Savaş Özbey

Çirkin Kral’a şimşir tarak

15 Ekim 2024
Kadınların üzerine araba sürmek, kafalarına bardak koyup ateş etmek, kırıklı-çıkıklı ağır fiziksel şiddet uygulamak gibi huyları olan efsane yönetmen ve oyuncu Yılmaz Güney yine gündemde.

Altın Portakal’da “Mukadderat” filmindeki rolüyle ‘en iyi kadın oyuncu’ seçilen Nur Sürer, ödülünü ‘Çirkin Kral’a atfetti:
“Bu ödülü değersizleştirilmeye çalışılan en kıymetli ustamız Yılmaz Güney için alıyorum...”



Yılmaz Güney hakkında daha önce de benzer çıkışları olan Farah Zeynep Abdullah’tan beklenen tepki gecikmedi tabii: “Ne Yılmaz Güney’i be!”
Haklı mı? Haklı bence Farah. Yılmaz Güney’in iyi bir sinemacı olması başka, kadın hakları idolü haline getirilmesi başka mevzu çünkü.
Kadın haklarından bahsedilen bir teşekkür konuşmasında Yılmaz Güney’in bu şekilde anılması, kontekstten kopmuş, kel başa şimşir tarak olmuş.


Yazının Devamını Oku

Uraz ile Sayna bu yüzden mi ayrıldı?

10 Ekim 2024
Daha önce bir sergi için verdiği kadına şiddet pozları nedeniyle her kadın katliamında tekrar tekrar linç ediliyor Uraz Kaygılaroğlu. Serginin asıl sahibi ve eski sevgilisi Sayna Soleimanpour da sonunda açıklama yaptı.

İstanbul Fatih’te iki genç kadının vahşice katledilişinin görüntüleri, akıllara yine Uraz Kaygılaroğlu’nun nisanda modellik yaptığı fotoğraf sergisini getirdi. “Life in Plastics” sergisinde verdiği, kadına şiddet içeren pozlar nedeniyle yine linç ediliyor.

Üçüncü kez ve yine halka açık şekilde özür diledi, konuyu mesleği bırakmaya kadar getirdi.

Belli ki çok üzgün. “Bir akıl tutulması yaşadım” diyor.

Üzmüş olabileceği kişilerden özür diliyor. Yine de bu öngörüsüzlüğün bedeli ağır olacak Uraz’a. Benzer her katliamda akıllara o kareler düşecek.

Sergide model olarak yer alan Uraz Kaygılaroğlu özür üstüne özür diliyor da... “Projenin asıl sahibi fotoğrafçı Sayna Soleimanpour konuda niye hiç yok” diye sormuştum dün.

Orası biraz karışık. Çünkü mevzuda gönül işi var. Sanatında şiddet ve cinsellik gibi öğeleri kullanmakta cesur davranan Soleimanpour, o dönem aynı zamanda Uraz’ın sevgilisi.

“Muhteşem Soleimanpour”, memleketin en popüler oyuncularından birinin kol-kanat germesinde ve modelliğinde bu çarpıcı ve çok konuşulacak “ilk” kişisel sergisine hazırlanıyor...

Yazının Devamını Oku

Benzerini 99’da da yaşamıştık

9 Ekim 2024
Incel’ler hayatımıza gireli henüz birkaç gün ya oldu ya olmadı ama sosyal medya ve medyada haklarında ne bulursak tüketiyoruz.

Kadın düşmanı olmalarının sosyo-ekonomik nedenlerini, hangi platformlarda, nerelerde buluştuklarını, kült film ve müziklerini...
Ece Seçkin “incel”lerin “Fight Club”, “Matrix” gibi filmleri benimsediklerinden yola çıkarak bir ayrıntı yakaladı mesela:
“Katil Semih Çelik’in, öldürdüğü kadınlardan İkbal Uzuner’e yolladığı veda videosunda ‘Where is My Mind’ şarkısı var. ‘Fight
Club’ın kapanış sahnesinde çalan şarkıdır.
Yani bu pislik incelliğe bir selam da çakmış!”
Ece Seçkin bile mevcut veriler arasında Sherlock Holmes’luk yapıyor.
“İncel’diği yerden kopsun” modunda.

Yazının Devamını Oku

Peki projenin sahibi nerede

8 Ekim 2024
Uraz Kaygılaroğlu’nun fotoğrafçı sevgilisinin “Life in Plastic” sergisi için verdiği kadına şiddet içeren pozlar, her cinayette tekrar gündeme geliyor. Peki sergide model olarak yer alan Kaygılaroğlu nedamet üstüne nedamet getiriyor da projenin asıl sahibi Sayna Soleimanpour ne diyor bu olup bitene?

Fotoğraf sanatçısı sevgilisi Sayna Soleimanpour’un ilk kişisel sergisi “Life in Plastic” için kamera karşısına geçen Uraz Kaygılaroğlu yaptığına bin pişman oldu ama nafile.

Vahşice işlenen her kadın cinayetinde Uraz’ın o pozları akla geliyor.

Nitekim İstanbul Fatih’te iki genç kadının vahşice katledilmesindeki görüntüler doğal olarak geçen nisanda açılan bu sergiyi çağrıştırdı.

Amacının sanata destek vermek olduğunu söyleyen Kaygılaroğlu’na “Kadın cinayetlerinin yaygın olduğu zamanı mı buldun? / Böyle bir dönemde doğru mu sence!” gibi eleştiriler geliyor, belli ki uzun süre de gelecek.

Niyetinin kötü olmadığından herkes emin, fakat bu olacakları öngörmesi, görebilmesi lazımdı Uraz’ın. Belli ki her şey şahane başlamış.

İlk kişisel sergiyi açacak sevgiliyi konuşturacak, çok çarpıcı bir iş ortaya çıkacaktı.

Adı bile vurucu:

Yazının Devamını Oku

Film festivali evreni

3 Ekim 2024
Serenay Sarıkaya’nın Altın Koza’da jüri olmasına getirilen itirazları eleştirmiştim dün: “Sanki Serenay halter şampiyonu...”

Güzel kadın, iyi oyuncu, genç, başarılı, bol ödüllü, tecrübeli...
Bir film festivalinin yüzü olmayı hak eden bir portre. O jüri olmayacak da kim olacak?
O şehrin karakterine göre farklı formlar almakla birlikte dünya da böyle.
Mesela her yılın festival döneminde Cannes sahillerinden dünyanın anlı şanlı yayınlarına yağan üstsüz fotoğraflar...
Meşhur olmak, keşfedilmek için dünyanın her yerinden bu kumsallara koşan genç kadınlar paparazzilere pozlar verdi yıllarca.
Yani magazin dozu değişmekle birlikte örnek çok anlayacağınız.
Serenay Sarıkaya da gayet ölçülü taşıdı kendisine giydirilen bu rolü.

Yazının Devamını Oku

Festival gibisin katılmak istiyorum

2 Ekim 2024
Adana’da 31’incisi düzenlenen Altın Koza Film Festivali bu kez Serenay Sarıkaya’nın jüri üyeliğine getirilen bir eleştiriyle gündemde.

Sinema eleştirmeni Murat Tolga Şen, ünlü oyuncunun festivaldeki rolüne şu şekilde karşı çıktı:

Film festivali mi bu, yoksa magazin gösterisi mi? 2016’dan beri sinema filmi çekmeyen dizi oyuncusu ana jüride çünkü onun popülerliğini sağacaklar. Yoksa bir tane festival haberi çıkmayacak, farkındalar. Acıklı bir durum...”

Valla durum o kadar acıklı mı bilemedim.

Çünkü bu çıkış, günümüzün gerçeklerini yansıtmaktan çok, romantik bir sinemaseverin iç çekişine benziyor.

Bir film festivali nasıl olmalı?

Eğer sinema uzmanı küçük bir kesimin karanlık salonlarda film izleyip ışık, kadraj, sekans falan tartıştıkları, bunları yazıp çizdikleri bir etkinlik olmalıysa Murat Tolga Şen haklı. Ama bir saniye, adı üstünde festival bu.

Üstelik bütün bir şehrin halkına ait kamu kaynaklarıyla yapılıyor.

Yazının Devamını Oku

Keşke Miami’de gömülseymiş

1 Ekim 2024
Aksilikler zinciri hayata gözlerini yumduğu Miami’de başladı, Zincirlikuyu’ya kadar peşini bırakmadı. Ahu Tuğba’yı yerinden alıp, layıkıyla getirip, usulünce uğurlayıp, adabıyla koyamadık toprağa.

Varlıklı bir ailenin kızıydı; Robert Kolej sonrası Kanada’daki Concordia’da İngiliz Dili okuyordu.
Daha ortaokul öğrencisiyken Beyoğlu’nda keşfedilip erken yaşta sinema dünyasına girmiş ve bu yüzden de eğitimini yarım bırakmıştı.
Fakat 70’li yılların ortalarıydı ve Yeşilçam artık eski Yeşilçam değildi. Türkan’ları Türkan Şoray, Filiz’leri Filiz Akın yapan dönem bitmişti.
Tarık Akan, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın gibi isimlerle başrol oynuyordu ama dönemin furyasına uygun olarak seks sembolü oldu.
Kariyerindeki karakterler gibi gerçek hayatta da gönül işleri pek rast gitmedi, 10 evlilik yaptı.



Yazının Devamını Oku

Müslüm Baba haklı mıydı?

27 Eylül 2024
Oğlunun nikâhına gitmeyen Orhan Gencebay’la üçte üç oldu. Arabeskin dört kurucu babasından üçünün evlatlarıyla arası kötü. Dördüncüyse iyi bir ilişki kuramayacağından korktuğu için çocuk sahibi olmayan Müslüm Gürses.

Arabeskin dört kurucu babası: İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses.
Öyle ‘baba’ kurucular ki bunlar; Ferdi Baba, Orhan Baba, Müslüm Baba gibi lakaplarla anılıyorlar.
İçlerinden Müslüm Gürses hariç hepsi çocuk sahibi. Müslüm Gürses, kendi babası gibi kötü bir baba olacağı korkusuyla hiç çocuk sahibi olmamış.
Diğer üçü baba. Ama babalık müessesinde ciddi sıkıntı yaşıyorlar.
En son Altan Gencebay’ın düğününe Orhan Gencebay’ın gitmediği haberi haberini gördüm.
Altan Gencebay sosyal medyada nikâhıyla ilgili paylaşımların yanı sıra, önüne arkasına giderli şeyler de koyuyor. “Ne yaptığını bilip de neden yaptığını bilmeden insanları iyi ya da kötü diye yargılamayın” yazıyor mesela.

Yazının Devamını Oku