Sanat sesini bulunca

İSTANBUL MODERN’de açılan yeni sergi, görsellikle müzik arasındaki etkileşimi ve ilişkiyi ortaya koyması açısından önem taşıyor. Serginin adı “Çok Sesli: Türkiye’de Görsel Sanatlar ve Müzik”.

Haberin Devamı

Kültür tarihi üzerine yapacağınız hiçbir araştırma, yazacağınız hiçbir değerlendirme, müziksiz olmaz. Çünkü kültür tarihinin her türüne, her aşamasına mutlaka müzikten ezgiler sızar.
Hele bizim gibi teksesli-çoksesli müzik tartışmalarının her zaman yapıldığı bir ülkede bu ilişki çok daha derinlemesine bilinmesi gereken, yakından takip edilmesi gereken bir nitelik taşır.
Serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra üstlenmiş. Sergide hangi sanatçıların çalışmaları yer alıyor?
Nevin Aladağ, Fikret Atay, Semiha Berksoy, Hüseyin Çağlayan, Ergin Çavuşoğlu, Burhan Doğançay, Cevdet Erek, Borga Kantürk, Servet Koçyiğit, Füsun Onur, Ferhat Özgür, Sarkis, Erinç Seymen, Merve Şendil, Hale Tenger, Vahit Tuna ve mentalKLINIK.
Serginin girişinde ziyaretçilere tarihsel bir arka plan sunan “Repertuvar” bölümünü oluşturan adlar da Birnur Temel, Yasemin Ülgen Saray, Alper Maral.
Katalog
’un başında Oya Eczacıbaşı, serginin özelliğini şöyle açıklıyor:
Müzik ve görsel sanatlar arasındaki ilişkiyi kapsayan sergiler son dönemde küresel bağlamda çağdaş sanata yön veren müzelerin gündemini oluşturuyor. Görsel ve işitsel sanatlar arasındaki etkileşimi gündeme getirerek, Türkiye’deki gelişimi araştıran bir sergi ise, ülkemizde ilk kez İstanbul Modern’de sanatseverlerle buluşuyor.
Levent Çalıkoğlu
serginin amacını özetlemiş katalogda:
“Sergi, ses ve müziğin kültürel ve sosyo-politik bir aktarım olarak Türkiye’deki yerini ve çeşitli müzik akımlarının görsel sanat pratiklerindeki etkilerini anlamak için daha önce gerçekleştirilmemiş, kaynak niteliğinde bir düşünce alanı aralıyor.”
Nermin Saybaşılı
da, sanatçıların çalışmaları üzerine yorumlamalarda bulunuyor.

* * *

Haberin Devamı

SERGİYİ gezerken, görsellikle sesin iletişimini inceleyebiliyorsunuz.
Görseli zaman zaman başkalaştıran ya da müziğin eşliğinde ürüne baktığınızda daha başka yorumlara vardığınızı fark edeceksiniz. Tek başına görüp dinlediğinizde farklı değerlendirebileceğiniz sanat yapıtlarının bir araya geldiklerinde nasıl başka bir ürüne birlikte dönüştüğünü göreceksiniz.
Semiha Berksoy’un resimlerine bakarken onun söylediği opera aryasından bir bölümü dinleyeceksiniz.
Hüseyin Çağlayan’ın bölümünde Sertab Erener’in heykelini göreceksiniz, bir de onunu sesinden Saadettin Kaynak’ın çok ünlü “Üzgünüm Leylâ”sını dinleyeceksiniz. Üç aşamalı ve serginin en etkili çalışmalarından.
Görselliğin yarattığı izlenim, sesle birleşince birbirini etkileyerek geçmişin tarihine izdüşümler yaratıyorlar.
Her seyirci birikimine, görselliği ve müziği algılayışına göre, hiç kuşkusuz bir tarih kesiti çıkarabilecektir.
Burhan Doğançay’ın bestelenen “Mavi Senfonisi” de Kâmran İnce tarafından bestelenmişti.
Borga Kantürk, Sahibinin Sesi’nden bize bir şarkıyı dinletiyor. O pikap ve plak, ses ve teknik ses tarihimizin simgesi. Eski radyo günlerini anımsıyorum:
Besteci Ekrem Güyer’in şarkıcı eşi Müzehher Güyer için yaptığı beste çalınıyor.
Ergin Çavuşoğlu’nun ‘Sınır tanımayan beşli’ adlı videosunda “müzisyen”in en basit ama en etkili tanımına şahit olacaksınız!
:mentalKLINIK’in iki kornoyu birleştiren Fransız Öpücüğü de serginin anılması gereken çalışmalarından biri. Merve Şendil’in “Underscene Project” ise bilhassa genç sanat ve müzikseverlerin ilgisini çekecek. Zira Şendil’in arşivi 2000’lerin amatör müzik grupları tarihçesi sunuyor.

* * *

Haberin Devamı

KÜLTÜR tarihimizi öğrenmek, anımsatmak, çağrıştırmak işlevini üstlenen, dünden bugüne eksiksiz bir çizelgeyle devam eden önemli bir sergi.

Yazarın Tüm Yazıları