Vatan Şaşmaz, Murat Başoğlu ve ilginç sayılar

Hürriyet'in bu ay en çok okunan 50 haberinden 10'u Vatan Şaşmaz cinayeti, 8'i Murat Başoğlu skandalıyla ilgili..

Vatan Şaşmaz cinayetini ilk olarak Hürriyet.com.tr duyurdu.
Türkiye Murat Başoğlu skandalıyla ilgili çok sayıda özel haberi de ilk kez Hürriyet.com.tr'den öğrendi.
Sonuçta son iki haftada 10 milyonu aşkın Hürriyet okuru bu haberleri okudu.
Üstelik bu haberlerin trafiğinin önemli bir bölümü sadece hürriyet.com.tr anasayfasından değil, sosyal medya ve Google üzerinden geldi.
Yani bu haberlerin çok okunmasında başlıca etken, editörlerin seçiminden çok, kamuoyunun genel ilgisiydi.
Mesela Facebook'ta, sadece 24-26 Ağustos'ta yayınlanan Murat Başoğlu haberleri bile 1.8 milyon kullanıcıya erişti.
Google'a bakılırsa, yalnızca haberlerin ilk gününde dahi Vatan Şaşmaz ve Murat Başoğlu aramalarının sayısı 1 milyonu geçti.
Cengiz Semercioğlu'nun Murat Başoğlu skandalıyla ilgili okurların merak ettiklerini yanıtladığı #SoruHürriyeti'ni Hürriyet TV üzerinde 210 bini aşkın kişi izledi. 
Ömür Gedik'in, arkadaşı Vatan Şaşmaz'a veda ettiği videoyu da Hürriyet TV üzerinde 190 bini aşkın kişi seyretti. 
 
* * *
 
Magazin haberleri dünyanın hemen her ülkesinde -spor ile birlikte- en çok okunan kategoriyi oluşturuyor.
Tüm iğrençliğiyle Başoğlu skandalı, sapkın cinsellikten varlıklı aile dramına dek merak uyandıran çok sayıda unsuru barındırması nedeniyle, en çok ilgi gören magazin haberlerini bile geride bıraktı.
Tüm trajedisiyle Vatan Şaşmaz cinayeti de, İstanbul'un göbeğinde ünlü bir ismin öldürülmesinin ötesinde, bolca merak unsuru içeriyordu...
Türkiye Murat Başoğlu ve Vatan Şaşmaz'ı konuşurken, mesela devlet kurumlarının yapısını değiştiren son KHK ile ilgili haberler -deyim yerindeyse- arada kaynadı gitti.
Gazeteciler Kadri Gürsel ve Murat Sabuncu'nun hapiste 300 günü geride bırakması, Ahmet Şık'ın 240 günü devirmesi de o kadar konuşulmadı.
Uzun vadede hayatımıza, Murat Başoğlu skandalından çok daha etki edeceği halde toplumca çok daha az konuştuğumuz onlarca haber sayılabilir.
 
* * *
 
Magazin haberlerine tepeden baktığımdan böyle söylemiyorum.
Herhalde hemen hepimiz bugünlerde evde-işte yakınlarımızla sohbet ederken hem Başoğlu rezaletinden, hem Vatan Şaşmaz cinayetinden bahsetmişizdir.
Dolayısıyla bu ilgi çok normal.
Ben sadece, daha önce de bahsettiğim "kamu ilgisi" kavramı ile "kamu yararı" kavramanın her zaman örtüşmediğinin bir örneği olarak bu vakalara dikkat çekmek istedim.
Yeni medyanın temel sorunlarından biri de bu:
Yeni dağıtım kanalları (sosyal medya ve arama motorları) büyük oranda kamu ilgisine dayanan algoritmalarla otomatik bir biçimde haberleri ön plana çıkarıyor veya geri plana itiyor.
Öyleyse, kamu ilgisiyle beraber kamu yararını da gözeten editörlerin seçtiği/yaptığı haberleri sunan geleneksel kanalların (kağıt gazeteler, dergiler vb.) gerilemesi, demokrasiye zarar vermeyecek mi?
 
* * *
 
Örneğin, Boston Globe 2000'lerin başında Katolik Kilisesi'ndeki cinsel istismar skandallarını araştırmaya başladığında, dizinin ilk haberleri pek ilgi çekmemişti.
Fakat gazete, buna rağmen ısrarlı yayınını sürdürdü. İlk haberler kitlelerin ilgisini çekmese de, bir avuç cinsel istismar mağdurunu, seslerini yükseltmeleri için cesaretlendirmeye yetti.
Gazetecilerin ısrarlı takibi sayesinde tanıklıkların doğru olduğuna kamuoyu zamanla ikna oldukça toplumsal tepki arttı ve ABD'deki Katolik Kilisesi kökünden sarsıldı. Boston Globe haberleriyle Pulitzer, bu yayının hikayesi ile iki Oscar kazandı.
Gazeteciler "kamuoyu pek ilgi göstermiyor" diyerek araştırmayı yarıda kesseler, önemli bir toplumsal değişim tetiklenmeyecekti.
Üç yıl önce iletişim öğrencilerine, özellikle editör adaylarına şu tavsiyede bulunmuştum: "Hangi gazetecilerin işlerini robotlara kaptıracağını bil."
Son dakika haberlerinin ve diğer rutin içeriklerin bulunması, oluşturulması, derlenmesi, sunulması ve farklı platformlar için optimize edilmesi (sosyal medyada en başarılı olan görselin saptanması, Google'da en başarılı olan başlığın atılması, vb.) gibi editöryel süreçler önümüzde dönemde tamamen otomatize edilecek.
Yani kamu ilgisinin yönetildiği süreçlerin operasyonunu medya kuruluşlarında "robotlar" yapacak.
Bu kısa vadeli süreç, büyük ölçüde, verinin olduğu gibi sunulmasıyla ilgili.
Ama bir de, verinin bilgiye dönüştürülmesi, hikaye edilmesi, bir bağlama oturtulması ve bir ajanda dahilinde işlenmesi ihtiyacı var.
İşte, kamu yararıyla ilgili olan bu uzun vadeli süreç için bir robotun aksine beyniyle "hakikat" kavramını anlayabilen ve kalbiyle empati yapabilen "insan" gazeteciler gerekli olmayı sürdürecek.
 
* * *
 
Yine de, Boston Globe'un yıllar önce karşılaşıp yendiği ilgi-yarar ikilemi devam edecek.
Burada mesele, insanların ilgisini kamu yararına dönük içeriklere de çekebilme ve o ilgiyi tutabilme becerisinde kilitleniyor.
Bu yüzden gazeteciler, en ciddi haberlerinde bile bir "ilgi kancası" keşfetmek zorunda kalıyor artık. 
Kanalların (sosyal medya, arama motorları, vb.), mecraların (on-demand -isteğe bağlı- video, vb.) ve içerik sayısının alabildiğine arttığı yeni medya çağında bir şey değişmiyor: Hala bir gün 24 saat.
Ve o bir gün içinde hala belirli bir süreyi içerik tüketimine (kağıt gazeteler, internet siteleri, TV, sinema, vb.) ayırıyoruz.
"Enerji şirketleri için petrol neyse, teknoloji platformları için kişisel veri odur" diye yazdı geçenlerde The Guardian'da Ben Tarnoff...
Şöyle de diyebiliriz: Enerji şirketleri için petrol neyse, günümüzün medya şirketleri için okur/kullanıcı ilgisi odur.
Ne kadar "yararlı" olursa olsun "ilgi" çekemediğiniz bir haber, şahsi kanaatinizden bağımsız olarak, kamuoyu açısından o anda "değerli" değil demektir.
Bu kuşkusuz kısa vadede daha demokratik bir medya ortamı yaratıyor, ama bazen en demokratik ortamlardan (akla Weimar Cumhuriyeti geliyor) demokrasi için en yıkıcı sonuçların çıktığı da vâki tarihte...
Ve bugün bu ortamda okurun sizin içeriğinizi tüketirken harcadığı her bir saniye, eskisinden çok daha değerli.
 
* * *
 
Neden mi?
Çünkü her 60 saniyede şunların olduğu bir dünyadayız artık:
Google'da 3.8 milyon arama yapılıyor...
Facebook'ta 3 milyondan fazla içerik paylaşılıyor...
YouTube'da toplam 700 bin saatlik video izleniyor...
350 bin tweet gönderiliyor...
Instagram'a 65 bin fotoğraf yükleniyor...
Her dakika...
İçerik anlamında böyle bir bolluk, vakit anlamında böyle bir yokluk çağında, okurun ilgisini kamu yararıyla dengeleyebilmek, gazeteciliğin en büyük sınavı olmayı sürdürecek.
  
 
Yeni medyadan 7 taze haber, 7 mühim konu
 
- ABD'de önemli bir yargı kararı alındı. Matt Hoss adlı YouTuber'ın çok izlenen videosuyla dalga geçen bir başka video platformda yayınlanmış, Hoss bu hiciv videosunda kendi telif haklarının ihlal edildiğini savunarak mahkemeye gitmişti. Mahkeme, hiciv videosunda orijinal videonun alıntılanmasını "hakkaniyet ölçüsünde" buldu ve şikayeti reddetti.

- Online yayın platformlarından Medium, okurların en çok "alkış" gönderdiği içeriklerin yazarlarına buna göre ödeme yapmaya başlayacak
 
- Gemius'un AdMonitor raporuna göre 2017'nin ilk yarısında dünyada online reklamlara tıklama oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye (yüzde 1.16). 
 
- MIT Media Lab'in bu ay yayınladığı makalede, birkaç büyük şirketin interneti konsolide etmesinin zararları ve çözüm önerileri ele alınıyor (Facebook ve Google ikilisi, ABD'de online reklam pazarının yüzde 76'sını kontrol ediyor).
 
- Parse.ly Pazarlama Başkan Yardımcısı Clare Carr'a göre teknoloji platformları 5 yıllık planlar yapıyor, bu yüzden her çeyreğe göre plan değiştiren medya şirketlerinin hep bir adım önünde yer alıyorlar. Carr, medya şirketlerinin Facebook ve Google'a karşı tepkisel davranmak yerine pro-aktif olup kendi yollarını çizmeleri gerektiğini söylüyor.
 
- YouTube Suriye'deki savaş suçlarını gösteren binlerce videoyu kurallarına uymadığı gerekçesiyle silince, insan hakları örgütleri önemli delillerden oldu
 
- İnternetin sahibi kim? New Yorker'dan güzel bir yazı... 
Yazarın Tüm Yazıları