Maestro’nun kariyeri ne “Zorba”lar gördü, bir bilseniz?

Haberin Devamı

YUNANLI yazar Nikos Kazancakis’in olgunluk dönemi ürünü olan “Zorba” adlı romanı için “onun kendisiyle giriştiği bir tür sessiz hesaplaşmadır” denir. Edebiyat tarihçileri ve eleştirmenler, şu cümleler üzerinde de aşağı yukarı görüş birliği içindeler:
“Geçmişin, elden kayıp giden zamanın ve insanın temel yanılgılarının bir kez daha gözden geçirilmesidir bu roman. ‘Zorba’ aracılığıyla Kazancakis, yaşamının yenilgiler ve soru işaretleriyle dolu bir bilançosunu çıkarır. Bu bağlamda yapıt, ‘Zorba’ karakteri ile yazarın yaşam öykülerinin, çizili sınırları arasında sonsuz atkı ve çözgülerle dokunmuş büyülü bir kumaştır. Baştan sona sürekli bir arayışı, sonu gelmez çabaları yansıtan bir kanaviçedir. İnsanı arayışın serüvenidir...”
Dünyada otuzdan fazla ülkede yüzlerce kez sahnelenen 2 perdelik “Zorba Balesi” için, İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) sanatçıları, dün akşam, İzmir’de (bu sezon) son kez olmak üzere, Bornova Aşık Veysel Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne aldılar. Kazancakis’in (yukarıda bahsettiğimiz) aynı adlı romanından uyarlanan “Zorba”yı, Mikis Theodorakis’in efsane müziği ve Lorca Massine’nin koreografisi ile Anna Krzyskow sahneye koyuyor. 2 perdelik Bale’de orkestranın şefliğini İbrahim Yazıcı ve Ali Hoca üstleniyor. Bu, doyumsuz “görsel ve müzikal şölen” için İzmirli sanatseverler, kendini şanslı saymalı.
Şef İbrahim Yazıcı’nın görevden alınmasının “Zorba”yı yönettiği günlere denk gelmesi-getirilmesi, aslında ironik bir rastlantıdır. Kazancakis’in kendi cümlelerini hatırlamak, ne kastettiğimi anlamak için yeter: “Korkmamayı, yaşamı sevmeyi ve ayakta durabilmeyi bana o öğretmişti” diyor yazar. Gerçekten de Zorba, farkedenler için bir yaşam kılavuzudur. Özgür ufukların ve özgür insanların simgesidir bu karakter. Öyle ki, yazarı Girit - Kandiye’yi çevreleyen kale burçlarından birinin altına gömdüler ve şehrin en yüksek tepesi olan Martinego’daki mezar taşına, “Zorba”nın ağzından dökülmüş şu sözleri yazdılar: “Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm...”
İnternette küçük bir sörf için zaman ayırabilecek olanlar, Maestro’nun parlak kariyerinde nice “Zorba”lar olduğunu göreceklerdir. Bu demektir ki, O daha nice “Zorba”lar devirir. Fazıl Say’la birlikte onlarca projeye imza atmış olması, yeterince fikir vermiyor mu yaşananlar hakkında? Kulis duyumlarını okuyucuyla paylaştıktan sonra, “bagetini aldılar...” diye manşet atmış gazeteler; ne gam? Ama şu satırların altını çizmek, bu köşenin sahibi için, yazar değil bir “sanatsever borcu”dur; “Bagetini ona kimse bağışlamadı. Yakıştığı ve hak ettiği için” oradaydı. Bence, “o bageti alın”; göreceksiniz ki, Yazıcı’nın ona değil, bagetin Yazıcı’ya gereksinimi vardır. Unutmadan, dünyada heykeli dikilmiş tek bir eleştirmen ve/ya kurul yoktur. Bu genellemeye, performans ölçen “Orkestra Teknik Kurulları” da dahildir. Bütün meydanlar, eleştirilen sanatçıların isimleriyle nefes alıp verir.
Eserin sonunda, “intikam peşinde koşan kuru kalabalığın kurbanı” olan Marina yüzünden yaşama küsen “Zorba”, sirtaki oynayarak teselli bulurken, John ve diğerleri de bu dansa katılır. Herkes yeni bir yaşam için teselli, af ve dayanma gücü arayışı içindedir...”

Yazarın Tüm Yazıları