Medya danalarının Viyana hatırası

SİYASETTEN hiç hazzetmemekte ne kadar haklıyım. Çünkü hayatımın her günü, siyaset aradan çekildiğinde, insan ilişkilerinin nasıl güzelleştiğini gösteren örneklere tanık olmakla geçiyor.

Örnek mi, işte size müthiş bir hafta sonu potpurisi.

Haberin Devamı

Siyasetsiz gazeteciler panayırı.

Otuziki kısım tekmili birden.

İçinde hepimiz varız.

O GECE MASADA KİMLER VARDI

Geçen cumartesi akşamı, Atilla Doğadan’ın artık Viyana’nın "mutlaka gidilmesi" gereken yerleri arasına giren Do&Co restoranında yemekteyiz.

Türk medyasının önde gelen bazı isimleri, masanın etrafındayız./images/100/0x0/55eaaf75f018fbb8f8903237

Hepimiz birbirimizi ti’ye alıyoruz.

Kadro şöyle:

Hürriyet’ten ben ve Fikret Ercan, Milliyet’ten Güneri Cıvaoğlu, Hasan Cemal, Vatan’dan Selahattin Duman, Star’dan Mustafa Karaalioğlu...

Televizyon kanadında ise iki ağır top.

Kanal D’den Mehmet Ali Birand ve Show TV’den Ali Kırca.

Siyaset aradan çekilmiş ve müthiş bir gırgır gecesi başlıyor.

ALİ KIRCA: TAM BIRAKACAKTIM Kİ

Haberin Devamı

Önce Ali Kırca.

"Ben artık zamanı geldi diye çekilmeye hazırlanıyordum. Ama birden, Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar ve Mehmet Barlas anchorman’liğe başladı. Hepsi de 65’in üzerinde. Ben birden en genci kaldım. O zaman niye bırakayım dedim."

Bu söz üzerine masada aniden bir yaş muhabbeti başlıyor./images/100/0x0/55eaaf75f018fbb8f8903239

Yıllardır cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla birlikte yurtdışında görev yapmış gazetecileriz.

Birlikte büyümüşüz ve fark ediyoruz ki, artık hepimiz 60’ların üzerindeyiz.

Gerçi Güneri Bey, her defasında bana kızıyor, "Durup dururken bu 60 yaş meselesini açma" diyor, ama ben yine de kendimi tutamıyorum.

60 yaş meselesi sanki bende bir gurur vesilesi olmuş gibi mazoşistçe bir etki yarattı.

CLINTON’IN GEZDİĞİ UÇAĞIN İLGİNÇ ADI

Konu buraya gelince, uçakta gelirken Vanity Fair Dergisi’nin son sayısında okuduğum Bill Clinton’la ilgili enfes makaleyi anlatıyorum.

Clinton son zamanlarda kendi yaşında ilginç bir arkadaş grubuyla seyahat ediyormuş./images/100/0x0/55eaaf75f018fbb8f890323b

Bunlardan biri, ABD’nin yaygın perakende zincirlerinden birinin sahibiymiş.

Özel bir Boeing 757 uçağı varmış ve Clinton’la birlikte her yere birlikte gidiyorlarmış.

Tam bir Fellini’nin "Danalar" filmi kadrosu yani.

Çevrelerinde hep güzel kadınlar varmış.

Kendi aralarında, seyahat ettikleri bu özel uçağa çok gırgır bir isim takmışlar:

"Air fuck one."

Amerika Bileşik Devletleri Başkanı’nın resmi uçağı "Air force one" bu hale gelmiş.

Ne anlama geldiğini yazamıyorum, isteyen birine sorup öğrenebilir.

Tabii biz 60 yaşını geçmiş gazetecilerin ne böyle bir uçağı var, ne de bu kadar sürekli gırgır yapacak vaktimiz.

Avrupa Kupası bitti, şimdi yine siyasete döneceğiz ve bizim danalar grubu yine darmadağın olacak.

HASAN, FIFA BEACH FUTBOL BAŞLIYOR

İşte o nedenle Hasan Cemal’e takılıyoruz.

Üç haftadan beri Avrupa Kupası’nı yazıyor, yani siyasete hiç girmiyor.

"Hasancığım Türkiye çok rahatladı. Bak, FIFA’nın Plaj Futbolu Şampiyonası başlıyor. Lütfen iki hafta da onu izle ve güzel bir yaz geçirelim" diyorum.

Yoo kararlı. Kesin dönüş yapıyor. Çünkü "Lahika 1" onu bekliyor. "Travma" meselesi var. Liberal demokrasi mücadelesinin bayrağı yere düşmemeli.

İçimizde en ciddisi Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu.

Durmadan, "AKP kapatılırsa, daha güçlü geri gelir" tezini işliyor.

Ama hiç etkisi olmuyor.

İki gün boyunca ne AKP’nin kapatılması, ne CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’den atılması, ne travma...

Konuştuğumuz tek siyaset, Sevan Nişanyan’ın "kavanoz" davası...

Siyasetin geyiği yani...

KEŞKE FRANSA KALSA VE FRANSIZ KALSAYDIK

Türk medya milli takımı elemanlarının ezici çoğunluğu maçta İspanya’yı tutuyor.

Her zaman olduğu gibi öncülüğü Hasan Cemal ile Mehmet Ali Birand yapıyor.

Geçen Avrupa şampiyonasında ikisi de "Bugün Yunanlıyız" diye yazmışlardı.

Önceki gün ikisi de "İspanyol"du.

İçimden bir ses şöyle haykırıyordu:

Keşke Avrupa siyaset şampiyonası yapılsa, Fransa finale kalsa ve hepimiz ağız birliğiyle "Bugün hepimiz Fransızız" deyip siyasete Fransız kalsaydık.

Eminim memlekete bir nevi hizmetimiz olurdu.

Çok da yararlı bir hizmet...

BİRAND’A ALLAH RIZASI İÇİN 26 EURO

Maç saatini beklerken Mehmet Ali Birand bir kenara oturup kitabını açıyor ve okumaya başlıyor.

Sarı Gant şapkası ve mavi çerçeveli gözlüğüyle ilginç bir görünümü var.

Okuduğu kitaba bakıyorum, İsrail-Filistin savaşıyla ilgili bir kitap.

Selahattin Duman atılıyor ve "Kitabın sonu belli. Filistin kaybediyor" diyor.

Bir ara şapkasını yanına koyunca Duman, "Fukara entelektüele Allah rızası için" deyip şapkaya 1 Euro atıyor.

Ardından hepimiz sıraya giriyoruz ve Birand için 15 dakikada 26 Euro toplanıyor.

Sonra sıkılıp yanaklarımızı boyatmaya gidiyoruz.

Bakıyorum çoğu bir yanağına Türk bayrağı, ötekine İspanyol renklerini boyatmış.

Son geceden küçük bir "inside" bilgi daha.

Fenerbahçe’nin yeni antrenörü, "İspanya’yı şampiyon yaparsam, 600 km yürüyüp hacı olacağım" demiş.

Mehmet Yılmaz, antrenörün yürüyüşünü izleyip yazmaya karar vermiş.

GECE MASAYA GELEN ÖNEMLİ NOT

Ben hálá ısrarlıyım. Keşke hepimiz Fransız kalsaydık.

Hepimiz şamataya öyle susamışız ki, cumartesi gecesi bir ara Blackberry’lerimize Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması düşüyor.

Bakıyorum Hasan Cemal bile oralı değil.

Kimse bildiriyi sonuna kadar okumuyor.

Viyana’da çok güzel bir hafta sonu geçirdik.

Bir kere daha anladım ki, siyaset aradan çekilince, meydan çok güzel insanlara kalıyor.

Neşeli, kavga etmeyen, hoşgörülü ve keyifli insanlara.

Yazarın Tüm Yazıları