Şu Fırat’ın suyu akar serindir

“Fırat, suları çekilip de altın bir dağ ortaya çıkarmadıkça kıyamet kopmaz”.

Haberin Devamı

Malum, su hayattır. Anadolu’nun Doğusu’ndan başlayarak Basra Körfezi’ne kadar, yani 2800 km. boyunca su, Fırat’tır. Hayat olduğu gibi da ölüm getirmiştir bu ulu ırmak. Özellikle de beldeleri söküp götüren o amansız sel baskınlarıyla. Arkeolojik araştırmalar, Fırat’ın yatağından taşarak 16 metre yukarıya (neredeyse 5 katlı bir apartman yüksekliği!) kadar ulaşabildiğini gösteriyor. Hatta kazı çalışmalarında, günümüz seviyesinden 30 metre yukarıda dahi, ‘çıldırıp kabaran’ Fırat’ın izlerine rastlamak mümkün.

 

KUTSAL KİTAPLARDAN HADİSLERE

 

Fırat’ın önemi sadece coğrafyada değil, dinler tarihinde de karşımıza çıkar. Antik çağlarda Fırat havzasında pek çok inancın su gibi yayıldığı anlaşılıyor. Kimi arkeologlar Fırat’taki dev ölçekli taşkınların ‘tufan’ anlatılarına ilham verdiğini varsayıyor. Kitab-ı Mukaddes’e göreyse (Tekvin 15:18), Arz-ı Mevud’un, yani “Vaat Edilmiş Topraklar”ın Doğu sınırıdır Fırat.

 

Haberin Devamı

Müslümanlar henüz Fırat kıyılarından uzaktayken bile Hz. Peygamber’den onunla ilgili manevi haberler almıştı: “[Resulullah] Miraç yolculuğunda dünya semasında akmakta olan iki nehirle karşılaştı da: Bu iki nehir nedir ya Cebrail? dedi. Cebrail yanıtladı: Bu ikisi Nil ile Fırat’ın asıllarıdır."


 

Gelecekten ve kıyametten bahseden hadislerle ilgili önemli şüpheler olsa bile bunlar her dönemde gündeme gelir. Meşhur “Fırat Hadisi” de bunlardan biridir. Rivayete göre şöyle demiştir Hz.Peygamber: “Fırat, suları çekilip de altın bir dağ [hazine] ortaya çıkarmadıkça kıyamet kopmaz. Orada bulunan her bir kimse, ‘ant olsun biz, o altından almalarına izin verirsek, muhakkak ki onun hepsini götürürler’ der. İnsanlar bu altınlar için savaşırlar. Her yüz kişiden doksan dokuzu ölür. Her biri kendisinin kurtulacağını umar.” Söz konusu hadis, pek çok defa Fırat havzasında yaşanan savaşlara yorulmuştur. Kimi çağdaş müfessirler bu hadisin günümüzdeki Ortadoğu Su Savaşları’nı işaret ettiğini söylerken, kimileri de Fırat suyunun altındaki hazinenin petrol olduğunu öne sürüyorlar. Kesin olansa 1400 yıldır bu bölgede yaşanan sayısız çatışma ve savaş. Kıyamet henüz kopmasa bile bölge insanı kendi kıyametini her gün tekrar tekrar yaşıyor.

 

Haberin Devamı

MEDENİYETLERİN ANTİK SINIRI

 

Fırat, tarih boyunca pek çok kez rakip güçler arasındaki doğal sınırdı. Özellikle Anadolu’yu denetleyen güçlerle İran merkezli büyük devletlerin sınırını pek çok kez Fırat çizmiştir. Bugün Fırat Kalkanı operasyonu nehir boyundaki bu sınır şehirlerinde yürütülüyor. Suriye sınırındaki Karkamış’la neredeyse bitişik konumdaki Cerablus, antik Yunan kaynaklarında “Europos” adıyla anılırdı. Bu şehirler “Europa” ile Doğu arasındaki hem kültürel, hem askeri, hem de ticari geçiş noktalarıydı. Dolayısıyla Fırat’ı denetlemek, uzun bir ticaret yolunun durak noktalarına hakim olmak demekti.

 

PETROLDEN ÖNCE NEHİR TAŞIMACILIĞI

 

Modern Çağlar geldiğinde Fırat’ın ticaret yollarıyla bağı Osmanlı’dan ziyade İngilizler için önemliydi. Osmanlı-Türk tarihinde pek anlatılmayan Doğu Anadolu’daki 1828-29 Rus İşgali, İngilizlerin bu ilgisini tetikleyen nedenlerden birisiydi. Rusların Osmanlı kuvvetlerini kısa sürede aşıp Erzurum üzerinden Kelkit’i işgal edecek bir noktaya ulaşması İngilizlerin gözünü korkutmuştu. Üstelik Mısır’ın hakimi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın ordusu Osmanlı’ya diz çöktürüp Suriye bölgesinde nüfuz sahibi olmuştu. Bu nedenlerle İngiltere’de Hindistan yolunun korunması ve kısaltılması için seçenekler aranıyordu. Bunlardan birisi de Akdeniz’den, Fırat nehri vasıtasıyla Basra Körfezi’ne ulaşma fikriydi. İngilizler Osmanlı idarecilerinin endişelerine ve ayak diretmelerine rağmen Fırat’ta buharlı gemilerle ticari taşımacılık izni koparmayı başarmışlardı. Hatay’dan karaya çıkarılan gemiler Birecik’ten Fırat’a dahil olacaktı. Ne var ki 1835’de F.R.Chesney liderliğinde girişilen Fırat’ta buharlı gemi yüzdürme projesinin hem çok zorlu, hem de verimsiz olduğu anlaşılacak ve İngilizler adım adım Süveyş Kanalı projesine yönelmek durumunda kalacaktır.

  

Haberin Devamı

YÜZLERCE YILLIK REKABET SAHASI

 

Emevî Devleti dönemini saymazsak Fırat havzasının Suriye bölümü yine büyük güçler arasında rekabet nedeni olmayı sürdürüyor. Bizans-Osmanlı-Mısır hükümranlığı arasında gidip gelen bölgedeki oyunculara, son 200 yılda Fransa ve İngiltere katıldı. Ardından ABD, Rusya, İsrail ve son olarak İran eklendi. Tabii bölgenin asıl sakinleri, listenin her daim en başında olmak şartıyla… Hal böyleyken “kör olası zalim Fırat’ın” çarpışmalarla ısınan suyu serin akmak bilmiyor. Tarafların “her biri kendisinin kurtulacağını” düşünse bile hiç kimse mücadeleyi kayıpsız atlatamıyor; yaralar daha da derinleşiyor. Bakalım Fırat daha ne maceralara kaynaklık edecek?

Yazarın Tüm Yazıları