Yalçın Bayer: Belediyeler kan ağlıyor

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Seçimlerden sonra belediyeler kan ağlıyor. Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan, merkezi hükümetin belediyeleri hiç düşünmediğini söylüyor.

Doğan şunları anlatıyor:

‘‘Bizim okul, karakol ve camilerden 4.5 trilyon su alacağımız var. Buna karşılık vergi borçlarım 4.5 trilyonu buluyor. Ama ben alacağıma karşılık borçlarımı mahsup edemiyorum.’’

Peki devlet, borçların faizi konusunda nasıl bir uygulama yapıyor?

Ne derler: ‘‘Devlet alacağına şahin, vereceğine kargadır.’’

‘‘Aynen böyle’’ diyor Doğan:

‘‘Benim borcuma yıllık yüzde 114 faiz uyguluyor. Bunu da çatır çatır alıyor. Ama belediyelerin alacaklarına karşı tek kuruş faiz uygulamıyor.’’

Doğan soruyor:

‘‘Benim param Türk parası da, onların ki Tanzanya parası mı?’’

Borç ve alacakların takas edilmesi gerektiğini söylüyor.

Aslında konu, tüm belediyelerin sorunu...

Seçimlerden çıkan belediyelerin kasası bomboş. Birçok belediye, çalışanların ücretlerini ödeyemedi.

Hevesle makamlarına oturan belediye başkanları şokta...

İller Bankası'ndan gelecek paraları, borçları karşılığında kesildiğinden kuşa dönmüş vaziyette geliyor.

Akdeniz'deki bir belediye başkanı 1.5 trilyon bütçesi olduğunu, her ay 60 milyar gelirken, geçen ay bu rakamın 30 milyara düşürüldüğünü belirterek, ‘‘Belediyeler iflas noktasında’’ diyor.

Ekonomiyle birlikte belediyeler de batmış durumda...

Belediyelerde alarm zilleri çalıyor.

Yatırım yok, hizmet yok, maaş yok.

Ta ki, yeni seçime kadar...

Yaylalarımızı

2 ayaklılar

mahvediyor

BOLU insanı feryat ediyor; ‘‘Geçim kaynağımız olan yaylalarımızı zenginlere peşkeş çektirmeyiz. Meralarımıza lüks villalar yaptırmayız. Hayvanlarımızın gezindiği yaylalarımızda, yayla turizmi anlayışını kabul etmiyoruz. 200-300 senedir hayvancılıkla geçimini sağlayan yaylacı köylülerin ekmeğini ellerinden alamazsınız. Bolu hayvancılığını yeterince öldürdünüz, bari bitirmeyiniz.’’

Trakya elden gitti, bari Bolu yaylalarına dokunmayın.

Bırakın ekip biçtiğimiz ile azıcık geçinelim, ithal yiyecekleri almaya bizim gücümüz yetmez.

Dünyada kendi ürettiği ile kendine yeten bir ülkeydik, şimdi ise bizi dışarıya mahkûm ettiniz, utanıyoruz.

Etimizi, ekmeğimizi, pirincimizi, pamuğumuzu dışarıdan alıyoruz. Bırakın yetiştirdiğimiz azıcık sütleri çocuklarımız içsin.

Yaylalar 4 ayaklı hayvanlarımızındır. Oralara 2 ayaklı olanları sokmayın. Meralar, geçimini hayvancılıkla sağlayanlarındır. Yaylalara, otlaklara villalar, lüks yayla evleri yaparak tatil maksadıyla kullanmak isteyenlere izin vermeyiz.

Ve daha yüzlerce feryat...

Nasıl geçen sene Trakya köylüsü, Lüleburgaz, Çorlu, Biga hayvan yetiştiricileri ve tarımla uğraşanlar ağlayarak feryat ettilerse, bugün de Bolu köylüsü kan ağlıyor. Daha 15 sene önce 35 milyon sığır varlığımız bugün 10 milyonlara düşmüştür. Koyun-keçi mevcudumuz hızla tükenmektedir. Ankara 'keçisi' bitmiş, Karacabey 'montafon'u yok olmuş, Karadeniz 'jersey'i mazide kalmıştır. Doğu Anadolu hayvancılığı ise yürekler acısı bir durumdadır. Köyler bitmiş, şehirler yaşanmaz canavar şehirler haline gelmiştir. Göç nedeniyle Anadolu toprakları bomboştur, sahipsizdir. Eskiden devletin bir eli olan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ise lüzumsuzdur diye kapatılmış, lağvedilmişlerdir. Yazıklar olsun.

Dumlu DEMİRCİOĞLU-BOLU

AYVALIK'ta mide kanaması geçiren babama kan veren Devlet Hastanesi doktorlarından Şinasi Delikanlı, Erol Ayhan ve hemşire Zeynep Ercan'a kalpten teşekkürlerimi sunuyorum. Bu üç değerli insanın diğer insanlara örnek olmasını diliyorum.

Kubilay AKYOL-İSTANBUL



Yazarın Tüm Yazıları