O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

Sevgili Hürriyet okurları... 1993 yılında Sivas’ta yakılan Madımak Oteli’nde çektiği fotoğrafla hafızalara kazınan bir ismi sizlerle tanıştıracağım; Hamza Şahin...

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

1990’lı yıllarda medyanın hareketli olduğu günlerde mesleğe başlayan Şahin, o acı günden kareyi de genç yaşında çekmiş. Şahin, “Ben de aynı otelde kalıyordum. Olayların bu boyuta ulaşacağı aklımın ucundan bile geçmedi” sözleriyle yaşadığı anı anlattı.

PARA BİRİKTİRİP ALDI

Hamza Şahin’in yakından bildiğim hikâyesini bu kez sizlere aktarmak için aldığım notlarla dinledim. “Köy çocuğuyum ben” diyerek başladı hikâyesini anlatmaya Hamza Şahin. Mersin’in Silifke ilçesi Esenbel Köyü’nde doğduğunu, ilkokulu burada, ortaokul ve liseyi de ilçede tamamladığını söyledi. Fotoğrafla tanışması ise lise yıllarında biriktirdiği para ile Kilis’te yaşayan halasından sipariş ettiği Lubitel marka üstten bakmalı fotoğraf makinesi ile olmuş. Şahin, “6x6 fotoğraf çeken bir makineydi. Neden bir fotoğraf makinesi için para biriktirdim şimdi bilemiyorum, meraktı herhâlde. Ama o makine gelince çok mutlu olduğumu hatırlıyorum. Eğitim falan almadım, çektiklerime bakarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Sonrasında arkadaşlarımın fotoğraflarını çekerek harçlıklarımı çıkarmaya başladım” dedi.

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi
O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

DERGİ KEYİFLİYDİ

Üniversitede sınavlar için geldiği Ankara’dan Mersin’e geri dönmediğini ifade eden Şahin, hayat yolculuğundaki bu sıra dışı kararı şu sözlerle aktardı: “1985 yılıydı bir gelişimde geri dönmedim. Fotoğrafla ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. O da Ankara’da olmalıydı. Ankara’da AFSAD’ın kursuna başladım. Yeni bir makine aldım. Orada fotoğrafın tekniğini, banyosunu öğrendim. Kompozisyonu geliştirdim. O ara dergilere de dışarıdan fotoğraflar çekmeye başladım. Çektiğim fotoğrafların banyosunu kendim yapıyor gerekirse baskısını da yapıyordum. 1990 yılında Nokta ile aynı grupta olan ekonomi dergisinde çalışmaya başladım. 1992 yılında derginin başındaki İsmet Hazardağlı’nın Milliyet grubunun Ekonomi Panaroma Dergisi’ne transferi ile ben de bu dergiye geçtim. O dergi keyifliydi. Bugün yakından tanıdığınız Metin Uca, Ruşen Çakır, Baha Ülgen, Çiğdem Toker gibi isimlerle o dergide birlikteydik.” Şahin, 1994’te Günaydın Gazetesi’nde çalışmaya başladığını, 1997 yılından emekli olduğu 2012 yılına kadar Anadolu Ajansı’nda çalıştığını, emekliliğinin ardından 2 yıl ise Akşam Gazetesi’nde çalıştığını aktardı.

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

ŞEHRİN ÜZERİNİ KAPLADI

“Oradan oraya... Bu meslek böyle; başladığı yayın kuruluşunda ömrünü tamamlayan çok görmedim. Ama bu meslekte işsizliği yaşamadığım için kendimi şanslı görüyorum” diyerek sık yaşanan kurum değişiklerinin gazetecilik mesleğinin bir gerçeği olduğunu söyledi. Şahin, mesleğin bir gerçeğinin de farklı olaylara ve acılara tanıklık olduğunu dile getirerek, “Gittiğiniz işlerde sevinçte olur hüzün de. Ama insanın aklında yaşadığı acılar yer ediyor. Birçok acı olay hafızanızda derin iz bırakıyor, sevmesen yapılacak iş değil yani. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, aynı yılın kasım ayında Kaynaşlı depremi... Depremin hemen ardından Sakarya’da 15 gün kaldım. Orada hatta görevi sana teslim etmiştim benden sonra sen devam etmiştin. O depremlerden aklımda kalan şehrin üzerini kaplayan cesetlerin kokusuydu. Bu koku hala aklımdan silinmiyor” dedi. Emekli olsa da meslekten uzaklaşmadığını Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nde 3 dönemdir yönetim kurulunda faklı görevlerde bulunduğunu anlatan Şahin, “Derneğin birçok organizasyonu altında imzam var. Uzun yıllar foto muhabirliği yaptım, bugün meslek adına farklı bir alanda sivil toplum örgütü çatısı altında çalışmaya devam ediyorum” diye konuştu.

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

İTFAİYE MERDİVENLERİNDEKİ AZİZ NESİN’İN HİKAYESİ

2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’nde 2’si çalışan 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan olayları tüm dünya Hamza Şahin’in fotoğraflarıyla gördü. Aziz Nesin’in yanan binadan çıkıp itfaiye merdivenlerinden indiği fotoğraf karesi hafızalara kazındı. Çok acı bir tanıklık yaşadığını, adım adım tırmanan olayların bu boyuta ulaşacağını aklının ucundan bile geçirmediğini söyleyen Hamza Şahin, o fotoğrafının ve yaşadıklarının hikâyesini şöyle anlattı: “Ekonomi Panaroma Dergisi’nde çalıştığım yıllardı. Gazeteci olarak davet edilmiştim. Orada ölen insanların da aralarında olduğu grup 1 Temmuz’da yola çıktık. Sivas’a ilk gidişimdi. Bende o otelde kalıyordum. Her şey normaldi. Ama cuma günü ortam değişti. Oradaki bir meslektaşım bana ‘Abi bildiri dağıttılar dikkat et’ dedi. Etkinliklerin yapıldığı yer Bürüciye Medresesi’ydi. Yakınında da bir cami vardı ve kalabalığın bakışlarında gerginliği hissetmiştim. Cuma namazı sonrası bir anda sokaklar kalabalıklaştı. Olaylar başladı. Ben sokakta olayları fotoğraflıyordum, otele gitmeyi hiç düşünmedim ama etkinliklerden ayrılan yazarlar, aydınlar, birçok kişi daha güvenli diye otele dönmüştü. Öyle olunca kalabalığın hedefi de otel oldu.

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi
O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

İNSANLARIN KAÇTIĞI YÖNE DOĞRU İLERLEDİM

Olaylar otele taşındı. Kalabalık hava karardıktan sonra oteli yakmaya başladı. Alevlerin yükseldiğini görünce otelin önündeki sokağa kadar geldim ama otele yaklaşamıyordum. O ara jandarma havaya ateş açınca insanlar kaçışmaya başladı ve benim önüm açıldı. Ben insanların kaçtığı yöne doğru ilerledim. Otelin önüne geldiğimde itfaiye aracının merdiveninden Aziz Nesin iniyordu. Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak itfaiye aracından bulduğu kancalı demir bir sopayla ona vurmaya çalışıyordu. Bir itfaiye eri onu durdurmaya çalışıyordu. Aziz Nesin itfaiye aracından birinin üzerine düştü. O kişi ambulansa bindirdi. 4 kare fotoğraf çekmiştim. Birinde flaş patlamamıştı. O üç kare dünyanın birçok farklı noktasında yayınlandı. Hala da yayınlanmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

LİNÇ EDİLECEĞİM DİYE ÇOK KORTUM

Olaylar sırasında birçok yerelde görev yapan gazeteciyi tanıdıkları için makinelerini kırmışlardı. Benim de elimden makinemi almaya çalışanlar oldu. Linç edileceğim diye çok kortum. ‘Ne çekiyorsun, nereden geliyorsun’ gibi sorulara ‘Ankara, Ankara’dan geliyorum’ demiştim. Öyle olunca bana dokunmadılar, kalabalık ‘Ankara için çekiyor’ diyerek etrafımdan dağıldı. Olaylar bittiğinde gece karanlığında kalabalık dağılmıştı. Çektiğim filmleri gönderip riske atmak istemedim. Atlayıp otobüse yola çıktım. Sabahında fotoğraflarla Ankara’daydım.”

Yazarın Tüm Yazıları