Üslup sahibi bir gazeteci

HASAN PULUR da aramızdan ayrıldı.

Haberin Devamı

Hem yazısı zevkle okunan hem sohbeti zevkle dinlenen bir kuşağın temsilcisiydi.

Hürriyet’te bir süre birlikte çalıştık, sonra da Yayın Kurulu’nda görüşürdük.

Hasan Pulur, Gazeteciler Cemiyeti Ödülü’nü aldıktan sonra yaptığı bir konuşmada, çok önemli bir saptamada bulunmuştu.

Üslup sahibi olmak herkese nasip olan bir hususiyet değildir dedi ve ardından bazı yazarların adını verdi.

Kimleri söylemişti o gün: Falih Rıfkı Atay, Refik Halit Karay, Çetin Altan.

Ben o listeye Hasan Pulur’un adını da eklerim...

O da üslup sahibi bir yazardı.

Çok okunmasının başta gelen nedeni, toplumun çoğunluğu olan ortadirek’in sesini yazılarında duyurmasıydı.

Roma hukukundan bu yana gelen, “aile babası” deyişinde özetlenen bir dünya görüşünü savunurdu yazılarında.

Sert eleştirinin hakaretin yoldaşı olmadığını bilen ustalardandı.

Haberin Devamı

En sert eleştirileri bile mizahın, fıkranın eşliğinde verirdi.

“Olaylar ve İnsanlar” bir toplum kanavasıydı.

Siyasetten gündelik yaşama kadar yaşadığımız toplumun panoramasını ustalıkla yansıtırdı. Nüktedan’dı.

Nükte’nin sözlük anlamı şu: İnce anlamlı, düşündürücü, şakalı söz, espri.

Nüktedan, nükte yapan, nükteli konuşan kimse. Nükte özellikle konuşmalara lezzet katan bir unsur olarak kullanılır. Hâlâ iyi örneğini verebilen var mı, kaldı mı?

Gazete yazılarında pek rastlamıyorum. Sert ve kaba eleştiriyi marifet sayan bir anlayışta elbette nüktenin yeri yok. Keşke olsa.

Hasan Pulur imzasını görmeseniz bile üslubundan ona ait olduğunu anlardınız. Şimdi kaç köşe yazarının adını kapatıp yazısını okuduğunuzda kime ait olduğunu anlayabilirsiniz?

Böyle adların sayısı gittikçe azalıyor.

 

* * *

 

EDEBİYAT dünyasına uzak biri değildi, zaman zaman edebiyata dair anılar aktarırdı.

1952’de Dönüm adlı sanat dergisinin yöneticiliğini yapmıştı. Çeşitli sanat dergilerinde yazıları, şiirleri yayımlandı. Fıkraları bugünün sorunlarıyla, ahvalimizle öylesine ustaca birleştirirdi ki, o yazı hafızamızda yer ederdi.

Haberin Devamı

Edebiyat anılarından birini anımsatalım.

Dram Tiyatrosu’nda bir Edebiyat Gecesi düzenlenmişti. O gecede birçok kuşaktaşım, eski kuşaktan birilerini yüksek sesle (ne demek istediğimi anlamışsınızdır sanırım) protesto ediyorlar. Hasan Pulur da protestocular arasında, ertesi günü onu evden alıp Emniyet’e götürüyorlar, ilk soru şu:

“Söyle bakalım, ne zaman ve kimler vasıtasıyle komünist oldun?”

Bizim kuşak için söylediğini kabul etmemek mümkün değil.

“Hep söylemişimdir: Bizim kuşak sola edebiyattan gelmiştir.

Yanlış anlaşılmasın; sol edebiyattan kuşkusuz!”

 

* * *

 

OKURLARI onu unutmayacaklar.

Yazarın Tüm Yazıları