Ramazan Şimşek

Her 100 çocuktan 8’inde dikkat eksikliği görülüyor

19 Nisan 2016
Uzmanlar, erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor.

Uzman Psikolog Ramazan Şimşek ‘Çocuklarda DEHB’ye ait sorunlar sıklıkla ilkokula geçişle gündeme geliyor. İlkokul çağının başlamasıyla birlikte bu sorunu yaşayan çocuklarda dikkati sürdürme, artmış hareketlilik, sıra bekleyememe, söz kesme gibi dürtüsel davranışlar, zamanlama, planlama becerilerinde sorunlar yaşanmaya başlanıyor. Tüm sorunlar daha erken dönemlerde de başlayabiliyor. Hatta annelerin doğum öncesinde, çocuğun henüz anne karnındayken bile çok hareketli olduğunu söylediğini duyarız’ dedi. Şimşek, DEHB’nin çocukluk çağının en sık görülen nörogelişimsel bozukluğu olduğunu, erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor.

Ailelerin kulaktan dolma bilgilerle hareket ederek, çocuklarının tedaviye ulaşmasına engel olabildiğini belirten Şimşek ‘Aileler çoğu zaman ‘Bizim çocuğumuz yaramaz’, ‘Dikkatini toplayamıyor, sakar’ gibi yorumlar yapar ve bunun bir rahatsızlık olabileceğini reddeder. Ancak belirtiler görüldüğünde bir uzmana danışılması, tanıya yardımcı yöntemlere başvurulması ve tedavi sürecine geçilmesi bu çocukların hayatında büyük değişime yol açabilir’ şeklinde konuştu.

DEHB, yalnızca çocukluk çağında yaşanmıyor. Genelde ergenlik ve erişkinlik döneminde de devam edebiliyor. Okul döneminde beklenen başarıyı gösterememe, ödevlerini tamamlayamama, eşya kaybetme, arkadaşlarla sorun yaşama, ders ortamını bozma, aşırı hareketlilik ve sakarlığa bağlı kazalar görülebiliyor. Ergenlik ve erişkin dönemde aşırı hareketlilik azalırken iş ve sosyal hayatta başarısızlıklar, sık trafik kazaları, ikili ilişkileri sürdürmede zorluk, sık partner değiştirme, alkol ve madde bağımlılığı riskleri ön plana çıkıyor. Erişkin dönem DEHB olan kişiler tüm bunları çoğunlukla ve “unutkanlık” olarak nitelendiriyor.

Çocuk ve gençlerde sıkça dikkat dağılması, derslerde başarı gösterememe, ders çalışamama gibi sorunlar görüldüğünde mutlaka bir uzmana danışılması gerektiğini söyleyen Şimşek, ‘Çok yakın dönemde TEOG sınavları var. Yıl içinde çocuk ve gençlerin eğitim hayatı için önem taşıyan pek çok sınav oluyor. Aileler çocuklarda bu belirtilere rastlıyor ve bir çözüme ulaşamıyorsa mutlaka bir uzmandan destek almalı. Tanıya yardımcı pek çok yöntem bulunuyor. Bunların arasında şu anda en son teknoloji ve bilimsel yöntemler kullanılarak oluşturulan ‘Dikkat Performans Testi: Moxo’ öne çıkıyor. Somut ve matematiksel sonuçlar veren test sadece tanı koymak değil, kişinin dikkat özelliklerini tanımak için de oldukça önemli. Her bireyin kendine ait özellikleri göz önünde bulundurularak hareket etmeli. Örneğin bir çocuk müzik dinleyerek ders çalışabilirken, diğeri kütüphanede çalışabiliyor ya da bir başka kişi hareket halinde dikkatini daha iyi toplarken bir başkası zaman baskısı altında dürtüsel olabiliyor. Bu test, duyarlı, hızlı, objektif sonuçlarla tanı ve kişinin dikkat özelliklerini belirlemede kilit rol oynuyor’ şeklinde konuştu.

Yazının Devamını Oku

Şiddete maruz kalan çocuğun psikolojisi

25 Aralık 2015
Güveni, bağlılığı ve sevinci tekrar inşa etmenin en kısa ve en etkili yolu oyundur.

Çocuğun temel güven duygusunu nasıl kurduğu yaşamın her dönemini etkiler. Bir anlamda çocuk anne ve baba ile nasıl ilişki kuruyorsa hayatla da o şekilde ilişki kurmayı öğrenir. Sözel ya da fiziksel olarak şiddete maruz kalan çocuğun ilk olarak güven duygusu zedelenir. En güvenli ilişkiyi kurması gereken kişiden şiddet görmesi çocuğun ruh dünyasını darmadağın eder çünkü çocukluk çağı yaşantılarının izi kolay kolay silinmez.

Güven duygusu sarsılan çocuk bilinçaltının ilk öğrenmesi maalesef “Hayatta annene, babana bile güvenmeyeceksin” kalıbında oluşur. Her yerden tehdit gelebileceği algısı ilk paranoyak düşüncelerin kökenini oluşturur. Tüm ilişkilere şüpheyle bakması sağlıklı ilişki kurmalarını engeller. Aynı zamanda ileride oluşabilecek akıl ve ruh hastalığının ilk temelleri atılmış olur. 

İkinci olarak çocuk ruhu ve bedeni açık bir tacize maruz kalmış olur. Tacize uğrayan çocuk bilinçaltı bu üç yoldan mutlaka birine başvurarak acısıyla başa çıkmaya çalışır;

1. Acıdan kaçma

a. Bu yola başvuran çocuk boyun eğmeyi öğrenir. Pasif ve bağımlı bir kişilik haline gelir.
b. Pasif ve edilgen bir kişiliğe dönüşen çocuk artık her türlü tacize açık hale gelmiştir.
c. Ben bilinci oluşmaz kim ne derse ona uymaya ve yaranmaya çalışır.

Yazının Devamını Oku

Denizden korkan çocuğa nasıl yaklaşmalı?

25 Haziran 2015
Korkan çocuğu suya veya denize sokarken aceleci davranmayın.

Birçok anne baba çocuklarının korkuları olduğunu bilir ama bu korkuların nasıl geçirileceği hakkında yeteri kadar bilgi sahibi değildir. Korku, çocukların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri doğal bir tepkidir. Korku bir nesneye, kişiye ya da bir olaya bağlıdır. Korkunun en önemli özelliği, korku veren uyaranın ani ve beklenmeyen bir durumda ortaya çıkmasıdır. Korkunun oluşumu, kişinin içinde bulunduğu çevrenin koşullarına, uyaranın şiddetine, geçmişteki yaşantılarına, o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Aslında bebekler doğuştan suya ve denize alışıktır. Sonradan yaşanan olaylar su ya da denize karşı korku oluşturur.

Kimi çocuklar sudan ve denizden hoşlanmaz. Denize giren çocuklar eğlenirken ve oyunlar oynarken suyun içindeki bazı çocuklar deniz kenarındaki kumda oynamayı tercih edebilir. Bu çocuk için bir tercihtir aslında. Fakat korku farklıdır. Çocuğunuzun korkmasının nedenlerinin başında anne babanın ve bakımıyla ilgilenen kişinin yaklaşımı çok önemlidir. Çocuklar yeni bir deneyim yaşayacakları zaman çevresindekilerin nasıl davrandığına bakar ve onları taklit eder. Tedirgin yetişkinler çocuğu da tedirgin eder. Fazla sıcak ve soğuk su yüzünden yanan, üşüyen ve gözüne şampuan kaçan çocuklar bir daha aynı şeyleri yaşamamak için banyo yapmak veya denize girmek istemez. Mesela küvetin giderinden akıp giden su gibi kendisinin de oradan akıp gideceğini düşünüp belirsiz kaldığı durumlar yaşayabilir.

Yazının Devamını Oku

Aşırı iyimser davranmak ters tepebilir!

29 Ocak 2015
Kanser hastası yakınlarına, tedavi sürecinde yardım olacak öneriler…

Kanserli hastaya doğru yaklaşmak ve destek olmak için 5 psikolojik evreyi bilmek çok önemlidir. Bu evreler hastanın, hastalığa ve yeni yaşama uyum sağlaması için geçireceği duygusal ve düşünsel tepkileri ve baş etme biçimlerini anlatır.
Şok evresi: Teşhisin kanser olduğunu duyulduğunda ilk verilen şokun ve şaşkınlığın yaşandığı evredir. Hasta gibi hasta yakınlarının da ilk tepkilerini bu evre oluşturur.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda unutkanlık neden görülür?

21 Ocak 2015
Unutkanlığı yenmek için ailelerin yapması gerekenler…

Öğrenilen yeni bir bilginin hatırlanamaması, eşyaların yerini unutma, ödevlerin unutulması ya da okul araç ve gereçlerini kaybetme çocuklarda en sık görülen unutkanlık belirtileridir.

Yazının Devamını Oku

Ergenlikteki çocuğa nasihatte bulunmayın!

3 Aralık 2014
Yoğun duyguların yaşandığı bu dönemde erkek çocuklarına nasıl yaklaşılmalı?

Duyguların en yoğun yaşandığı dönemlerden biridir ergenlik. Kimlik karmaşasının ve kimlik arayışının zirve yaptığı bu dönem aynı zamanda ebeveynle erkek çocukların en fazla iletişim sorunu yaşadığı dönemdir. Peki, anne ve babalar bu dönemde erkek çocuklarıyla nasıl iletişim kurmalı ve nelere dikkat etmeliler? Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, ergenlik döneminde oğlu olan ailelere önerilerde bulundu.

Önce sabırlı olun!

Sağlıklı bir kişiliğin oluşması açısından bu bağımsızlık arayışı son derece önemlidir. Bu sebeple erkek çocukların ilk göze çarpan özelliği çok çabuk itiraz etmeleri ve ebeveynle inatlaşmalarıdır. Bu aslında anne ve babalara belki de hayata karşı vermek istedikleri ‘ben de varım’ mesajının iletişime yansımasıdır. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların iletişimleri büyük ölçüde tepkilerden oluşur. Sizin de öfkeyle vereceğiniz ani tepkiler çocuğunuzu gittikçe sizden uzaklaştırır. Lütfen sabırlı olun. En az bir gün bekleyin ve ne konuşacağınıza iyice karar verdikten sonra özellikle de sakinken konuşun.

Onun duygularına odaklanın

Beynin duygularla ilgili bölümünü ‘limbik’ sistem yönetir. Hormonların en yoğun yaşandığı bu dönemde beyin limbik sisteminin yani bir anlamda duyguların etkisi altındadır. Bu nedenle akıcı ve mantıklı konuşmamızı sağlayan frontal lobdaki aktivasyon azalır. Duygu ve düşünceleri sağlıklı bir şekilde anlatmak yerine ani tepki vermeleri bu yüzdendir. Sözlerden çok duygulara odaklanırsanız ve duygularını anladığınızı gösterirseniz onların dünyasına girmişsiniz demektir. “Oğlum bu olaydan dolayı arkadaşına çok kızgınsın anlaşılan” cümlesi bazen onlar için binlerce sözden daha etkilidir.

İyi bir dinleyici olun

Ergenlik dönemindeki erkek çocukları en çok kızdıran şey, sürekli onlara nasihat verilmesidir. Onlara neyi, nasıl yapacaklarını söylemektir. ‘Artık her şeyi biliyorum’ ya da ‘kendi hayatımla ilgili tüm kararları ben vermek istiyorum’ psikolojisinin hakim olduğu bu dönemde nasihat vermek etkisiz olduğu kadar ters tepki vermelerine de neden olur.

Ortak ilgi alanları oluşturun

Aranızdaki bağın en hassas olduğu bu dönemde oluşturacağınız ortak etkinlikler onları size daha çok yakınlaştırır. Konsere, festivale, tiyatroya ya da özellikle de maça birlikte gidin. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların kendine ait bir jargonu vardır. Onların konuşma dilini bilmeniz onlarla daha çok yakınlaşmanızı sağlar. Kanka, panpa, hacı gibi kelimeleri bilmenizden çok hoşlanırlar.

Sosyal medyayı takip edin

Malum devir teknoloji devri. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların kendilerini en çok ifade ettikleri alandır teknoloji ve sosyal medya. Aktif bir kullanıcı olamasanız da takip etmeniz; onların ilgi alanlarını, eğilimlerini, zevklerini ve onların psikolojilerini anlamanızı sağlar.

Arkadaşlıklarına özenle yaklaşın

Ergenlik dönemindeki erkek çocuklarda arkadaşlık ve arkadaşların etkisi en yüksek olduğu dönemdir. Arkadaşlıklarını hemen sorguya çekip dışlamayın, anlamaya çalışın. Mümkünse onlarla tanışın ve dikkatli yaklaşın. Aniden tepki vermeniz zararlı arkadaşlıklara davetiye çıkarır. 

Sağlıklı bir kişiliğin oluşması açısından bu bağımsızlık arayışı son derece önemlidir. Bu sebeple erkek çocukların ilk göze çarpan özelliği çok çabuk itiraz etmeleri ve ebeveynle inatlaşmalarıdır. Bu aslında anne ve babalara belki de hayata karşı vermek istedikleri ‘ben de varım’ mesajının iletişime yansımasıdır. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların iletişimleri büyük ölçüde tepkilerden oluşur. Sizin de öfkeyle vereceğiniz ani tepkiler çocuğunuzu gittikçe sizden uzaklaştırır. Lütfen sabırlı olun. En az bir gün bekleyin ve ne konuşacağınıza iyice karar verdikten sonra özellikle de sakinken konuşun.

Beynin duygularla ilgili bölümünü ‘limbik’ sistem yönetir. Hormonların en yoğun yaşandığı bu dönemde beyin limbik sisteminin yani bir anlamda duyguların etkisi altındadır. Bu nedenle akıcı ve mantıklı konuşmamızı sağlayan frontal lobdaki aktivasyon azalır. Duygu ve düşünceleri sağlıklı bir şekilde anlatmak yerine ani tepki vermeleri bu yüzdendir. Sözlerden çok duygulara odaklanırsanız ve duygularını anladığınızı gösterirseniz onların dünyasına girmişsiniz demektir. “Oğlum bu olaydan dolayı arkadaşına çok kızgınsın anlaşılan” cümlesi bazen onlar için binlerce sözden daha etkilidir.

Ergenlik dönemindeki erkek çocukları en çok kızdıran şey, sürekli onlara nasihat verilmesidir. Onlara neyi, nasıl yapacaklarını söylemektir. ‘Artık her şeyi biliyorum’ ya da ‘kendi hayatımla ilgili tüm kararları ben vermek istiyorum’ psikolojisinin hakim olduğu bu dönemde nasihat vermek etkisiz olduğu kadar ters tepki vermelerine de neden olur.

Aranızdaki bağın en hassas olduğu bu dönemde oluşturacağınız ortak etkinlikler onları size daha çok yakınlaştırır. Konsere, festivale, tiyatroya ya da özellikle de maça birlikte gidin. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların kendine ait bir jargonu vardır. Onların konuşma dilini bilmeniz onlarla daha çok yakınlaşmanızı sağlar. Kanka, panpa, hacı gibi kelimeleri bilmenizden çok hoşlanırlar.

Malum devir teknoloji devri. Ergenlik dönemindeki erkek çocukların kendilerini en çok ifade ettikleri alandır teknoloji ve sosyal medya. Aktif bir kullanıcı olamasanız da takip etmeniz; onların ilgi alanlarını, eğilimlerini, zevklerini ve onların psikolojilerini anlamanızı sağlar.

Ergenlik dönemindeki erkek çocuklarda arkadaşlık ve arkadaşların etkisi en yüksek olduğu dönemdir. Arkadaşlıklarını hemen sorguya çekip dışlamayın, anlamaya çalışın. Mümkünse onlarla tanışın ve dikkatli yaklaşın. Aniden tepki vermeniz zararlı arkadaşlıklara davetiye çıkarır. 

Yazının Devamını Oku

Ağlayan çocuğu sakın bırakmayın!

20 Eylül 2014
Kreşe başlayan çocukların alışması bazen haftalar alabilir.

Evden ilk defa ayrılan çocuğun zihni ve duyguları karmakarışıktır. “Çocuğun hayatında çok önemli bir dönüm noktası olan bu ayrılışın etkisi ömür boyu sürer” diyen Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, ailelerin bu süresi sağlıklı bir şekilde atlatması için öneriler bulundu.

Her çocuk evden ayrılırken, kreşe başlarken kaygı yaşar. Bu kaygının yoğun olarak yaşanmasına ayrılma anksiyetesi (kaygı) denir. Çocuklar bu anksiyeteyi farklı yollardan ve farklı stillerle ifade ederler. Çocukların bu stillerinin bilinmesi bu zor sürecin sağlıklı ve güvenli bir şeklide aşılmasını sağlar Peki, bu stiller nelerdir ve nasıl baş edilir?

Ağlayan çocuk

- Ne hissediyor?

“Annem ve babam beni bu yabancı yerde tek başıma bıraktı. Kendimi güvende hissetmiyorum.”

- Nasıl yaklaşılmalı?

Sakın endişeli ve üzgün gözlerle bakmayın. Eğlenceli ve güvenli bir yer olduğunu, öğretmenin çok sevecen biri olduğunu ifade edin. İsterse onu bekleyeceğinizi, o izin verince gidebileceğinizi söyleyin. Bazı öğretmenler size “Siz gidin, çocuğunuz susar” diyebilirler. Sakın bırakmayın. Asla gizlice gitmeye, kaçmaya çalışmayın. Çocuk izin verdiğinde gidebilirsiniz. “Tekrar gelecek misin?” diye sorarsa ona, size ait bir eşyayı bırakın. İşe yaradığını göreceksiniz.

Not: Bu çocukların alışma süreleri belirsizdir. Bazıları hemen alışır, bazıları ise haftalar alabilir. Sizin onu terk etmeyeceğinizi anladığında kreşten gitmenize kolaylıkla izin vereceklerdir. Güvenlerini kıracak bir yapmazsanız süreci kolayca atlatabilirsiniz.

Cesur ama korkmuş çocuk

- Ne hissediyor?

“Ben asla ağlamam, ben ağlamayacağım, ağlamak yok” cümleleri onların duygusunu en iyi şekilde anlatır. Hatta ağlamamak için veda bile etmezler.

- Nasıl yaklaşılmalı?

Sizinle vedalaşmadığı için panik olmayın. O kendi kendine başa çıkmaya çalışıyordur. Vedalaşması için ısrar etmeyin. Onu ne kadar özleyeceğinizi ya da onsuz çok üzüleceğinizi söylemeyin. Bu onu daha kötü yapar.

Not: Çocuğunuzu günün sonunda olabildiğince sakin karşılayın. Okulun nasıl geçtiğini siz sormayın. O anlatırsa siz sadece dinleyin. Günün sonunda telaşlı, heyecanlı olursanız çocuğunuz kreşi tamamen bırakabilir.

Geç tepki veren çocuk

- Ne hissediyor?

İlk başlarda “burası çok eğlenceli, ben gayet iyiyim burada” olan duygular birkaç gün ya da birkaç hafta sonra “Eee annem nerede benim!” duygusuna döner.

- Nasıl yaklaşılmalı?

İlk başlarda ne kadar çok eğlendiğini anlatın. Öğretmenine onunla biraz daha yakın ilgi göstermesini söyleyin. Arkadaşlık bağına çok önem veren bu çocuklar için öğretmeninden deneyimli birkaç çocukla yakınlık kurması için teşvik etmesini isteyin.

Not: İlk istememe tepkisi geldiğinde hemen kreşi bırakma kararı almayın. Sabrederseniz alışacaktır. Kreşe bırakırken onun onayını almadan sakın bırakmayın. Biraz beklerseniz sizi kendisi gönderecektir. Çocuğunuz biraz geç alışıyor, bu bilgiyi not edin çünkü yeni ortamlara girerken genelde böyle davranacaktır.

Sessiz gözlemci

- Ne hissediyor?

“Oyuna başlamadan önce burada neler olduğunu bilmek istiyorum, bana biraz izin verin” sessiz gözlemcileri en iyi anlatan sözlerdir.

- Nasıl yaklaşılmalı?

Çocuğunuza okul ve diğer çocukları anlatan kitaplar okuyun. Onunla konuşun ama ısrar etmeyin ters teper.

Not: Gözlemci bir çocuğunuz var. Ortamı tanıyana ve kendini güvende hissedene kadar çekimser kalabilir. Bu onun stilidir, dert etmeyin. 

Her çocuk evden ayrılırken, kreşe başlarken kaygı yaşar. Bu kaygının yoğun olarak yaşanmasına ayrılma anksiyetesi (kaygı) denir. Çocuklar bu anksiyeteyi farklı yollardan ve farklı stillerle ifade ederler. Çocukların bu stillerinin bilinmesi bu zor sürecin sağlıklı ve güvenli bir şeklide aşılmasını sağlar Peki, bu stiller nelerdir ve nasıl baş edilir?

“Annem ve babam beni bu yabancı yerde tek başıma bıraktı. Kendimi güvende hissetmiyorum.”

Sakın endişeli ve üzgün gözlerle bakmayın. Eğlenceli ve güvenli bir yer olduğunu, öğretmenin çok sevecen biri olduğunu ifade edin. İsterse onu bekleyeceğinizi, o izin verince gidebileceğinizi söyleyin. Bazı öğretmenler size “Siz gidin, çocuğunuz susar” diyebilirler. Sakın bırakmayın. Asla gizlice gitmeye, kaçmaya çalışmayın. Çocuk izin verdiğinde gidebilirsiniz. “Tekrar gelecek misin?” diye sorarsa ona, size ait bir eşyayı bırakın. İşe yaradığını göreceksiniz.

Not: Bu çocukların alışma süreleri belirsizdir. Bazıları hemen alışır, bazıları ise haftalar alabilir. Sizin onu terk etmeyeceğinizi anladığında kreşten gitmenize kolaylıkla izin vereceklerdir. Güvenlerini kıracak bir yapmazsanız süreci kolayca atlatabilirsiniz.

“Ben asla ağlamam, ben ağlamayacağım, ağlamak yok” cümleleri onların duygusunu en iyi şekilde anlatır. Hatta ağlamamak için veda bile etmezler.

Sizinle vedalaşmadığı için panik olmayın. O kendi kendine başa çıkmaya çalışıyordur. Vedalaşması için ısrar etmeyin. Onu ne kadar özleyeceğinizi ya da onsuz çok üzüleceğinizi söylemeyin. Bu onu daha kötü yapar.

Yazının Devamını Oku

Okula sağlıklı bir başlangıç için ailelere öneriler

2 Eylül 2014
Çocukların okula uyum süreci 3 ile 21 gün arasında değişiyor.

Okulların açılmasına kısa bir süre kaldı ve hem aileleri hem de çocukları tatlı bir telaş sardı. Evlilik ve Çocuk Terapisti Uzman Psikolog Ramazan Şimşek, çocukların eğitim hayatına sağlıklı bir başlangıç yapması için anne ve babalara önerilerde bulundu.

Çocukların ilkokula sağlıklı bir şekilde başlamaları için zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan hazır olması gerekir. Çocuğun daha önce ana sınıfı ya da kreş deneyiminin olması başlama sürecini kolaylaştırırken olmaması bu başlangıcı zorlaştırmaktadır.

Çocuklar için okul evden uzaklaşılan, yeni, kalabalık, uyulması gereken kuralların olduğu, ilk günler çok uzun süren bir yerdir. Bu belirsizliklerin olduğu bir ortamda aile ve öğretmenin olumsuz bir tutumu, çocuğun okula çok şiddetli tepkiler vermesine neden olabilir.

Her çocuk açısından okula başlamak oldukça hassas bir dönemdir. Bu açıdan okul ve öğretmen seçiminin, aile ve çocuğun kişiliğine, beklentilerine uygun olması önemlidir.

Sağlıklı bir başlangıç için anne ve babalara öneriler

    Çocuğunuza okulla ilgili önceden bilgi verin, sorularına kesinlikle doğru cevaplar verin.Başlamadan önce okulu gezdirin ve öğretmenle iletişim kurmasın sağlayın. Eğer isterse öğretmenle vakit geçirmesini sağlayın. Bu çocuğun güvende hissetmesi açısından oldukça önemlidir.Birçok öğretme, hatta bazı uzmanlar bile “Çocuk ağlasa da bırakıp gidin” diyor. Bu yolu kesinlikle denemeyin, zira bu yaklaşım çocukta hatırı sayılır bir travma bırakabilir.Çocuk ağlarsa bilin ki kendini güvende hissetmiyordur. Güvende hissetmesi için yanında ya da yakınında kalın ve teskin etmeye çalışın. Sakinleşince aklından geçenleri mutlaka konuşun. Hiç tahmin etmediğiniz şeyler çıkabilir. Bilinçaltında kontrol edemediği korkuları olabilir.Devam eden günlerde çocuk sabah kalkıştan itibaren huzursuzsa ve gitmemek için ağlıyorsa ısrarcı olmayın, hemen bir uzmana başvurun. Çünkü çocuğunuzda ‘ayrılma anksiyetesi’ olabilir.Anne baba olarak duygularınızı kontrol edin. Siz de aşırı kaygılıysanız ve stresli durumlarda ne yapacağınız konusunda bir stratejiniz yoksa çocuk çok daha olumsuz tepki verir.Normalde çocukların uyum süreci 3 ile 21 gün arasında değişmektedir. Bu nedenle sabırlı olmak gerekir.Anne- baba olarak okul ve öğretmenle ilgili olumsuz, karışık mesajlar vermeyin. Onlara güven duyduğunuzu ona hissettirin.İlk gün siz de sakin kalmaya çalışın. Çocuklar sizi kaygılı görürse korkularında haklı olduklarını düşünüp uyumda zorluk yaşayabilirler. Unutmayın ki kaygı bulaşıcıdır.Eğer iyi hazırladığınızı düşünüyorsanız sınıf kapısında çok fazla oyalanmayın. Siz oradan ayrıldıktan sonra kendini iyi hissedecektir.Vedalaşma süresinin olabildiğince kısa ve her zamanki şekilde olmasına dikkat edin.Çıkışta siz alacaksanız tam vaktinde orada olmaya çalışın.Eve geldiğinde isterse okulda yaşadıklarıyla ilgili onunla konuşun. Anlatması konusunda zorlamayın, sabırlı olun, kendi istediği zaman anlatmasına izin verin.Araştırmalar 10 çocuktan 8’inin ilk gün sınıfta gerginlik yaşadığını göstermektedir. Bu durum ebeveynlerin kaygılanmasını gerektirmez.Anneden hiç ayrılmamış veya aşırı koruyucu ailelerde büyüyen tek çocukların uyum süreleri uzayabileceğinden, onların daha çok cesaretlendirilmeye ihtiyaçları olduğunu unutmayın.Uyum süresinin uzaması ya da tepkilerin şiddetli olması durumunda uzmanlardan yardım alın.

Ebeveynlik çocukları sadece korumak değildir. Onları gerçek hayata hazırlamak, sağlıklı büyümelerine yardımcı olmak ve güçlendirmektir.

Çocukların ilkokula sağlıklı bir şekilde başlamaları için zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan hazır olması gerekir. Çocuğun daha önce ana sınıfı ya da kreş deneyiminin olması başlama sürecini kolaylaştırırken olmaması bu başlangıcı zorlaştırmaktadır.

Çocuklar için okul evden uzaklaşılan, yeni, kalabalık, uyulması gereken kuralların olduğu, ilk günler çok uzun süren bir yerdir. Bu belirsizliklerin olduğu bir ortamda aile ve öğretmenin olumsuz bir tutumu, çocuğun okula çok şiddetli tepkiler vermesine neden olabilir.

Her çocuk açısından okula başlamak oldukça hassas bir dönemdir. Bu açıdan okul ve öğretmen seçiminin, aile ve çocuğun kişiliğine, beklentilerine uygun olması önemlidir.

Ebeveynlik çocukları sadece korumak değildir. Onları gerçek hayata hazırlamak, sağlıklı büyümelerine yardımcı olmak ve güçlendirmektir.

Yazının Devamını Oku