Ortadoğu'nun yeni Nasır'ı

DÜN okuduğum en güzel yazılardan biri, Cengiz Çandar’ın "Referans" Gazetesi’ndeki yazıydı.Çandar’ın yazısı şu cümleyle başlıyordu:"Ortadoğu’nun yetimleri, Nasır’dan bu yana özlemini çektikleri liderini buldu: Tayyip Erdoğan."

Davos’ta o çıkışı yapan Erdoğan’ı da şu koordinatları vererek tarif ediyordu:

"Roket atmadan, intihar saldırısına girişmeden, Arap olmadan ve hem de 72 milyonluk büyük bir ulusun, Osmanlı İmparatorluk mirasının en önemli parçası üzerinde oturan, Batı sistemi içinde yer alan, NATO üyesi, AB katılımcı üyesi büyük bir ülkenin lideri tarafından İsrail’e konulan posta bu. Görülmemiş bir şey."

Bu "posta koymanın" Arap sokağındaki etkisini de şöyle özetliyor:

"Nasır’ın 1970’ten beri yetim bıraktığı on milyonlarca Arap, altlarına sığınacakları ismi Tayyip Erdoğan’ın şahsında, önceki geceden itibaren buldular."

* * *

Arap sokağında durum bu.

Arap liderler, kendi sokaklarında esen bu rüzgár hakkında ne düşünürler bilmiyorum.

Bu onların işi.

Ancak bizim durumumuzun ne olacağı hepimizi çok ilgilendiriyor.

Ortadoğu uzmanı Cengiz Çandar, "Bilmiyoruz. Ancak konvansiyonel bakış açısı ve yöntemlerin Ortadoğu’yu ele alışta geçerliliğini yitireceğini seziyoruz" diyor.

Demek ki, bu tepkiyle başlayan süreç, çok bilinmeyenli bir denklem.

Bu süreç, Ortadoğu’yu ve bizi iyi bir yere de götürebilir.

Bedelini ağır ödeyeceğimiz labirentlere de.

Dolayısıyla masadan kalkma jestiyle başlayan bu süreç, Erdoğan’ın sırtına, ağır bir sorumluluk da yüklüyor.

Çünkü jest kendisinindi, ama bunun sonuçlarına Türkiye katlanacak.

* * *

Mısırlı Doreya Avni adlı yaşlı bir gazeteci, Cengiz Çandar’a şu yorumu yapmış:

"Tayyip Erdoğan, Nasır’ın yerine geçti. Eğer içerde güçlü olursa aynı zamanda bölge için hem Nasır, hem de De Gaulle olur. Nasır dışarda büyük bir bayraktı ama içerde çevresinden ötürü zayıftı. Tayyip Erdoğan, Türkiye’de sadece İslamcıların değil diğerlerinin desteğini alırsa, Nasır-De Gaulle konumunda birisi olabilir."

Çandar’
ın şu tespiti çok önemli:

"Kim ne derse desin Türkiye-İsrail ilişkileri adındaki sürahi çatlamıştır. Türkiye’nin dış siyasetinde de, onun iç politikaya izdüşümünde de, bundan böyle yeni parametreler ortaya çıkacaktır."

Eğer Arap sokaklarında gerçekten yeni bir Nasır rüzgárı esiyorsa, bu Başbakan’ın üzerindeki sorumluluğu daha da artırıyor.

Çünkü, Arap liderlerinin daha temkinli gittiği bir dönemde, onların sokağından gelen seslerin sorumluluğu da bundan böyle Erdoğan’ın, dolayısıyla Türkiye’nin sırtına kalacak demektir.

Dolayısıyla "o sokakların sinir kontrolünü de" düşünmek gerekecektir.

Hamas saflarından atılacak her füzenin, sokaklarda patlayacak her canlı bombanın faturasını Türkiye’ye kesenler de çıkabilecektir.

O nedenle, önümüzdeki soru şudur:

"Erdoğan, Nasır olarak dolaştığı bu sokaklara hangi mesajları verecektir?"

O sokaklarda sadece İsrail’e dönük öfke belagati mi yankılanacak, yoksa dünyanın gelişmiş bölgeleriyle daha sıcak, daha anlayışlı bir birlikte yaşama kültürünü tavsiye eden makul sesler mi?

Erdoğan bu ikincisini başarabilirse, hem bölgemize hem de dünyaya büyük bir hizmette bulunabilir.

Bu ses mutedil olursa, 11 Eylül’ün hem İslam hem Hıristiyan áleminde sağır ettiği kulakları bile açabilir.

* * *

Son sözüm şu:

Bir Türk olarak arzum, Ortadoğu yeni bir Nasır kazanırken, Türkiye’nin 100 yıldır kendini tarif ettiği Batı’yı, Medeniyetler İttifakı’nın da eşbaşkanını kaybetmemesidir.

O nedenle, şimdi duygusal tepkilerin yerini, akılcı dengelemelerin alması zamanıdır.
Yazarın Tüm Yazıları