İzmir’in Aziz’i nerede yatıyor tartışması

İzmir’in Aziz’i nerede yatıyor tartışması

Haberin Devamı

GEÇEN haftanın en fazla konuşulan haberi araştırmacı Yaşar Ürük’ün Saint Polikarp’ın mezarıyla ilgili ortaya attığı iddiaydı.
Bu haberin çok konuşulacağını biliyorduk.
Turizmciler, tarihçiler, odalar, dernekler konuştu. İzmir’i yönetenler, İzmir ile ilgili fikri olanlar konuştu. Ve, elbette kilise de bir şeyler söyledi.
Kimisi Ürük’ün iddiasını doğru bulmadığını söyledi, kimisi yanlış bir adres gösterildiğini ifade etti, kimisi de “Araştırmalar bitmek üzereydi” dedi.
Gerçek olan şuydu.
İzmir’in hafızasında, geçmişinde Saint Polikarp’ın çok önemli bir yeri olduğuydu.
İzmir’de M.S. 69’da doğup, yine İzmir’de 155 yılında Kadifekale’de Stadyum’da şehit olan St. Polikarp Havari San Jean’ın yakını olduğu ve Roma İmparatoru Trajan döneminde Piskopos olduğu bilinir. Polikarp’ı bu kadar öne çıkaran ise bilgeliği ve yardımseverliğiydi.
Kilise araştırmaların sürdüğünü ifade ediyor.
Tarihçiler farklı farklı şeyler söylüyor.
Ama bu tartışmaların yapılması beni umutlandırıyor, heyecanlandırıyor.
Çünkü, İzmir’de uzun yıllardır konuşulmayan, unutulan konular yeniden konuşulmaya başlandı.
Örneğin; Agora’nın yakınlarından yakın bir zamanda geçtiniz mi?
İnanıyorum ki, Agora ve çevresi, İkiçeşmelik’le birlikte Kemeraltı’nı da içine alacak şekilde planlanacak ve İzmir’in yeni cazibe merkezi yıllar sonra yine buraları olacak.
Bir önemli gelişme daha var tabii...
Kadıfekale’deki gecekondular arasına sıkışıp kalan 16 bin kişilik Antik Roma Tiyatrosu’nu gün yüzüne çıkarabilmek için bölgede kamulaştırma çalışmalarına başlandı. Bu hamle İzmir turizmine büyük ivme kazandıracak. Erken Hristiyanlık yani Roma İmparatorluğu’nun paganizm döneminde İzmirli St. Polikarp’ın bu tiyatroda öldürüldüğü ve tiyatronun tarihin trajik sahnelerine şahitlik ettiği öne sürülüyor.
Düşünsenize bu tiyatronun İzmir’in her yerinden göründüğünü, o tiyatroda bir konser dinlerken düşünsenize...
İşte bunlar beni heyecanlandırıyor.
Ve elbette, bu kenti tartışanlara, yerden yere vuranlara, burnunu kıvırtanlara içimden “Az sonra...” dedirten gelişmeler olarak görüyorum.

Haberin Devamı

Söz iddiayı ortaya atanın

Haberin Devamı

ARAŞTIRMACI Yaşar Ürük; Saint Polikarp’ın mezarıyla ilgili bir iddiayı ortaya attı.
Baktım, destek verenler de var, çok eleştirenler de...
Sonuçta bir iddia...
Bunun doğru olup olmadığını öğrenmek için ilgili bakanlıklar, belediyeler ve tarihçiler bir komisyon kurabilir.
Kilisenin de desteğini alarak gerçeği ortaya çıkarabilir.
Çıkarmalıdır da...
Çünkü, bu İzmir için önemli bir mesele...
Turizmimiz için çok önemli bir değer...
Şimdi sözü Yaşar Ürük’e bırakıyorum.
Bu iddiayı ortaya atarken ne düşündü, hangi gerekçeleri ortayı koydu.
İşte Yaşar Ürük’ün notları...

***

Aziz Polykarpos’un mezarını bulmak için çalışmaya başladığımda öncelikle yüzün üzerinde görsel malzemeden yararlandım. Bunların neredeyse tamamı Yusuf Dede olarak adlandırılan yatır ve özellikle başucundaki servi ağacını İzmir’in çeşitli noktalarından gösteren fotoğraflardı.
Daha sonra çeşitli plan ve haritalar da devreye girdi. Onlarda da mezar yerini belirtiyordu.
Hristiyan dünyası XIX. Yüzyıl sonu ile XX. Yüzyıl başlarında basıp yaydığı nice kartpostalda Yusuf Dede’yi “St. Polykarpos’un Mezarı” olarak göstermiştir.
Bir kent araştırmacısı olarak ben Yusuf Dede olarak belirtilen mezarın, okulun duvarı ardındaki noktasını buldum. Oranın aslında Polykarpos’un mezarı olduğunu Hristiyan dünyası yüzyıllardır iddia ve ilan etmiştir.
Sonuçta; bir araştırmacı olarak oradan Polykarpos’un kemiklerinin çıkıp çıkmayacağını bilemem. Gerisi arkeoloji biliminin işi... Ayrıca, üzerinden 1858 yıl geçmiş bir gömüden geriye ne kalmıştır, o konuda da bir önermem olamaz.
Ancak, bundan İzmir’in kazançlı çıkmasını istiyorum.
İnanç turizmi açısından Anadolu’daki en önemli yerlerden biri Bülbül Dağı’dır. Peki, Hz. Meryem’in mezarı bulunmuş mudur?
Hayır!
Ziyaret edilen ev gerçekten onun yaşadığı ev midir?
Tartışılır!
Ama “Meryem Ana burada yaşadı” denmesi yetmiştir. Kazanan da ülkemiz turizmi olmaktadır.
Polykarpos için de durum böyledir. Arkeolojik bulgu çıksa da çıkmasa da yine arkeoloji açısından kesin olan noktalar vardır.
Şöyle ki...
- Antik İzmir’de “stadeion” vardır ve yeri bellidir. Bu gün de üzerindeki yapılaşma ilginç biçimde stadyumun biçimini koruyarak gelişmiştir.
- O “stadeion”da, İ.S. 155 yılında Polykarpos öldürülmüştür ve bu da kesindir.
O halde, işaret edilen noktayı bir ziyaretgah haline getirip “İzmirli Aziz Polykarpos, burada öldürülmüştür...” deyip, çevre düzenlemesi yapmak...
Bunun için hemen hemen karşısında sayılacak ve bomboş duran Ayla Ökmen Seyir Terası’ndan yararlanarak ziyaretçiler için dinlenme alanları, alış veriş merkezleri ve hatta bir galeri oluşturmak...
Güzergaha Polykarpos’un İzmir’e ilk giriş yaptığı Batı Kapısı’nı sembolize edecek biçimde Eşrefpaşa’daki Viadora adlı Roma yolunu da güzergaha katmak...
Polykarpos motifli tabak, çanak, bardak, anahtarlık, kalem gibi hediyelik eşyalar satan standlar açmak ve yayınlar yapmak...
Yurt dışında da yoğun bir tanıtıma girmek mutlaka gerçekleştirilmelidir.
Gelişmeyi desteklemek için de...
Hem Polykarpos, hem de dönemi ile ilgili uluslararası toplantılar düzenlemek, bilimsel çalışmalar yapmak da gereklidir.
Bunu İzmir’in diğer değerleri olan Homeros, Çakabey için de yapmamız gerekir.
Şimdiye kadar yapılmamış olması da önemli eksikliktir.
Homeros’u yeterince sahiplenseydik, ondan da daha fazla konuşuyor olacağımıza eminim.
Sonuçta...
Oradaki mezar Polykarpos ile doğrudan bağlantılı mı?
Bunu zaman ve araştırmalar ortaya çıkarır.
Ama orada öldürüldüğü kesin ve bu “nokta” bunun için çok önemli...
Artık sıra harekete geçmekte...
(Yaşar Ürük’ün yazısıdır)

Yazarın Tüm Yazıları