Küçük araba sevenlerin festivali

Bizde arabanın büyüğü makbul.

Haberin Devamı

Küçük araba pek sevmiyoruz. İlla arabanın en irisini, en içi genişini, en yerden yükseğini istiyoruz.
Bir tür trafikte kendini üstün hissetme, aynı zamanda güç/iktidar sergileme aracı mı o koca koca arabalar acaba? Halen bu konuyu araştırma halindeyim.
Arabasız bir vatandaş olarak da cruise gemilerine benzeyen o dev arabalara değil, küçük arabalara sempatim var.
Yıllar önce de bir küçük araba sempatizanı olarak Mini Cooper’ın Amsterdam’daki iki günlük festivaline iştirak etmiştim.
Binlerce Mini’ci Avrupa’nın dört bir yanından kopup gelmişti bu festivale. Vosvos’çuların da böyle cemaat halinde toplanma, topluca eğlenme, arabalarını sevip okşamalara doyamama hali var biliyorsunuz.
Büyük araba sahiplerinde böyle şeylere pek rastlanmıyor nedense. Onlar daha bireysel takılıyorlar.
Öyle toplanıp festival filan yapmıyorlar.
Nereden geldik bu mevzuya?
Bugün santralİstanbul’da başlayan Minimore festivali dolayısıyla.
Minimore’un programında yok yok.
Hatta Amster-
dam’dakinden daha zengin bir içeriğe sahip.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) festivale elinin değmiş olması sanırım bunda en büyük etken.
Peki pazara kadar sürecek Minimore’da neler var?
Her telden müzik var bir kere: Klasik müzik isteyene Borusan Quartet, soul/funk canı çekene Bora Uzer.
DJ’ler de cabası...
Ayrıca tasarım sohbetleri ve tasarım atölyesi de Minimore’un kapsama alanı içinde.
Ama benim en çok ilgimi çeken etkinlik, pazar gecesi Mini’lerin içinde izlenecek açıkhava sineması.
Malum, arabanın içinde film izlemek demek biraz da -eğer yanındaki sevgilinse tabii- fingirdeşmek, flört etmek demek...
Küçük arabanın sıkıntısı da burada ortaya çıkabilir belki, “dar alanda kısa paslaşmalar”ın getirdiği mini gerginlik...

Haberin Devamı

Hatırlamamak, işte bütün mesele!

Herkes birbirini bir yerlerden anımsar gece hayatında. Ama nereden olduğu pek anımsanmaz.
Çok da sorgulanmaz. Bu yazılmamış bir kural gibidir.
Gündüzler nasıl akarsu yatağı belli nehirler gibiyse, geceler tam tersidir işte: Şelaleden aşağı cumburlop...
Bir şeyler hatırlasanız bile önceki geceye dair, aslında hatırlamak istemiyorsunuzdur!
Gece sarktığınız ya da türlü delilikler yaptığınız biriyle, gündüz karşılaşın bakalım ne oluyor?
Ya karşılıklı kafalar başka yöne çevrilir ya da en fazla çekingen bir ses tonuyla, “Gece biraz coştuk galiba” der geçilir.
Ama gece hayatı bağımlısı olanlar için olayın albenisi burada yatar zaten: Hatırlamamak, kaydetmemek!

Haberin Devamı

Gece hayatında şunları yapmayın

1. Mekanın bir köşesinden diğer köşesine ilerlerken herkese çarpmayın.
2. Mekandaki herkese öküz gibi bakmayın, baştan aşağı süzüp durmayın. Bunu yapacaksanız da bari gizlice yapın!
3. Çok derin sohbete dalmış iki arkadaşın sohbetini “Canımmm, naber? Görüşemiyoruz yaaa!” diyerek aniden gelip bölmeyin!
Bir de üstüne şapır şupur öpmeyin. Yetmezmiş gibi uzun uzun kendinizden bahsetmeye başlamayın.

Yazarın Tüm Yazıları