Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Erez başarırsa Çiller biter

Tansu Çiller, Yalım Erez'in hükümeti kurmakla görevlendirilmesine ateş püskürüyor.

Haklı.

Çünkü Erez'in başarısı, Tansu Çiller'in sonu olacak.

Çiller'i bu milletin başına musallat eden Demirel-Erez ikilisi, şimdi kendi hatalarını temizleme fırsatını ele geçirdiler.

Bölünmüş merkez sağda bugün 2 lider var: Yılmaz ve Çiller.

Erez son atamayla birlikte sağın üçüncü lider adayı olarak ortaya çıkıyor. Merkez sağ, üçüncü lideri kaldırmaz.

Erez'in gelişi sağdaki liderlerden birinin elenmesi anlamını taşıyor. Tabii tek bir şartla, hükümeti kurması ve başarılı olması şartıyla.

Erez'in tabanına baktığımız zaman, elenecek olanın Mesut Yılmaz'dansa, Tansu Çiller olması daha mümkün. Çiller'in ter ter tepinmesi bu yüzden.

Bu yüzden cumhuriyet tarihinde ilk kez hükümeti kurma göreviyle ilgili olarak Atatürk'e şikâyette bulunan parti DYP oluyor.

Başbakan yaptığı Erbakan Başbakanlık Konutu'nda mürtecilere yemek verirken, Erbakan'ı Atatürk'e şikâyet etmek aklından geçmeyen DYP.

Çok değil, 1.5 yıl kadar önce Yalım Erez Refahyol'u terk ederken Erez'in boynuna sarılıp, ‘‘Beni terk etme’’ diye gözyaşı döken Çiller, Erez'in hükümet kurmasının kendi sonu olacağını fark ettiği için çileden çıkıyor.

500 gün, bir ay oldu

Erez'in konuşmaları çok iddialı.

‘‘40 yılda yapılamayanları 1 ayda yaparım’’ diyecek kadar.

Bizim baktığımız yerden zor görünüyor.

Üstelik o kırk yılın 35'inde Erez'e görev veren Demirel'in imzası varken.

Devletteki, siyasetteki çürümüşlük ortada.

Üstelik Erez'in güvenoyu alması halinde bile, gerekli desteği yok. Bırakın desteği, arkasında bir parti yok.

Olabilir, Türkiye'nin çok temel sorunları, doğru teşhislerle 1 ayda çözüm yoluna girebilir ama bunun için yalnızca güvenoyu değil, başbakanın sırtını dayayabileceği ciddi bir Meclis çoğunluğu gerekir.

Erez ise yalnız. Hükümet görüşmelerini bile bizzat kendisi yapmak zorunda.

Üstüne üstlük Erez'in her başarısı, sağın diğer liderleri için tehlike.

Bu nedenle de Erez'e ‘‘icraat’’ fırsatı tanınacağını bile sanmıyorum.

Yine de iddialı olmak güzel. İddiaların en azından önemli bir bölümünü kanıtlayıp, kazanmak şartıyla.

Müftüoğlu'nun yanıtı

Profesör Osman Müftüoğlu'ndan bir yanıt geldi:

‘‘Profesörlüğe atanma şartlarını içeren 25467 sayılı YÖK'ün 26. maddesine uygun olarak Gazi Üniversitesi'nde iç hastalıklarında profesörlüğe atandıktan sonra, aynı yasanın 38. maddesine uygun olarak Ankara Numune Hastanesi Başhekimliği'ne görevlendirildim. Söz konusu yasada profesör olarak atanabilmek için üniversitede çalışmış olma ve ders vermiş olma şartı yoktur. Atama ve görevlendirilmem tamamen yasalara uygun olarak yapılmıştır. Doçentlik unvanını da aynı yasaya uygun olarak almış bulunmaktayım.

Sayın Altaylı,

Ankara Numune Hastanesi Başhekimliği görevimi 1993 yılından beri sürdürmekteyim. Hastanemiz yönetimim süresince yaptığı atılımlarla Türkiye'nin en iyi, en saygın ve en önemli sağlık ve eğitim kurumlarından biri haline gelmiştir. Bu özelliğini Hürriyet Gazetesi'nin ilk kez 1996'da yapmış olduğu en iyi hastaneler değerlendirmesinde pek çok önemli üniversite ve sağlık kuruluşunu geride bırakarak ilk ona girerek kanıtlamıştır.

Konuyu yeniden değerlendirmenize sunar, sağlıklı günler dilerim.’’

Sayın Müftüoğlu'nun yanıtı böyle. Ancak beni yanlış anlamış.

Ben, Sayın Müftüoğlu'nun durumunda bir yasadışılık var veya Numune Hastanesi kötü bir hastane demedim.

Ben bana ilginç gelen bir durumu yazdım.

Rekor güvenoyu nasıl olacak?

Yalım Erez ‘‘Rekor bir sayıyla güvenoyu alacak hükümet kuracağım’’ diyor. En azından bazı gazeteler böyle yazıyor.

DYP'nin tavrı ortada olduğuna göre, Erez'in Fazilet'ten destek almayı umduğu anlamını taşıyor bu sözler.

Fakat denklemin diğer ucunda iki sol olduğu iddia edilen parti var: DSP ve CHP.

Onların tavrı da net. Fazilet varsa onlar yok.

Rekor güvenoyu bu nedenle zor görünüyor.

Ya Erez bizim görmediğimiz ve bilmediğimiz bir şeyi bilip görüyor, ya da heyecanla konuşuyor.

Göreceğiz...

Bu yıl Fenerbahçe'yi seviyorum

Bu yıl Fenerbahçe'yi seviyorum. Son derece disiplinli, konuşmadan işini yapan pırıl pırıl bir teknik direktörleri var: Löw.

Löw takımı her geçen gün daha iyiye götürüyor. Takım buldozer gibi gidiyor ve inançla oynadıklarını hissettiriyorlar. Pek çok maçta ben bile Fenerbahçe'nin sahadan yenik ayrılmayacağını hissediyorum. Kazanmayı, maçı almayı istiyorlar.

Yönetim de öyle.

Tahsin Kaya, Metin Aşık, Hasan Özaydın, Ali Şen gibilerinden sonra bu kez demeç verme meraklısı olmayan, ortalığı birbirine sokmadan takımının sorunlarını çözmekle uğraşan bir başkanları var.

Yönetim de başkana uyuyor.

Bu yıl Fenerbahçe'nin her tarafından kalite akıyor, düzey akıyor.

Fenerbahçe'ye yakışan bu.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

TEM otoyolunda günün her saatinde polis görebildiğimiz zaman.



Yazarın Tüm Yazıları