Jüriyi önleyen askeri darbe

SALI akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde bu yılki Uluslararası Antalya Altın Portakal Festivali’nin tanıtımı yapıldı. Festivalle ilgili geniş bilgiyi sanat sayfamızda okuyacaksınız. Programı Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın yaptı.

Haberin Devamı

Bu yıl ilgi çekici bir bölüm yapmışlar festivalde.
1979 yılında sansür kuruluna tepki olarak, oybirliğiyle ödülü iptal eden jüri üyeleri ve 1980 yılında 12 Eylül askeri darbesi yüzünden yapılamayan festivalin jüri üyeleri bu yıl, o senelerde yarışmaya katılan filmleri seyredecekler, beğendiklerine ödül verecekler.
Otuz yıl sonra, aynı jüri tekrar toplanacak. O dönemin belediye başkanı Selâhattin Tonguç da jüride yer alacak.
Ben 1980 yılında 13-20 Eylül arasında yapılması planlanan festivalde jüri üyesiydim. Yarışmaya katılacak filmler konusunda tereddütler vardı, söz konusu tartışmalara neden olan Zeki Ökten’in Sürü’süydü. Üyeler bu filmin gösterilmesinde, yarışmaya alınmasında ısrar ediyorlardı. Tam bir oybirliğine varılmıştı.
Uçakta istediğimiz günde bilet bulamadığımdan, 11 Eylül gecesi Antalya’ya gitmiştim. Üyelerden Ara Güler’le konuşmuştum, o bir gün sonra gelecekti.
11 Eylül akşamı rahmetli kameraman Gani Turanlı ile son olayları konuştuk ve geç saatte yattık.
* * *
12 Eylül sabahı kahvaltı masasına oturduğumda, Gani Turanlı televizyona bak dedi.
Beş general, askeri yönetimin idareye el koyduğunu, yani darbe yapıldığını açıklıyorlardı.
Bırakın festivalin yapılabilmesini, bizim akıbetimiz bile meçhuldü.
Neden derseniz, sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti, bunun ne demek olduğunu sonradan anladık, daha doğrusu algıladık. Çünkü bu yasağın bizi dört gün bu otele kapatacağını, dışarıya adım atamayacağımızı başlarda anlayamadık. Diğer talihli jüri üyeleri darbe gününde İstanbul’da olduklarından evlerinde kalmışlardı.
Otelin yiyecek stoku tükenmişti, birinci günü etleri sebzeleri yemiştik, ikinci günden itibaren mönümüz, beyaz peynir ile şakşukadan oluşuyordu.
Ekibimize Leyla Umar da katılmıştı.
Artık şakşuka kardeşliği ile günlerimizin geçeceğini sanırken bir mucize gerçekleşti.
* * *
ESKİ dostumuz Orhan Mizanoğlu, Hızır gibi imdadımıza yetişti.
Koç Grubu’nun bölge temsilcisiydi ve evi bizim otelin tam karşısındaydı. Artık bu karşılaşmadan sonra sürgün hayatına alışmıştık, otelde yatıyor, öğle ve akşam yemek saatinde de eşinin hazırladığı nefis yemekleri yiyorduk.
Olağanüstü konukseverliği unutamam.
Üç-dört gün sonra Leyla Umar, bir askeri yetkiliye bizi götürdü, İstanbul’a dönmek için temaslarda bulunduk, serbest kaldığımız gün de hep birlikte yemek yedik.
Darbe kardeşliğini unutmadık, kısa bir süre sonra bir cumartesi günü, jüri üyeleri, oraya gelen sanatçılar, bir kebapçıda buluştuk, yemek yedik ve o günleri andık.
* * *
BAKALIM otuz yıl sonra anıların içinden bu filmleri hangi duygularla seyredeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları