Ah yalan dünyada

“Önemli olan sözler değil davranışlardır. Sevdiğini söyleyen birisi yerine, sevgisini gösteren birisine inanın.”(Erich Fromm)

Haberin Devamı

Göz kamaştıran, hayatımızın tam da odağına yani zihnine yerleşerek esas can alıcı noktası kalbini ele geçiren sanal dünyanın gerçeklikten uzak atmosferi, insanın genetik kodlarındaki doğal ve içgüdüsel davranışlarına kadar sızarak, insanlıktan çıkaracak raddeye getirebilmesine verdiğimiz tepki de sanal olsa gerek.
“Ay inanmıyorum, bunu da mı yaptılar!” ya da “İnsan gibi düşünüyor, her şey gerçekmiş gibi sanki...” diyerek verdiğimiz tepkilerin, sanal olduğunun farkında olamayacak kadar sanallığa kapılmış olmamız ürkütücü değil mi?
Bu durum karşısında kendimizi sorgulamamız gerekirken, hayret ve hayranlık uyandırmış olması, düşünce yöntemimizin de sanallaşmaya başladığının bir kanıtı sayılmaz mı?
İnsanın ruhunu pas geçip, bir türlü dizginleyemediği açgözlülüğünü hedef alan, giderek sahteleşen gıda, tekstil, makine fark etmez tüm endüstriyel üretim ve tekniklerinin kurduğu sahte dünyada, doğal olabilmenin bedeli olarak “üretim hatası” muamelesi görüp defolu mallar gibi bir kenara ayrılıyorsak vay halimize.
Sosyal medyada tek tık’la attırabildiğimiz kalple, sevdiğimizi gördüğümüz anda hızlanan gerçek kalp atışlarını bir tutabilir miyiz? Mesajlaşırken bilgisayara veya telefona yazılanla, mektuplaşırken ifade edebilmek için yazılan onlarca sayfanın sonunda anlaşılan “Seni seviyorum” cümlesi aynı kefeye konabilir mi?
Yıllarca belki de asırlarca biriktirilen deneyimle, sevgiyi söz söylemeden gösterebilmenin duygusunu öğrenen insan nasıl olur da böylesi kolay aldanabiliyor? Neşet Usta demişti:
“Ah yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada...”

Ah yalan dünyada

PİROHU MANTISI

Haberin Devamı

Uzun süredir ayrı olduğum Ankara’da, kar ve soğuk havayla karşılaşınca içimi ısıtacağını düşündüğüm yemeklerin başında “mantı” vardı. Hemfikir olmayabilirsiniz ama özlediğim mantıyı hayal etmenin verdiği güzel duyguların sıcaklığı bu fikrimi tetiklemiş olabilir. Ankara’da mantı yediğim birkaç yerin en başında Birlik Mahallesi’ndeki “Meşhur Kayseri Tepsi Mantıcısı” ve şahane tereyağlı tepsi mantısı vardı tabii ki. Daha önce tepsi mantısını, şebit yağlamasını, sucuk içini ve nefis gül baklavasını yazmıştım. Ali Bey’le sohbet ederken, tatmadığım bir şeyler kalmadığını düşünüyordum ki “Pirohu mantısı” dedi.
İlk defa duymuş olmam utandırsa da ismini doğru telaffuz edene dek tekrar tekrar duymam gerekti. Cehaletimin utancından sıyrılarak yeni bir şey öğrenmenin merakına kapılmak uzun sürmedi. Kayseri Rum’larına has peynir dolgulu bir mantı olduğunu, Kıbrıs ve Safranbolu’da farklı şekil ve içeriklerde pişirildiğini öğrenmek ayrı bir lezzet başlangıcı oldu. Kıyma dolgulu tepsi mantısına nazaran daha hafif olduğunu anladığımda, salçalı suda pişen pirohu’nun üzerine sadeyağ gezdirilmiş ve ben yemeğe başlayarak keyifle ısınmış olmanın tadını çıkarıyordum. Ali Bey’in ricası ile sevgili eşi Nigar Hanım’ın kendi elleriyle hazırlayıp yolladığı ince açılmış üçgen katlanmış hamurun içi, Ezine peyniri ve maydanoz dolgulu mantının nefis tadının aşk olduğunu söylesem abartmış sayılmam. Uğrayın, Ali Bey’le Nigar Hanım’ı gördüğünüzde bahsettiğim aşkı da göreceksiniz.

Ah yalan dünyada

EN GÜZEL GÖZLÜ ‘ANKARA DÖNERİ’

Haberin Devamı

Ankara’dan uzak olduğum günlerde en çok özlediğimdi “Ankara döneri...” Özellikle de Aydınlıkevler-Şehit Ömer Halisdemir Bulvarı’ndaki üst geçidin hemen arkasına gizlenen Sabahattin Usta’nın “Canbolat Döner”ini özlüyordum. Dönerin Ankara’nın en iyilerinden olması bir yana, şimdilerde Sabahattin Usta’nın kenara çekilerek işini teslim ettiği sevgili kızı Büşra Canbolat’ın, babasının zaten şahane olan dönerine güzel gözleri ve yüreğiyle kattığı nefasetin de tadıydı özlediğim. Geçtiğimiz kasım ayında Hürriyet Gazetesi’nin lezzetli hayat ekinde sevgili Pınar Tahirler’in hazırladığı ve çok değerli tadım ustalarının jürisinde bulunduğu dosyada, Türkiye’nin en iyi 10 dönercisinin arasında sayılması, beni de bir Ankaralı olarak gururlandırmakla kalmadı, bu tadın farkında olup özlemiş olmakla da ayrıcalıklı hissetmeme sebep oldu. Sevgili Büşra’nın el emeği göz nuru ekmek arası, dürüm ya da porsiyon dönerini, sadece öğle saatlerinde tatma şansınız var. İkindide yani saatler üç civarına yaklaştığında o gün için şansınızı kaybediyor, gece uyuyabilirseniz ertesi gün aklınızdan çıkmadığı için vakitlice gidip midenizi rahatlatabiliyorsunuz. Uğrayın, rahatlayın.

Ah yalan dünyada

19 YILLIK ‘PATİLE’

Haberin Devamı

19 yıldır kesintisiz bir şekilde Birlik Mahallesi’nde “Annenin doğal mutfağı” gibi hizmet veren değerli hocam “Semahat Sanaç”ın kurduğu Patile’yi ve orada duyumsadığım yuva hissini seviyorum. Semahat Hoca’m, içeriğinde Patile’nin nefis yemeklerini, müdavimleri ile kurdukları sıcak ilişkiyle birlikte anlatan video yolladı geçen gün. İzlerken 19 yıllık değerli yolculuğun yorgunluğunu değil mutluluğunu ve gururunu taşıdığını hissettim. Nice yıllara Patile...

Yazarın Tüm Yazıları