Osman Kavala'nın adını bakın nerede gördüm

Hasan Cemal’in T24’deki yazısında, onun mahkemede çizilmiş bu portresini gördüm...

Haberin Devamı

Tanıdığım en barışçı, en demokrat insanlardan biri olan Osman Kavala duruşmaya yine elleri kelepçeli getirilmiş.

Osman Kavalanın adını bakın nerede gördüm

Birden 11 yıl öncesine döndüm...

Nedense aklıma 2008 yılında Türkiye’nin tanınmış 300 hukukçusu, sanatçısı, gazetecisi, yazarının imzaladığı o bildiri geldi.

Bir bölümü şu cümleyle başlıyordu:

“Ergenekon iddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır...”

Ve şu cümleyle devam ediyordu:

“Ancak diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış duygusu uyandırmaktadır...”

*

Haklarında daha iddianame bile bulunmayan bu insanları “devletin içindeki çete ve darbeciler” olarak niteliyor ve “Ergenekon davasının derinleştirilmesini ve öze varmasını” istiyorlardı.

*

Haberin Devamı

Ergenekon soruşturması derinleştirildi...

İlhan Selçuk’lar, Türkan Saylan’lar evlerinden alındı.

Ali Tatar’lar, Kuddusi Okkır’lar ölüme gittiler...

Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı terörist diye hapse atıldı.

Ülkenin binlerce şerefli subayı hapishanelerde çürütüldü.

Ve Türkiye tarihine bir “Silivri faciası” yazıldı...

*

Yıl 2008’di...

Ve o bildiriye imza atanlardan biri de Osman Kavala idi... Aynı bildiride, şimdi her hafta Silivri’ye onu ziyarete giden eşi Prof. Ayşe Buğra’nın da imzası vardı.

Bugünkü iktidar da o bildiriyi bütün gücüyle destekliyordu.

Tam 8 yıl sonra bir 15 Temmuz gecesi asıl çetenin o Ergenekon kumpasını hazırlayanların olduğunu 251 şehit vererek öğrendik.

*

O bildiriye imza atanları kesinlikle suçlamıyorum.

Aralarında tanıdığım birçok insan var.

Birçoğu ile gençlik yıllarımızdan itibaren hep aynı idealler peşinde koştuk.

En azından tanıdıklarımın o gün de iyi niyetli olduklarına eminim.

Osman Kavalanın adını bakın nerede gördüm

Bugün bunu hatırlatmamın nedeni şu...

Beşiktaş Adliyesi’ndeki o Ergenekon savcıları ve hâkimleri öyle kötü içtihatlar yarattılar ki...

Haberin Devamı

Öyle temelsiz iddianameler yazdılar ki... Şimdi benzer yöntemler yine kullanılıyor...

*

Ve ne yazık ki bu tür iddianame ve suçlamalar, yargıda kötü birer miras ve içtihat olarak bir dönemden ötekine aktarılıyor.

*

Ben o günlerden beri söylediğim şeyi tekrarlayacağım.

Bir iktidar için hapisteki ve sürgündeki aydın, yazar, sanatçı; dışardaki muhalif aydın, sanatçı ve yazardan çok daha tehlikelidir.

*

Son sözüm de şu...

Türkiye’ye bunca altyapı hizmeti yapan bir iktidarın buna bu gözle bakması hem kendileri hem Türkiye için çok daha iyi olur diye düşünüyorum.

Osman Kavalanın adını bakın nerede gördüm

ÖĞRENCİLERİN BU 3 ŞEHRİ SEVMESİ BİR TESADÜF MÜ

Önümde çok ilginç bir rapor duruyor. İlki 2017 yılında yapılmış raporun başlığı şu:

Haberin Devamı

“Üniversite dostu şehirler”...

*

Yapanlar Prof. Dr. Engin Karadağ ile Prof. Dr. Cemil Yücel...

81 ildeki 123 devlet ve 65 vakıf üniversitesinde öğrenim gören 35 bin 715 öğrencinin görüşleriyle oluşturulmuş bir rapor bu...

*

Türkiye’de üniversite öğrenimi gören gençlerin en memnun oldukları 3 şehir sırasıyla şunlar:

Eskişehir

Aydın

Antalya

Bu şehirleri İzmir, Çanakkale, Bursa, Muğla, Tekirdağ, Edirne ve Ankara izliyor.

Öğrencilerin en az mutlu oldukları şehirler de şunlar:

Afyon, Aksaray, Çankırı, Iğdır, Ağrı, Bayburt, Bitlis, Kilis, Muş, Yozgat, Şırnak, Bingöl, Hakkâri...

*

Şimdi bu listeye bakıp şu sonucu çıkarabilirsiniz.

Bursa hariç öğrencilerin en mutlu olduğu şehirlerin hepsi CHP’li belediyelerce yönetilen şehirler.

Haberin Devamı

Hayır, böyle bir yorum yapmayacağım.

Çünkü düne kadar Antalya ve Ankara AK Partili belediyelerce yönetiliyordu.

*

Ama şu yorumu yapacağım.

Öğrencilerin mutlu olduğu şehirler, genç insanlara genç gibi yaşama imkânı tanıyan, yani genç eğlencesi olan şehirler.

Listenin birincisi Eskişehir’de bir gece geçiren her insan ne demek istediğimi anlar.

TÜRKİYE MÜZELERİNİN GİŞESİ KİMLERE EMANET

Sosyal medyada günlerdir bir fısıltı dolaşıyor.

Efendim, “Türkiye müzelerinin yönetimi İsrailli bir şirkete verilmiş”...

Üstelik bu mesajların çoğu muhalif diye bildiğim çevrelerden geliyor.

Olayın aslını size ben anlatayım.

Kültür ve Turizm Bakanlığı 2018’de bir ihale açmış.

Haberin Devamı

Bu ihale gazetelerden ilan edilmiş.

İki şirket girmiş ve yüksek fiyat veren ihaleyi almış.

Şimdi dikkat...

BİR: İhale müzelerin yönetimi ile yakından uzaktan ilgili değil.

Sadece gişe hizmetlerinin iyileştirilmesi ve gelirlerinin arttırılması ihalesi.

İKİ: İhaleyi kazanan şirketin, müze giriş ücretlerini belirlemede hiçbir katkısı yok.

Ayrıca bir bilgi daha vereyim.

Türkiye’deki sigara ve içki bandrolünü de bu şirket yapıyor.

Bu yüzyılda böyle bir şeye bu kafa ile bakmak gerçekten çok yanlış.

Öyleyse kimdir bu ihaleyi alan SICPA Turkey şirketi ve sahipleri?

Evet, Yahudi bir aile ama bakın kim...

YAVUZ SULTAN SELİM’İN DOKTORUNUN TORUNLARI

Müze ihalesini alan SICPA Turkey Şirketi, merkezi İsviçre’de bulunan bir ürün güvenliği şirketi.

Amerikan Merkez Bankası’nın mürekkeplerini bile bu şirket veriyor.

Kurucuları da Hamon ailesi...

*

Bu aile ilgili Naim A. Güleryüz’ün çok ilginç bir makalesi var.

Başlığı “Topkapı Sarayı’nda Üç Kuşak Saray Hekimi: Hamon Ailesi”...

İspanya’daki Hıristiyanların baskısıyla 1492 yılında Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin torunları...

Osmanlı sarayında İkinci Beyazıd’dan İkinci Selim’e 4 kuşak doktorluk hizmeti vermiş.

*

Jozef Hamon, Yavuz Sultan Selim’in çıktığı bütün seferlere onun doktoru olarak katılmış ve 1518 yılında Filistin seferi dönüşünde vefat etmiş.

Oğlu Moşe Hamon ise “Musa Bin Hamun” adı altında Kanuni Sultan Süleyman’a özel doktoru olarak hizmet etmiş.

Kanuni Macaristan’ı aldıktan sonra oranın sağlık işlerini düzeltmekle görevlendirilmiş.

*

İşte böyle bir aile... Yani bir nevi Osmanlı torunu sayılır.

Ama bütün bunlardan önemlisi, bu işin ehli bir şirket ve müzelerin gişe hizmetlerinde ciddi bir teknolojik gelişme sağladılar.

Diyeceğim, bu yüzyılda bırakalım artık böyle saçma sapan dedikoduları.

HERKESİN MERAK ETTİĞİ BAŞAKŞEHİR NASIL BİR YER

23 Haziran tsunamisinde AKP’li birçok ilçede oy eğilimi değişirken, orası yine AKP’li kaldı.

İstanbul’da muhafazakârlığın kalesi olarak bilinen bir ilçe. Ama orada sadece muhafazakârlar mı yaşıyor?

İlçede hayat nasıl? Burada Türkiye’nin hangi bölgelerinden gelen insanlar var?

Belediye başkanı nasıl bir insan? 17 yaşındayken Bulgaristan’da ne yapmıştı?

İlçesine “beyaz muhafazakâr” denmesinden memnun mu, değil mi? İlçede oyunu en çok arttırdığı bölge hangisi?

Belediyenin yeni binasının yapıldığı meydandaki camide dikkatimi çeken şey neydi?

İlçenin ortasındaki orman gibi parkta neler gördüm? Küçük kayaların üzerinde neler vardı?

-YARIN BU SAYFADA-

Yazarın Tüm Yazıları