1 değil, 4 bin

Bazen şiddet sarmalı öyle üst üste geliyor ki karabasan gibi bir karamsarlık biniyor omuzlarıma. Toplumun çoğunluğunun onlardan oluştuğu, benim gibilerin küçücük bir azınlık olduğumuz hissine kapılıyorum. Sonra bambaşka bir şey oluyor...

Haberin Devamı

İstek şarkı yüzünden hayatını kaybeden müzisyen...
Karısını öldürüp intihar eden hâkim...
Annesinin kafasını kesip sokağa atan adam...
Mekân kapısında sopalarla linç edilen müşteri...
Turist kızı yerde sürükleyen taksici...
Sokakta durduk yere saldırıya uğrayan kadınlar...
Trafikte kurşun yağdıran magandalar...
Korkak insan sayılmam, bazen sokağa çıkmaktan, bir yere gitmekten korkar hale geliyorum. Yeminle.
“Düşünsene” diyorum kendi kendime, “Düşünsene, aslında sadece an meselesi!”
Ya benim de başıma gelirse? Kendimi geçtim...
Allah korusun, sevdiklerim için de panik atak geçirmeye başlıyorum.
Bilgi akışını kesmek, kendimi soyutlamak istiyorum, mümkün değil.
Her gün bütün gazete, dergileri okumak, neredeyse saat başı sosyal medyayı baştan sona taramak, haber sitelerini, televizyon programlarını takip etmek zorundayım.
Bazen şiddet sarmalı öyle üst üste geliyor ki karabasan gibi bir karamsarlık biniyor omuzlarıma.
Çoğunluğunun onlardan oluştuğu, benim gibilerin küçücük bir azınlık olduğumuz hissine kapılıyorum.
Sonra bambaşka bir şey oluyor, sanki bulutlar dağılıp da güneş doğmuş, iklim değişmiş gibi.
Pençe-Kilit operasyonunda şehit düşen Astsubay Çavuş Yusuf Ataş’ın duygulandıran vasiyeti gibi...
Eğer ölürse lösemili bir kız çocuğunun okutulmasını istemiş şehit astsubay.
O video dalga dalga yayılınca insanlar harekete geçti.
LÖSEV’e 1 değil, 4000 kız çocuğunu okutmaya yetecek kadar bağış yağdığını açıkladı şehidin babası:
“Bu dünyadayken bizi hep mutlu etmişti.
Diğer tarafa giderken de bizi mutlu etti.
Oğlumun sayesinde binlerce kız çocuğum oldu...”
Mesleki deformasyon falan sökmüyor, gözyaşımı tutamıyorum.
Ama ferah bir şey bu anlattığım.
“Bak işte biz çoğunluktayız” diyorum.
Kaygılarım dağılıyor, duruşum dikleşiyor.
Sokağa çıkmak, insanlarla göz göze gelmek, gülümsemek istiyorum.
Ne kadar insancıl bir yer olduğunu gösterdiğinde çok ama çok güzel oluyorsun Türkiye...

Haberin Devamı

Süt dökmüş süpürge

İkinci Sayfa’nın haberine göre Hadise’yle boşanan Mehmet Dinçerler evden giderken bir gümüş tepsi ve robot süpürgeyi almış.
Gümüş tepsiyi anlarım, belki aile yadigârıdır, giderken almıştır.
Ama robot süpürge? Fiyatına baktım, en pahalısı 10 bin lira civarında. Milyonluk yüzüklerin falan yanında esamesi okunmaz.
Tamam, evde kendi kendine dolaşıyor falan ama bu düşkünlük niye? Kedi mi bu, ayrılırken onu da alasın?

Haberin Devamı

Adı geçen takipten çıkıyor

Cem Yılmaz’ın playboy tahtına işletmeci Umut Evirgen oturmuştu nicedir: Tuba Büyüküstün, Melisa Şenolsun, Serenay Sarıkaya...
Fakat Sarıkaya’dan ayrıldıktan sonra arka arkaya iki gol yedi.
Önce Alina Boz’u yakın markaja aldı, bu durumdan rahatsız olan Alina Boz, Evirgen’i takip etmeyi bıraktı sosyal medyada.
Ardından Farah Zeynep Abdullah ile adı anıldı, FZA da takibi bıraktı.
Adı geçen Evirgen’i takipten çıkıyor.
Gerçi 50 bin takipçisi var Evirgen’in, öyle birer birer bitmez ama sanki façası biraz bozuldu gibi.

Bekleme yapma ticari

Taksi çağırma uygulaması BiTaksi “Gelirken Taksimetreyi Aç” butonundan sonra “Bahşişli Çağır” seçeneği de ekledi.
Tıklıyorsunuz, vereceğiniz bahşişi seçiyorsunuz:
8, 12 ya da 15 lira.
“Taksi bulmanız kolaylaşır” yazmışlar açıklamaya da. İstanbul’un taksi sorunu böyle devam ettiği sürece daha böyle çok uygulama göreceğiz.
Birkaç öneri de benden...
Mesela açık artırmalı taksi.
İhaleye girer gibi taksiye giriyorsunuz, kim daha çok verirse taksi ona gidiyor.
Sonra birleşmeli taksi de olabilir. Benzer istikametlere gidecek kişiler birleşiyor, danaya girer gibi taksiye giriyor.
“Kulun Kölen Olayım Gel” butonu...
Taksi gelirse şoförün ölmüşlerine dua okuyorsunuz, lokma falan dağıtıyorsunuz.
“Aracı Satın Al” butonu...
Güzel yatırım aslında. Gideceğin yere kendi taksinle gidersin, geceleri de mesaiye çıkarsın.

Yazarın Tüm Yazıları