Allah’ın en büyük ayeti: İnsan

Allah’ın en kutsal ve en büyük ayeti nedir desek hemen herkes Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran’ı düşünecektir. Doğal olarak akla gelen ilk şey peygamberlere indirilen 4 büyük kitap ve yüz sahife olacaktır. Aslında biraz tefekkür ettiğimizde Allah’ın en büyük ayetinin insan olduğunu anlayabiliriz.

Haberin Devamı

ALLAH zamanı ve mekânı, sonra insanı yarattı. İnsandan peygamberler seçti. Doğru yolu göstersinler diye onlara vahyetti, kitap indirdi. Allah’ın varlığının ve tekliğinin, eşsizliğinin belgelerinin yer aldığı vahiy kitaplarından başka bu âlemde okunması gereken başka ayetler de vardır.

“Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı evrenin uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi özbenliklerinde bulduklarıyla tam olarak anlatacağız ki bu vahyin tartışılmaz bir gerçek olduğu apaçık ortaya çıksın.”(Fussilet 53) Allah’ın en kutsal ve en büyük ayeti nedir desek hemen herkes Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran’ı düşünecektir. Doğal olarak akla gelen ilk şey peygamberlere indirilen dört büyük kitap ve yüz sahife olacaktır. Aslında biraz tefekkür ettiğimizde Allah’ın en büyük ayetinin insan olduğunu anlayabiliriz.

Haberin Devamı

MELEKLERDE OLMAYAN İNSANLARA VERİLDİ
Meleklerin iradesi olmamasına rağmen insanın iradesi, seçme ve karar verme yetisi vardır. Hürriyet, Allah’ın hiçbir varlığa vermeyip, yalnızca insana verdiği temel bir özelliktir. Allah insanı eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) ve ahsen-i takvim (yaratılmışların en güzeli, üstünü) olarak nitelendirmiştir. Bütün melekler ilk insan Hz. Âdem’in önünde saygıyla eğilmiştir.

Allah, eşyanın tabiatını, eşyayı isimlendirmeyi ve meleklerin bile bilmediği şeyleri yalnızca insana öğretmiştir. Belki de bunun içindir ki Allah kendisine yönelik suçları affederken kula yönelik suçları yani kul hakkını, hakkı yenilen kişi affetmedikçe bağışlamamaktadır. Tek başına bu bile insanın Allah katında ne kadar değerli olduğunu gösteren bir işarettir.

İNSAN ONURU KÂBE’NİN ONURUNDAN DAHA BÜYÜK
Allah Resulü (sav) bir gün Kâbe’yi tavaf ederken durmuş ve şöyle demiştir: “Ey Kâbe sen ne güzelsin, kokun ne kadar güzel, sen ne büyüksün, onurun ne kadar büyük, canımı elinde bulunduran Allah’a yemin olsun ki bir Müslümanın onuru Allah katında senin onurundan daha büyüktür.” Bundan dolayı, insan onurunu zedeleyen gıybet, iftira, dedikodu ve fitne fesat dinimizce yasaklanmıştır. Aslında, Yunus Emre ne güzel ifade etmiş: “Eğer gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”

Haberin Devamı

HATİM OKUNACAK, GÜZEL PEKİ YA İNSANI OKUMAK!
Ramazan ayı geldi. Hatimler, mukabeleler okunacak, ne güzel! Peki ya bu ramazan, insanı okumayı becerebilecek miyiz? İnsanı okumadan, kitabı nasıl anlayabiliriz? Birbirimizi nasıl anlarız? Nasıl bağışlar, nasıl hoş görür, nasıl severiz? Yeryüzünün dört bir yanında gönüller yıkılırken, çocuklar istismar edilir, kadınlar şiddet görürken, Gazze’de hangi suçtan öldürüldüğünü bile anlamadan genç bedenler toprağa düşerken, Allah’ın en kutsal ayetinin yerle bir edildiğinin farkında mıyız acaba? Hani biz yaratılanı sevecektik yaratandan ötürü? Sahi ne oldu bize? Bir damla sudan yaratılmış bir fani iken, herkesin ölüp kendimizin ebedi kalacağı hissine bizi ulaştıran, bizi bu kadar pervasız, hesapsız, kibirli yapan nedir acaba?

Haberin Devamı

HZ. MUHAMMED DİYOR Kİ: ‘KENDİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR’
Allah Resulü, “Kendini bilen rabbini bilir” diye buyurmuştur. Biz bütün dikkatimizi dışarıya yöneltirken, kendimizi ne ara unuttuk? Kendini okuyamayan, başkasını okuyabilir mi? Gelin bu ramazan kendimize bir iyilik yapalım. İnsan kitabını okuyalım. Kendimize dönelim, nefis muhasebesi yapalım. Ölmeden önce ölelim. Çünkü nasıl yaşarsak öyle öleceğiz, nasıl ölürsek öyle diriltileceğiz, nasıl diriltilirsek öyle de hesaba çekileceğiz. Hiçbir yardımcının olmadığı, elimizin ayağımızın lehimize ya da aleyhimize şahitlik yapacağı gün mahcup olmamak, utanmamak için birbirimizi sevelim, anlamaya çalışalım, değer verelim. Allah’ın insana verdiği en değerli şey olan hak ve özgürlüklerimize saygı gösterelim.

Haberin Devamı

Allah’ın en büyük ayeti: İnsan3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT
HİCRİ İSMAİL
KÂBE’nin Iraki ve Şami köşelerinin karşısında yerden 1.25 metre yükseklikteki yarım daire şeklindeki duvara Hatim adı verilir. Hatim ve Kâbe duvarı arasındaki boş alan ise Hicri İsmail olarak adlandırılır. Hicri İsmail Kâbe’den sayıldığından tavaf, Hicri İsmail’in etrafından yapılır. Peygamber efendimiz, 35 yaşlarında iken tahrib olan Kâbe’nin inşasına katılmıştı. Bu inşaat sırasında malzemeler yetersiz kalınca Hicr, Kâbe’nin dışında bırakılmıştı. Resulullah, “Hicr Beyt’ten midir” diye soran Aişe validemize, “Evet Hicr Beyt’tendir” diye cevap vermiştir. Peygamber efendimiz daha sonraları, “Eğer kavmimin karşı çıkacağından endişe etmesem, Hicr’i Kâbe’ye dâhil eder, Kâbe’nin kapısını yer hizasında yapardım” buyurmuştur. (Buhari, İlim, 48)

Haberin Devamı

KISSADAN HİSSE
KARDEŞLERİNİ KENDİNE TERCİH EDEN SAHABE
HUZEYFETU’L-Adaviye anlatıyor: “Yermuk savaşında amcamın oğlunu bulmak için dolaşıyordum. Yanımda bir miktar su vardı. Kendi kendime eğer ona rastlarsam bu suyu ona içirir, yüzünü silerim diyordum. Bir de baktım onun yanındayım. ‘Sana su vereyim mi’ dedim. Evet diye işaret etti. Tam kendisine su verecekken öbür yandan birisi, ‘Su’ diye inledi. Onu duyan amcam oğlum ‘Suyu ona götür’ dedi. Hemen ona doğru koştum. Bir de baktım o su isteyen Hişam bin el-As imiş. ‘Sana su vereyim mi’ dedim. Daha cevap vermesine zaman kalmadan öbür taraftan birisinin, ‘Su’ diye inlediğini duyduk. Kendisi hiç içmeden, ‘Suyu ona götür’ dedi. Ben de hemen onun yanına koştum. Yanına vardığımda ölmüştü. Bari Hişam’a yetiştireyim dedim. Yanına geldiğimde o da ruhunu teslim etmişti. Hiç olmazsa amcamın oğluna su vereyim dedim. Yanına geldim ki o da ölmüştü.” (Kandehlevî, Hayatus-Sahabe, 1/308)

BİR SORU BİR CEVAP
ORUÇLUYKEN GÜNDÜZ UYKUSU

Ramazan’da oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?

ORUCUN sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Bununla birlikte orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları