Bu annelere ne oluyor?

Bizim bildiğimiz annelerin gerçekten evlatlarını herkese karşı koruyucu, sevgiyle saran, şefkat abideleri olduklarıdır. Ama bu son zamanlarda sanki toplumla birlikte anneler de değişti gibi geliyor bana. Bu durum beni çok şaşırtıyor. Bir anne evladına nasıl kıyabiliyor?

Haberin Devamı

Sevgili Güzin Abla, artık dayanamayıp size yazmak ihtiyacı duydum. Neden derseniz, köşenizde okuduğum gençlerin annelerinden yakınan mektuplarını izlediğimde, hayretler içinde kalmıyorum artık. Bir genç kız yazmıştı size çok iyi hatırlıyorum. 17 yaşında bir genç kızın evde hiç huzuru yokmuş... Babası ölmüş, annesi yeniden evlenmiş. Üvey babasının sürekli onu izlediğini bakışlarından hiç hoşlanmadığını, geceleri yatak odasının kapısında dolaştığını fark ediyormuş. Kapısını kilitlemek zorunda kalıyormuş. Erkek arkadaşı olmasına karşı çıkıyormuş. Buna karşılık annesi ise adama toz kondurmuyormuş. Kızının yakınmalarını dinlemiyormuş bile...

Yine bir başka genç kız, annesinin ona çok kötü davrandığını, evde her işi ona yaptırdığını, ders çalışmasına bile izin vermediğini, sürekli ona beddua ettiğini yazmış size. Hatta “Acaba benim gerçek annem değil de, üvey annem mi” diye sormuş.
Bunlar sizin köşenizden yansıyan gerçek yaşam öyküleri. Ben bunları okuduğumda abartı mı acaba, diye düşünüyordum.
Oysa bakıyorum, çevremde gerçek yaşamda da buna benzer olaylara sıkça rastlanıyor artık.
Son olarak birkaç gün önce gazetede okuduğum bir haber artık benim için bardağı taşıran son damla oldu. Elektrik mühendisi olan ve İstanbul’da iyi bir semtte oturan bir kadın, oğlunu arabasının önüne iple bağlamış. Nedeni ise çocuğun okul servisini kaçırmasıymış. Bütün mahalle ayağa kalkınca da “Size ne oluyor, ben onun annesiyim, ceza verdim” demiş.
Bizim bildiğimiz annelerin gerçekten evlatlarını herkese karşı koruyucu, sevgiyle saran, şefkat abideleri olduklarıdır. Onlar 9 ay karnında taşıdıkları evlatlarını her türlü fedakarlıkla gerektiğinde her türlü zorluğa katlanarak korur, onların saçının kılına zarar gelmemesi için çırpınırlar.
Biz böyle gördük, böyle bildik. Ama bu son zamanlarda sanki toplumla birlikte anneler de değişti gibi geliyor bana.
Televizyonda izlediğim dizilerde, bazen hayatın gerçeklerini görebiliyoruz aslında. Bu sizin köşenizde izlediklerimize benzer olaylar dikkat çekiyor. “Kırgın Çiçekler” dizisinde izlediğimiz üvey baba ve ona toz kondurmayan baba, eminim size hiç yabancı değildir.
Yeni başlayan ve yüreğimi burkan bir diğer dizi de, “Annem”... Orada birlikte yaşadığı adam uğruna gözünü kırpmadan küçücük kızını feda etmekten kaçınmayan bir anne görülüyor. Ona annesi olmayan bambaşka biri sahip çıkıyor.
Doğrusunu isterseniz zaman zaman küçümsediğimiz televizyon dizilerinde hayatın çok büyük gerçekleriyle karşılaşabiliyoruz.
Sevgili Güzin Abla gerçekten merak ediyorum, annelere ne oldu? Bizim bildiğimiz ve güvendiğimiz annelere neler oluyor. Bunlar münferit olaylar diye geçiştirmeyelim lütfen.
Annelere sesleniyorum buradan... Lütfen anneliğinizi hatırlayın. Dünyanın en kutsal görevini hiç kimse için feda etmeyin.
Rumuz: Ben de bir anneyim


YANIT

Haberin Devamı

Sevgili okurum, ne kadar güzel ifade etmiş, ne kadar yerinde bir konuya değinmişsiniz. Evet, size sonsuz hak veriyorum. Dikkat ettiğim bir konu bu ve kadınlar annelik görevini unutup, evlatlarını sevgililerine, eşlerine, zaman zaman da işlerine feda edebiliyorlar.
Kadın kadınlığını unutsun, sadece kendini evlatlarına adasın, eşini, işini, sevgilisini bir kenara atsın demiyorum. Ama dünyaya bir evlat getirdiklerinde, onu her şeyden öce bir insan olarak yetiştirmek zorunda olduğunu, onu hayata hazırlamak için görevlendirildiğini unutmamalı.
Dediğiniz gibi, ben birçok anneye rastlıyorum, dizideki gibi göz göre göre çocuğunu birlikte olduğu adamı kaybetmemek uğruna feda edebiliyor. Bu adam tarafından istismar edildiğini görmezden gelebiliyor ya da çocuğuna inanmıyor. Oysa bütün dünyada çocuk istismarı çok yaygın. Ve bu çocukların sadece kız çocuklar olmayıp, erkek çocukların da istismarının çok yaygın olduğu unutulmamalı.
Bu yüzden anneleri uyarmak istiyorum, çocuğunuzu dinleyin. Evet, ona kulak verin, onu can kulağıyla dinleyin ve ona inanın, güvenin. Kendinizi bir adama körü körüne adamış olabilirsiniz. Ama o çocuk sizin çocuğunuz. Onu feda etmeyin.
Ona eziyet etmeyin, onun katlanamayacağı acılar yaşamasına izin vermeyin. Düşünün ki, o çocuk dünyaya gelmek istemedi. Siz ona hayat vermek istediniz. Ömür boyunca da onun sorumluluğu size aittir.
Bana gelen bu tür mektuplarda en çok dikkat ettiğim şey nedir biliyor musunuz? Bana bu konularda yazanların, annelerinin sevgisinden kuşkulananların yaş oranları giderek küçülüyor. Çocuklar artık çok zeki, çok uyanık ve her şeyin farkındalar.

Yazarın Tüm Yazıları