Kuşkuları gidermek çok önemliydi

GENELKURMAY Başkanlığı, Kuzey Irak’a yapılan operasyonlarla ilgili sonuçları kamuoyuyla paylaşacağını açıkladı.

Genelkurmay açıklamasının tonunu biraz sitemkár buldum. "Biz söylüyoruz, niye inanmıyorsunuz" der gibi bir hava var. Ama bunun da gereksiz bir alınganlık olduğunu düşünüyorum.

Kamuoyunda Kuzey Irak operasyonunun sonuçlarının tereddütle karşılanmasının geçerli nedenleri var.

Birincisi, kimse ABD’ye güvenmiyor. ABD’nin verdiği istihbaratın bir tür "Cibali Karakolu baskını" olduğu düşünülüyor.

Bu oyunu seyretmiş olanlar hatırlayacaklardır, kötü şöhretli bir eve yapılacak baskından önce karakoldan evin telefonla aranıp kadınların kaçmasının sağlandığı bir sahne vardı.

ABD’nin de bir yandan Türkiye’ye istihbarat verirken, öte yandan teröristlere "kaçın" diyebileceği kuşkusu yok sayılamaz.

ABD’nin bölgede ikili, üçlü oyunlar peşinde olabileceğine ilişkin kuşkuların Türk kamuoyunda mevcut olmasının sorumluluğu da herhalde bu ülkenin bugüne kadar bölgede izlediği politikalardan kaynaklanıyor olmalı.

İkincisi, hükümetin tezkerenin çıkmasından sonra izlediği politikadır.

Tezkereden sonra Genelkurmay’a yazılan yazının geciktirilmesinin nedenleri, kamuoyunu tatmin edecek şekilde açıklanamadı.

Ve son olarak şunu da söylemeliyim: Demokratik bir ülkede, kamuoyunun sınır ötesinde yapılan bir askeri harekátın gerçek sonuçlarını öğrenmek istemesi, doğal bir haktır.

Bu nedenle Genelkurmay’ın operasyon sonuçlarını paylaşacağını açıklamasını çok doğru buluyorum.

Hediyeler konusunda yasal durum

SUUDİ Arabistan Kralı Abdullah’ın, Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine değeri yüz binlerce doları bulan mücevherler hediye etmesinden sonra, benzeri hediyelerin Türkiye ziyareti sırasında verilip verilmediğini sormuştum.

Henüz bir yanıt alamadım.

Bugün de Türkiye’deki yasal mevzuata dikkatinizi çekeceğim.

Ülkemizde kamu görevlilerinin kabul edebilecekleri armağanlarla ilgili yasal bir düzenleme var.

"Mal bildiriminde bulunulması, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele kanununun" 3. maddesi bu durumu düzenliyor.

Kanuna göre kamu görevlileri, "yabancı devletlerden, milletlerarası kuruluşlardan, sair milletlerarası tüzel kişiliklerden, Türk uyruğunda olmayan herhangi özel veya resmi kuruluştan, aldıkları tarihteki değeri on aylık net asgari ücreti aşan hediye ve hibe niteliğindeki eşyayı, aldıkları tarihten itibaren 1 ay içinde kurumlarına teslim etmek zorunda"lar.

Kanun o kadar kapsamlı yazılmış ki "imzalı fotoğrafların çerçevelerinin" bildirimine gerek olmadığı dahi vurgulanmış.

Burada sorulması gereken soru şu:

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine Suudi Kralı tarafından böyle armağanlar verildiyse, bunlar söz konusu yasanın kapsamına girer mi?

Konuştuğum hukukçular, aynı kapsam içinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bir yanıt beklerken, hukuki durumu da bir kenara not edelim istedim.

Adı üzerinde ’emniyet şeridi’

AKP’li bir milletvekilinin otoyoldaki "emniyet şeridini" kullanırken hasarlı bir trafik kazasına neden olmasından sonra yaptığı açıklamayı hatırlayacaksınız: "Aracım korunan araç niteliğinde, geçiş üstünlüğüm var, arıza şeridini kullanabilirim."

Bayramda yazdığım yazıda söz konusu milletvekilinin aracının "korunan araç" olabilmesi için gerekli olan "korumaların" bulunmadığına dikkat çekmiştim.

Bugün de konunun çok yanlış bilinen bir başka yönüne değineceğim.

Otoyolların en sağında, düz çizgi ile ayrılmış olan şeridin adı "arıza şeridi" değil, "emniyet şeridi"dir.

Bu şeridin orada var olmasının nedeni, otoyolda meydana gelebilecek herhangi bir kazaya müdahale etmesi gereken trafik ve karayolları araçlarının, ambulans, itfaiye ve çekicilerin trafiğin içinde sıkışıp kalmamasıdır.

Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar, ancak böyle zorunlu bir durumda emniyet şeridini kullanabilirler.

Emniyet şeridi, geçiş üstünlüğüne sahip araçlar için de, normal araçlar için de hızla geçilip gidilecek bir ekstra yol değildir.

Arıza yapan araçların o şeride çekilmesi de otoyolda trafiğin tıkanmamasını sağlamak içindir ve en kısa sürede bulundukları yerlerden kaldırılmaları gerekir.

Özeti şu ki, milletvekili, "korunan araç" içinde olsa dahi o şeridi kullanma hakkına sahip değildi.

Söz konusu milletvekili için nasıl bir işlem yapıldığını İstanbul Emniyet Müdürlüğü açıklarsa, sizlere de ileteceğim.
Yazarın Tüm Yazıları