Sanat “bunların” hakkından gelecek demiştim ya…

Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan belli olduğu için, yıllar önce, bu köşeden; “…Sarah Quigley’ın, “Leningrad Senfonisi’nin, Şostakoviç tarafından yazılışını, ‘872 gün süren ünlü kuşatmanın parlak bir izdüşümü olarak’ kurguladığı romanı”ndan söz etmiş ve sanatçılara seslenmiştim: “Güzel ülkem, nasıl olsa atlatır bu günleri. ‘İz bırakın ! Rezilliklere tarih düşün…

Haberin Devamı

’ Eserleriniz, bu dönemin silinemez, değiştirilemez, unutulmaz ve unutturulamaz -gizli- tarihi olsun… / (muhatabın adresi de eklemiştim) …Sanat hakkınızdan gelecek; er ya da geç…” Hızımı alamayınca, bu inancımı aralıklarla tekrarlamayı da sürdürdüm. Fırsat buldukça, ekledim, ekleştirdim buradan: “…Direnme gücümüzdür sanat; yaşama sebebimiz, savaşma gerekçemizdir…” diye. Lâf taşıdım, “sanat tespit etmez, olacakları sezer” diye. Alıntı yaptım, “sanat görüneni tekrarlamaz; görünür kılar” diye. Hemşehri öğüdünü paylaştım; “Bir ülkenin türkülerini yapanlar, kanunlarını yapanlardan daha değerlidir” diye. Elbette ki, sanatın gücünü hafife alanlar, (benim pazartesi ve cuma günleri yazmamı da fırsat bilerek…) “Kuşatma” için, Çarşambayla Perşembe arasını bile boş geçmediler. Tekrar olacak ama, “gaflet, dalalet ve hattâ…” torbasına, daha nice “ibret verici utançlar” atıldı güzel ülkemde… Ama sanmayınız ki kötümserim. Asla ! Çünkü, inancımı, her dem taze tutmak için ayağımıza dolaşan güzel vesilelerle besleniyorum ben. İşte hafta içinde, bu sofralardan birine, İzmir Özel Türk Koleji (İTK) sahnesinde misafir oldum… Gençler, “Sizden öğrenecek değiliz” yollu hafif ve ucuz söyleme, dil çıkarttılar sanatlarıyla… Yine su serpildi yüreğimize. “İyiye, güzele düşman ve karanlıkta bekleyen kim varsa” onlara dönüp yüzünü, “Siz öyle zannedin; sanatçılardan öğreneceksiniz !” dedi tekrar tekrar içimdeki ses; öğrenci dostların sayesinde…

Haberin Devamı

“Flashdance Müzikal Projesi”, Yönetmen Serdar Saatman’ın İTK’daki beşinci senesine rastlıyor... Bugüne kadar, Brecht – Üç Kuruşluk Opera, Mamma Mia ve Grease müzikallerini, büyük prodüksiyonlarla sahnelemişler okulda. Üç Kuruşluk Opera ile Antalya turnesi bile yapmışlar… Diğerleri gibi, bu sezonun ürünü olan Flashdance müzikali de, “profesyonel ışık ve ses sistemleri desteği”nde, (okulun müzik öğretmenlerinden oluşan) orkestranın canlı performansı eşliğinde sahnelendi. “Gençlerin hayallerinin peşinden koşmasının ne denli önemli olduğuna da vurgulamak istedik ve 1980’lerin kült filmi olan, sonradan önce Broadway’de sonra dünyanın her yerinde abartısız binlerce defa sahnelenen Flashdance müzikalini seçtik…” diyor Yönetmen. “Görünen yüz”, gerçekten çok etkileyici idi. Onu burada kelimelerle anlatmam olası değil. “Perde arkası”nı sordum, haliyle… Çalışmalar, Ağustos ayında İngilizce, Türkçe ve müzik bölümlerinin toplantılarıyla başlıyormuş. Sürece, yapılacaklara, seslendirilecek şarkılara karar veriliyormuş. Metnin dramaturgisi de yapıldıktan sonra, okulların açılmasıyla birlikte müzikal oyuncu seçmelerine başlıyorlarmış...

Haberin Devamı

Devamını (özetle) yine, Saatman’ın ağzından dinleyelim: “…Bu sene 97 öğrencimiz başvurdu. Seçmelerde dans – tiyatro ve şan yeteneklerini inceliyoruz. En önemli beklentimiz, istekli ve disiplinli olmak. Müzik ve dans öğretmenleri ile tiyatroculardan oluşan bir jüri adayları izliyor. Flashdance için meselâ, 97 öğrenciden 22’sini müzikalimize seçtik… /…Dans – şarkı – sahne provaları usta eğitmenler tarafından çalıştırılıyor. Eylül – ocak arasında bu provalar sürüyor. Şubat ayında ise hepsini toparlayıp, Mart ayında, oyun için baştan sona akış almaya başlıyoruz. Bu arada dekorlar ve kostümler profesyonel tasarımcılar tarafından yapılıyor. Nisan ayında, kostümlü ve dekorlu provalar… /…Bu sene 7 gösterim yaptık. Dekorlar ses ve ışık sistemleri 8 kişilik orkestra – 6 kişilik teknik ekip – 2 öğretmen ve ben, 2 kamyon ve 1 büyük otobüsle büyük bir turne gerçekleştirdik. Marmaris – Manisa - Bornova – Çiğli’de sahnelediğimiz oyunları toplam 3500 kişi izledi…”

Haberin Devamı

Sohbetimizin (bana göre) kilit cümlelerini de paylaşmak isterim. “…Gençlere gerçek bir tiyatro deneyimi yaşatıyoruz. Profesyonellerle nasıl çalışılıyorsa, öğrencilerle de aynı şekilde çalışıyorum. Sahne deneyiminin onlara her şeyi öğreteceğini biliyorum çünkü... Ekip olmayı, özgüven geliştirmeyi, üretmeyi, düşünmeyi öğrenebilsinler diye…” İsimler çok da önemli değil. Saatman’ın şahsında, bu “başarı öyküsü”ne sebep olan, bu akışın önünü kesmeyen; aksine köpürmesine yol ve fırsat veren veren, arkasında duran, “sınav ve sınavların tek seçenek olmadığı”nı öngören herkese; velilerden en tepedeki yöneticiye kadar herkese (sanatsever kimliğimle) şükranlarımı sunuyorum. Bu gençlerin, başımızın tâcı olduğunu yineliyorum. Çünkü biliyorum ki, “Bir aydınlık biri karanlık iki odanın arasındaki kapıyı açtığınızda, açılan kapıdan, karanlığın diğer odaya sızdığı, sızabildiği görülmemiştir”. Kazanacağız ! Kapıları açmaya devam; birer birer…

Yazarın Tüm Yazıları