Gürsel Tekin de dava adamı değilmiş

CHP’de gelmediği makam kalmamış, dört dönem milletvekili olmuş, hatta bir ara partinin “ikinci adamı” haline gelmiş.

*

Böyle bir ismin partide haksızlığa uğradığına inandığında yapacağı ilk ve tek hareket istifa etmek mi olmalıydı?

*

Gürsel Tekin’in şöyle dediğini işitir gibiyim:

*

“İstifa etmek dışında yapacak başka bir şey bırakmadılar ki bana. Ahbap çavuş ilişkileri kurdular, partiyi akraba partisi yaptılar, yoldaşlık ruhunu tarumar ettiler. Söz verdiler, sözlerinde durmadılar. Ne yapsaydım kardeşim?”

*

Cevap veriyorum:

*

Partide kalarak ahbap çavuş ilişkilerine son verecek bir mücadele başlatabilirdin Gürsel Kardeş.

*

Zehir zemberek açıklamalarını yine yapardın. Ahbap çavuş ilişkilerine yine işaret ederdin. Ortalığın tozunu yine attırırdın.

Yani sorun itiraz etmende değil. Sorun mücadele etmek yerine kaçmayı tercih etmende.

*

Parti demek, dava demektir. Zoru gördüğü anda davasını terk eden bir adam, dava adamı olabilir mi?

*

Hep söyledim, yine söylüyorum:

CHP’de her şey var ama dava şuuru yok.

KAFA DAĞITAN ŞEYLER

KLİŞELERLE dopdolu kötü filmler izlemek. / Koşmak, koşmak, koşmak. / Okeyde yancılık yapmak. / Evdeki kitaplığın altını üstüne getirmek. / En banal şarkılardan oluşan bir playlist yapmak. / Üzerine ağırlığı çökmüş bir randevuyu iptal etmeyi başarmak. / Telefonu kasten ve taammüden evde unutmak. / Durup dururken hiç olmayacak mevzuda lüzumsuz polemik çıkarmak. / Seçim sonuçları için önüne gelenle iddiaya girmek. / Dip köşe ev temizliğine soyunmak. / Madam Bovary okumak. / Harbiye’den Taksim’e doğru kulaklıkla yürümek. / Bilgisayarda fal bakmak.

SİYASETTE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAMAK

MERAL Akşener’in kürsüde hüngür hüngür ağlamasını izledim.

*

Doğruyu söyleyeceğim:

Çok abartılı, çok kontrolsüz, çok gürül gürül buldum bu ağlamayı.

*

Siyaset, tabii ki hissiyattan uzak yapılacak bir şey değildir.

Ama kararında olmak koşuluyla.

Sessizce gözyaşı dökmek, dökülen gözyaşlarını gizlemeye çalışmak falan... Bunlara sözümüz olamaz.

Ama hüngür hüngür ağlamak ve bunu davul zurnayla gösterme çabası içine girmek, insanda ister istemez bir yapaylık kuşkusuna yol açıyor.

*

Üstelik o Meral Akşener ki “demir leydi” imajıyla öne çıkmış bir lider.

Böyle bir ağlayış, bu imajıyla da pek örtüşmedi gibi.

*

Neyse... Neyse...

Belki de kendisini tutamamıştır, belki de sonsuz içtenliklidir, belki annelik duygusu ön plana geçmiştir. Bilemiyorum Altan.

FETULLAH’IN SON GÖRÜNTÜSÜ

- Yüzü şişmiş, acayip kararmış.

- Ağdalı üslubu, daha da ağdalı hale gelmiş.

- Dili dönmez olmuş, ne dediği zor anlaşılıyor.

- Çökmüş, perişan hale gelmiş ama kuyruğu dik tutma gayretinde.

- Şifreli şeyler söylüyor gibi.

- Yine karanlık bir şeylerin peşinde gibi.

ERKAN ÖZERMAN

BİR kere sohbet ettim Erkan Özerman’la.

İzlenimlerimi yazıyorum:

- Çok konuşuyordu ama öyle tatlı konuşuyordu ki dinlerken hiç sıkılmıyordunuz.

- Magazin tarihinin el değmemiş, gizli kalmış olaylarına müthiş egemendi.

- Şahane bir hayat yaşamıştı. Paris anıları başlı başına bir külliyat oluştururdu.

- Ajda Pekkan’dan “Ajda” diye söz ediyordu ve bunu kendisine çok iyi yakıştırıyordu.

- Kimi sorsam mutlaka anlatacak bir anısı vardı. Boş yoktu yani.

- Konudan konuya çok hızlı geçiyordu ama bu durum asla baş dönmesine yol açmıyordu.

- İfade gücü muazzamdı. Düzgün cümleler, renkli bir üslup ve sıfır tekleme.

*

Türkiye, rengarenk bir karakterini kaybetti. Allah rahmet eylesin.

SALDIRAY BERK’İ KİMDEN ÖĞRENDİM

SALDIRAY Berk’le ilgili topluma sunulan imaj, aşağı yukarı şöyle bir şeydi:

*

Dindar düşmanı. Siyasi açıdan dindarlara yönelik tutumları acayip sekter. Darbeciliğe yatkın.

*

Bir gün rahmetli Özdemir Bayraktar’la sohbet ediyorduk. Selçuk Bayraktar da vardı yanımızda.

*

Özdemir Bey, şöyle dedi:

“Saldıray Berk, vatansever bir subaydır. Ona çok büyük haksızlık yapıldı. Anlatıldığı gibi biri değildi asla.”

*

Vefat etmiş Saldıray Berk.

*

Güvendiğim bu tanıklığa yaslanarak Saldıray Berk’in ardından “iyi bilirdik” diye haykırmayı bir borç sayıyorum.

UZAKTAN ESKİŞEHİR İZLENİMLERİ

NEBİ Hatipoğlu, hiç tanımıyorum kendisini. Hiç karşılaşmadım. Bir kere bile konuşmadım kendisiyle.

Eskişehir’de AK Parti adayı olunca radarıma girdi.

Sosyal medya paylaşımlarına bakarak performansını anlamak istedim.

İzlenimlerim şöyle:

*

- Gayet iyi götürüyor kampanyasını.

*

- Stratejisi şu anladığım kadarıyla: Yerel sorunlara odaklan, genel konulara girme.

*

- Hitabeti gayet iyi. Samimiyet de samimiyetsizlik de çarpan etkisiyle yansır. Samimi görünüyor.

*

- Kazanmaya odaklanmış. Zafere inanmış. Böyle bir enerjisi var.

*

Rakibi Ayşe Ünlüce’nin ise şöyle bir sorunu var:

*

Yılmaz Büyükerşen’in gölgesinde kalmış gibi bir görüntü veriyor. Büyükerşen gibi baskın ve karizmatik bir karakterden özgürleşmesi çok zor ama yine de bu yönde bir atılım yapması şart.