Bir kutu tadın öyküsü

Haberin Devamı

7’SİNDE babasını kaybeder. Ve biran önce ev ekonomisine katkı için iş hayatına adım atar. Bir şekercinin yanında tezgahtar olarak işe girer. 1943’te İzmir Mezarlıkbaşı’nda kendi yerini açar. Hasan Kutucu, şekerin olmadığı yokluk yıllarında kuru üzüm, incir ve cevizi kıyma makinesinde geçirerek şekerleme üretir. Zamanla işleri büyütür. Ürünleri Türkiye’nin dört bir yanına giden Hasan Kutucu, ikinci kuşak temsilcisi oğlu Kemal Kutucu’ya da el verir. Tabii çocukluğu şekerlemenin içinde geçen Kemal Kutucu, ilk başta bu işi yapmak istemez. Okuduğu kimya mühendisliği alanında kariyerine yön vermek ister. Ama sektörden kopamaz ve 1973’te Kemeraltı’nda şekerleme, lokum ve çikolata satılan perakende mağazasını açar. 1986’da Hasan Kutucu’nun vefatıyla Kemal Kutucu, yoluna sadece perakendeyle devam eder. Kemal Kutucu, 1995’de markalaşma kararı alır. Yarattığı ‘Kemal Kutucu’ ile çikolata önemli bir marka olmayı başaran Kemal Kutucu, bugün tek satış noktasıyla tüketicinin ağzını tatlandırıyor.

Haberin Devamı

Bir kutu tadın öyküsü

ŞEKER HASTASI ÇİKOLATACI

Kemal Kutucu, tarihi Kemeraltı Çarşısı ile özdeşleşmiş önemli bir marka... Markayı yaratan, adını veren Kemal Kutucu ise zincir mağazalar kurmak yerine tek bir noktayla adını Türkiye’ye duyurmuş biri. Hayatı şekerleme ve çikolatanın içinde geçen, aynı zamanda şeker hastası olan Kemal Kutucu ile girişimcilik öyküsünü konuştuk. Babasının İzmir Kemalpaşa’da geçimini zeytincilikten sağlayan bir ailenin ferdi olduğunu anlatan Kemal Kutucu, şöyle devam etti:

ŞEKERSİZ ŞEKERCİLİK DÖNEMİ

Bir kutu tadın öyküsü

“Babam 7 yaşında öksüz kalıyor. Biran önce ekonomik özgürlüğünü eline almak için çalışmaktan başka yolu yok. İzmir Mezarlıkbaşı’nda bir şekercinin yanında tezgahtar olarak işe giriyor. Daha sonra kendi ayaklarının üzerinde durma kararıyla küçük bir dükkanda üretime soyunuyor. 2. Dünya Savaşı’nın olduğu yıllar. Yani yokluk yılları. Şeker olmadan şekerleme üretmesi gerekiyor. 1943’te kuru üzüm, incir ve cevizi kıyma makinesinde çekip, leblebi tozuyla ezme haline getiriliyor ve merdaneyle açıp, küçük küçük kesip kağıtlara sararak ilk ürünleri ortaya çıkarıyor. Bu ürünleri de çocuklar kanalıyla satışa sunmuş. Ürünlerin içine de gençleri ve çocukları cezbetmesi için çeşitli ikramiye ve sinema bileti koyar. 1950’li yıllarda ise lokum, akide şekeri, kağıtlı şeker ya da fantazi şekerleri, draje, leblebi şeker üretir. Bunu 1960’lı yıllarda Türkiye’de açılan ilk reçel imalathanesi izledi. Birçok okulun, askeri kuruluşun, çeşitli otellerin ve Türk Hava Yolları’nın dökme reçel talebi karşılandı. 1965’te tahin helvası imalatına başlandı. Ürünler Şadırvanaltı’ndaki toptan satış yerimizden tüm Anadolu’ya dağıtılıyordu. Hatta, Pasaport’tan kayıkçı teknelerine ürün yükleyip Bodrum’a gönderdiğimizi hatırlıyorum. Baba, bir dönem de Paker markasıyla bisküvi üretti. Bu ortaklı bir yapıydı ve 7-8 yıllık bir maceranın ardından bu üretim sonlandırıldı.”

Haberin Devamı

AL-SAT DAHA KARLI

Bir kutu tadın öyküsü

Çocukluğu şekerlemenin içinde geçen, okuldan kalan zamanlarında hep babası Hasan Kutucu’nun yanında çalışan Kemal Kutucu, ilk etapta bu işi yapmayı düşünmez. Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni kazanır... O yıllarda kendi mesleğinde pek iş alanının da olmamasının etkisiyle baba mesleğini devam ettirme kararı alan Kemal Kutucu, şöyle anlatıyor:
“Türkiye’deki 5 bin 546’ncı kimya mühendisiydim. Geçmiş mezun olanların da birçoğu farklı iş kollarında kariyerlerine yön veriyordu. Ben de ilk başta baba mesleğine sıcak bakmasam da sonunda onun işini yapmaya karar verdim. Ama o üretimde iyi işler yapıyordu. Bense perakende çalışmaya karar verdim. 1973’te Kemeraltı’nda dükkan açtım. 1986’da vefat eden babam, son güne kadar işinin başındaydı ve ürettiği şekerlemeleri Anadolu’ya gönderiyordu. Bense üretimde olmak istemedim. Benim modelleme, üretimin çok para kazandırmadığı, al-satın daha karlı olduğuydu. Onun için perakendeyi tercih ettim.”

FORMÜL ONDA

Haberin Devamı

Bir kutu tadın öyküsü

1995’te sektörde bir marka olmanın gerekli olduğunu düşünüp yeni bir hamle başlatan Kemal Kutucu, o süreci şöyle özetledi:
“Artık kendi kutumuz, ürünümüz, ambalajımızla müşterinin karşısına çıkalım dedik. Çikolatayla yolumuza devam edelim istedik. O yıla kadar ulusal markaların çikolatalarını satıyorduk. 1995’te Kemal Kutucu markasını oluşturduk. Geleneksel usullerde çikolata üretimine karar verdik. Üretim konusunda da farklı bir yol izledik. Bugün dünya çapındaki birçok ünlü marka, üretimi kendisi yapmıyor. Biz de çikolatalarımızı fason ürettiriyoruz. Formül bizim. Üretimin her aşaması bizim denetimimizde. Markalaşma hamlemizin sonucunda bugün Kemal Kutucu, çikolata konusunda Türkiye’de bilinen bir marka oldu. Bunu da tek bir mağazayla yaptık.”

Haberin Devamı

TEK MAĞAZAYLA YOLA DEVAM

Bir kutu tadın öyküsü

Kemal Kutucu’nun Kemeraltı’nın dışında mağazası yok. Markanın kurucusu Kemal Kutucu, birçok franchise talebi almalarına karşın, buna kapılarının kapalı olduğunu söyleyerek, “Bizimki hassas bir ürün. Klimalar yaz dönemi 24 saat çalışır ve ortam sıcaklığının 20 derece olması gerekiyor. En ufak hata da ürün sıkıntıya girer. Bu hassasiyeti başkalarının göstereceğine inanmadığım için gelen talepleri geri çeviriyorum. Benim dünyamda büyümek rakamsal olarak bir şey ifade etmiyor. Önemli olan marka değerinin büyümesi. Ben Kemeraltı Çarşısı’ndaki mağazamla yola devam edeceğim. Biz birçok insanın mutlu gününde varız. Buradan gelen geri dönüşler ve haz hiçbir şeyde yok. Dolayısıyla bu hazzı kaybetmemek adına bir yerde de büyümek istemiyoruz. Burası benim evladım” diyor.

Haberin Devamı

ESNAF KABAHATİ KENDİNDE ARASIN

Kemeraltı ile özdeşleşmiş markalardan olan Kemal Kutucu’nun kurucusuna tarihi çarşının durumunu ve geleceğini de soruyoruz, yanıt şöyle:
“Eskisi gibi hareket yok. Bunu AVM’lere bağlayanlar da var, farklı nedenlere de. Bence Kemeraltı esnafı kabahati önce kendinde aramalı. Burada artık esnaf günlük yaşıyor. Kaliteli hizmet yok, iş yerine bakmıyor. Sadece para kazanma peşinde. Bu, Kemeraltı ruhuna ters. Beşeri yapıda da değişim var. Dükkan sahipleri yüksek fiyatlara yerlerini rastgele kiraya veriyor. Ama sonra paralarını alamıyor. Yapıyı değiştirince de olmuyor. Tüm bunlara rağmen ben ilerde Kemeraltı Çarşısı’nın yine o görkemli günlerine döneceğine inanıyorum. İstanbul’da bu yaşanıyor. Eskiden Beyoğlu vardı ama sonra reytingi düştü. Nişantaşı çıktı, AVM’ler geldi. Ama bugün Beyoğlu’ndaki dükkanların fiyatları ortada.”

GELECEK ONLARA EMANET

Bir oğlu bir de kızı olan Kemal Kutucu’nun markanın devamlılığıyla ilgili olarak şunları paylaştı:
“Kızımın sigorta şirketi var. Oğlum ise bir Amerikan şirketinde yönetici. Ama gelecek ve markalaşma konusunda en büyük destek oğlumdan geliyor. O bana göre daha atak. Dolayısıyla gelecekte şirketi daha üst noktalara taşımak adına bir takım profesyonel hamleler atabilir. Öte yandan, kızımın çocukları küçük ama bu işi devam ettirmek istiyorlar. Hem oğlum, hem de 4’üncü kuşağın bunu daha iyi noktalara taşıyacağını düşünüyorum.”

FAZLA YEMEYELİM DENİYOR

Bir kutu tadın öyküsü

Kemal Kutucu, şekerleme ve çikolataya karşı bir kampanyanın varlığına dikkat çekerek, “İnsanlar da bu tepkiden çekindiği için eskiden 3 kilo çikolata alırken şimdi, ‘fazla yemeyelim’ deyip yarım kilo alıyor. Kişi başı tüketimde azalma var. Gelenekler de azalıyor. Eskiden bayramlarda mağazanın önünde kuyruklar oluşurdu, şimdi ise o heyecan yok” diyor.

KISA... KISA...

* İnternetten satışın olmadığını, ama telefonla ulaşanlara ürün gönderdiklerini söyleyen Kemal Kutucu, “Bunun nedeni, bizim ürün hassas bir ürün. Telefona bunu izah ediyoruz” diyor.
* Kemal Kutucu’nun mağazasında 4 bine yakın ürün çeşidi bulunuyor. Mevsimine göre de 500 kilo ile 1 ton aylık çikolata satılıyor.
* ‘Bu mekanda her zaman müşteri haklıdır’ diyen Kemal Kutucu, müşteriden kaynaklı bir sorun olsa bile onu mağdur etmediklerini, mutlaka bir çözüm ürettiklerini söylüyor.

Yazarın Tüm Yazıları