Yarım sayfalık bir ölüm ilanı

DÜN sabah ÇırağanOteli’nde bir kahvaltıya davetliydim.

Yolda giderken, Hürriyet’te yarım sayfa bir ölüm ilanı dikkatimi çekti.

İspanya’nın Barcelona şehrinde toprağa verilecek olan Manuel Andic Ermay’ın ölüm ilanıydı.

MANGO AİLESİ

Ben vefat eden kişiyi tanımıyordum.

Ancak altındaki ismi görünce çıkardım.

Son yıllarda bütün dünyada tanınan ‘Mango’ adlı hazır giyim şirketinin sahiplerinden birinin babasıydı.

Mango, İstanbul’dan giden iki Türk Yahudisi tarafından İspanya’da kurulmuş çok başarılı bir şirketti.

Hürriyet’e verdikleri ilanla babalarının ölümünü Türkiye’deki tanıdıklarına da duyurmak istemişlerdi.

Ermay ailesinin genç kuşağının hikáyesi, bana çok sembolik gelmiştir.

Hıristiyan fanatiklerinin baskısı yüzünden İspanya’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Yahudilerin genç kuşaklarından biri, 500 yıl sonra oralara dönüp dünya çapında bir şirket kurmayı başarıyordu.

Çırağan’daki kahvaltıya işte bu duygularla girdim.

Kahvaltı, otelin ‘Şimal C’ salonundaydı.

Masanın bir tarafında beş Türk gazeteci oturuyordu.

Bunlardan biri bendim.

Öbür üçü ise Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru’ydu.

Beşinci gazeteci de Türkiye’deki Yahudi cemaatinin gazetesi ‘Şalom’dan İvo Molinas’tı.

MASANIN KARŞISI

Masanın öteki tarafındaki kişiler ise ABD’deki İsrail lobisinin en önemli kuruluşlarından biri olan ‘Anti-Defamation League’in önde gelen üç yöneticileriydi.

Heyetin başında bu kuruluşun Milli Direktörü Abraham H. Foxman bulunuyordu.

Yanında, kuruluşun iki üst düzey yöneticisi Barbara B.Balser ile İnançlararası İşler Sorumlusu Rabbi Gary M.Breton-Granator vardı.

Abraham H. Foxman, sadece ABD’de değil, bütün dünyada etkili bir Yahudi lideri.

Bütün konuşması boyunca Türkiye ile ilgili sözlerinde çok dikkatli ve sıcak.

Konuşmasının başında şöyle bir şey söylüyor:

‘Avrupa’daki bazı liderlerin, mesela Chirac’ın kavrayamadığı bir şey var. Bir ülkede Yahudileri hedef alan eylemler, aslında o ülkenin bütününe yönelik saldırılardır. Sizin hükümetiniz bunu anladı.

Sinagoglara yapılan eylemin ardından, Türk hükümeti,
‘Bu ülkemize yapılmış bir saldırıdır’ deyip kınadı ve cemaatin yanında olduğunu açıkça gösterdi.’

O gün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın demeci, Yahudi cemaatini ziyaret etmesi demek ki etkili olmuş.

SAVAŞÇI’DAN BARIŞÇI’YA

Foxman, Arafat’
ın ölümünden sonra barış umudunun artacağı görüşünde.

Son günlerde Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in ağzından yayılan tezi o da destekliyor.

İsrail’de hükümetin başında Ariel Şaron’un bulunması barışı engellemez, tam aksine kolaylaştırır. Bu görüşünü de şöyle özetliyor:

‘Yıllarca önce yazdığı kitabın adı ‘Warrior’, yani savaşçı idi. O şimdi adı ‘Peacemaker’, yani barışçı olan yeni bir kitap yazmak zorunda.’

Bu süreçte Türkiye’den bekledikleri şey, mevcut politikanın devamından ibaret.

‘Türkiye, başından beri Filistin davasına duyarlı kaldı. Ama Araplara da şu mesajı verdi: ‘Sizinle dost olmamız için ille de İsrail’e düşman olmamız gerekmez.’ Bu politika, Türkiye’yi barış konusunda daha etkili bir konumda tuttu.’

Çok dikkatli ve nazik bir ifade kullansa da, son zamanlarda Ankara’dan yükselen bazı seslerin onları şaşırttığını da hissettiriyor.

AMAÇ NE

Aynı duyguyu Türkiye’nin ABD ile ilişkileri için de veriyor.

‘ABD Dışişleri’nin üç numaralı ismi Marc Grossman ile eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, Türkiye’yi çok iyi bilen ve anlayan insanlardır. Onlar, Türkiye ile ilişkilerde iyi gitmeyen şeylerin bulunduğunu söylüyorsa dikkate almak gerekir’ diyor.

Benim hissettiğim kadarıyla Foxman ve arkadaşları, ‘Ankara’yı uyarmak’ değil, ‘ilişkileri düzeltmek’ için gelmişler.

Umarım bu ziyaret, ilişkilerde daha serinkanlı bir duruşa zemin sağlar.
Yazarın Tüm Yazıları