Yaşam tarzı notları

GEÇEN gün TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le bir akşam yemeğinde buluştuk. ‘Eldeki televizyonlar ne zaman satılacak?

Sabah Grubu’nun satışının ayrıntılarında neler var? Star nereye gidiyor? Trilyonlara hükmeden Ertürk ne kadar maaş alıyor?’ türünden fevkalade sıkıcı mevzuları geçtikten sonra sıra edebiyata geldi. Ertürk ‘Herkes hayatının en az iki döneminde Dostoyevski okumalı’ dedi, katıldık. Nuriye Akman’ın romanı ‘Nefes’in nefes kesiciliğinden dem vurdu, onayladık. Elif Şafak’ın büyük romancı olduğundan söz etti, tasdik ettik... Sohbetin ardından James Joyce’un ‘Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ adlı ünlü kitabından ilham alarak şu başlığı çıkardım: ‘TMSF Başkanı’nın bir entelektüel olarak portresi.’

Dikkat: ‘ART’ adlı bir kanalda ‘bir yıldız doğuyor’ ve o ‘yıldız’ şu tekdüze hayatıma acayip renk katıyor. ‘Yıldız’ın adı: Mustafa Özbek. Türk Metal Sendikası’nın başkanı olan Özbek, ART kanalının resmi sahibi olma avantajını sonuna kadar kullanarak nutuklarını ekranda canlı yayınlatıyor. Bir ara Özbek’in Cumhuriyet Gazetesi’ni aldığı filan da söylendi. Bir işçi sendikasının başkanı olarak fevkalade pahalı işleri nasıl finanse ettiğini sorgulamak, ‘Mal varlığın nedir? Nereden buldun?’ türünden sorularla olaya ‘fitne-fesat’ karıştırmak istemem. Çünkü ‘adamım’ Özbek’e kıyamam. Neden mi? Şu yavan siyaset ortamında yaptığı konuşmalarla ‘yaşamdan en keyifli dakikalar’ geçirmeme yardımcı olan başka bir isim yok da ondan. Gelin hep birlikte ‘adamım’ın nutuklarını inceleyelim: Bir ‘Türkmenbaşı’ edasıyla kürsüye çıkıyor, bir Türkeş edasıyla ‘Ne mozaiği ulan’ı fersah fersah geçen mesajlar veriyor, ‘AB imamlarımızın hutbelerine bile karışıyor, bunlar dinimizi değiştirecek’ diyerek Erbakan’ı bile solluyor, ‘Satılmış medya’ diye bağırarak alkışı kapıyor, Türklerin tam beş yüz devlet, iki yüz imparatorluk kurduğunu öne sürüyor, Fener Rum Patriği’nin ekümenik olma isteğine karşı çıkarken ‘ekümenik’ sözcüğünü yanlış telaffuz ediyor, Kıbrıs yerine ‘Gıbrız’ diyor, hükümetin düşmesi için dinleyicileri toplu duaya çağırıyor falan filan. Kısacası ‘hayatıma biraz renk gelsin’ diyenler için kaçırılmayacak bir eğlence fırsatı.

Amerikan korku filmlerinde çok sık kullanılan klişeler’ konusuna merak sardıysanız, Robert De Niro’nun başrolü oynadığı ‘Saklambaç’ filmi sizin için bulunmaz nimet. Filmi Maçka G-Mall’da izlerseniz, aynı zamanda ‘Türk tiki kızlarının ve erkeklerinin tuhaf davranışları’ konusunda da epey zengin gözlem fırsatı bulabilirsiniz.

Yer: The Marmara Oteli’nin Kafe’si... Masalardan birinde Hilmi Yavuz, iki ‘müptedi’ ile sohbet ediyor. Bir diğer masada dergi çıkarmaya niyetli iki genç, İsmet Özel’in önerilerini alıyor. Bir başka masada Attila İlhan, Anadolu’dan yeni gelmiş iki politika meraklısı okurunu ‘Türkiye’yi bekleyen tehlikeler’ konusunda bilinçlendiriyor. Diğer masalara ise orta ölçekte yazarlar, ünlü ünsüz şairler, konu arayan sinema yönetmenleri, tanınmış dizi oyuncuları ve anlı şanlı gazeteciler dağılmış durumda... Ve zaman: Sıradan bir perşembe öğleden sonrası. Hey Kültürazzi, uyuyor musun?

Urfa Milletvekili Faruk Bayrak, AKP’nin ‘kimlik bunalımı’ tavan yapmış milletvekili olarak kayıtlara geçmiş durumda. Nasıl geçmesin ki? Alfa ve Everest Yayınları’nın sahibi olan Bayrak’ın son bir ayda yayınladığı kitaplara bakalım: Atatürk’ün ‘Nutuk’u, Hıncal Uluç’un ‘breh... breh’li köşe yazılarından oluşan kitabı, bir travesti dedektifin maceralarını anlatan M.M. Somer imzalı romanlar, Ahmet Arif’in ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ adlı efsane şiir kitabı, konusu ‘El Kaide’ olan birkaç çeviri kitap... Şimdi soru şu: Faruk Bayrak kimlik krizinden nasıl kurtulur?

‘Eski solcu’ bir arkadaşım, ANAP Kongresi’ni izlerken eski bir komünist marştan esinlenerek şu sloganı bulmuş: ‘Erkan Mumcu’nun işaretiyle ayaklandı Anavatan.’ Hemen sordum: ‘Esinlendiğin marştaki dize nasıldı?’ Cevabı şu oldu: ‘Lenin’in işaretiyle ayaklandı Partizan...’

Geçen gün Ziya Şark Sofrası’nın sahibi Ramazan Bingöl’le karşılaştım. Kendisine dedim ki: ‘Ziya Şark Sofrası yerine Safran’a gidiyorum diye bir gazeteye ‘Özüne dön Ahmet Hakan’ şeklinde demeç vermişsin. Kebap yemekle öze dönüş arasında ne tür bir ilinti var Ramazan?’ Şöyle bir baktı, ciddi olmadığımı görünce hemen bir projeden söz etti: ‘Bir gazete beni Safran’a götürüp orada röportaj yapmak istiyor, hadi sen de gel, acayip etkileyici bir fotoğraf olur.’ Yüzüne ters ters baktım ve hiçbir şey demedim.

Papa’nın ölümü Mehmet Ali Ağca’dan sonra en çok Roma’da yıllardır ‘dinler tarihi’ konusunda öğrenim gören NTV Roma muhabiri Lütfullah Göktaş’a yaradı. Çocukluk arkadaşım Lütfullah, Papa’nın ölümüyle ilgili ayrıntıları bir muhabirden öte ‘yetkin bir uzman’ olarak anlattıkça ne yalan söyleyeyim göğsüm kabardı.
Yazarın Tüm Yazıları