Vicdan yetmez, merhamet de gerekli

DÜN sabah erken saatte İlhan Kesici aradı.

Haberin Devamı

Allah’ı arayan yazını okudum. Küçük bir katkıda bulunmak istiyorum” dedi ve devam etti:

Vicdan konusu çok önemli. Ama Müslümanlıkta, sadece ‘vicdan’ yetmez. Onun yanına bir de ‘merhamet’i koymak gerekir.”

Sonra bu sözlerine güçlü bir gerekçe getirdi:

Vicdan edilgen bir şeydir. Merhamet ise etken. Bir haksızlık, bir insani dram karşısında vicdanın sızlayabilir. Ama orada kalırsan, bu sızlamanın hiçbir manası olmaz. Eyleme geçmen gerekir. İşte o da merhamettir.”

* * *

Bazı yazılar, beklediğinizden fazla ilgi uyandırır.

Anlarsınız ki, insanların “zonalı” bir sinir ucuna basmışsınızdır.

Dünkü “İki gün Allah’ı aradım” yazısı da böyle bir etki yarattı.

Öyleyse, nedir o içimizdeki “zonalı”, yani içimizi kanatan o iltihaplı sinir ucu?

Galiba “anahtar” kelime “vicdan”...

Haberin Devamı

* * *
  
O zaman gelin, Assos felsefe toplantısındaki temel tartışmayı hatırlayalım.

Soru şuydu:

Bir ateist, dinin ahlak sisteminin yerine ne koyabilir?”

Verilen cevap da şuydu:

Vicdanı...”

* * *
  
Dünkü yazıyı okuyan insanların çok büyük çoğunluğunun şu veya bu ölçüde inançlı olduğunu varsayarsak, “vicdan” tartışması neden bu kadar sinir ucumuza dokundu?

Gelin daha cesur bir soru soralım:

Acaba Türkiye’deki insanların yüzde 95’inden fazlasının inancı olan İslam’ın; içimizdeki ‘vicdan’ talebine verdiği duyguda bir boşluk mu var?”

Müslümanlığın böyle bir zafiyeti olmadığına bütün kalbimizle inandığımıza göre, bu boşluk nereden kaynaklanmaktadır?

Sakın “günün şeylerinden”, yani bazı uygulamalarından olmasın...

Öyleyse bunu konuşmanın zamanı geldi demektir.

* * *

- Bir ülkede, terörle kahramanca mücadele etmiş bir genelkurmay başkanı, terörist suçlamasıyla aylardır içeride tutuluyorsa...

- Bir ülkede, terör örgütleriyle yıllarca mücadele etmiş bir polis müdürü, kitap yazdı diye içeride çürütülüyorsa...

- Bir ülkede gazeteciler, öğretim üyeleri sırf yazdıklarından dolayı 4 yıldır zindanlarda yatıyorsa...

- Bir ülkede, düzmece olduğu defalarca kanıtlanmış kâğıtlarla, sanal dosyalarla insanların hayatı karartılıyorsa...

- Bir ülkede, cumhurbaşkanının, başbakanın, anamuhalefet partisi başkanının, muhalefet partisi başkanının, sivil toplum kuruluşlarının isyanı giderek büyüyorsa...

- Bir ülkede bütün kamuoyu anketleri, halkının birinci talebinin tarafsız ve adil yargı olduğunu gösteriyorsa...

- Ve o insanların hiçbiri, bir şey yapamıyorsa, koskoca bir ülke haksızlıklar karşısında çaresizliğin girdabında kalıyorsa...

- Kısaca, ‘Müslüman’ın vicdanı’ bir türlü ‘Müslüman’ın merhametine’ dönüşemiyorsa...

* * *

Haberin Devamı

İşte o zaman, ülkenin küçücük bir sahil beldesinde, İzzetbegoviç’in o cümlesi yankılanır:

“Bir ateist ahlaklı olabilir, bir mümin de ahlaksız olabilir...”

Bir başkası o cümleyi tamamlar:

Bir ateist vicdanlı olabilir, vicdansız bir mümin de olabilir...”

İyi Müslümanların görevi isebu haksız denklemin iki tarafını, en azından eşitlemektir...

Yani vicdanı, merhametle harekete geçirmek...

Türkiye’nin % 5’i, dünyanın % 16’sı kendini bir dine ait görmüyor

DÜNKÜ yazımda Avrupa’daki ateist oranları ile ilgili yanlış bir bilgi vermişim.

Prof. Örsan Öymen şu bilgiyi gönderdi:

“Avrupa Birliği’nin en önemli kamuoyu araştırma kurumlarından birisi olan ‘Eurobarometer’in 2005 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre:

- İsveç’in % 77’si, Danimarka’nın % 69’u, Norveç’in % 68’i, Fransa ve Hollanda’nın % 66’sı, Britanya’nın % 62’si, Finlandiya’nın % 59’u, Belçika’nın % 57’si, Almanya’nın % 53’ü, İsviçre’nin % 52’si, Avusturya’nın % 46’sı, İspanya’nın % 41’i, İtalya’nın % 26’sı Tanrı’nın varlığına inanmıyor.

- Aynı araştırma kurumuna göre Tanrı’ya inanmayanların oranı Türkiye’de % 5.

- Dünya nüfusunun yaklaşık % 16’sı kendisini herhangi bir dine ait görmüyor. Yani dünyada yaklaşık 1 milyar dinsiz insan var.

Bu kişilerin içinde ateistler ve agnostiklerle birlikte, dinsiz teistlerin de olduğu tahmin ediliyor.

İnanan insanların dağılımına gelince:

- Hıristiyanlar % 29 ile en büyük grup, Müslümanlar % 24 ile ikinci büyük grup, dinsizler ise % 16 ile üçüncü büyük grup.

- Geriye kalan % 30 ise büyük ölçüde Hinduistler, Budistler, Taocular ve Şintoistler arasında bölünmüş durumda.

- Museviler ise yok denecek kadar az; % 0.2.”

Haberin Devamı

Köşe yazarlarının haddi doldu mu

BİR köşe yazarı işini kaybederse ne hisseder?

Geçen yıl işini kaybeden Ece Temelkuran cumartesi günkü Hürriyet’te duygularını şöyle anlatıyor:

Çok yalnız ve mutsuz hissettim kendimi. Başıma gelenden, işten çıkarılmaktan dolayı değil de sonrasında olanlardan dolayı üzüldüm.

İnsanların tepkileri beni kırdı.

İlerici aydın diye geçinenlerin saldırmaları yordu.

Şimdi umurumda değil onlar.

Haddim doldu.

Medya o kadar çok ele geçirildi ki... Hepimizin arkasından güldüğü insanlar öne çıkarıldı.

Onlarla aynı yerde olmaktan dolayı kendimi aşağılanmış hissederim.

Hâlâ iyi işler var ama azınlıkta...”

* * *

Bu sözlere katılmamak mümkün değil.

Askeri dönemler dahi hayatımın hiçbir döneminde, gazete köşelerinde, gammazlığın, vasatlığın, vicdansızlığın bu kadar hükümran olduğu bir dönem yaşamadım.

* * *

Haberin Devamı

Bir de şu sözleri var:

Köşe yazısı yazmak aptalca, ortalamaya yönelik bir iş.

Muhataplarının ilkelliği sebebiyle sen de ilkelleşiyorsun.”

* * *

Genellemeye katılamıyorum.

Doğru...

Köşe yazarlarının çoğu, her gün başbakan, anamuhalefet partisi başkanı, bir siyasetçi veya bir başka köşe yazarı, bir sanatçı ilginç bir laf etsin; o da onun üzerine atılıp birkaç laf edeyim ve günü kurtarayım diye bekliyor.

Doğru...

Köşe yazarlarının çoğu böylesine ağır bir zihni tembellik ve renksizlik içinde yaşıyor ve rızkını bu asalak ekonomiden çıkarıyor.

* * *

Bütün bunlara rağmen, en azından bazı köşe yazıları, Türk basının en renkli ve yaratıcı bölümü olmaya devam ediyor. Neticede hepimiz aynaya baktığımızda, biraz da beğendiğimiz köşe yazarını görüyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları