Yeni hayatın bedeli depresyon mu

Hastalık veya değil, çok sayıda sağlık sorununa hep o gölge ediyor, kapıyı hep o açıyor. O gizli suçlunun, sinsi düşmanın ve ağır bedelin adını söyleyelim: Depresyon.

Haberin Devamı

Yeni hayatın bedeli depresyon mu

Yaşamımız son 50 yılda eskiye oranla inanılmaz bir hızla değişti.
Giderek kolaylaştığını, hatta biraz da zenginleştiğini söylemek mümkün. Daha az kas gücü kullanıyor, ekmeğimizi eskisi gibi taştan değil ‘baştan’, yani “aklımızla ürettiklerimizden” ve bilgi gücümüzden, özetle eğitim düzeyimizden ve tecrübelerimizden çıkartıyoruz.
Ne kadar şikayetçi olursak olalım, yeni hayat eskisinden daha rahat ama bir o kadar da yarışmacı ve karmaşık.
Bütün bunlar için ödenmesi gereken bazı bedeller var. O bedellerden bir tanesi var ki, işte çok ama çok önemli.
O bedel önce uykularımızı kaçırıyor. Hızla yaygınlaşan uyku sorunlarının arkasında o var.
Ayrıca yorgunluk, isteksizlik, keyifsizliklerin, dahası felç, bellek bozukluğu, bunama gibi beyin sorunlarının, kalp çarpıntısının, kalp krizinin geri planında da hep o gizleniyor.
Reflü patlamasının, gastrit-kolit sıklığındaki artışın nedenlerinden biri yine o. Erken fark edilip zamanında çözüm getirilmezse, işi kansere kadar vardırabiliyor.
Hastalık veya değil, çok sayıda sağlık sorununa hep o gölge ediyor, kapıyı hep o açıyor. Sözü daha da uzatmadan, o gizli suçlunun, sinsi düşmanın ve ağır bedelin adını söyleyelim: Depresyon.
Günlük sohbetlerimizde, evimizde, işyerimizde ona hep denk geliyoruz. Kimi zaman “Stresim var, bana bulaşma!” diyoruz.
Kimi zaman “Bizim patron amma da stresli adam!” diye eleştiriyoruz, kimi zaman da “Stres benim neyime!” diyerek geçiştiriyoruz.
Geçiştiriyoruz ama yok sayıp görmezden geldiğimiz, önemsemeyip geri plana ittiğimiz o stresler bizi bazen ruhsal çökkünlük konusuna da itebiliyor.
Çoğu zaman da kelimeyi yanlış yerde kullanıyoruz, stresin ve depresyonun tam olarak ne anlama geldiğini, neyi ifade ettiğini bilmiyoruz.
Kısacası yaşanan depresyon salgını biraz da yeni hayatın bedelidir.

 

Haberin Devamı

UNUTMAYIN

Hiçbir tohum çiçeğini göremez!

Haberin Devamı

Huzuru ayrılmaz bir parçanız yapmayı düşünüyorsanız, bir şey yaparken ille de karşılık beklemeyin.
Almaktan çok vermeye odaklanın. Ve verdiğiniz bir şeyin karşılık göreceğini düşünmeyin. “Hiçbir tohuma çiçeğini görmek kısmet olmaz”, unutmayın...

 

BİR HİKÂYE

Önce kendi evinizin içine bakın

Yeni hayatın bedeli depresyon mu

Nasreddin Hoca bir gün evinin anahtarını kaybeder.
Kendisini bahçesinde anahtarı ararken gören arkadaşları, arama sürecine katılırlar.
Saatler geçer ama anahtar ortada yoktur. Arkadaşlarından biri Hoca’ya sorar: “Anahtarı bahçede kaybettiğine emin misin?” Hoca cevap verir: “Hayır, samanlıkta kaybettim.” Arkadaşı, “Peki niye burada arıyoruz?” deyince Hoca yanıt verir: “Çünkü orada bulmamız imkansız!”
Kıssadan hisse, anahtarı kaybettiğiniz yerde arayacaksınız. Evinizde, işinizde, dost, arkadaş ya da aile ilişkilerinizde, yani kendi yaşam çevrenizde kaybettiğiniz bir gönül anahtarını, yabancı diyarların toprağını eşeleyerek bulamazsınız.

 

Haberin Devamı

BİR ÖNERİ

Duygusal evinizi toplayın 

Dr. Gary Small diyor ki: “Yaşamınızdaki dağınıklığı azaltmak, stres düzeyinizi düşürmenin etkin bir yoludur.
Nasıl ara sıra giysi dolabınızı elden geçirip fazlalıklardan kurtuluyorsanız, bazen duygusal evinizi de temizlemeniz, gereksiz ilişkilerden uzaklaşarak enerjinizi sadece sevdiğiniz, ilgi duyduğunuz insanlar için harcamanız doğru olur.
Bir zamanlar anlam içeren bazı eski dostluklar, zaman içinde kişiyi zenginleştirmek yerine, ona zarar veren, sıyrılması güç alışkanlıklar haline gelir.”
Gary Small’un bu fikrinin özetini ben ‘ilişki detoksu’ olarak tanımlıyorum ve hayatın pek çok alanında olduğu gibi zamanı ve yeri geldiğinde sorun yaratabilecek ilişkileri de hayatımızdan çıkarmanın -detokslamanın- faydalı olacağını kabul ediyorum.

 

Haberin Devamı

BANA GÖRE

Tohum toprak ilişkisi mühimdir

Ne yoga ya da meditasyona ne de Hindistan seyahatlerine karşıyım.
Hatta yazılarımda keyif alıyorsanız faydalanabilirsiniz diye tavsiye bile ettiğim olmuştur. Ama Karasu Hoca’nın saptaması yıllardır hep kulağımda çınlıyor: “Manevi tohumlar kendi topraklarında filizlenir!”

 

DENEYİN

Kolay bir gevşeme tekniği  

Yeni hayatın bedeli depresyon mu

Çok derin bir nefes alırken dörde kadar sayın. Dört sayı da içeride tutun.
Sonra dört sayıda nefesi yavaş yavaş boşaltın. Nefesi burundan, yavaş ve derin alacaksınız. Verirken de, sadece nefesinizi değil, ruhunuzu da boşaltır gibi vereceksiniz.
En çok yapılan hata şudur: Ardı ardına 8-10 tekrar yaparsanız, beyninizdeki oksijen-karbondioksit dengesi değişir. Başınız dönmeye, baygınlık hissetmeye başlayabilirsiniz.
O yüzden başlangıçta sadece dört ya da beş tekrar yapın. Sonra 7-8 kez normal nefes alıp verin. İlk günlerde beş setten 20 tekrar yeterli olacaktır. Zamanla 40 tekrara çıkabilirsiniz. Göreceksiniz, stresle mücadelede inanılmaz bir mesafe almış olacaksınız.
Çünkü vücudunuza daha çok oksijen girecek. Daha çok gevşeyeceksiniz.
Neden? Çünkü solunum sisteminiz de kalp gibi otomatik pilotla çalışan bir sistemdir, ama istenirse uçaklar gibi otomatik pilottan çıkartılarak idare edilebilir.
Diyafram nefesi almayı mutlaka öğrenmeniz gerek.

 

Haberin Devamı

Depresyon böyle başlıyor

Yeni hayatın bedeli depresyon mu

 

Canınız yatağınızdan kalkıp duş almayı bırakın, parmağınızı kıpırdatmayı bile istemiyor.
Evinizin günlük işlerini yapmayı, giyinip süslenip şöyle bir dışarı çıkmayı, hatta işe gitmeyi bile arzulamıyor.
İşinize zor bela gidebilseniz bile canınız yeni bir projeye başlamayı, yeni bir şey üretmeyi istemiyor.
Kısacası eğer ‘bir şeyler yapma dürtünüz’ yoksa bedensel ve ruhsal enerjinizin yeterli olması ‘bitkin bir gönül yorgunu’ olmanıza engel olamıyor.
İşte o zaman siz de o yorgun dervişlerden biri oluyorsunuz. Sizin de canınız ‘hiçbir şey yapmamayı istemeye!’ başlıyor.
Eğer yorgunluk durumunuza ‘huzursuzluk, uyku bozukluğu (uykusuzluk, erken uyanmalar, uyku bölünmeleri), kas gerginliği, sinirlilik, alınganlık, nedensiz ağlama eğilimi, odaklanma kusuru’ gibi kaygı durumunun diğer belirtileri de eklenmişse, bitkinliğinizin giderek büyüyen bir gönül yorgunluğunun yani depresyonun işareti olabileceğini hatırlatalım.

 

DİKKAT

Yorgunluğun anahtarı motivasyondur

Yeni hayatın bedeli depresyon mu

‘Enerji’ sözcüğü, bedensel anlamda ‘fiziksel bir işe başlamak ve o işi sürdürmek için gerekli güç’ anlamına geliyor.
Gönül yorgunluğu ise sadece bedensel bir bitkinliği yansıtmıyor, yani yalnızca kaslarla bağlantılı bir durum değil.
Bedensel bir probleminiz olmadan da, sırf ruhsal veya zihinsel nedenlerle yorgun, bitkin, isteksiz hatta ‘hayata küskün’ ve ‘gönül yorgunu’ biri olabilirsiniz.
Dahası, yeterli ölçüde ruhsal enerjinizin olması, bu ‘derin yorgunluk’ haline son vermeye yetmez.
Zihinsel enerjinizi harekete geçirmeniz için önemli bir manivelaya ihtiyacınız vardır. Bu ‘manivela’ ya da ‘kontak anahtarı’nın adı motivasyon!
Motivasyon –dürtü– sihirli bir kelime! O olmadan hiçbir şey tam olamıyor.
İşte kaygı durumu, yani depresyon da en çok onu etkiliyor ve motivasyon eksikliği, gönül yorgunluğu tuzağına düşmenizi kaçınılmaz kılıyor.
Motivasyonunuz yoksa bir işe ‘başlamak’ konusunda bile yetersiz kalıyorsunuz.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları