızlarımızı, Eyfel’in ayağındaki Şampiyonlar Yolu’nda Erik Dalı oynarken hayal ediyorum. Hayalim yüzüme kocaman bir gülümseme yayıyor. Çok güzel olmaz mı sahi? Olmaz mı ya.
İLHAMI NEREDEN ALIYORSUNUZ?
Paris'te bir müsabakadan diğerine koşarken hem yoruluyoruz hem de ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyoruz. Şu ana kadar fazla madalya almadığımız için olimpiyatların kötü geçtiğini düşünüyor olabilirsiniz, düşünmeyin! Kötü geçmediler çünkü. Elendiğimiz her müsabakada sadece ‘yenildik’ kelimesine konsantre oluyorsanız tabii ki kötü geçer ama kime ve nasıl elendiğimize bakarsanız, daha doğru değerlendirirsiniz. Tam 18 branşta varız burada. Dünyanın en üst düzey sporcularıyla bir arada sporcularımız. Birçok ilk yaşandı burada. Eskiden bayram edeceğimiz sonuçlara, şu an üzülüyoruz. Çünkü madalya kaçırdığımızı, sporcularımızın o seviyede olduğunu görüyoruz. İşin iyi tarafı sporcularımız da bunun bilincinde.
16’LIK KUZEY FiNAL YÜZDÜ
PAZAR akşamı Kuzey Tunçelli’nin daha 16 yaşında dünya rekoru kırılan bir yarışta final yüzdüğünü ve 5. olurken kendisine ait dünya gençler rekorunu yenilediğini gördük mesela. Kuzey’in bu finale kalması bir ilk olarak tarihe geçmişti. Bir tur daha olsa, bronz gelecekti. Cumartesi Adem Asil halkada kusursuz bir seri sonunda çok ufak farkla 5. oldu. Atlama beygirinde de finali kaçırmıştı sporcumuz. Yüzünde mutluluktan çok hüzün vardı, “Ben bu madalyayı kafaya taktım, alana kadar olimpiyatlardayım” dedi çıkışta. Alır da.
ÇOCUKLARIN KAZANMAK KADAR KAYBETMEYİ DE GÖRMESİ LAZIM
Dev bir ekranda sürekli müsabakaların yayınlandığı, karşısına şezlonglar dizilmiş meydan, bir cafe, içinde hediyelik olimpiyat pullarının, sporlara özel hatıra paraların satıldığı küçük bir postane, sporcuların kaldığı odaların bir örneği, çocukları olan sporcular için bir kreş, bir kitapçı, olimpiyat koleksiyonunun tamamının satışta olduğu hediyelik eşya dükkânı ve bir market olan kısmına. Sporcular buraya çıkıp basınla konuşabiliyor ya da bu olanaklardan faydalanabiliyorlar ancak siz onların yaşadığı yere giremiyorsunuz.
TAM 6 BİN ODA VAR
Girmek özel izne tabi. Girerken Schengen bölgesi sayıldığı için pasaportunuz yanınızda olmalı. Olimpiyat akreditasyonu vize yerine geçtiği için, o da olabiliyor. İçerde tam 6 bin oda var. Farklı ülkeler farklı binalarda konaklıyor. Bu binaların hepsi paralimpik oyunların bitiminde yeni sahiplerine teslim edilecek. Yarısı ofis, yarısı konut olacak. Yeşil olimpiyatlar gereği, binaların çoğunda havalandırma yok. Team Türkiye sonradan ofis olacak binalardan birinde konakladığı için şansımıza bizimkinde var.
MICHEL'İN YILDIZLI ŞEFLER YEMEK TADIMI YAPIYOR
Bildiğiniz üzere, en çok yemek konusu haber oldu burada. Birisi bizim binaya yakın, diğeri daha büyük iki yemekhane var, tüm sporcular orada yiyorlar. Büyük yemekhanenin oraya her gün farklı bir Michelin yıldızlı şef gelip tadım yapıyormuş. Almanya’nın evinin altında Tulum’u kıskandıracak bir cafe var. Şezlonglar, şemsiyeler. Tabii her şey bedava burada. Köyün en popüler noktası, bizim de fotoğraf çektirmeyi ihmal etmediğimiz, olimpiyat halkalarının olduğu köşe tabii. Kuyruk eksik olmuyor orada. Yeteri kadar sabrederseniz sporcuların neredeyse tamamını görebileceğiniz en garanti yer burası. Tabii şunu da unutmamak lazım ki sporcuların hepsi burada kalmıyor. Fransa takımının geneli, olimpik sporlar merkezi INSEP’te konaklıyormuş mesela.
İLK OLİMPİYAT KÖYÜ DE PARIS'TEYDİ
Yunanistan'da düzenlenen ilk modern olimpiyatlara çoğu ülkenin sporcuları gemilerle geldiği için, delegasyonlar genelde gemilerinde kalmışlar. Sonraki olimpiyatlarda sporcular ve yöneticiler ev sahibi şehirlerdeki otellerde, askeri binalarda ya da yerel ailelerin yanında kalıyorlarmış. Bu durum,1924 Paris Olimpiyatları’nda değişmiş. 17 spor dalında yarışan 3 bin 89 sporcunun çoğu, günde üç öğün yemeği, akan suyu olan ve etkinliklere yakın konumdaki olimpiyat köyünde kalmışlar. Çünkü 1923 yılında İOC İcra Kurulu, oyunları düzenleyen komitenin ‘sporculara konaklama ve gerekli tüm hizmetleri sağlamakla’ yükümlü olduğuna karar vermiş. DOSTLUĞU GELiŞTiRiYOR · TÜM uluslardan gençleri bir araya getirip, insanların birbirlerini tanımasını ve saygı duymasını amaçlayan olimpiyatlar süresince bir arada kalmalarının dostluk duygusunu daha da geliştireceğini düşünmüşler. 1924’te Michelin yıldızlı şefler yokmuş tabii ve akşam yemeği çorba, et ve tatlı olmak üzere üç çeşitten oluşuyormuş ve sporculara her gün öğle ve akşam yemeklerinde yarım şişe şarap ikram ediliyormuş. Bu detay artık geçerli değil tabii, köyde alkol yok.
Paris’te Spor Hizmetleri Genel Müdürü Ozan Veli Çakır’ı yakaladık. Daha önce İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu Başkanlığı görevini de yürüten Çakır’la olimpiyat rüyamızdan ve Paris 2024’ten konuşup düşüncelerini öğrendik.
İlk soru tabii ki en tahmin edilebilir olan, Paris 2024, nasıl buldunuz?
Organizasyonda ufak tefek aksaklıklar vardı. Normalde bu tip çok sporlu majör organizasyona ilk günlerinde, açılış öncesi bizim eksi günler dediğimiz günlerde bazı sorunlar yaşanır, sonra bunlar zamanla yoluna girerdi. Burada, sorunların bazıları kabul edilebilir günden daha geç yoluna girdi. Çözümler biraz uzadı. Olimpiyat köyü ve konaklama kısmı çok sorunlu değil. Ulaşımda ufak tefek aksaklıklar yaşanıyor. Bir de tabii yemek. Özellikle protein gibi belirli gruplar önünde çok sıra oldu. Ama onun haricinde organizasyon şu anda çok majör problem yaşanmadan devam ediyor.
MÜSABAKA YAPILAN ALANLAR ÇOK iYi
Ben tribünleri dolduran seyircilerin bilgi düzeyine çok hayran oldum. Spor kültürü çok üst düzeyde. Sizin gözlemleriniz nasıl?
Evet, güzel yönlerini de söyleyelim. Müsabaka alanları konusunda iyi iş çıkartmış Fransızlar, yani özellikle tarihi lokasyonlarını çok güzel entegre etmişler organizasyona. Olimpik spor dallarını çok uzun süredir icra eden bir toplum Fransa. Modern olimpiyat komitesinin kurucusu da Fransız, Baron Pierre de Coubertin. Seyirciler birçok branşa aşina, birçok sporcuyu tanıyorlar. İzlerken yaptıkları tezahüratlardan, hem kendi sporcularını destekleyip ateşlemek hem rakibi demoralize etmek hem de hakemi etki altına almak için çok organize davrandıklarını görüyoruz.
MODERN PENTATLON BRANŞINDA DA MADALYA BEKLiYORUZ
Bizim madalya beklediğimiz branşlar ikinci hafta biraz daha artacak gibi görünüyor. İlk hafta nasıl geçti size göre?
14.45.27’lik derecesiyle serisini birinci bitirip genel klasmanda 5. sırayı alan Kuzey Tunçelli, olimpiyat tarihimizin yüzmede finale kalan ilk sporcusu oldu. Fransızların 4 altın madalyalı Leon Marchand’ı varsa, bizim de 16 yaşındaki Kuzey Tunçelli’miz var. 5.40, 5.60, 5.70 ve 5.75 metreleri ilk denemesinde geçerek finale yükselen Ersu Şaşma’ya, “Altın olur mu?” diye soruyoruz. “Neden olmasın?” diyor. Armand Duplantis’in olduğu bir yerde altın hayal ederken ben zorlanıyorum, Ersu zorlanmıyor.
Sabahın 09.00’unda Stade de France’ı tek bir koltuk boş kalmayacak şekilde dolduran kalabalık, başta Fransız atletler olmak üzere herkesi alkışlıyorlar. Böyle bir kalabalığı dünya atletizm şampiyonalarında bile görmediklerini söylüyor deneyimli basın mensupları. Zaten hangi müsabaka olursa olsun, tüm statlarda ve salonlarda durum aşağı yukarı böyle. Buna Fransız sporcular da şaşırıyor zaten. Röportajlarında normalde çok küçük kalabalıklar önünde yarışmaya alışkın olduklarını, bu ambiyansın çok hoşlarına gittiğini söylüyorlar sıklıkla.
MADALYAYA HAZIRIM, KAZANABiLiRiM
Bu şahane atmosferde, erkekler sırıkla atlamada mücadele eden Ersu Şaşma, 5.40, 5.60, 5.70 ve 5.75 metreleri ilk denemesinde geçiyor. Bunu başaran az sayıda sporcudan biri olarak adını yarın yapılacak finallere yazdırıyor. “Kendimi hazır hissediyorum, Avrupa Şampiyonası’nda da böyle olmuştu” diyor gülerek. O şampiyonanın sonunda bronz madalya gelmişti. “Altın olur mu?” diye soruyoruz şakayla karışık da olsa. Türk basınıyız sonuçta ve Ersu’nun iddialı konuşmayı sevdiğini de biliyoruz. “Neden olmasın?” diye cevap veriyor gülerek. Dünya rekortmeni İsveçli Armand Duplantis’in olduğu bir müsabakada altın hayal ederken ben zorlanıyorum, Ersu zorlanmıyor.
KUZEY KENDi SERiSiNDE AÇIK ARA FARKLA BiRiNCi OLDU
Stade de France ile yüzme müsabakalarının yapıldığı La Defense Arena arasındaki mesafe bir saati aşkın olunca Kuzey Tunçelli’nin tarih yazdığı yarışı önümüzdeki ekrandan izliyoruz. İkinci grubun açık ara lideri olarak yaptığı 14.45.27’lik mükemmel derece onu 8 sporcu arasında 5. sıradan finallere taşıyor. O artık Türk spor tarihinin olimpiyat finali yüzen ilk ve tek yüzücüsü. Fransızların 4 altın madalyalı 22 yaşında Leon Marchand’ı varsa, bizim de 16 yaşındaki Kuzey Tunçelli’miz var. Türkiye’nin olimpiyat kafilesindeki en genç sporcusu Kuzey’in yer alacağı final yarışları, bugün TSİ 19.37’de yapılacak. Kuzey ile aynı yarışta mücadele eden Emir Batur Albayrak ise 15.23.21’lik derecesiyle serisini 6. bitirdi ve genel klasmanda 23. olarak oyunlara veda etti.
ANNE BABASI DA TRiBÜNDEYDi
Annesi Suzan Hanım ve babası Ersin Bey de burada. Televizyondan izlerken heyecanlandıklarını ama buradaki ortamın bambaşka olduğunu söylüyorlar. Tokyo 2020’de ailesinden uzak tek başına yarışmıştı, burada ailesi yanında, madalyanın ve dönüşte yiyeceği mantının hayalini kuruyor Ersu.
Bizde sadece basketbol müsabakalarında gördüğümüz bir detay Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda her yarışmada yaşanıyor. Her salonda, her alanda yarışmacılar hakkında bilgi veren ve seyirciyi havaya sokan bir sunucu var.
ALKIŞLAR GÖKTUĞ HOCA VE ÖĞRENCiLERiNE
Okçulukta, Mete Gazoz başlamadan önce, “Ve sayın seyirciler... Şimdi son Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu Mete Gazoz geliyor...” dedi. Bu cümleyi bir daha okumanızı rica ediyorum. Tek cümlede fazla onur ve gurur var. Tarihimizin ilk olimpiyat takım madalyasını da kazanan Göktuğ Hoca (Ergin) ve tüm öğrencileri için bir alkış rica ediyorum.
YENi KRAL: 1. LEON
Sabah kitap bakmak için girdiğim kitapçıda kasiyer kadın boynumdaki akreditasyonu görünce birdenbire Leon Marchand’dan ve Fransızlar olarak onu ne kadar sevdiklerinden bahsetmeye başladı. “Yoksa bu akşamki finallere gidecek misiniz?” diye sordu kocaman gözlerle. Geçtiğimiz pazar günü 400 metre karışıkta altın madalya kazanan genç yüzücü, 200 metre kelebek ve 200 metre kurbağalamada 1.5 saat arayla iki olimpiyat rekoru kırarak altın madalya kazandı. Seçmelerdeki zamanları, sadece altın için değil, rekor için bile umut verirken ‘tüccar’ anlamına gelen soyadına ithafen ‘umut taciri’ olduğunu söyleyebileceğimiz Marchand havuza damga vurdu.
SiMON BiLES RESiTALi
Cimnastik yarışmalarında sporcular aletlerde eş zamanlı olarak yarışıyorlar. Simon Biles çıktığı zamanlar hariç. O sahnedeyken, herkes duruyor, sadece tribünleri dolduran ve aralarında über ünlü isimlerin olduğu seyirciler değil, diğer yarışmacılar da ve herkes nefesini tutarak onu izliyor, sonra da ayağa fırlayıp alkışlıyor. O, spora geri döndüğü için, ABD üç sene önce Tokyo’da kaçırdığı altın madalyaya ulaşırken, Biles kapalı gişe salona ve ekranları başında izleyenlere tam bir resital sundu ve Tokyo’dan kalan kara bulutları tamamen dağıttı.
100 YIL SONRA SEiNE’DE YÜZDÜLER