Sizinle yatmış mıydık?

Bir radyoya bağlanıyorsunuz, karşınızdaki soruyor: “Sayın dinleyici, sizinle yatmış mıydık?”

Haberin Devamı

Diğer sunucu şöyle devam ediyor: “Bla, bla, bla, e o zaman pompaya devam!”
“Yok artık, böyle radyo programı olur mu?” demeyin, bahsettiğim 90’lı yılların
(o zamanlar sansür yok muymuş ne!) efsanevi radyo programı “Kaybedenler Kulübü” aslında.
İşte o radyo programı, Tolga Örnek’in yönettiği bir filmle şimdi beyazperdede.
Yarın vizyona girecek olan “Kaybedenler Kulübü”, anlattığı program ve sunucuları kadar farklı, sıra dışı, başına buyruk. Tokat gibi, hüzünlü ve bir o kadar da güçlü. Nejat İşler ve Yiğit Özşener’in canlandırdıkları Kaan ve Mete boş zamanlarında radyo programı yapan iki kafadar.
Kaan, satmayan değerli kitaplar basan bir yayınevi sahibi. Mete ise bar işletmecisi ve sıkı bir plak koleksiyoneri.
İkisi de “çok kadın hiç kadındır” şeklinde sürdürüyor hayatlarını.
Seks için birlikteliklerle bir kadından diğerine geçiyorlar.
Kendi aralarında, içki sofrasında sohbet eder gibi yaptıkları radyo programındaki gibiler aslında, yalnız, hayatla dalga geçen, yattıkları yerde kalkıp, dünü ve yarını düşünmeyen.
Ve aşk geldiğinde ne yapacağını şaşıran.
Tolga Örnek, hikayelerini anlattığı bu adamlar kadar sıra dışı bir film çekmiş.
Aynı konu aldığı radyo programı gibi sansürsüz, serbest çağrışıma dayalı bir işe imza atmış. O an aklına ne geliyorsa uygulamış.
“Kaybedenler Kulübü”, içinde felsefesi, komedisi, erotizmi (filmin grup seks sahnelerinin çekiminde oyuncuları rahatlatmak için ekip de oyuncularla birlikte soyunmuştu hatırlarsınız) ve gerilimi de olan sıkı bir dram.
“Hititler”, “Gelibolu” gibi belgesellerin ödüllü yönetmeni Tolga Örnek belki de ilk kez yönetmen olarak bu kadar özgür davranmış. “Kaybedenler Kulübü” için son zamanlarda izlediğim en farklı, en sıra dışı Türk filmi diyebilirim.
Bohem, içki, seksle dolu hayatlarından ödün vermeyen entelektüel, yalnız, şehirli adamların hikayesi son derece gerçekçi bir şekilde karşımızda. İyi film, tavsiyelerin tavsiyesi.

Haberin Devamı

Tindersticks geliyor

Bir sevindim, hatta iki sevindim.
Haber müthiş! İstanbul Film Festivali, 30. yılında, Fransız sinemasının auteur yönetmenlerinden Claire Denis (Uluslararası yarışmada jüri üyesi) ile onun filmlerinden görüntüler eşliğinde bir konser verecek Tindersticks’i de ağırlayacak.
Hani o etkileyici sahne şovlarıyla da konuşulan İngiliz rock grubu Tindersticks.
Grup, 11 Nisan Pazartesi akşamı Fulya Sanat Merkezi’nde Claire Denis’in beş filminden görüntüleri eşliğinde çalacak.
Tindersticks’in müziklerini yaptığı beş Claire Denis filmi de festivalde izleyiciyle buluşacak: “Nenette ve Boni”, “Her Gün Başka Bir Bela” (Trouble Every Day), “Davetsiz” (L’intrus), “35 Tek Rom” (35 Rhums) ve “Beyaz İnsan” (White Material).
Tadından yenmez...

Haberin Devamı

Depremzede hayvanlar da var

Japonya’daki depremde sadece insanlar değil, hayvanlar da kurtuldu ve tabii ki onların da yardıma ihtiyaçları var.
Ali Ulvi Uyanık haberlerde izlemiş...
Japonya’da evcil hayvanlarıyla beraber kurtulanlar için, barındıkları yerlerde özel bölümler açılmış.
Hayvanıyla gelenler doğrudan o bölümlere yönlendiriliyormuş.
Ülkenin üç ayrı hayvan hakları derneğinden oluşan Japonya Depremi Hayvan Kurtarma ve Destek Birimi (JEARS) ailelerinden ayrı düşen hayvanlara barınak, tedavi ve yiyecek yardımı yapıyor.
Şu anda ellerinde kalan 167 bin dolar tabii ki yeterli değil. Neyse ki geçen hafta Nestle Purina Amerika’dan bölgedeki hayvanlar için yiyecek ve para yardımı yapılacağı müjdesi geldi.
Doğal afetlerde sadece insan değil, hayvan hakları derneklerinin de afet bölgesinde güçlerini birleştirmesi insanlık adına umut verici gerçekten de.

Haberin Devamı

Kemer’de neler oluyor?

Bu aralar farklı yerlerden aynı şeyleri duyuyorum...
Kemer’deki ünlü golf kulübünde ilginç şeyler oluyormuş. En son Tuana Birol “Dünyanın İstanbul Kulübü” denen bu yerde arka sokaklarda dönen vahşetten bahsetti.
Yönetimin kulüp arazilerinde yaşayan 25 köpek ve 30 kediyi sessizce ortadan kaldırdığını yazmış.
Hayvanlar senelerdir alışık oldukları ve beslendikleri kafeslere alınmış ve kapana kıstırılma yöntemi ile kapılar üzerlerine kapanmış.
Zehirli kapsüller içeren tüfeklerle (bunların fotoğrafları ve kalıntılar mevcut diyor Tuana) vurularak öldürülmüşler.
“Kulüp arazilerinde öldürülen hayvanların çığlıkları yankılanırken, otel yönetiminin vadettiği ‘doğa keyfi’ni nasıl hissedebilirsiniz ki?” diyor Tuana Birol.
Kendisi hukuki işlem başlatmış. Takipçisi olduğumuzu bilsin.

Yazarın Tüm Yazıları