Otomobil devleri gelecekte üretimden çekilir mi?

HEP söylüyorum ve sürekli söylemeye devam edeceğim. Türkiye’de ekonominin itici gücü otomotiv sektörüdür. Otomotivsiz bir Türkiye ekonomisinin durumunu düşünmek dâhi istemiyorum. Toplam vergi gelirlerindeki payından, milyonu aşan istihdam gücüne, sanayi üretimindeki payından, ihracattaki tartışmasız liderliğine kadar otomotiv ekonomiyi ayakta tutan yegâne sektör. Kimse kusura bakmasın ama bu kadar katma değer yaratan başka bir sektör ne yazık ki yok.

Haberin Devamı

Dün Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu da açıkladı. Türkiye ekonomisinin aralıksız 11 yıldır lideri olan otomotiv endüstrisi, ocak-kasım döneminde yüzde 21 artışla 26 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşarak, tüm zamanların rekorunu kırmış. Sabuncu, “Türkiye otomotiv endüstrisi 2008 yılında gerçekleştirdiği 24.7 milyar dolarlık ihracat rekorunu 11 ayda tazeledi. Arka arkaya 11 yılın ihracat şampiyonuz, bu yıl 12’nci olacak” ifadelerini kullanmış. Yani sonuçlar ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet otomotivin bu gücünün farkında. Bu gücü ortaya koymak ve tüm dünyaya göstermek için Erdoğan’ın isteğiyle ‘Türkiye’nin otomobili’ için yeniden düğmeye basıldı ve bunun için 5 büyük babayiğit belirlendi. Neler yapılması gerektiğini uzmanların görüşlerine de dayanarak 10 başlıkta geçen haftalarda yazmıştım. Bundan sonrası için ne olur, başarılı olunur mu hep beraber göreceğiz. Ama başka şansımızın olmadığını da söylemek benim görevim.

Haberin Devamı

Asıl şimdi ben hem Türkiye’nin otomotivdeki fason gücünü hem de yerli otomobil projesini yakından ilgilendiren bir tartışmayı gündeme getirmek istiyorum. Tartışmaya geçtiğimiz hafta katıldığım Los Angeles otomobil fuarında tanık oldum. Aslında daha önce de bazı uzmanlar dile getirmişti ama bu aralar daha sık gündeme gelmeye başladı.

Biliyorsunuz teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte otomotivdeki bilinen tüm kurallar baştan aşağıya değişiyor. 100 yılı aşan tarihe sahip bu dev sektör önümüzdeki 10 yılda tüm bildiklerini unutup, yepyeni bir çağa adım atacak. O da elektrikli ve sürücüsüz otomobiller çağı olacak. Bu çağda otomotiv markalarının dışında, teknoloji devleri, yeni girişim şirketleri ve Dyson gibi süpürge üreticileri bile şansını arayacak. İşte bu yüzden sektörde artık üretim gücüne ve esnekliğine bağlı bilinen rekabet yaşanmayacak. Bundan böyle Ar-Ge’si güçlü olan, teknolojik anlamda yenilikleri hızla ve önce yapan yarışta öne geçecek.

ÜRETİMDE APPLE MODELİ

İşte bu yarışta teknoloji devleri veya Tesla gibi yeni nesil şirketler daha avantajlı olacak gibi gözüküyor. Çünkü arkalarında dünya çapında bir sürü fabrika, yatırım ve yüz binlerce istihdam gibi hareket kabiliyetlerini kısıtlayan yükleri yok. Tüm parayı Ar-Ge’ye harcayıp üretimi gerekirse Magna gibi bu işin uzmanı şirketlere fason olarak yaptırıyorlar.

Haberin Devamı

Yani bir bakıma gelecekte otomotiv sektöründe ‘Apple modeli’ uygulanacak. Bugün Apple nasıl sadece yeni ürün ve teknoloji geliştirip üretiminin tümünü Çinli Foxconn’a yaptırıyorsa, otomotiv devlerinin de bu rekabette hızlı adım atması için üretiminden çekilmesi gerektiği aksi takdirde yarışta geri kalabilecekleri belirtiliyor. Bunu söyleyen de sektör uzmanları. Çünkü devasa üretimler için harcanan paralar yerine bunun araç ve teknoloji geliştirmeye ayrılması gerektiğine inanıyorlar. Aslında bu durum Türkiye gibi şu anda markası olmayan ama otomotiv üretiminde yüksek kalite seviyesiyle rüşdünü ispatlayan ülkeler için büyük avantaj. Tofaş mesela çok iyi bir örnek. Düne kadar Fiat, Opel, Vauxhall, Peugeot, Citroen ve hatta Ram markaları için üretim yapıyordu. İşte Tofaş gibi şirketlerin gelecekteki yeni modelde şansı çok yüksek. ‘Yerli otomobil’ içinde bu büyük avantaj. Çünkü 5 babayiğidin bu modelle üretim ve fabrika düşünmesine gerek kalmayacak. Bu da sadece araç gelişimine konsantre olmalarını sağlayacak. Yani geleceğin otomotivi ‘Apple’ gibi olacaksa Türkiye bundan kazançlı çıkar gibi duruyor.

Haberin Devamı

Otomobil devleri gelecekte üretimden çekilir mi

İŞTE ŞİMDİ ATAK ZAMANI

GEÇTİĞİMİZ hafta ‘Los Angeles Otomobil Fuarı’ndaki gelişmelere ilişkin gazete ve internette yayınlanan haberlerimi 3 milyonu aşan kişi okumuş. Beni gerçekten çok motive eden bir durum. Los Angeles’ta olduğum dönemde İsveçli Volvo da Barselona’da yeni kompakt SUV modeli XC40’ı otomotiv basınına test ettiriyordu. Merak ettiğim bir modeldi ama yapacak bir şey yok artık İstanbul’da deneyeceğim. Ama şunu söylemem lazım Volvo’nun kompakt sınıftaki ilk SUV modeli olan XC40, Türkiye için büyük önem taşıyor. Çünkü yeni XC90, S90 ve XC60 Volvo’nun dünyada yeni bir çıkış yakalamasını sağlayan başarılı modeller olsa da Türkiye’de fiyat açısından çok büyük adetlere ulaşabileceğiniz araçlar değildi. Volvo Türkiye için asıl yeni dönem 2018’in ilk çeyreğinde satışa sunulacak XC40 ile başlayacak. Arkasından C40 ve diğer ulaşılabilir modeller devreye girecek, satışlar bundan sonra hızla yükselecek.  Volvo Türkiye’nin Ürün ve Pazarlama Müdürü Kubilay Polat da kompakt SUV sınıfına ilk kez girdiklerini hatırlatarak, “Yeni XC40, sadece ürün gamımızı güçlendirmekle kalmayacak, hızla büyüyen bu segmentte satış adetlerimize de büyük fayda sağlayacak. Yüzde 22 büyümeyi ve 5 bin 500 satış adedine ulaşmayı hedeflediğimiz 2018 yılında, XC40’ın satışlarımızın yüzde 10’unu gerçekleştirmesini öngörüyoruz” açıklamasını yapmış. Yani bir bakıma ‘bizi şimdi izleyin’ mesajını vermiş.

Yazarın Tüm Yazıları