İhsan Yılmaz

Yolumuz kültür yolu

4 Ekim 2024
İSTANBUL kültür sanatın nabzının attığı merkezdir ama Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Kültür Yolu Festivali bu nabzı en üst seviyeye çıkartır her seferinde.

Bu yıl 16 şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin on üçüncü durağı İstanbul oldu. 18 Eylül’de başlayan festival 6 Ekim Pazar günü sona erecek. Şehrin dört bir yanına yayılan festival, birbirinden etkileyici sergilere, konserlere, söyleşilere ve atölye çalışmalarına ev sahipliği yapıyor.

Festivalin son üç gününde kaçırmamanız gereken etkinliklerden bir derleme yaptım:

BUGÜN AKM’DEN ÇIKMAYIN

Kültür Yolu Festivali etkinlikleri her ne kadar İstanbul’un farklı semtlerine yayılsa da ana mekân Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi.

Binanın dışından itibaren çeşitli sanatçıların heykelleri size eşlik etmeye başlıyor. İçeride ise dünya sanat tarihinin önde gelen isimleri sizi bekliyor.

- Pablo Picasso Resimden Seramiğe Bir Serüven – AKM Galeri

Dünyanın en ünlü ressamlarından Pablo Picasso’nun eserleri festival kapsamında Atatürk Kültür Merkezi’nde görülebilir. Sergi Pablo Picasso’nun gravürleri, çizimleri, posterleri, litografileri ve fotoğraflarından oluşan, tamamı orijinal ve mirasçıları tarafından onaylanmış 170 parçadan oluşuyor.

Yazının Devamını Oku

Ömer Uluç Ahu Tuğba’nın resmini neden yaptı

2 Ekim 2024
TÜRK sinemasının ve magazin dünyasının 1980’li yıllardaki en önemli figürlerinden biriydi Ahu Tuğba. ABD’nin Miami kentindeki evinde 1 Eylül’de yaşamını yitirmesinin ve cenazesinin Türkiye’ye getirilip toprağa verilmesinin ardından yazılan yazılar biraz da yurtdışında yaşamasından kaynaklanan ihmal edilmişliğini, vefasızlığı hatırlattı.

Hem sinemada hem toplumda bir karşılığı, temsil ettiği şeyler vardı Ahu Tuğba’nın.

Çağdaş Türk sanatının büyük ustası Ömer Uluç, dönemin magazin değerleri üzerine yaptığı çalışmalarında en önemli yeri ona vermiş ve büyük boy bir resmini yapmıştı.

Arif Keskiner’in anılarında tablonun ünlü Çiçek Bar’da da bir süre sergilendiğini okumuştum.

Ömer Uluç’un eşi, yazar Vivet Kanetti sosyal medya hesabı Instagram’da Ahu Tuğba’ya veda mesajında yazınca hatırladım tabloyu.

Kanetti, o kısacık mesajında dönemin ruhunu ve Ahu Tuğba’nın temsil ettiği yeri çok güzel anlatıyor. Tabii Ömer Uluç’un özel anlam yüklediği ve ayrılmaya yanaşmadığı, birçok sergisinde, kitabında yer verdiği Ahu Tuğba resmini neden yaptığını da açıklayarak...

İşte o mesaj ve

Yazının Devamını Oku

25’inci sezonu Güher ve Süher Pekinel açıyor

27 Eylül 2024
ÜLKEMİZİN önde gelen kültür kurumlarından İş Sanat bu yıl 25’incisini gerçekleştireceği yeni sezon programını Soho House İstanbul’da düzenlediği bir gece ile tanıttı.

İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve Sanat Yönetmeni Defne Turaç’ın bilgi verdiği yeni sezon boyunca, klasik müzik başta olmak üzere caz ve dünya müziğinin önemli toplulukları, Grammy ödüllü sanatçılar ve İş Sanat’a özel hazırlanan yerli projeler izleyiciyle buluşacak.

İş Sanat, ülkemizin yetiştirdiği en önemli piyanistlerden Güher ve Süher Pekinel ve şef Carlo Tenan yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın 7 Kasım Perşembe, 20.30’da İş Kuleleri Salonu’nda vereceği konser ile yeni sezonunu açacak.

1984 yılında orkestra şefi Herbert von Karajan’ın Salzburg Festivali’ne davet etmesiyle başlayan dünya çapındaki kariyerleri boyunca ulusal ve uluslararası müzik çevrelerini kendilerine hayran bırakan ikili, konserde Francis Poulenc’in iki piyano konçertosunu seslendirecek. Leonard Bernstein’ın Candide Uvertürü ile başlayacak konser, Ludwig van Beethoven’ın 7. Senfonisi ile sona erecek.

CAZIN YILDIZI

2015 Grammy Ödülü adayı Kübalı piyanist ve besteci Alfredo Rodríguez, Yarel Hernandez (bas) ve Michael Olivera (davul) ile İş Sanat programında yerini aldı. Ana akım Latin müziği, Latin cazı ve Afro-Küba folk müziğinin harmanlandığı bir repertuvar ile Alfredo Rodríguez Trio konseri, 26 Kasım Salı 20.30’da gerçekleştirilecek.

Yazının Devamını Oku

Müzayede sezonu ustalarla açılıyor

25 Eylül 2024
Yaz molası veren müzayedeler yeni sanat sezonuyla birlikte tekrar başladı.

Artam Antik A.Ş. yeni sanat sezonunun ilk müzayedesinde Erol Akyavaş’tan Mehmet Güleryüz’e, Fikret Mualla’dan Cihat Burak’a, Selim Turan’dan Burhan Doğançay’a, Mübin Orhon’dan Nuri İyem’e, Adnan Çoker’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Ömer Uluç’tan Burhan Uygur’a değin usta sanatçılara ait 350 eseri satışa koydu. 20 Eylül’de çevrimiçi olarak başlayan müzayede 29 Eylül Pazar günü sona erecek.

Türk resim sanatının farklı dönemlerine ışık tutan yapıtları bir araya getiren müzayedenin dikkat çekenleri arasında ilk olarak Halil Paşa’nın ‘Bahçede Kadınlar’ konulu eseri öne çıkıyor. Osmanlı’nın Batı’ya açılan sanat dünyasında kendi izini bırakan sanatçı, ustalığını yansıttığı başyapıtında, Beylerbeyi Selim Paşa Yalısı’nın bahçesinden bir manzara sunuyor. ‘Bahçede Kadınlar’ tablosu 2.2 milyon TL’lik açılış rakamıyla müzayedeye çıktı.



GÜLERYÜZ VE KOMET SEÇKİSİ

Müzayedede yakın zamanda yitirdiğimiz, çağdaş Türk sanatının önde gelen isimlerinden

Yazının Devamını Oku

Tek koleksiyon 7 ayrı mekân 903 sanatçı 2 bin 412 eser

20 Eylül 2024
“1972 yılında ilk kez resim almaya başladığımda, ileride hayatımın önemli bir parçası haline gelecek bir koleksiyona başladığımı bilmiyordum” diyor Mustafa Taviloğlu.

Mudo markasının yaratıcısı Taviloğlu şimdi 903 sanatçının 2 bin 412 eserinden oluşan müthiş koleksiyonunu aynı anda yedi farklı mekânda açtığı sergilerde yarından itibaren sanatseverlerle paylaşmaya hazırlanıyor.

Salı akşamı sergi mekanlarından Artistanbul Feshane’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katıldığı tanıtım toplantısından sonra sergilenen eserleri gezdirirken o ilk anki heyecanını hiç kaybetmediği belli oluyordu.

Çok sevdiği oyuncaklarını paylaşan bir çocuk gibiydi adeta. Her eser hakkında bilgi veriyor, Komet, Mehmet Güleryüz gibi yakın dönemde kaybettiğiniz dostu olan sanatçıları anarak ilişkilerini ve eserlerini tek tek anlatıyor. Yarım asırlık bir tutkunun, adanmışlığın ve birikimin hikayesi bu. Türkiye’nin en büyük özel koleksiyonlarından biri Taviloğlu Koleksiyonu. Bir müze koleksiyonuyla yarışacak nitelikte. Uzun yıllar müzesinin olacağı konuşulmuştu ama ne yazık ki bu proje gerçekleştirilemedi.

Bu koleksiyonun eksiksiz bir şekilde sergilenmesi en büyük arzumdu. Bu sergi, tıpkı iskambil kağıtlarından yapılmış bir kule gibi; tek bir kart dahi eksik olsa, ayakta duramaz, yıkılır” diyen Taviloğlu bu tavrıyla da Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.

‘Bir Koleksiyoner Hikayesi: Yarım Asırlık Serüven’ adıyla şimdi tamamı sergilenen koleksiyonda pentürden fotoğrafa ve videoya, heykelden yerleştirmeye ve dijital işlere, Türk resminin ustalarından günümüzün genç çağdaş sanatçılarına Türkiye’nin modern ve çağdaş sanat tarihine dair önemli bir bellek oluşturuyor.

Mustafa Taviloğlu

İLK ESER NECDET KALAY’IN ‘KÖY EVİ’

Yazının Devamını Oku

Atatürk’ün altını çizdiği satırlar

18 Eylül 2024
ATATÜRK’ÜN okuma tutkusunu, okuduğu kitapları ve yöntemini en yakınında bulunanlardan, manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan şöyle anlatır:

Atatürk çalışma yaşamında, genellikle, yorulmaz bir kudrete sahipti. Okumak onun için en büyük ihtiyaçtı. Yabancı dillerden Almancayı da anlamakla beraber, iyi bildiği Fransızcada yazılmış eserleri okumayı yeğlerdi. Onun dikkatle okuduğu kitapları, siz okuyacak olsanız, işaretlemiş olduğu şekilleri incelediğinizde, kitabın bütün ilginç taraflarının belirtilmiş olduğunu görürsünüz. Tarihi kitapları, daima harita ile izleyerek okur ve savaşlar için ayrıca krokiler çizerdi. En çok sevdiği konular: Tarih, coğrafya, filoloji, hukuk, sosyoloji, iktisat ve sanat konuları idi.

‘Tarih-i Osmânî’den ‘Hammurabi Kanunu’na, ‘Düvel-i İslamiyye’den ‘Orhon Abideleri’ne, ‘Moğol İmparatorluğu’ndan ‘Arapların Genel Tarihi’ne, ‘Yerküre ve İnsanın Evrimi’ne kadar Atatürk’ün okurken altını çizdiği, notlar düştüğü kitaplarından bir seçki ‘Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar’ adıyla Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.

Gürbüz D. Tüfekçi’nin daha önce iki cilt halinde yayımlanmış kitabından yapılan bu seçkide asıl nüshaları Anıtkabir’deki Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi arşivinde bulunan Fransızca ve eski harfli Türkçe kitaplardan notlar alınmış sayfaların görüntüleri kullanılmış. Fransızca sayfaların tercümeleri yapılırken, eski harflerle yazılmış olanlarının da transkripsiyonuna yer veriliyor.

Kitapta ayrıca Prof. Dr. Afet İnan, Prof. Zafer Toprak, Sadi Borak ve kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Gazi’nin kitaplığı ile ilgili yazılarından bölümler bulunuyor.

TARİHE ÖZEL BİR İLGİSİ VARDI

“Yabancı tarihçilerden H.G.Wells’i çok, ama çok beğenirdi. Dünya Tarihinin Ana Hatları adlı yazdığı kitabı devamlı okurdu. Okumakla da kalmadı ‘Bu kitabı herkes okumalı’ diyerek ‘hemen bu kitabı Türkçeye çevirin ve de çokça da bastırın’ talimatı verdi. Nitekim kitap hemen tercüme edildi ve de basıldı, dağıtıldı.

Yazının Devamını Oku

Ne içindesin şehrin ne de büsbütün dışında

16 Eylül 2024
TÜM dünyada pandemi sürecinde yaşanan izolasyon kentlerle ilişkimizi de sorgulamamıza neden oldu. Hızlı akan kent yaşamının içinde pasif işlerle uğraşan ve birer hayalete dönüşmüşken insanlık hallerimizi sorgulamaya başladık.

Borusan Contemporary’de açılan Amerikalı multidisipliner sanatçı Doug Aitken’in ‘İçimdeki Şehir’ sergisi bana Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zaman kavramını sorguladığı “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpare, geniş bir anın / Parçalanmaz akışında” dizelerini hatırlatıyor ve bunu yaşadığımız şehirlerle ilişkilerimize uyarlıyorum: “Ne içindesin şehrin / ne de büsbütün dışında.”

Doug Aitken’in, Jérôme Sans küratörlüğünde Borusan Contemporary’de gerçekleşen Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ‘İçimdeki Şehir”, insanın yalnızlık ve genişleyen mega şehirlerin kütlesi ile sınırsız dijital okyanusta kaybolması üzerine odaklanıyor. Doug Aitken, hızlı teknolojik ilerleme ve değişen kentsel manzaralar içinde yön bulabilmenin zorluklarına dikkat çekiyor.

‘Uyurgezerler’

Özellikle şehirleri merkeze alan çalışmalar, hareket ile hareketsizlik, hız ile yavaşlık, bağlantı ile yalnızlık arasında duruyor ve kentlerin, fiziksel, dijital ve duygusal ortamlarında insan hareketliliğini sorguluyor.

NEFES ALMAYI UNUTMA

Aitken’in pandemi döneminde ürettiği üç kanallı film enstalasyonu ‘Bayraklar ve Enkaz’ ile tekstil işi ‘Dijital Detoks’, yakın tarihte ilk kez küresel çapta bir duraksamaya yol açan karantina dönemini; o ana kadar durmadan akmakta olan bilgi ve insan selinin ortasındaki sessizlik ve soluklanma anını yansıtıyor. Pandemi öncesinde üretilmesine rağmen benzer bağlantı sorunsallarına değinen 3 Modern Figür (nefes almayı unutma), cep telefonuna sığabilecek bir boşluğu sıkıca kavrayan, yalnız ve sabit üç parlayan heykelden oluşuyor.

Doug Aitken

Serginin en etkileyici işlerinden ‘Uyurgezerler’ ise sanatçının insan kent ilişkisini sorguladığı videosu. İlk kez 2007’de New York’taki The Museum of Modern Art’ta (MoMA) müzenin dış duvarlarına yansıtılarak gösterilen videoda Tilda Swinton bir ofis çalışanını, Donald Sutherland iş adamını, Chan Marshall bir postacıyı, Dyan Donowho moto kuryeyi ve Seu Jorge bir elektrik tesisatçısını canlandırıyor. Borusan Contemporaray’de iç mekâna yerleştirilerek gösterilen eserde her bir karakterin şehrin keşmekeşi içinde yok oluşa giden yalnızlık hikayeleri eş zamanlı olarak anlatılıyor.

Yazının Devamını Oku

‘Baş aşağı’ resimleriyle dünyayı altüst ediyor

13 Eylül 2024
Tuvallerindeki ters figürleriyle tanınan çağdaş Alman sanatının dünyaca ünlü ismi; ressam, heykeltıraş ve baskı sanatçısı Georg Baselitz’in son dönem eserlerinden oluşan sergisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde açıldı.

Müzenin tüm galeri alanlarına ve bahçesine yayılan ‘Georg Baselitz: Son On Yıl’ sergisinde, sanatçının son on yılda ürettiği yüze yakın büyük boyuttaki tablosu ve heykeli yer alıyor. Baselitz’in gravür çalışmalarından oluşan kapsamlı bir seçki de eşzamanlı olarak İstiklal Caddesi’ndeki Akbank Sanat’ta izleyiciyle buluşuyor.

Asıl adı Hans-Georg Kern olan 1938 doğumlu sanatçı, Nazi Almanya’sından sonra doğum yeri olan Deutschbaselitz’e atıfta bulunarak Georg Baselitz’i kullanmaya başladı.

İlk önce Doğu sonra Batı Berlin’de farklı akademilerde eğitimini sürdürdü. Ailesini ancak duvar yıkıldıktan sonra görebilen sanatçının resimlerinde Alman tarihinin 1940’lı ve 50’li yıllardaki bu yıkım dönemiyle hesaplaşması öne çıkıyor.

Eserleri Nazi dönemi travmaları ve Almanya’nın toplumsal belleği tarafından şekillenen sanatçının 1969’dan bu yana kullandığı ‘baş aşağı’ kompozisyon tekniği ile yaptığı tablolar, serginin neredeyse tamamını oluşturuyor. Bu yaklaşım, soyutlama ile figürasyon arasında bir yerde durmasını, gelenekselleşmiş tuval üzerine resim tekniğinde yeni bir açılımda bulunmasını mümkün kılıyor.

GEÇMİŞİNİ HİÇ UNUTMADI

Dün düzenlenen basın toplantısında konuşan serginin küratörü

Yazının Devamını Oku