Güncelleme Tarihi:
Namus, bekâret, ahlak gibi pek çok yargıyla ve cinsellikten uzak tutularak büyütülen kadınlar, partnerlerine cinsel olarak neyi uyarıcı bulduklarını söylemekten ve yeterince uyarılmadıklarında cinsel birleşmeyi reddetmekten kaçınıyorlar. Bu kaçınmanın önemli nedenlerinden biri “kötü”, “basit”, “bayağı”, “ucuz” kadın olarak damgalanma korkusu.Kaynak Fotoğraflar: Ingimage, pinterest, pixabay
Bekârete değer veren, ancak evlilik ilişkisiyle cinselliği mümkün gören, yıllarca cinsel duygularına, bedensel hazlarına ilgisiz kalan, bu duygularını ve isteklerini bastıran kadınların cinsel sorun yaşamaları, sevişme sırasında hareketsiz kalmaları, inisiyatif almamaları, cinsel ilişkinin ritmini ve cinsel girişimin zamanlamasını tamamen erkeğe bırakmaları kaçınılmaz. Çünkü Türkiye’de kadınların cinsellikte aktif olmaları, kendi cinselliklerine sahip çıkmaları uygun karşılanmadığı gibi daha çok eşine uyum göstermeleri, onun beklentilerine göre hareket etmeleri dayatılıyor.
Babalarının uyguladığı sözlü ya da fiziki şiddetin yanı sıra dayak yiyen ve kızını baba dayağından koruyamayan annelerin zayıflıkları da kadınları olumsuz yönde etkiliyor. Kadınlar şiddet uygulayan baba nedeniyle erkeklere güven duymuyor.
Anneliğin getireceği sorumlulukları üstlenmeye hazır olmamak, doğum yapmaktan korkmak, çocuk istememek, bekâr olmak, kürtaj olma zorluğu gibi nedenlerle hamile kalmak istemeyen bir kadın cinsel ilişkiden kaçınmak için cinsel isteğini engelleyebilir.
Bazı kadınların cinsel isteksizlikleri cinsel ilişkinin bazı yönlerine ilişkin kaçınmalarına veya korkularına bağlı olabilir. Örneğin meninin kokusundan veya üzerine bulaşmasından tiksinen bir kadın cinsel ilişkiye girmek istemeyebiliyor.
Başta cinsel tiksinti, vajinismus olmak üzere bazı cinsel işlev bozukluklarında cinsel şiddete maruz kalma öyküsüne sıkça rastlanıyor. Cinsel travmalar tacizcinin yakınlık derecesi, olayın rıza olmadan, şiddet kullanılarak gerçekleşmesi, tekrarlama sıklığı gibi etkenlere bağlı olarak cinsel yaşamı önemli oranda bozabileceği gibi diğer ruhsal sorunlara ve kişilik gelişiminde bozukluklara da yol açabiliyor.
Vajinismus olan kadınların pek çoğunda ailelerinin cinselliği değersizleştirdiği gözleniyor. Bazı ailelerde kadın ve erkek rolleri kesin olarak ayrılırken, cinsellik sadece erkeklerin istediği bir şey olarak görülüyor, hatta kız çocuklarına cinsellik ve cinsel organları kirli olarak yansıtılıyor.
Cinselliğin günah ve ayıp olduğu yönündeki katı mesajlarla büyütülen kadınlar, erişkin olduklarında da cinsel arzularını bastırmak zorunda hissediyorlar. Vajinismus olan kadınların büyük kısmında dinsel şartlanmanın etkilerine rastlanıyor.
Cinsel ilgileri kendi cinsine yönelik olan kadınlar bu arzularını bastırıp gizlemek zorunda kalabiliyorlar. Bu durumun başkaları tarafından fark edilmesini istemeyen pek çok kadın, karşı cinsle evlenebiliyor. Hal böyle olunca yaşadığı cinsellik arzuladığı şey olmuyor.
Orgazm bozukluğu olan pek çok kadının bilinçaltında kendine yeteri kadar saygı duymamak ve yetersizlik duygusu yatıyor. Çünkü kadınlar başkalarının bedeni bir yana kendi bedenlerini bile çok geç tanıyorlar.