Hayret, harcanıyor kamyon yazıları

Haber yeni Ticaret Kanunu değişiklikleriyle ilgili. Yani beni pek ilgilendirmiyor. Ancak "Artık kamyon ve minibüslerde yazı bulunmayacak" cümlesi ilgimin toparlanmasına yol açtı.

"Kamyonun mu var birader?" diyebilirsiniz, hayır yok ama ben takıntıları olan bir insanım.

Trafikte elimde okuyacak bir şey yoksa tabela okurum, kamyon-minibüs yazısı okurum, çok çaresiz kalırsam bir şey okuyana yancı yazılma yüzsüzlüğünü bile gösterebilirim...

*

Kamyon yazılarının kaldırılmasını ancak "AB niyetiniz varsa, sizin kamyonlarınız da bizimkiler kadar sıkıcı olmalı" baskısına bağlayabiliyorum.

Böyle "kokoreç yasak, horozun ibiği üç santim, keçinin otu sarı/yeşil olacak" tarzı uyarıların kimilerini faydalı ve işlevsel bulsam da, bu durum uyuz olmama engel teşkil etmiyor.

*

Eğer kamyon yazıları yasaklanırsa, uzun yollar tatsızlaşacak.

"Rahmetli de sollardı"daki güçlü gerçekçiliği, "Hatalıysam ara"ya cevap olarak üretilen "Sıkıysa ara"nın hazırcevap tavrını özleyeceğim.

5-6 yıl önce Malatya’da otelden çıkıp çarşıda sabah kahvesi içmeye karar verdim.

Malatya sokaklarında cebimde kitabım, gölge bir yer bulmak ve bu tarihi ve güzel şehrin sesini hafızama kaydetmek niyetindeyim.

Bir tezgah dikkatimi çekti. Kamyon aksesuvarı diyebileceğimiz objeler satılmakta.

Dua eden kız çocuğu posteri, far üstü mavi göz çıkartması, çeşitli ayna sallangacı kombinasyonları ve tabii sloganlı çıkartmalar.

İki adet çıkartma alıp bir tanesini odama yapıştırmıştım: "Hayret, harcadın beni..."

Eksikliklerini hissedeceğim.

Bu kabağı böyle kim oydu

Yemek kitapları, fırını olmayanlar için pek fayda sağlamıyor. Bu noktadan hareketle bir fırın almaktansa, yemek kitaplarını takip etmeye ara verdim.

Kafa böyle çalışıyor, yapacak bir şey yok.

Sadece tezgah üstü ocakla (laptop ocak) yapabildiklerim de yeterli oluyor.

*

Yanlış beyaz eşya politikam sonucunda yemek kitaplarıyla aramda oluşan soğukluk, Artun Ünsal’ın önsözünde "faydalı bir el kitabı" olarak nitelendirdiği "Dünya Mutfakları Atlası" sayesinde dağılmaya başladı.

Kitabı, daha doğrusu yerküremizin midesel atlasını Gilles Fumey ve Olivier Etcheverria hazırlamış.

Yemek tarifleri yok bu kitapta. Yediklerimizin tarihini, köklerini ve yol açtığı sosyal hadiseleri konu alıyor.

*

Bazı seçkin geyik muhabbetlerinde, şöyle soruların ortaya salındığına ve milletin peşinden koşmaktan canının çıktığına tanık olmuşsunuzdur: "Yahu şimdi bu kabak çiçeeeeeeni alıp, içini böyle hazırlayıp, böyle pişirmek ve yemek kimin nasıl aklına gelmiştir?"

Kitap tam olarak bu sorunun karşılığını içermese de, pek çok enteresan bilgiye ulaşmanızı sağlıyor.

*

Mesela Fransız kadınlarının neden daha ince oldukları üzerine kitap bile yazıldı.

Fakat bakıyoruz dünyada en çok tereyağı tüketen millet, yılda 8.3 kiloyla Fransızlar.

Herhalde bizim daha tombul bir yapıda olmamızda günde 350 gram ekmek yememiz etkili.

*

"Tuz nereden geldi?", "Öğün alışkanlıkları nasıl oluştu, geleceği nedir?" gibi sorulara cevap arayan, yediklerinin hakikaten ne olduğunu merak edenler için fayda sağlayacak bir kitap.

Bütün yemek kitapları gibi feci acıktırıyor insanı, o ayrı tabii...

Kıpırdayan ve parmak şıklatan gençler seks bağımlısı mıdır

Çağın Ölüm Tuzakları adlı kitabı, "Bizce bir bakmalısın" diyerek gazetedeki arkadaşlarım verdi.

"Hepsini biliyorum, beni bilmediklerim ürkütüyor!" tarzı artist bir cevap vermeye çalışıp onun yerine "Aaaaa, hemen okurum" tarzı ezik bir karşılık verdim.

Profesör Doktor Şerif Ali Tekalan’ın öncelikle gençliği uyarmak maksadıyla yazdığı kitap, Fehmi Koru gibi tanınmış yazarların ve hatta Sağlık Bakanlığı yapmış Bülent Akarcalı gibi isimlerin takdirini toplamış.

*

Kitap "Sigara içme, alkol kullanma, uyuşturucudan uzak dur, sanal alemde rezilliklere sakın ola bulaşma" tarzında bölümlerden oluşuyor.

Basit yazılmış, hatta o kadar basit yazılmış ki, yazılmasa bile olurmuş diyen de çıkabililir.

Çünkü yeni bilgiler ve araştırmalar konusunda güncelliği pek yakalayamıyor.

"Yeni bilgiye ne ihtiyaç var? Sigara kötü, uyuşturucu rezil, kumar/seks/internet hem riskli hem fena değil mi zaten?" diyerek kitabı savunmak da mümkün tabii.

*

Ama sigaranın zararlarını 1975 ABD Raporu’ndan veya 1988 PİAR çalışmasından örneklerle aktarmış Sayın Tekalan. Herhalde hazırda yeni rapor yoktu...

Neyse, destek verenlerin hepsi de benden akıllı, benden unvanlı, genellikle tıp eğitimli kişiler. Sadece arkadaşlarının veya fikirdaşlarının kitabı diye bu kadar övmüş olamazlar.

Tekalan’ın sade anlatımı belki gençliğimizi konunun önemine ilgi göstermeye iter.

*

Bu ilgiye ufacık bir katkı sağlamak maksadıyla, misyonunu tamamlamak yolunda şans dilediğim kitabın "Seks bağımlılığının bazı belirtileri" başlıklı bölümünü aktarıyorum.

Bu listeyi okuduğumdan bu yana tanıdığım ve tanımadığım her insanın seks bağımlısı olduğunu düşünüyorum, elimde değil. Parantez içleri bana aittir.

SEKS BAĞIMLILIĞINA DAİR BAZI BELİRTİLER

 Sürekli seksi düşünür (Vay pislik!)

 Tehlikeli ve zararlı şekilde seks yapar (Hocam o biraz tercih meselesi galiba ama neyse kapatamayacağım konuyu açmayayım.)

 Madde kullanarak sekse yönelir.

 Kıpır kıpır hareketli davranışlar gösterir. (Hocam maksat sapık dövmek mi yoksa kıpraşana girişiyor muyuz? Onu bir açmak mümkün mü?..)

 Sigara içer, bıyıklarını yer, parmaklarını şıklatır. (Bu tarifle düğün salonunda Ankaralı Turgut eşliğinde dizlerini yere vura vura oynayan herkes dayağı yer, adı seks bağımlısına çıkar!)

 Hep gergin, tetiktedir. (Hangimiz değiliz ki hoca, el insaf!)

 Sık hasta olur. (Ne diyor bu durumda bağımlı arkadaş doktora gidip? "Hastasıyım seksin hoca, bildiğin gibi değil..." filan mı?..)
Yazarın Tüm Yazıları