Stallone filme konu eklemeyi unutmuş!

Sıkı durun, tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de vizyona giren “Cehennem Melekleri”nin (The Expendables) kadrosunu sayıyorum; Sylvester Stallone, Jason Statham, Jet Li, Mickey Rourke, Bruce Willis ve Arnold Schwarzenegger.

Ve yine sıkı durun, filme yakışan cümleyi kuruyorum; konusuz (uyduruk konuya konu demeyelim isterseniz) bir aksiyon.
Sylvester Stallone 8. kez yönetmen koltuğuna oturup, 85 milyon dolar harcayıp, sadece adam öldürtmüş, öldürmüş ve bomba patlatmış.
Ben “Cehennem Melekleri”nde dakikada kaç adam öldürüldüğünü, kaç bomba patladığını sayamadım.
Sayabilene de rastlamadım.
Silah ve patlama sesinden bir ara sağır olduğumu bile düşündüm.
Lunaparkta etekten inmiş gibi, ya da yumruk yemiş gibi, sersemlemiş halde çıktım sinema salonundan.
Arnold Schwarzenegger ve Bruce Willis kandırmacasına gelince.
Bu ikisi sadece bir sahnede görünüp kayboluyorlar. Yine de filmin en zeki göndermesi bu sahneye nasip olmuş; Arnold filmden “Sen git başkanlığa aday ol” gibi bir cümleyle uğurlanıyor.
İzlerken keyif al ve unut tarzı aksiyon filmlerini sevenlerin bu çok yıldızlı, barut kokulu kan banyosuna bayılacaklarına şüphe yok.
Ama ben almayayım.
The Expendables (harcanabilen, feda edilebilen anlamına geliyor), o bol yıldızlı kadrosuna rağmen, orijinal adına gayet uygun bir film olmuş.
Not: Sylvester Stallone, “Cehennem Melekleri”nin devam filmi için yeşil ışık yakmış. Üstelik dediğine göre bu kez seyirciyi şaşırtacak radikal bir şeyler deneyecekmiş. İkinci filmde aksiyonun yanına akıllı bir senaryo koyarsa hayli şaşıracağımızdan hiç şüphesi olmasın. Üstelik ilkine göre radikal bir değişiklik de yapmış olur!

Islak imzalarımız çoğalıyor

Hayatımda ilk kez bir eyleme katıldım.
Pazar günü, Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi’nin önünde hayvan hakları için tek yürek olmuş mutlu kalabalığın içindeydim.
Amacımız hayvanlara işkence ve tecavüz karşısında hiçbir önlem almayan yasanın değiştirilmesi.
Kimisi köpeğini, kimisi kedisini de getirmiş.
Bir sokak köpeği de yoldan geçerken geldi girdi aramıza.
400 kişilik eylemci grubunun arasında sanat ve medya dünyasından da isimler vardı; Zeliha Sunal, Reyhan Karaca, Işık Aras, Özden Özgürdal, Oya Semerci, Ebru Karanfilci, Özge Özder, Tolga Öztorun, Kendi, Yiğit, Mehmet Sander, Yeşim Gül şu anda aklıma gelenler.
Ve PETA’nın Başkan Yardımcısı Dan Matthews. Elinde pankartla katıldı eyleme (Dan Matthews’dan önemli açıklamalar perşembe günü bu köşede olacak).
Eylemi başlatan ve çeşitli hayvan hakları derneklerinden gelen tehditlere rağmen yolundan dönmeyen sevgili Tuna Arman, 1,5 ay boyunca toplanacak imzalarla birlikte 4 Ekim Dünya Hayvanlar Günü’nde bakanlığa gidecek.
Eylem sadece İstanbul’la sınırlı değil.
Ankara (ilk gün alınamayan izin çıksın atık lütfen), İzmir, Çeşme, Çanakkale, Karaburun, Bozcaada’da da hayvan severler imza toplamaya çalışıyor.
“Hayvana yapılan şiddet ilk fırsatta insana yönelecektir, hayvana şiddet ve tecavüz Türk ceza kanununa alınmalı” diyerek daha ilk günde ülke genelinde 10 bin imzaya ulaşıldı.
Twitter’dan “bu eyleme sanal ortamda nasıl katılırız” sorusu gelmişti.
Şöyle; internette ‘dostlarimizicin.com’ adresinden imza formunun çıkışını alıp, imzalayıp, imzanın yanına TC kimlik numaranızı da yazarak (bu önemli, bu numara olmadan imzanız geçerli olmuyor) sitedeki adrese ulaştırabilirsiniz.
Hayvanlar için bir imzanızı ve varlığınızı esirgemeyin lütfen.

Klimayı az kullanın

Geçen gece sıcaktan bunalıp klimayı sonuna kadar açtığım bir anda Twitter’a “Allah klimayı icat edenden razı olsun” diye yazdım.
Önce icat edenin Willis H. Carrier olduğu bilgisi geldi. Yıl 1902’ymiş.
Sonra da “klima çok enerji, çok enerji yeni kaynaklar için doğal dengenin bozulması, o da küresel ısınma”, “klima daha fazla karbon salınımı, daha fazla sera etkisi ve daha çok küresel ısınma” gibisinden tweet’ler...
Tamam anladım.
Her güzel şeyin bir kusuru oluyor işte.
Klima iyi, hoş ama, gelecekte daha çok yanmamak için, dünyamızın dengesi için, fazla kullanmayalım.
Yazarın Tüm Yazıları