Ramazan Şimşek

Başkalarının önünde konuşmaktan çekiniyor musunuz?

1 Eylül 2014
Sosyal kaygı bozukluğunun hayatınızı etkilemesine izin vermeyin.

Sosyal fobi olarak da bilinen sosyal anksiyete bozukluğu, kişinin sosyal durumlara karşı aşırı ve mantık dışı korku duyduğu bir tür anksiyete rahatsızlığıdır. Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, sosyal kaygı bozukluğunun belirtilerini sıraladı ve tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi.

Kişinin başkaları tarafından yargılanabileceği ve eleştirilebileceği korkusundan kaynaklanır ve sıklıkla rezil bir duruma düşeceği endişesi yaşanır. Sosyal anksiyetesi olan kişiler korkularının yersiz olduğunu bilmelerine rağmen üstesinden gelemezler.

Sosyal anksiyeteyi en çok tetikleyen durumlar

    Başkalarının önünde yemek veya içmek,Başkalarının önünde konuşmak, sunum yapmakHerkesin ilgi odağı olmaktır.

Sosyal anksiyetenin belirtileri

    Sosyal durumlara karşı yoğun kaygı yaşamak,Sosyal durumlardan kaçınmak,Kalp çarpıntısı, terleme, titreme, yüz kızarması, mide ekşimesi ve ishal gibi kaygı belirtileridir.

Tedavi yolları ve öneriler

    En etkili tedavi yöntemi bilişsel-davranışçı olarak bilinen terapi yöntemidir. Bu terapinin temel amacı önce kişinin akıl dışı, mantık dışı olan düşüncelerini etkili bir biçimde daha akılcı ve işlevsel hale getirmektir. Örneğin herkesin sivilcelerine baktığını düşünen bir kişinin yakınlarına bunu sormasını sağlayarak onların gerçek düşüncesini öğrenmesi bu fikri değiştirebilir.Terapinin ikinci aşaması kişinin sosyal ortamlardan kaçmasını engellemektir. Adım adım azdan çoğa doğru bu ortamlarda kalması sağlanır. Kaldığı durumlara karşı tepki vermesine yardımcı olmak çok önemlidir.Üçüncü aşama ise sistematik duyarsızlaştırma ya da korkulan duruma gerçek hayatta maruz kalmayı içermektedir. Sistematik duyarsızlaştırmada aşamasında kişiyi çekindiği, ürktüğü durumu hayal eder ve korkularıyla ‘imgesel’ yani hayali olarak güvenli bir ortamda başa çıkmayı öğrenir. İmgesel çalışmanın ardından gerçek hayat durumlarına maruz kalma başlar. Maruz kalmada terapistin desteğiyle kişi aşamalı olarak kendisi için ürkütücü olan durumla karşı karşıya gelir.Bu tedavinin yanında kişinin öz güvenini artıran her adım önemlidir.Kişinin nefes egzersizlerini öğrenmesi ve çalışma öncesi uygulaması fobik durumlarla başa çıkmada gücünü artırmaktadır. 

Kişinin başkaları tarafından yargılanabileceği ve eleştirilebileceği korkusundan kaynaklanır ve sıklıkla rezil bir duruma düşeceği endişesi yaşanır. Sosyal anksiyetesi olan kişiler korkularının yersiz olduğunu bilmelerine rağmen üstesinden gelemezler.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuza gereğinden fazla oyuncak almayın!

4 Ağustos 2014
Hangi yaşa hangi oyuncaklar uygun biliyor musunuz?

Oyun ve oyuncak artık terapi yöntemleri içinde bile yerini aldı. Çocuğun yaşına göre uygun oyuncak kullanımının, çocuğun gelişimi üzerinde son derece önemli bir etkiye sahip olduğunu söyleyen Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, hangi yaşa hangi oyuncakların uygun olduğunu anlattı.

0–12 ay

İlk aylar özellikle sese karşı duyarlı olan çocuklar için çıngıraklar, müzikli oyuncaklar, ses çıkaran kumaşlar uygun oyuncaklardır. Kulakları hassas olduğu için oyuncakların çok yüksek ses çıkarmaması önemlidir. 3. aydan sonra görme ve dokunma duyusu artan çocuklar için renkli, elle kavranabilecek oyuncaklar ilgi çekicidir. Ayrıca bu dönemde çocuklar nesnelerin hepsini ağız yoluyla kavramak isterler. 6. aydan itibaren ise diş çıkartmaya başlayan çocuklar için kauçuk malzemelerden yapılmış oyuncakların da dahil edilmesi gerekir. Bu dönem sonuna doğru müzikli, sert kumaştan yapılmış, itilip çekilebilen elastik oyuncaklarla, oyun kutuları, üst üste konulabilen büyük ebatta oyuncaklar ve renkli bez arabalar eklenmelidir.

1-2 yaş

Bu yaş aralığı, çocukların fiziksel aktivitelerinin arttığı, yaratıcılıklarını ilk defa ortaya koydukları, artık diğer çocuklarla da oynamaya başladıkları, oyuncakların özellikleriyle ilgilendikleri ve taklit etme yeteneklerini kazandıkları bir dönemdir. Artık kendi çabalarıyla oyuncaklara yön vermek ve onlardan ses çıkarmak isterler. Oyuncak arabalar, kamyonlar, trenler, ziller, davullar, düdükler, boya kalemleri, resim kağıtları, oyun hamuru, müzik kutusu, kısa hikaye kitapları, küpler, insan maketleri, şekil kovaları ve kova-kürek takımları bu dönem için ideal oyuncaklardır. 2-4 parçalık yapbozlar da bu dönem sonunda kullanılabilecek oyuncaklardır.

3–5 yaş

Artık ince kas becerilerinin, dil becerilerinin ve zeka gelişimin hızlandığı, sosyalliğin arttığı bir dönemdir. Anne, baba ve arkadaşların da devreye daha fazla girmesi gereken bir dönemdir.

    İpinden çekebileceği oyuncaklarBebek arabaları, alışveriş arabaları, el arabaları gibi itme-çekme oyuncaklarıÜç tekerlekli bisikletTüm park oyuncaklarıTahta bloklar, legolar, küpler, iç içe geçirerek şekiller üretebileceği oyuncaklar6 ve daha fazla parçalı yap-bozlarMıknatıslı tahtalarEvcilik oyunlarıSayı sayma oyuncakları, abaküs, çeşitli şekilleri yerleştireceği şekil oyuncaklarıSaçlı ve gözleri hareket eden daha gerçekçi oyuncak bebekler, hayvan oyuncaklarıKüçük, gerçekçi arabalar, büyük kamyonlar, küçük trenler ilgi çekici ve bu döneme uygundur.Çevresel şartların uygunluğuna göre kum ve su oyuncakları, yüzdürülebilen gemiler ve uçurtma bu yaş grubuna uygun oyuncaklardır.

6 yaş

Canlandırma, hayali oyunların ve yaratıcılığın dorukta olduğu bir dönemdir. 3-5 yaşa oyuncaklarına ilaveten evcilik, bakkalcılık, doktorculuk oyunları ve bu döneme uygun bebekler, evcilik ve doktorculuk setleri, marangozluk aletleri, kuklalar, temizlik ve mutfak setleri, bahçe aletleri, hayvan setleri, dükkanlar çocuklar tarafından en fazla tercih edilen oyun malzemeleridir. Bu dönemde çocukların top oynamak, ip atlamak, tırmanmak, yüzmek gibi bedensel hareketlerden ve açık hava oyunlarından çok fazla hoşlanmaları nedeniyle top, ip merdiven, kızak, kayak ve paten gibi oyun malzemeleri de tercih edilebilir.

Ailelere önemli öneriler

    Özellikle 3 yaşın altındaki çocuklar için yutma, buruna kaçma riski olan oyuncaklar kullanılmamalıdır.Mümkün olduğunca doğal malzemelerden yapılmış oyuncaklar tercih edilmelidir.Elektrikli oyuncaklar yetişkin gözetiminde kullanılmalıdır.Gereğin fazla oyuncak almak oyuncaklardan sağlanacak faydayı azaltır.Oyuncakları korumaya özen gösterin, çünkü çocuk oyuncaklardan her yaşta farklı kazanımlar elde eder, farklı keyifler alır.Silah, tabanca gibi oyuncaklar saldırganlığı artırması nedeniyle tercih edilmemelidir.En değerli oyun anne ve babayla oynanandır. Bu nedenle anne baba ile oynanan oyunların oyuncaklardan daha önemli olduğunu unutmayın.Çocuklar oyuncaklarıyla duygusal bağ kurarlar, onlardan izin almadan oyuncaklarını asla atmayın ve başkasına vermeyin. 

İlk aylar özellikle sese karşı duyarlı olan çocuklar için çıngıraklar, müzikli oyuncaklar, ses çıkaran kumaşlar uygun oyuncaklardır. Kulakları hassas olduğu için oyuncakların çok yüksek ses çıkarmaması önemlidir. 3. aydan sonra görme ve dokunma duyusu artan çocuklar için renkli, elle kavranabilecek oyuncaklar ilgi çekicidir. Ayrıca bu dönemde çocuklar nesnelerin hepsini ağız yoluyla kavramak isterler. 6. aydan itibaren ise diş çıkartmaya başlayan çocuklar için kauçuk malzemelerden yapılmış oyuncakların da dahil edilmesi gerekir. Bu dönem sonuna doğru müzikli, sert kumaştan yapılmış, itilip çekilebilen elastik oyuncaklarla, oyun kutuları, üst üste konulabilen büyük ebatta oyuncaklar ve renkli bez arabalar eklenmelidir.

Bu yaş aralığı, çocukların fiziksel aktivitelerinin arttığı, yaratıcılıklarını ilk defa ortaya koydukları, artık diğer çocuklarla da oynamaya başladıkları, oyuncakların özellikleriyle ilgilendikleri ve taklit etme yeteneklerini kazandıkları bir dönemdir. Artık kendi çabalarıyla oyuncaklara yön vermek ve onlardan ses çıkarmak isterler. Oyuncak arabalar, kamyonlar, trenler, ziller, davullar, düdükler, boya kalemleri, resim kağıtları, oyun hamuru, müzik kutusu, kısa hikaye kitapları, küpler, insan maketleri, şekil kovaları ve kova-kürek takımları bu dönem için ideal oyuncaklardır. 2-4 parçalık yapbozlar da bu dönem sonunda kullanılabilecek oyuncaklardır.

Artık ince kas becerilerinin, dil becerilerinin ve zeka gelişimin hızlandığı, sosyalliğin arttığı bir dönemdir. Anne, baba ve arkadaşların da devreye daha fazla girmesi gereken bir dönemdir.

Canlandırma, hayali oyunların ve yaratıcılığın dorukta olduğu bir dönemdir. 3-5 yaşa oyuncaklarına ilaveten evcilik, bakkalcılık, doktorculuk oyunları ve bu döneme uygun bebekler, evcilik ve doktorculuk setleri, marangozluk aletleri, kuklalar, temizlik ve mutfak setleri, bahçe aletleri, hayvan setleri, dükkanlar çocuklar tarafından en fazla tercih edilen oyun malzemeleridir. Bu dönemde çocukların top oynamak, ip atlamak, tırmanmak, yüzmek gibi bedensel hareketlerden ve açık hava oyunlarından çok fazla hoşlanmaları nedeniyle top, ip merdiven, kızak, kayak ve paten gibi oyun malzemeleri de tercih edilebilir.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuzun kirlenmesine izin verin

28 Temmuz 2014
Çocuğunuza temizlik alışkanlığı kazandırırken dikkat edilmesi gereken noktalar.

“Çocuklara temizlik alışkanlığı kazandırmak uzun süren bir süreçtir ama özellikle 2–12 yaş aralığı eğitimin temel dönemini oluşturur” diyen Evlilik ve Çocuk Terapisti Psikolog Ramazan Şimşek, çocuklara temizlik alışkanlığı kazandırmanın yollarını anlattı.

2 yaş hem bedenin daha iyi tanınmaya başlandığı hem de kirli-temiz gibi kavramların öğrenilmeye başladığı yaştır. 3 yaş ise çocuğun özellikle sosyal beninin gelişmeye başladığı yani çevreden de etkilendiği dönem olması bakımından önemlidir.

ALIŞKANLIK KAZANDIRILMASI GEREKEN TEMİZLİK KONULARI NELERDİR?

EL VE AYAK TEMİZLİĞİ

Yemekten önce ve sonra, tuvaletten sonra, hayvanlara dokunulduğunda ve kirlendiği durumlarda ellerin temizlenmesi gerektiği; uzun süre dışarıda kalındığı ve kirlendiği durumlarda ayakların da temizlenmesi gerektiği öğretilmelidir.

BEDEN VE GİYSİ TEMİZLİĞİ

Haftada en az 1-2 kez ihtiyaca göre daha fazla banyo yapmak, kirlendiğinde çamaşır ve giysilerin değiştirilmesi gerektiği öğretilmelidir.

AĞIZ VE DİŞ TEMİZLİĞİ

2 yaştan sonra sadece fırça ile başlayan ağız ve diş temizliği 3–4 yaşından itibaren çocuklar için özel geliştirilmiş macunla birlikte devam etmelidir. Diş temizliğinin yanında dişlere zarar veren asitli, şekerli yiyecekler konusunda da çocukları bilgilendirmeliyiz. Diş fırçasının kendisine ait olduğu ve sadece onun kullanması gerektiği bilgisini vermeliyiz. Son zamanlarda üretilen çocuğun da beğendiği çizgi film kahramanlarına ait diş fırçaları ağız ve diş bakımını daha çok benimsemelerine yardımcı olmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren diş hekimi kontrolüne gitmek ileride oluşabilecek korkuyu da önlemiş olur.

TIRNAKLARIN TEMİZLİĞİ VE KESİLMESİ

El yıkama ile birlikte tırnakların da temizlenmesi gerektiğini çocuklara anlatmalıyız. Çocuğun tırnaklarını haftada bir kez keserek, ona tırnak kesmenin bir temizlik kuralı olduğunu öğretmeliyiz. Makastan korkuyor ve tırnaklarını kestirmek istemiyorsa, kendi tırnaklarınızı keserken ona gösterin ve acımadığını anlatın. 3 yaş sonrası oynaması için tırnak makasını eline verebilirsiniz.

TEMİZLİK EĞİTİMİNDEKİ YANLIŞ YAKLAŞIMLAR

    Çocuğun kendince yaptığı temizlik sonrası olmamıştır diyerek bir daha yapmasını istemek,Bir gün içinde üst üste banyo yaptırmak,Gereksiz yere giysi değiştirmek,Kirlenir diye oynamasını engellemek,Giysilerini ya da bedenini kirlettiğinde abartılı tepkiler vermek,Herhangi bir kirlenme karşısında ‘iğrenç’ olduğuna dair tepkiler vermek, çocukların ileride temizlik konularını takıntı haline getirmesine neden olabilir.

TEMİZLİK EĞİTİMİNDEKİ DOĞRU YAKLAŞIMLAR

    Temizlik alışkanlığı kazandırırken olabildiğince eğlenceli olmak, oyun ve hikayelerle desteklemek,Kirlenmesine izin vermek,Temizliğe dair çocuğun her çabasını desteklemek,Ağır cezalar ve abartılı ödüller vermemek,Temizlik kuralları konusunda doğru model olmak alışkanlık kazandırılması bakımından doğru yaklaşımlardır. 

2 yaş hem bedenin daha iyi tanınmaya başlandığı hem de kirli-temiz gibi kavramların öğrenilmeye başladığı yaştır. 3 yaş ise çocuğun özellikle sosyal beninin gelişmeye başladığı yani çevreden de etkilendiği dönem olması bakımından önemlidir.

Yemekten önce ve sonra, tuvaletten sonra, hayvanlara dokunulduğunda ve kirlendiği durumlarda ellerin temizlenmesi gerektiği; uzun süre dışarıda kalındığı ve kirlendiği durumlarda ayakların da temizlenmesi gerektiği öğretilmelidir.

Haftada en az 1-2 kez ihtiyaca göre daha fazla banyo yapmak, kirlendiğinde çamaşır ve giysilerin değiştirilmesi gerektiği öğretilmelidir.

2 yaştan sonra sadece fırça ile başlayan ağız ve diş temizliği 3–4 yaşından itibaren çocuklar için özel geliştirilmiş macunla birlikte devam etmelidir. Diş temizliğinin yanında dişlere zarar veren asitli, şekerli yiyecekler konusunda da çocukları bilgilendirmeliyiz. Diş fırçasının kendisine ait olduğu ve sadece onun kullanması gerektiği bilgisini vermeliyiz. Son zamanlarda üretilen çocuğun da beğendiği çizgi film kahramanlarına ait diş fırçaları ağız ve diş bakımını daha çok benimsemelerine yardımcı olmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren diş hekimi kontrolüne gitmek ileride oluşabilecek korkuyu da önlemiş olur.

El yıkama ile birlikte tırnakların da temizlenmesi gerektiğini çocuklara anlatmalıyız. Çocuğun tırnaklarını haftada bir kez keserek, ona tırnak kesmenin bir temizlik kuralı olduğunu öğretmeliyiz. Makastan korkuyor ve tırnaklarını kestirmek istemiyorsa, kendi tırnaklarınızı keserken ona gösterin ve acımadığını anlatın. 3 yaş sonrası oynaması için tırnak makasını eline verebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuz çarpım tablosunda sorun yaşıyorsa dikkat!

18 Temmuz 2014
Okuma-yazma gecikmesi, saatleri öğrenme güçlüğü bakın neyin habercisi…

Okuma- yazma gibi becerilerin öğrenilmesini zorlaştıran ya da engelleyen öğrenme güçlüğüne disleksi denir. Peki disleksi nasıl anlaşılır, yetişkinlerde de görülür mü, nasıl tedavi edilir? Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, disleksi hakkında sorularımızı cevapladı ve ailelere önemli uyarılarda bulundu.


Disleksi nedir?

Disleksi için çok farklı tanımlar yapılmıştır ancak daha basit ve anlaşılır şeklide şöyle açıklayabiliriz; genellikle okuma, yazma ve hesaplama becerilerinin öğrenilmesini engelleyen ya da zorlaştıran öğrenmeye ilişkin güçlüktür.

Aslında okuma ve yazmayı öğrenmek hiç de kolay değildir. O kadar çok bilişsel işlevlerin bir arada yürümesi gerekir ki okuma-yazma öğrenilebilsin. Disleksili çocuklar okuma ve yazma öğrenirken diğer insanlara göre daha fazla problem yaşarlar.

Disleksi bir yetiştirme kusuru değildir, bir öğretmenin hatası değildir, bir hastalık değildir. Nedeni büyük oranda genetik olan ya da gebelik ve doğum sürecinde gelişen ‘gelişimsel bir güçlüktür.’


Belirtileri ve nedenleri nelerdir?

    Okurken kelime ya da harf atlarlar.Yazı yazmada güçlük yaşarlar. Belirginlik ve form bozukluğu vardır.Gecikmiş konuşma ya da telaffuza ilişkin sorunlar yaşarlar.Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk. (‘Şey’ sendromu)Yön kavramı konusunda sorunlar yaşarlar. Sağ, sol, kuzey, güney, doğu, batı ve özellikle ara yönleri öğrenme ve kullanmada zorlanırlar.Saati öğrenme zorlanır ya da gecikirler.Harfleri ters okuma ve yazma; özellikle ‘b’ ve ‘d’, ‘p’ ve ‘b’, ‘m’ ve ‘n’ hafini karıştırma Avrupa ve Amerika’da ‘q’ ve ‘p’ harfini karıştırma, ‘E’ harfi yerine 3, ‘ve’ kelimesi yerine ‘ev’ yazma, ‘yok’ kelimesi yerine ‘koy’ yazma, ‘F’ harfini ‘V’, ‘S’ harfini ‘Z’ gibi işitme.Rakamları ters yazarlar 6-9, 4-7, 2-5 ya da yer değiştirirler 15 yerine 51 gibi.Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek (şeftali-feştali, portakal-porkatal, okul-oluk gibi) sıklıkla yazım hatası yapmak gibi sorunlar yaşarlar.Sıralama gerektiren öğrenmede zorluk yaşarlar.Çarpım tablosunu öğrenmede zorluk yaşarlar.Kesirler, oran-orantı konularında zorlanırlar.Genellikle dikkat eksikliği sorunu yaşarlar.

Okul öncesi çocuklarda nasıl belli olur? Erken belirtileri var mıdır?

Evet, erken belirtileri vardır. Özellikle 0-6 yaş döneminde aşağıdaki belirtiler takip edilirse yönetilmesi ve iyileştirilmesi de erken olur. Aşağıdaki belirtilerden birini bile gösteren çocuğa yaşıtların seviyesine gelmesi için destek verilmesi gerekir.

    Geç konuşmak; en sık görülen erken belirtilerden biridir. 20. ayına gelen bir çocuk başkalarının da anlayacağı şekilde en az 10 kelimeyi net şeklide söylemelidir.Artikülasyon sorunları yani bazı kelimenin ve harflerin telaffuzunda sorun yaşamak. Bu durum maalesef ebeveyn ve çevre tarafından ‘sevimli’ olarak algılanır ve bu nedenle çokça pekiştirilir. ‘R’ harfini ‘Y’ gibi söylemek, ‘arı’ yerine ‘ayı’, ‘geliyorum’ yerine ‘geliyoyum’ demek en sık rastlanan telaffuz hatalarındandır.Basit, temel kelimeleri karıştırmak; gelmek, gitmek, gibi.Sözcük, hece çevirmek; 5-6 yaşına gelmiş olmasına rağmen tepsi yerine ‘tespi’, portakal yerine ‘porkatal’, araba yerine ‘abara’, kamyon yerine ‘kaymon’ gibi.Harf-ses ilişkisini öğrenmede güçlük, tuvalet yerine ‘tulalet’ gibi.Sayı, harf ve renk öğrenmede güçlük.Geometrik şekilleri çizmede güçlük.Dikkat ve konsantrasyon güçlükleri.Yön karıştırmak.Zaman ve mekan sorunları, 4-5 yaşına rağmen dün, bugün ve yarın kavramlarını karıştırmak gibi.El tercihinde gecikme.Kazaya yatkınlık, sakarlık.Koordinasyon güçlüğü; bisiklet sürme ve ip atlamakta güçlük.Kalemi hatalı tutmak erken belirtiler arasında en çok göze çarpanlardır.

Okuma-yazma güçlüğü çeken her çocuk disleksili midir?

    Hayır. Bir çocuk ilkokul birinci sınıfın sonuna gelmiş olmasına rağmen okuma-yazma becerisi tam gelişmemişse okuma-yazma sorunu vardır. Bu sorunun 3 temel nedeni vardır;DisleksiZihinsel öğrenme güçlüğüDikkat eksikliğiHer okuma-yazma sorunu olan disleksili değildir ama bunların içinde en çok oranı disleksili çocuklar oluşturur.

Disleksili çocuklar dahi olur mu?

Olabilir. Disleksi sanılanın aksine bir zeka sorunu asla değildir. Hatta disleksili çocukların çok büyük bir bölümü ‘normalüstü zekaya’ sahiptir. Doğru yönlendirilirse her disleksili çocuk başarılı olur. Bunun yanında içinden dahiler de çıkabilir. Elektriğin mucidi kabul edilen Thomas Edison ilkokulda disleksi tanısı almış bir öğrenciydi. Ünlü ressam Pablo Picasso, mucit Leonardo Da Vinci de disleksili kişilerdi.

Yetişkinlerde de görülür mü?

Disleksi sonradan olmaz. Ama disleksili olan bir çocuğun güçlük yaşadığı bazı sorunlar yetişkinlikte de devam edebilir. Örneğin kişi çok başarılı bir kariyer yapmış olmasına rağmen hala sağ-sol, doğu-batı, güney-kuzey ve ara yönleri karıştırıyor olabilir.

Disleksi bozukluğu olan kişilerin ilaçla tedavisi mümkün müdür?

Hayır. Uluslararası birçok bilimsel kurum ya da kuruşun ortak tespitidir ki ilaç tedavi etmez. Yani disleksi bir psikiyatrik bozukluk değildir. Disleksi psiko-pedagojik yaklaşımlarla giderilmeye çalışılır, tedavi edilir ve veya yönetilir.

Disleksi tedavisi nasıl yapılır?

Tedavi uzun soluklu bir süreçtir. Uzman kişinin çalışmalarının yanında ailenin de bu süreçte önemli bir rolü vardır. Öncelikle aile; disleksinin ne olduğu, ne olmadığı, olumlu ve olumsuz yönleri hakkında bilgilendirilmelidir. Disleksili öğrenciye nasıl yaklaşılacağı, nasıl davranılacağı, ders çalışma saatlerini nasıl ve ne şekilde düzenleyeceğine kadar tüm detayları içeren bir yol haritası ailelere hazırlanmalıdır. Bu bir anlamda bireyselleştirilmiş eğitim ve tedavi programıdır. Bu programda uzman psikoloğun, özel eğitim uzmanının, öğretmenin ve ailenin görev alanları ve yapacakları şema halinde hazırlanmalıdır.

Burada en önemli konu çalışmanın bireyselleştirilmiş eğitim programı olmasıdır yani bireyin, öğrencinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesidir. Dünyada kullanılan birçok yöntem vardır. Yararlanılabilecek bazı programlar ve teknikler şunlardır:

    Dikkat ve konsantrasyon artırıcı yöntem ve teknikler,Kephart’ın algısal-motor programı,Getman’ın görsel-motor programı,Frostig görsel algı programı,Peabody dil programı,Bilişsel-davranışçı teknikler,Bilgisayar programları (Cognitive Rehabilitation, ReHa.Com vs.),Duygusal eğitim (Emotional Education),İşitsel öğrenme (Fast ForWord, Poula Tellal),Problem çözme becerisini geliştirme teknikleri,Öz güven kazandırma,Ve aile terapisidir.

Burada en önemli konu hangi tekniği kullandığınızdan çok çalıştığınız uzmanın yeterliliği, mesleki deneyimi ve konuya hakim olmasıdır. Türkiye ve dünyada disleksi ile çalışması gereken uzmanlar bu alanda kendini geliştirmiş psikolog ve özel eğitim uzmanlarıdır.

Hazırlayan: Merve Hazinedaroğlu 

Disleksi için çok farklı tanımlar yapılmıştır ancak daha basit ve anlaşılır şeklide şöyle açıklayabiliriz; genellikle okuma, yazma ve hesaplama becerilerinin öğrenilmesini engelleyen ya da zorlaştıran öğrenmeye ilişkin güçlüktür.

Aslında okuma ve yazmayı öğrenmek hiç de kolay değildir. O kadar çok bilişsel işlevlerin bir arada yürümesi gerekir ki okuma-yazma öğrenilebilsin. Disleksili çocuklar okuma ve yazma öğrenirken diğer insanlara göre daha fazla problem yaşarlar.

Disleksi bir yetiştirme kusuru değildir, bir öğretmenin hatası değildir, bir hastalık değildir. Nedeni büyük oranda genetik olan ya da gebelik ve doğum sürecinde gelişen ‘gelişimsel bir güçlüktür.’

Evet, erken belirtileri vardır. Özellikle 0-6 yaş döneminde aşağıdaki belirtiler takip edilirse yönetilmesi ve iyileştirilmesi de erken olur. Aşağıdaki belirtilerden birini bile gösteren çocuğa yaşıtların seviyesine gelmesi için destek verilmesi gerekir.

Yazının Devamını Oku

Bırakın bebeğiniz ağlasın!

14 Temmuz 2014
‘Kontrollü ağlatma’ yöntemi ile çocuğunuzun uyku alışkanlığı kazandırabilirsiniz ama…

0–6 yaş gelişim döneminde çocuğunuza kazandıracağınız en güzel alışkanlıkların başında sağlıklı uyuma geliyor. Son yıllarda artan araştırmalar sağlıklı uykunun çocuğun zihinsel, ruhsal ve fiziksel gelişimi açısından ne kadar önemli olduğunu tekrar gözler önüne seriyor. Haliyle bu konudaki yöntemler de artıyor. Tartışmalı da olsa birçok aile tarafından kullanılan Richard Ferber’in ‘kontrollü ‘ağlatma yöntemi hakkında Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek bilgiler verdi.

BU YÖNTEM NASIL UYGULANIYOR?

1. adımÇocuğunuzun her zaman uyuduğu saati belirleyin. Normal uyuma saatinden yarım ya da 1 saat sonrası daha uygundur.

2. adımÇocuğunuz uyanıkken yatağına yatırın. Sallamayın ya da uyuması için fazladan bir şey yapmayın ve odadan çıkın. Muhtemelen ağlayacaktır.

3. adım1. gün için ilk ağladığında kapıda 3 dakika bekledikten sonra odaya girin. Kucağa almadan onu okşayın, sıvazlayın ve en fazla 1-2 dakika bekledikten sonra “iyi geceler” deyip çıkın.

4. adımSiz çıktıktan sonra muhtemelen ağlamaya devam edecektir. İkinci gelişinizde 5 dakika bekledikten sonra odaya girin. Aynı şekilde 1-2 dakika yanında kalın ve tekrar çıkın.

5. adımÜçüncü ve sonraki ağlamaların hepsinde 10 dakika bekledikten sonra odaya girin ve çıkın.6. adım Diyelim ki herhangi bir evrede çocuk uyudu ve gece tekrar uyandı. İlk uyguladığınız bekleme sürelerini tekrar uygulayın. Yani önce 3, sonra 5 ve ondan sonrakiler için 10 dakika bekledikten sonra odaya girin.

7. adım2. gün ilk bekleyişiniz 5, ikincisi 10 ve sonrakiler 12 dakika olmalıdır. 3. gün ilk bekleyişiniz 10, ikincisi 12 ve sonrakiler 15 dakika olmalıdır. 4. gün ilk beleyişiniz 12, ikincisi 15 ve sonrakiler 17 dakika olmalıdır. Bu şekilde artırarak 7 günlük bir uyku eğitimi öngörülmektedir. Ferber bu yöntemin gündüz uykuları için de uygulanması gerektiğini ifade eder.

Ferber büyük olasılıkla ilk 7 gün uyku eğitimini tamamlayacağınızı iddia etmektedir.

BU YÖNTEMİN OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİ  

Hiç bilmemektense bir uyku yöntemini denemiş ve çocuğun uyku alışkanlıklarını görmeniz açısından olumlu bir deneyimdir. Ayrıca 6-7 aylık olan bebekler için etkili olan bir yöntemdir.Bunun yanında çocuğun ağlamasına dayanamayıp daha kötü duygular yaşamak, çocukta oluşabilecek olası korkular, olası güven sorunu ve özellikle 15 aydan sonra çocukların çok daha fazla direnç göstermeleri de bu yöntemin olumsuz yönleri arasındadır.

Bunun yanında Tracy Hogg’un ‘Yatır-Kaldır’, Kim West’in ‘Kontrollü Uzaklaşma’ da kullanılan yöntemlerdendir.

ÖNERİLER 

    Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın ama öncelikle uyku öncesi alışkanlıklarınızı mutlaka oturtmaya çalışın; ılık bir banyo, belki hafif bir müzik, karnının doyurulması, yatış zamanları, yatma yeri ya da uyku öncesi masaj. Hangilerini uygulayacağınıza siz karar verin. En önemli nokta ise bu rutinlerin sürekliliğidir.Annenin huzurlu olması, gün içinde doyumlu vakit geçirmeleri sağlıklı uyku için oldukça önemlidir.Özellikle ilk 6 aydan sonra gece beslenmelerin yavaşça bırakılması uyku sağlığı açısından önemlidir.Güvenini zedeleyecek davranışlardan kaçının. Bebek ve çocuklar için en önemli konu güvendir. Güvende hisseden çocuklar daha rahat uyurlar.   

1. adım
Çocuğunuzun her zaman uyuduğu saati belirleyin. Normal uyuma saatinden yarım ya da 1 saat sonrası daha uygundur.

2. adım
Çocuğunuz uyanıkken yatağına yatırın. Sallamayın ya da uyuması için fazladan bir şey yapmayın ve odadan çıkın. Muhtemelen ağlayacaktır.

3. adım
1. gün için ilk ağladığında kapıda 3 dakika bekledikten sonra odaya girin. Kucağa almadan onu okşayın, sıvazlayın ve en fazla 1-2 dakika bekledikten sonra “iyi geceler” deyip çıkın.

Yazının Devamını Oku

Gün içinde annenizi kaç defa arıyorsunuz?

11 Temmuz 2014
Yetişkinler anne bağımlılığını anlama ve bu durumla baş etme yolları…

“Bağlanmanın etkileri sadece çocuk döneminde değil, yetişkinlik döneminde de devam eden bir süreçtir” diyen Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, yetişkinlerde anne bağımlılığının nedenlerini ve bu durumla baş etme yollarını anlattı.

Yetişkinlik dönemindeki bağımlılık ve bağımsızlık boyutlarını annelerin, çocukluk döneminde kurduğu ilişkiler belirliyor. Erkeklerde de olmasına rağmen kadınlarda daha çok gözlenen bir durumdur. Yetişkinlikte anne bağımlılığını belirleyen iki tür annelikten söz edebiliriz; helikopter anneler ve güvensiz anneler.

Helikopter anneler

Çocuğun peşinden bir an bile ayrılmayan, bir şey yapmasına fırsat tanımadan kendisi yapan, çocuğun problemlerini çözmesine müsaade etmeyen hatta uzun süre aynı yatakta yatan aşırı koruyucu annelerdir. Dışarıda bu anneleri tanımak kolaydır. Piknikte ya da restoranlarda elinde çatal çocuğun peşinden koşup bir lokma yedirmek için türlü türlü şekillere giren anneler için kullandığımız kavramdır helikopter anneler.

Güvensiz anneler

Yetişkinlikte anne bağımlılığına neden olan ikinci annelik türüdür. Çocuğun sevgi, güven ve şefkatine ihtiyaç duyduğu durumlarda annenin sabit ve sürekli bir güven alanı kuramadığından kaynaklanır. Çocuktan gizlenerek evden çıkan, kurallarını sürekli değiştiren, evde başka dışarıda başka davranan, “gitsem de kurtulsam” diyen, “bak senin annen olmam, gider başkasının annesi olurum” diyen tutarsız anne türüdür.

Peki, yetişkinlerde anneye olan bağımlılık belirtileri nelerdir?

    Annenin başına kötü bir şey gelecek endişesi,Gün içinde defalarca (gerektiğinden çok fazla) arama,O olmadan dışarı çıkamayacağı düşüncesi,Annesine bir şey olduğunda hayatın sonu gibi algılaması,Bebeği olduğunda annenin mutlaka yanında kalması gerektiğine inanma,Bebeği annenin dışında kimseye emanet edememe,Annenin sürekli kendi evinde kalması gerektiğine inanma,Anneye hayır deme konusunda aşırı zorlanma,Kendi becerilerine yeterince güvenememe,Birçok işte kararsızlık yaşama ve hemen her işte anneye danışılması gerektiği düşüncesi,İlişkilerde eşi ya da partneriyle süreğen duygusal sorunlar yaşama en çok gözlediğimiz belirtilerdir.

Bağımlılıkla nasıl baş edilir?

    Kişinin özerklik duygusunu, öz güvenini ve benliğini geliştiren her adım önemlidir.Mümkünse anne ile olan görüşmeler belli aralıklarla yapılmalıdır.Anne olmadan da dışarı çıkabilme çalışmaları etkilidir.Anneye danışmadan kararlar almak etkilidir ama küçük kararlardan başlamak gerekir.Araba sürmeyi öğrenmek gibi yeni beceriler edinmek adına kişisel gelişim kurslarına katılmak oldukça etkilidir.Eşin desteği bu dönemi atlamada son derece önemlidir.İlaç kullanımının etkili olmadığı insan bağımlılıklarında davranışsal, duygusal ve bilişsel terapiler oldukça etkilidir. 

Yetişkinlik dönemindeki bağımlılık ve bağımsızlık boyutlarını annelerin, çocukluk döneminde kurduğu ilişkiler belirliyor. Erkeklerde de olmasına rağmen kadınlarda daha çok gözlenen bir durumdur. Yetişkinlikte anne bağımlılığını belirleyen iki tür annelikten söz edebiliriz; helikopter anneler ve güvensiz anneler.

Çocuğun peşinden bir an bile ayrılmayan, bir şey yapmasına fırsat tanımadan kendisi yapan, çocuğun problemlerini çözmesine müsaade etmeyen hatta uzun süre aynı yatakta yatan aşırı koruyucu annelerdir. Dışarıda bu anneleri tanımak kolaydır. Piknikte ya da restoranlarda elinde çatal çocuğun peşinden koşup bir lokma yedirmek için türlü türlü şekillere giren anneler için kullandığımız kavramdır helikopter anneler.

Yetişkinlikte anne bağımlılığına neden olan ikinci annelik türüdür. Çocuğun sevgi, güven ve şefkatine ihtiyaç duyduğu durumlarda annenin sabit ve sürekli bir güven alanı kuramadığından kaynaklanır. Çocuktan gizlenerek evden çıkan, kurallarını sürekli değiştiren, evde başka dışarıda başka davranan, “gitsem de kurtulsam” diyen, “bak senin annen olmam, gider başkasının annesi olurum” diyen tutarsız anne türüdür.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuz sürekli dalgınsa dikkat!

17 Haziran 2014
Çocuk Terapisti Ramazan Şimşek ile dikkat eksikliği hakkında konuştuk.

Hiperaktivite ve dikkat eksikliğinin birlikte anıldığını ama birbirinden oldukça farklı kavramlar olduğunu belirten Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, dikkat eksikliğinin nedenleri ve tedavisi hakkındaki sorularımızı yanıtladı.


Öncelikle dikkat eksikliği nedir?

Bu tanım genel olarak hiperaktivite ile birlikte anılır ama hiperaktiviteden oldukça farklıdır. Birlikte ele alınmasının ana amacı ikisinin de ortak sorununun “dikkat bozukluğu” olmasıdır. Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu DEHB (DSM-IV) olarak adlandırılan durumun alt tipleri;

    Dikkat eksikliği olan tipHiperaktivitesi olan tipDürtüsel olan tipKarışık (mix) olan tip

Aileler çocuklarında dikkat eksikliği olduğunu nasıl anlayabilirler?

    Dikkat eksikliği olan öğrenci sık sık dalar.Daha yavaş hareket eder, genelde unutkandır.Okul araç-gereçlerini unuttuğu gibi akademik bilgileri de unutur.Genelde yazısı bozuktur.Ders ve ödevlere karşı isteksizdir.Yavaş okur ve ödevleri normalden daha uzun sürede yapar.Ödevlerde özellikle de sınavlarda bildiği halde dikkatsizce hatalar yapar.İnternet oyunlarına düşkündürler.Dikkat eksikliği denilmesinin nedeni dikkatini gerekli ve yoğun olarak verememesidir. Dikkat eksikliği aynı zamanda akademik bir disiplin sorunudur.

Nasıl ve neden ortaya çıkar?

Yıllardır yapılan araştırmalar göstermiştir ki dikkat eksikliğinin en önemli nedeni genetik faktörlerdir. Bunun yanında yaşanan duygusal travmalar, ikinci sırayı almaktadır. Üçüncü sırada ise yetiştirme tarzındaki yanlışlar gelmektedir.


Belli bir yaş sınırı var mı, kimlerde görülür?

Belli bir yaşı yoktur, her yaşta görülebilir. Ama en yoğun görüldüğü dönemler ilköğretimin ilk yılları ve ergenlik yıllarıdır. Gelişim döneminde görülmeyip de ilerleyen yaşlarda görülen dikkat eksikliğinin altında başka nedenler (hastalıklar, kullanılan ilaçlar, stres vs.) aranır.

Bu durumla nasıl başa çıkılır?

Dikkat eksikliği ile başa çıkmanın birçok yolu vardır. En etkili yöntem ise psiko-pedagojik yaklaşımlardır. Psiko-pedagijik yaklaşımın iki temel hedefi vardır; birincisi çocuğun bilişsel, bellek, öğrenme, bilgiye dikkat verme ve çevre ile iletişimi gibi psikolojik boyutunu içerirken; ikincisi çocuğun davranışlarını olumlu hale getirmeyi hedefleyen pedagojik boyutudur.


Nasıl tedavi ediliyor?

En yaygın olan tedavi yöntemleri ilaç ve psiko-pedagojik tedavi yollarıdır. İlaç kullanımı hakkında birçok tartışma hatta tedavi edip etmediğine dair süregelen karmaşa mevcuttur. Doğrusu ilaç tedavi etmez. İlaç çocuğu doğal olmayan yollarla sakinleştirir ve çocuğun o süre içinde dikkatini vermesini bekler. Bu ilaçların etken maddesi olan amfetamin, hala tartışma konusudur. İlaç çocuğa bir davranış ya da yöntem öğretmez.

Psiko-pedagojik yaklaşımda ise çocuk tüm yönleriyle ayrıntılı olarak incelenir ve kişiye özgü bir yol haritası çıkarılır. Evde neler yapılmalı, anne-baba nasıl davranmalı, öğretmenler nasıl yaklaşmalı ve uzman kişi neler yapmalı sorularının cevapları bu yol haritasında belirlenir. Tedavi bir süreçtir ve en doğru ifade dikkat eksikliği ile başa çıkma ve yönetmedir.


Dikkat eksikliği bireyin yaşamını ne yönde ve nasıl etkiler?

Dikkat eksikliği en çok akademik hayatı etkiler. Okul ve öğrenme hayatı yoğun dikkat ve konsantrasyon gerektirir. Gerekli yerde ve gerektiği kadar dikkatini veremeyen çocuk yeterince başarı gösteremez. Yapılmayan ödevler, bozuk yazı, sınavda beklenen başarının gelmemesi okulda olduğu gibi aile içinde de sıkıntılara yol açar Zeka becerileri genellikle normalden yüksek olan bu çocuklardan beklentinin yüksek olması da tartışmaları artırmaktadır.

“Zeki ama çalışmıyor” sözü tam da bu kişiler için bulunmuş bir sözdür. Bunun dışında yaşamı en çok etkilediği noktalar ise düzendir. Dikkat eksikliği olan kişiler genelde dağınık çalışmayı sevdiğinden yoğun düzen, dakiklik ve detay gerektiren iş ve durumlarda sıkıntı yaşarlar. Tabi bu durum ilişkilere de olumsuz yansıyabilir. Bunun yanında dikkat eksikliği olan kişilerin en önemli artıları yaratıcılık becerilerinin yüksek olmasıdır. Hatta bu çocuklara ‘uyurgezer dahiler’ bile diyebiliriz. Büyük sanatçıların birçoğunda bu özellikler varken, gerekli disiplin kazandırıldığında da büyük bilim insanı çıkma olasılığı yüksektir.


Dikkat eksikliği olan kişilere ve çocuğu olan ebeveynlere önerileriniz nelerdir?

    Ne kadar az televizyon izlerlerse o kadar iyidir.Bilgisayar oyunlarını ne kadar oynarlarsa o kadar iyidir.Olabildiğince doğal beslenin.Yapay, rafine, dondurulmuş ve hazır yiyeceklerden uzak durunuz.‘Şeker’ yani doğal olmayan sofra şekeri, tatlılar, pastalar, hazır meyve suları, şekerlemeler, çikolatalar vs. dikkatin ve hafızanın düşmanıdır!Asitli içecekler içmeyin, içirmeyin.Beynin en iyi kullandığı doğal şekerler; kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir ve hurmadır.Gelişim döneminde tüketilen balık, dikkat ve hafızaya iyi gelir.Anne, baba ve çocuğun birlikte oynadıkları tüm oyunlar, çocuğun dikkatini geliştirir.Kuralları olan ve tutarlı davranan ebeveynlerin çocukları dikkat becerilerini daha iyi kullanır.Özellikle gelişim döneminde birlikte kitap okumak, okunan kitapların ve izlenen filmlerin özetini anlatmak dikkatlerini geliştirir.Okul öncesi alınan eğitim, dikkat ve belleği geliştirir.Özellikle ilkokul birinci sınıftan itibaren ders çalışma saatlerindeki düzen, dikkat ve konsantrasyon için son derece önemlidir.

Hazırlayan: Merve Hazinedaroğlu 

Bu tanım genel olarak hiperaktivite ile birlikte anılır ama hiperaktiviteden oldukça farklıdır. Birlikte ele alınmasının ana amacı ikisinin de ortak sorununun “dikkat bozukluğu” olmasıdır. Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu DEHB (DSM-IV) olarak adlandırılan durumun alt tipleri;

Yıllardır yapılan araştırmalar göstermiştir ki dikkat eksikliğinin en önemli nedeni genetik faktörlerdir. Bunun yanında yaşanan duygusal travmalar, ikinci sırayı almaktadır. Üçüncü sırada ise yetiştirme tarzındaki yanlışlar gelmektedir.

Belli bir yaşı yoktur, her yaşta görülebilir. Ama en yoğun görüldüğü dönemler ilköğretimin ilk yılları ve ergenlik yıllarıdır. Gelişim döneminde görülmeyip de ilerleyen yaşlarda görülen dikkat eksikliğinin altında başka nedenler (hastalıklar, kullanılan ilaçlar, stres vs.) aranır.

Dikkat eksikliği ile başa çıkmanın birçok yolu vardır. En etkili yöntem ise psiko-pedagojik yaklaşımlardır. Psiko-pedagijik yaklaşımın iki temel hedefi vardır; birincisi çocuğun bilişsel, bellek, öğrenme, bilgiye dikkat verme ve çevre ile iletişimi gibi psikolojik boyutunu içerirken; ikincisi çocuğun davranışlarını olumlu hale getirmeyi hedefleyen pedagojik boyutudur.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuza aşırı ilgi göstermeyin çünkü...

10 Haziran 2014
Her yaptığını gülümseyerek onaylarsanız çocuğunuzu narsisizme itebilirsiniz.

Narsisizm; beyni sürekli güzellik, başarı, yüksek statüyle meşgul eden, kişinin kendini çok özel ve üstün; diğer insanları da “sıradan” görerek küçümseyen bir kişilik bozukluğudur. Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, aşırı ilgi gören çocuklarda görülecek davranış bozuklukları hakkında önemli bilgiler verdi.

Narsistik kişiler boşluğa, yalnızlığa ve kibir duygusuna mahkum olur. Bu bozukluğun temellerine bakıldığına çocukluk yaşantılarının hatırı sayılır bir etkisini görmekteyiz. Özellikle erken dönemlerde çocuğa gösterilen sürekli, abartılı bir ilgi ve çocuğun her isteğinin yerine getirilmesi telafisi mümkün olmayan ruhsal yaralar açmaktadır.

3-4 yaşında bir çocuk düşünün; sevimli mi sevimli, konuşması tatlı mı tatlı. Bir de aileye büyüklerin geldiğini hayal edin. Tahmin ettiğiniz ya da birçoğumuzun yaşadığı gibi her an her saniye ilgi çocuğun üzerindedir. Çocuğun her yaptığı gülümsemeyle karşılanır, sevimli hareketleri ve konuşması tekrar edilir. Komik davranışları ondan tekrar tekrar istenir. Kötü sözleri hatta küfürleri bile onaylanır. Özellikle aile büyükleri tarafından ne yaparsa yapsın torun “koruma” altındadır ve ona kimse dokunamaz.

Peki, sonuç olarak çocuk ne düşünür ve ne hisseder?

    Benim her yaptığım onaylanıyorOlumsuz davranışlarım bile seviliyorBen ayrıcalıklıyım ve benim her dediğim yapılmalıBen diğer kişilerden farklı ve üstünümKral ya da kraliçe benim

Diyelim ki bir nedenle ilgi azaldı ya da yeni bir kardeş geldi, çocuk ne yapar?

İşte o zaman çocuğun ego, yani benlik dengesi sarsılır ve çocuk tuhaf davranışlara başvurur. Kıskançlık, inatçılık ve öfkede hat safhada bir artış olur.Özellikle toplumun sürekli göz önünde bulunan pop star ya da film yıldızlarının, popülarite kaybından sonra içine düştükleri ruhsal çöküntüyü anlamak hiç de zor değil.  

Narsistik kişiler boşluğa, yalnızlığa ve kibir duygusuna mahkum olur. Bu bozukluğun temellerine bakıldığına çocukluk yaşantılarının hatırı sayılır bir etkisini görmekteyiz. Özellikle erken dönemlerde çocuğa gösterilen sürekli, abartılı bir ilgi ve çocuğun her isteğinin yerine getirilmesi telafisi mümkün olmayan ruhsal yaralar açmaktadır.

3-4 yaşında bir çocuk düşünün; sevimli mi sevimli, konuşması tatlı mı tatlı. Bir de aileye büyüklerin geldiğini hayal edin. Tahmin ettiğiniz ya da birçoğumuzun yaşadığı gibi her an her saniye ilgi çocuğun üzerindedir. Çocuğun her yaptığı gülümsemeyle karşılanır, sevimli hareketleri ve konuşması tekrar edilir. Komik davranışları ondan tekrar tekrar istenir. Kötü sözleri hatta küfürleri bile onaylanır. Özellikle aile büyükleri tarafından ne yaparsa yapsın torun “koruma” altındadır ve ona kimse dokunamaz.

İşte o zaman çocuğun ego, yani benlik dengesi sarsılır ve çocuk tuhaf davranışlara başvurur. Kıskançlık, inatçılık ve öfkede hat safhada bir artış olur.

Özellikle toplumun sürekli göz önünde bulunan pop star ya da film yıldızlarının, popülarite kaybından sonra içine düştükleri ruhsal çöküntüyü anlamak hiç de zor değil.  

Yazının Devamını Oku