Fuat Bol

Seçim analizi -6-

27 Nisan 2024
Başkanlık sistemine alışamadığımız ve gereklerini yeterince yerine getiremediğimiz, mahalli seçim sonuçlarının adil bir şekilde yansımamasından da belli oldu. Zira bu seçim sonuçlarıyla ne temsilde adalet ve ne de yönetimde istikrar temin edilebildi.

Temsilde adaletin sağlanabilmesi için; seçmen temayülünü asıl yansıtan İl Genel Meclisi oylarının, aynı oranda, diğer seçileceklere (başkan, meclis üyesi) de yansımasıdır.

Eşit şekilde veya eşite yakın şekilde yansımamasının sebebi ise, seçim sonuçlarına etki eden diğer etkenlerin yanında, siyasi partilerde bu hesaplamaları yapabilecek kurmay zekalı insanların olmamasıdır.  Veya var da bu denli zekalarını bilerek ya da bilmeyerek kullanmamalarıdır.

İttifak halinde seçimlere giren partiler bile, kendi aralarındaki hesaplamaları, belli ki üstünkörü yapmışlar. Birçok yerde sözde ittifak ortakları birbirlerine düştü; her iki ittifak üyesi de kazanan muhalif parti adaya kadar (ayrı ayrı) oy almasına rağmen seçimi kaybetmişlerdir.

Hem ittifak ve hem de birbirlerine rakip olarak seçimlere girip kıyasıya yarışmanın sonucunda kaybedenlerin ittifak ortakları olacağı belli değil mi?

Bu şekildeki anlamsız bir yarışla, kale konumundaki onlarca il kaybedilmiştir.

CHP ile DEM Parti ve diğer sol partiler, adeta kurmay zekasıyla hareket edip, oylarını tek yöne teksif ederek, başta İstanbul olmak üzere birçok yerde seçimleri kazanmışlardır.

Bakınız; Türkiye genelindeki oyların yüzde 60-65’lik kısmı merkez ve merkez sağ oylar iken, seçimleri yüzde 39-40 oranında oy alan sol parti adayları kazandı. Buradan da anlaşılacağı üzere soldaki oylar, akıllı (matematiksel) bir şekilde konsolide edildiğinden bu başarı elde edilmiştir.

Merkez sağdaki oyların, büyük orandaki dağınıklığı da mahut hezimeti yaşatmıştır.

Yazının Devamını Oku

Seçim analizi -5-

24 Nisan 2024
Tam da Kırkpınar cazgırının okuduğu manideki hali yansıtan bir seçim geçirdik: ‘Alta düştüm diye yerinme, Üste çıktım diye sevinme’!

Hep söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz: Bu seçimin kaybedeni var (AK Parti) lakin kazananı yok. CHP, önceki seçime göre oy kaybetse de büyük çoğunlukla belediye başkanlıklarını, belediye meclis üyelerine almıştır.  Bu durum CHP oylarıyla elde edilmiş değildir; emanet oylardır.

 Peki AK Parti kime yenilmiştir derseniz, AK Partili seçmen sandığa gitmeyerek, partisinin yenilmesine sebep olmuştur. Diğer bir ifadeyle AK Parti kendi ayağına sıkmıştır.

Bu arada CHP de 2019’a kıyasla oylarında düşme olmasına rağmen seçimde birinci parti olmuştur.

İstanbul’da CHP’nin oyları 2019’a kıyasla 300 bin oy az olmasına rağmen, ipi göğüsleyen parti olmuştur.

Adana’da da CHP’nin oyları 2019’ kıyasla 50 bin oy düşük olmuş ama yine CHP kazanmıştır.

Bunun gibi; İzmir’de 300 bin, Eskişehir’de 10 bin, Antalya’da 8 bin, Aydın’da 24 bin daha az oy almasına rağmen CHP, bu şehirlerde belediye başkanı çıkarmıştır.

Ayrıca AK Parti’nin MHP’li ile olan ittifakında da seçim kurmay zekâsı hatası yapılmış ve birçok kentte iki müttefik birbirlerini yemiş ve böylece belediye başkanlıklarını rakip partilere kaptırmışlardır.

Seçimlerin tek anlaşılamayan noktası ise, seçim gününe bir hafta kalıncaya kadar tüm anketler, AK Parti ile CHP’li adayları baş başa gösteriyordu. Ne olduysa son bir haftada oldu.

Yazının Devamını Oku

Seçim analizi -4-

22 Nisan 2024
Demokrasimizin en büyük zaaflarından biri de siyaset arenasında sorumlu makamlarda bulunanların başarısızlık hallerini görmezden gelip koltuklara yapışmaları ve istifa etmemeleridir.

Demokrasileri gelişmiş Batı toplumlarında ise, özellikle seçimlerde ya da öngörülebilir, önlenebilir büyük felaketlerde sorumlu siyasetçilerin ve bürokratların akıllarına ilk gelen şey istifa etmektir.

Bir partide seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısının, teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısının ve hatta medya ve tanıtımdan sorumlu genel başkan yardımcısının hezimetle biten bir seçimden sonra da hiçbir şey olmamış gibi aynı koltukta oturmalarını ne ile izah edebiliriz?

Bu kişiler sorumluluklarının bilincinde olup işlerini gerektiği gibi yapsalardı sonuç böyle mi olurdu?

AK Parti’de görünen o ki bütün işler genel başkanın sırtına yüklenmiş, onun dışındaki kimi görevliler yan gelip yatmayı maharet bilmektedir. Maalesef bu tiplerin bulunduğu parti teşkilatlarındaki genel kanaat şudur: Nasılsa 24 saat durmaksızın çalışan bir genel başkanımız var, milletin de kendisine teveccühü tam, o halde biz bir şey yapmasak da olur!

Parti yönetim kademelerinde bulunan bazı kişilerin yalnızca halkla mı aralarında duvar var zannediyorsunuz? Milletvekilleri bile genel başkan yardımcılarına ulaşamadıklarından yakınıyorlar.

Siyaset halkın içine girmeden, halkın dertlerini dinlemeden, halkla hemhal olmadan yapılabilir mi?

Halk fakr ü zaruret içinde iken yapılan bir seçim propagandasında, kimi adaylar son model otomobillerle caka satarak oy toplayabileceğini zannediyor. Böyle bir durumda mevcut oyların bile kaybedilebileceğini düşünemiyorlar.

Seçim teşkilatla kazanılır, teşkilatsızlarla kaybedilir. Nokta.

Yazının Devamını Oku

Davanın düşük çocukları

17 Nisan 2024
AK Parti, kendi iddialarına göre, ‘ezel kadar eski ebed kadar yeni’ bir dava için yola çıkmıştı; kurucu beyinler böyle söyleyip, milletten oy istemişler, millet de bunlara ve verdikleri sözlere inanarak kendilerini iktidara taşımıştı.

Hareketin lideri olan Sayın Erdoğan’ın her zaman dile getirdiği gibi; ‘AK Parti trenine binilir ama inilmez; inenlerin de bir daha binmesine müsaade edilmez!’ Bu sözün gerçekleşmesinin olmazsa olmazı, trene binenlerin kendilerini bahis konusu davaya adamış kişiler olmalarıdır.

Siyasi partiler millete ve vatana hizmet için kurulur. 
Böyle bir siyasi partinin her kademedeki adayları gerçekte birer bayrak yarışçısıdır. Bunlar hizmette yarışırlar, yarışı kaybeden bayrağı kazanana verir, bayrağı alan yarışçı ise onu daha ileriye taşımak için gayret sarf eder. Özellikle bu son mahalli seçimlerde kazın ayağının öyle olmadığı görüldü, AK Partili kimi adaylarda nefisler, partinin de milletin de vatanın da önüne geçti.

Eskilerden, bizzat Erdoğan’ın ikbal verip, sözde adam ettiği Davutoğlu ile Babacan’ı ele alalım. Bunları hiç kimse tanımazken, Sayın Erdoğan bunları bakan, başbakan yardımcısı, başbakan ve hatta parti genel başkanı yaptı.

Erdoğan bunların ellerinden tutmasaydı, getirildikleri bu makamları rüyalarında bile göremezlerdi.

Peki, mahut görevlerinde bulundukları zaman, AK Parti’nin davasını ve dava adamlığını dillerinden düşürmeyen bu kişiler ne yaptılar?

Sıçan olmadan çuvalı dibinden delmeye kalktılar; hatırlayın, Babacan bir taraftan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını imzalarken diğer yandan Abdullah Gül için film çeviriyordu.

Bu pespaye hali utanmadan kendisi itiraf etti.

Yazının Devamını Oku

Örnek siyasetçi Bahçeli

15 Nisan 2024
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, demokrasi tarihinde emsali görülmedik örnek davranışlarıyla şaşırtmaya devam ediyor.

Şaşırtıyor diyoruz zira siyaset dünyası Bahçeli gibi, dürüst, sözünün eri, mert, vatanını ve milletini her şeyin üstünde tutan (Önce vatan ve milletim, sonra partim ve daha sonra da ben diyen), yiğit, dostlukta arkadaşını önceleyen, vefalı bir muhalefet partisi liderine tanıklık etmedi, etmez de...

MHP 14. Olağan Kurultayı’nı yaptı ve Sayın Bahçeli, katılan 1295 delegenin tamamının oyunu alarak, yeniden Genel Başkan seçildi.

Bahçeli Kurultay’da yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’a diyorum; ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz. Cumhur İttifakı olarak yanınızdayız.”

Dikkat buyurun! Bu sözleri, Sayın Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti’nin içinden birisi dahi söylememişken, başka bir siyasi partinin lideri seslendiriyor. Bu tavır çok büyük bir erdemin ve çok üstün bir siyasi duruşun yansımasıdır.

Bu durum İslam literatüründe ‘İsar’ (en ileri derecede cömertlik) olarak tanımlanmaktadır. Türkçemizde buna ‘diğerkamlık’ ve ‘özgecilik’ denilmektedir.

Bir kimsenin cömertlikte isar derecesine ulaşabilmesi için, ikram ettiği şeye kendisinin fiilen muhtaç bulunması şart değildir; önemli olan, muhtaç olsa dahi başkasını kendisine tercih edebilecek yüksek bir ahlak anlayışına ve irade gücüne sahip bulunmasıdır.

Bakınız; insanların birbirini canlı canlı yediği siyaset arenasından değil, normal beşerî münasebetlerden bahsediyoruz. Bu cümleden olarak, İslam kaynaklarında cömertliğin üç derecesinin olduğu bildirilir.

Buna göre; bir kişinin sahip olduğu elindeki imkanların, en çok yarısını başkasına ikram etmesine sehavet (seha), yarısından fazlasını vermesine ‘cud’, sahip olduklarının tamamının başkaları için ikram edilmesine de ‘isar’ denir.

Yazının Devamını Oku

Seçim analizi -3-

13 Nisan 2024
VAKİ olanda hayır vardır diye boşuna dememişler; millet mahalli seçimlerde, çoğunlukla CHP’li başkanları tercih ederek, ana muhalefet partisine çok önemli bir prim verdi.

Bu prim, gerçekte ağır bir sorumluluğu gerektiriyor; zira başkan kalmak ve başkanlığın hakkını vermek, başkan seçilmekten çok daha zordur.

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, 31 Mart seçimleri, her mahalli seçimde yapıldığı gibi şirazesinden çıkarıldı ve genel seçimler havasına sokuldu. Dolayısıyla bu seçimlerde muhalefet, yerel muhalefet yapmadı; belde, ilçe ve şehirlerle ilgili en küçük bir projeden, plandan ve yatırımdan söz etmedi.

Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizin hayati konuları olan kentsel dönüşümden, ulaşım vb. konularından bahseden olmadı.

Bütün muhalefet partileri mahalli sorunları bırakıp genel sorunlardan, merkezi hükümeti ilgilendiren; emekli maaşı, enflasyon (hayat pahalılığı), dar gelirlilerin geçim sıkıntısı ve hatta İsrail ile ticaret bile gündeme taşınıp ‘Vur abalıya! yapıldı.

Pahalılık altında inleyen millet de denilenlere kulak asmadan bildiğini okudu ve iktidardaki AK Parti’ye ayağını denk atması için bir ders verdi. Mahalli yönetimleri teslim ettiği CHP’ye de böylece bir kredi açtı, yani imtihana tabi tuttu.

Milletimiz 90’lı yıllarda da aynı krediyi Refah Partisi’ne açmış, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin belediye başkanlıklarına muhalefet partisinin adaylarını getirmişti.
Refah Partili başkanlar (Erdoğan ve Gökçek) sergiledikleri üstün performanslarıyla partilerini merkezi yönetime de taşımışlardı. Yani dememiz o ki, çeyrek asırlık AK Parti iktidarının ilk kıvılcımı İstanbul ve Ankara gibi mahalli idarelerde çakmıştı.

O gün estirilen mahalli hizmet rüzgârı, AK Parti’yi iktidara taşımakla kalmadı, bu denli bir iktidarın kesintisiz, onlarca yıl sürmesine sebep oldu.

Yazının Devamını Oku

Bayram ama nasıl

10 Nisan 2024
TÜM İslam alemi olarak, başlarımız eğik, gözlerimiz yaşlı, hüzün içinde bir bayram idrak ediyoruz. Bayram, adı üstünde; coşku ve sevinç günü olması gereken bir günde elem ve ıstırap içinde kıvranmak, bir bakıma Müslümanlığımızın da göstergesi değil midir?

Övündüğümüz dinimiz olan Müslümanlığın temeli birlik ve beraberliktir. Zira yüce dinimiz, bir tarağın dişleri gibi eşit, bir binanın tuğlaları gibi birbirine kenetlenmiş, bir bedenin uzuvları gibi birbirine duyarlı olmayı emrediyor.

Birlikte rahmet, ayrılıkta azab-ı ilahi vardır diye ihtar ediyor.

Ve bu cümleden olan Yüce Rabbimiz; ‘Şükrederseniz (verilen nimetleri emrolunan yerlerde kullanırsanız), size olan nimetlerimi elbette artırırım. Yok eğer nankörlük ederseniz, şunu bilin ki, benim azabım çok şiddetlidir’ buyurmaktadır. (İbrahim Süresi, 7. ayet meali)

 Osmanlı’dan sonra başsız kalan İslam alemi, birliğini ve dirliğini yitirdiği gibi bin bir parçaya bölündü. Bölünen her bir parça da Allahü tealanın kendilerine verdiği nimetleri O’na isyanda, O’nun emir yasaklarının hilafına kullanmaktadır.

Marka Müslümanı görünümündeki bu ülkeler, sahip oldukları sayısız nimetlerin içinde, yalnızca petrolü kıssa, başta İsrail ve ABD olmak üzere tüm zalimler güruhu hizaya gelir ve işlemekte oldukları vahşeti durdurmak zorunda kalırlar ama nerede?

Haşa zulmetmez kuluna Hüda’sı, herkesin çektiği kendi cezası...

Müslümanlar, dağılıp tefrikaya düşmenin bedelini ödüyorlar. Birlik içinde olsalardı hem güçlü ve hem de onurlu olacaklardı. Dağılıp paramparça oldukları bugün ise, güç ve kudretten yoksun, zillet içinde yaşamaktadırlar.

Dikkat ediyor musunuz: Gazze’deki vahşete, İslam toplumlarından ziyade Batılı toplumlar (halklar bazında) daha duyarlı. İslam aleminin üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş gibi, kimi toplumlarda kıpırdanmalar varsa da bu ülkelerin idarecileri ağızlarını açıp tek kelime etmiyorlar.

Yazının Devamını Oku

Seçim analizi -2-

8 Nisan 2024
31 Mart mahalli seçimlerinin sonuçlarını üç kelime ile özetlersek; ‘Tepki oyları patlaması’ şeklinde ifade edilebilir.

Seçim sonuçları il il, ilçe ilçe, belde belde ve buralardaki seçim sandıkları tek tek incelendiğinde görülecektir ki, AK Parti CHP ile değil, kendi kendisiyle, küstürdüğü kendi partilileriyle yarıştı. Bu sakil durum, Yeniden Refah Partisi’nin atağıyla birleşince en az üçe bölünen AK Parti oyları sonucunda kaybetmek mukadder oldu.

Yoksa, CHP oyunu artırmış falan değil; CHP’ye, en az yüzde 7-8 DEM Parti’nin oyları ile yine en az yüzde 6 İYİ Parti’nin oyları ve yüzde 2-3 civarında da diğer partilerden oy gitti. Bunları topladığınız zaman yüzde 15-16 dolayında bir oy ediyor.

CHP toplamda yüzde 38 oy aldığına göre; bundan toplama oylar çıkarıldığında geriye CHP’nin çıplak oyu olarak yüzde 22 oy kalır. Yani CHP kendi oylarını artırmadı, bilakis düşürdü lakin o da ‘tepki’ oylarıyla bu başarıyı yakaladı.

 Nitekim DEM Parti İstanbul adayı Meral Danış Beştaş, ‘İmamoğlu, ‘Bu oylar benimdir’ demesin sakın. Aldığı oylar onun değil. Bizim seçmenlerimiz oraya oy verdi’ diyerek CHP-DEM Parti ittifakını ifşa etti.

Beri tarafta Cumhur İttifakı oyları parçalanıp AK Parti’yi darmadağın ederken, CHP cenahında DEM Parti ve İYİ Partililerin oylarını CHP’li adaylara boca ettikleri görülüyor.

Gelelim zurnanın ‘zırt’ dediği yere; AK Parti adaylarını belirlerken belli ki objektif olarak sık dokuyup ince elemedi, eleyemedi. Bunun da başlıca sebebi AK Parti’deki bu seçici kuruldan başkası değildir.

 Sayın Erdoğan, bütün liderlerin kaderinde olduğu gibi yalnız adam! En yakınındaki kurmayları bile ona destek olmaları gerekirken belli ki köstek oluyorlar.

Bırakın birbirine haset eden yabancıları; iki öz kardeş, biri, önceki seçimde AK Parti adayı ve seçilmiş belediye başkanı. Bu seçimde başkan olan kardeş aday yapılmıyor, diğer kardeş yarışa sokuluyor. Başkan olan kardeş bu durumu kendine yediremiyor, gidip CHP’den aday olup AK Parti’nin (öz kardeşinin) karşısına dikiliyor. Sonuç AK Parti adına hüsran oluyor.

Yazının Devamını Oku