Sosyal yalanlara buyrun

Beyaz yalanlar çoktan eskidi, bitti tükendi.
Artık moda, maalesef sosyal yalanlar. O kadar çok ki sosyal yalan, farkında olmadan günlük yaşam içinde zırt pırt kullanıyoruz.

Çünkü alışkanlık haline gelmiş, yalan olduğunun bile farkında değiliz. Örneksiz yazı olmaz, buyrun kanıtlara:

“NABER? GÖRÜŞEMİYORUZ EPEYDİR! HAFTAYA Bİ KAHVE İÇELİM Mİ?”

En büyük sosyal yalan bu. Genelde sokakta ya da gece kulübünde karşılaşan ve uzun süredir birbirlerini aramadıklarını fark ediveren iki aynı çevre insanının ya da arkadaşın ilk cümlesi böyle olur.
Bariz yalandır. Aslında iki taraf da görüşmek filan istemiyordur birbiriyle. Sadece bunu itiraf edemiyordur.
Üstelik aylar sonra karşılaşılır ve yine aynı sosyal yalan söylenir!

“YA NASIL HOŞ GÖRÜNÜYORSUN BUGÜN! ZAYIFLADIN MI?”

Tamam, bazen bu gerçek hislerle de söylenebilir. Ama yok, çoğu zaman yalandır. Genellikle iş arkadaşları birbirine söyler. Çünkü bu cümle herkesin yumuşak karnıdır, hemen gevşer. Karşıdaki koca bir “yaaa” çeker inanmadığı halde ve “Sağol bebeğim teşekkür ederim” demeyi ihmal etmez. Yine yalancıktan...

“İŞLER SÜPER! Bİ SÜRÜ PROJEYLE UĞRAŞIYORUM”.

Acıklı bir sosyal yalan daha. Genelde gece kulüplerinde söylenir. Dışarıya karşı “her şey tıkırında, ne krizi canım?” mesajı vermek için.

“ARADIM KAÇ KEZ, ULAŞAMADIM SANA?”

Bu da ilk baştakine benzer bir sosyal yalan. Sinir bozucudur, karşıdakini aptal yerine koyar.

“BEN DE TAM SENİ DÜŞÜNÜYORDUM!”

Tamam, bu her zaman yalan olmayabilir, ama çok kullanırsa birisi bilin ki yalandır. Zaten sosyal yalan ne için vardır; sosyal ilişkileri daha çekilir kılmak için.

Pilates mi suçlu eğitmenler mi?

Yazacaktım, ama bugüne ancak fırsat oldu. Konu, pilates.
Ama konuya dalmadan önce tabii Günaydın yazarı Şirin Sever’e geçmiş olsun demem lazım. Çünkü bir hevesle başladığı pilates dersi sonrası beli kaymış. Ve doktor teşhisi koymuş: Nurtopu gibi bir bel fıtığı varmış. Şirin haklı olarak pilatesten nefret etmiş. O kadar övgü yağdırdığı bu spora şimdi lanet ediyor.
Ama lanet etmesin derim. Sorun pilateste değil, pilatesi öğreten eğitmenlerin niteliğinde.
Çünkü pilatese rağbet çok ve spor salonları da çoğu zaman “Bu işin eğitimini nerede aldın?” diye sormuyor eğitmene.
Hal böyle olunca dikkatsiz eğitmen öğrencisinin anatomisinden bihaber, en olmadık hareketleri yaptırıyor. Karına ve bele çok yükleniyor.
Ben iki yıldır yapıyorum pilatesi. Epey hoca tanıdım. Aralarından sadece Çetin-Pelin Cin çiftiyle en son Luxury Fitness Bellevue Kempinski’de ders veren Doğa Gümüşdal’ı tek geçerim.
Neden? Çünkü bu işin ayrıntısındalar. Her şeyi tek tek anlatıyorlar ve kendi vücudunu sana tanıtıyorlar.
O zaman anlıyorssun zaten: Bunu yapmam doğru değil, buraya yüklenmemem lazım.

Tarkan’dan gelen Emir

Cilveli bakışı, saç kesimi, duruşu/edası tıpkı Tarkan.
Daha doğrusu Tarkan’ın “Kuzu Kuzu” dönemindeki hali.
Üstelik bazı şarkıları söylerken tonlaması da tıpkı Tarkan gibi.
Bunu ona söylüyorum, “İnsanlar sana Tarkan taklidi diyecek, buna hazır mısın?” diye (nitekim dediler bile).
“Hazırım” diyor, “Ama beni sevecekler, onu biliyorum”.
Adı, Emir. Ben onu en son Yıldız Kaplan’ın basın danışmanı olarak bırakmıştım.
O zaman da bir Tarkan edası vardı üzerinde. Sonradan edinilmiş değil yani bu hal. Şimdi ise Tarkan’ın şirketi Hitt’ten ilk albümünü çıkaracak olan bir şarkıcı Emir. Çok heyecanlı, mutlu.
Böyle hissetmesi de doğal. Çünkü çıkış şarkısı Tarkan’dan.
Şarkının sözlerinde yine kibarca isyan etmiş Tarkan: “Öyle diyorlar böyle diyorlar / Şekile mekile takılıp üzüyorlar / İnsana dünyayı dar ediyorlar / Yaftayı takıp sınıflandırıyorlar / Eğriyi doğruyu bilen ya onlar / İnsanı kaderine küstürüyorlar”.
Peki Emir’in albümü nasıl? Doksanlar Türkçe popunun havası hakim: Şarkılar fazlasıyla oynak, hareketli. Ama işte uzun süre bu Tarkansılık hali konuşulacak Emir’in, şekile mekile takılacak insanlar. Doğal olarak.
Yazarın Tüm Yazıları