Bosphorus Cup’lı günlerden geriye kalan

Contemporary İstanbul bitti, ama cumartesi-pazar olayların merkezi yine Tersane İstanbul’du. Çünkü Bosphorus Cup’ın hem ödül töreni hem de partileri orada gerçekleşti.

Haberin Devamı

Ben de pazar günkü törene ve sonrasında düzenlenen partiye katıldım.
Dile kolay, Boğaz’da düzenlenen ilk yelken yarışı olan Bosphorus Cup başlayalı tam 21 yıl olmuş.
Bosphorus Cup, kendisi de bir yelkenci olan Orhan Gorbon’un kurduğu bir organizasyon. Yıllar içinde bu etkinlik İstanbullulara yelkeni sevdirmede büyük rol üstlendi. Dahası, yurtdışında da tanınan bir spor markası oldu.
Pazar günü Tersane İstanbul’a gittiğimde ise Bosphorus Cup Corporate yelken yarışları yapılıyordu. Sonrasında tüm yelkenciler Rixos ve ALL Accor Live Limitless sponsorluğundaki partiye akın etti.
Yelkencilerin muazzam coşkusunu görünce şehirdeki denizle olan tek ilişkimi, yani Haliç’teki kürek deneyimimi anımsadım ve kendimle yaptığım toplantının sonucunu açıklıyorum:
En kısa zamanda küreğe geri dönüş yapmalıyım...
Bu arada peş peşe etkinliklerin yapıldığı (mesela yarın da Marka Konferansı başlıyor) Tersane’nin en önemli sorunu ise şu: Eğer aracınızla gelmediyseniz buradan taksiyle dönmek hayli problem.
Hem çıkışa kadar yürümek uzun hem de çıkış kapısı hayli şantiye, hiçbir şey yok.

Haberin Devamı

Şehirde neler oluyor

◊ TUBA’NIN DAVETİ
Tuba Ünsal geçtiğimiz günlerde Nişantaşı Must’ta bir yemek daveti verdi. Olay sadece yemekle kalmadı tabii, Tuba bir ara DJ kabinine geçip müzik de yaptı.
Alp Özcan’dan Ece Sükan’a kadar birçok tanıdık simanın olduğu gecede Kaya Demirer’e de rastladım.
Malum, Kaya Demirer restoran markası Frankie’nin Nişantaşı’ndaki yerini bir süre önce kapamış, mekanını Galataport’a taşımak üzere hazırlıklara başlamıştı.
Nihayet o hazırlıklar bitmiş ve Frankie önümüzdeki hafta açılıyormuş. İki katlı yeni Frankie’ye dair en çok merak ettiğim şey, şehrin en büyüğü olacağı söylenen barı.
◊ HİNT RESTORANI İSTANBUL’DA
Yeni restoran yok mu diyenlere bir taze haber:
Londra’nın meşhur Hint restoranlarından Madhu’s Swissotel’de açıldı. Bir aile işletmesi olan Madhu’s’un geçmişi Nairobi’ye ve 1935 yılına dek uzanıyor. Restoranın markalaşması ise 2004 yılında gerçekleşiyor.
◊ NFT’Lİ OTEL LOBİSİ
Özellikle giriş kapısı New York’taki Roxy Hotel’i anımsatan Karaköy’deki Root Otel’de bir NFT sergisi var. Lobide yer alan NFT’lerden Eda Zamanpur ve Nancy Jo Ward işlerine bayıldım. Bu arada Root’un tepesine yakında bir kokteyl bar açılıyormuş.
◊ ÇİNİLER BAŞKA ELLERDE
Bienalin sergi mekanlarından biri olan Zeyrek’teki The Çinili Hamam’a gittim ve orada şu bilgiyi öğrendim:
Meğer hamamın altında bir sarnıç da varmış. Sarnıcın bir kısmını üstten görmek mümkün.
Dahası (ve en acısı) hamama ismini veren İznik çinilerinin çoğu 1800’lerin sonunda sökülerek dünyanın çeşitli yerlerindeki müzelere gitmiş.
Mesela şu anda bu hamamın çinilerine British Museum, Victoria & Albert ve Louvre gibi birçok müzede rastlamak mümkünmüş. Buna rağmen hamam görkemini koruyor.
Bienal vesilesiyle geçici olarak açılan mekanı mutlaka görün derim.

Yazarın Tüm Yazıları