‘Hayır ve şer’ üzerine

BODRUM’dan bir okuyucum, Amentü’de geçen ‘hayrihi’ ve ‘şerrihi’ lafzındaki ‘şerrihi’ sözcüğünün aslında mevcut olmadığı, bunun sonradan ilave edildiği yolunda görüşler bulunduğunu belirterek gerçekten öyle olup olmadığını soruyor.

Bu soru, aslında pek çok kimsenin aklından geçiyor, biz de zaman zaman bu tür sorulara muhatap oluyoruz. Bu nedenle, bugünkü yazımızı bu konuya ayırdık.

Amentü, ayet ve hadis olmayıp iman esasları hakkında kullanılan bir tabirdir. Manası şudur: ‘Ben Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere, hayır ve şer her şeyin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna inandım.’ ‘Müslüman’ın Amentüsü’ dediğimiz inanç esasları bu cümlelerde formüle edilmiştir.

* * *

Amentü’de ‘hayır ve şer’ kavramlarının geçmesinin hikmeti şudur:

Bilindiği gibi, İslam, tevhid inancıdır. Onun en büyük hedeflerinden birisi, ilahların çokluğu inancını tamamen ortadan kaldırmaktır. Hıristiyanlar, teslis akidesi doğrultusunda Tanrı-Meryem-İsa üçlüsüne, Mecusiler (ateşe tapanlar) ise ikiye tapmışlardır. Hint milletlerinin inançları da bunlara yakın durmuştur.

Hintliler, Allah’a ait en önemli sıfat ve özelliklerin; yaratmak, yaşatmak ve öldürmek olduğu görüşünü benimseyip bunlara karşılık Brahma, Bişen ve Behiş isimlerini icat etmişler ve bunları esas kabul etmişlerdir.

Mecusilere gelince; onlar da dünyadaki bütün fiil ve hareketlerin birer çelişki oluşturduğunu kabul ederek, álemdeki aydınlık ve karanlık, yükseklik ve alçaklık, sağ ve sol, yumuşaklık ve sertlik, gece ve gündüz, hayır ve şer, birlik ve çokluk, gurur ve tevazu, doğruluk ve eğrilik gibi zıtlıklardan hareketle bunları tek Allah’ın yaratamayacağı iddiasında bulunmuşlar, hayrın yaratıcısına ‘Yezdan’, şerrin yaratıcısına ‘Ehremen’ diyerek şirke sapmışlardı.

Kuran-ı Kerim, bu ve benzeri inanışlarla mücadele ederek bizim hayır ve şer diye nitelendirdiğimiz her şeyin kuvvet ve kudreti eksiksiz elinde bulunduran Allah’ın yarattığını beyan etmiştir. İslam’a göre bizim hayır ve şer dediğimiz şeylerin bu nitelikleri insanın kullanışlarına bağlıdır. Yoksa şirke sapanların iddia ettikleri gibi, o şeyler bizatihi ne hayırdır, ne de şerdir.

Mesela, insan hayatının idamesinde en önemli unsurlardan biri olan ateş, esas itibarıyla ne hayırdır ne de şerdir. Bilakis ateş hayır için kullanılırsa hayır, şer için kullanılırsa şerdir. Yani dünyada mutlak hayır ve mutlak şer olan bir şey yoktur. Eşya, insanın kullanımına göre bu nitelikleri kazanır. Onun için Kuran şerri Allah’a değil, insana nispet eder.

* * *

Muhammed Hamidullah
bu konuda şunları söylüyor:

‘Bazı düşünürler, Allah’a kötülüğü yakıştırmama konusunda kaygı duyarak, biri iyilik, diğeri kötülük için olmak üzere iki tanrıya sahip olmak istediler. Fakat bu durumda bu iki ilahın ortak bir uyumlulukla mı hareket ettikleri, yoksa aralarında çatışma mı olduğu sorusuyla karşı karşıya kalıyoruz.

Eğer ortak bir uyum içinde hareket ediliyorsa, çift tanrının bulunmasına gerek kalmaz. Çünkü, iyilik tanrısı kötülüğe rıza gösteriyorsa, öbürüyle suç ortaklığı ediyor demektir. Bu haliyle de, iki tanrılık hedefleyen gayeye ters düşmüş olur.

İkinci durumda ise yani aralarında çatışma varsa, o zaman da kötülük tanrısının çoğunlukla zafer kazandığını ve öbürüne galip geldiğini kabul etmek gerekecektir. Böyle bir durumda, zayıf ve mağlup bir tanrıya inanmak mı gerekecek? Hem sonra, kötülük görece bir şeydir: Biri açısından kötü olan, diğeri açısından iyi olabilir. Şu halde mutlak kötülük mevcut olmadığına göre, Allah’a kötülük isnat edilmesi söz konusu olamaz. Sadece arı, duru ve katıksız olan tek tanrıcılık aklı tatmin edebilir.’

* * *

Müslüman, hayır ve şer her şeyin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna inanır. Allah kullarına hayrı da, şerri de serbestçe seçebileceği bir irade vermiştir. İnsan, iyiliği de, kötülüğü de kendi seçer. Hiç şüphesiz, Allah kulunun kötülüğü seçmesine rıza göstermesin. Bu yüzden biz insanlar kendi seçimlerimize göre karşılık buluruz.

Düzeltme: Geçen haftaki yazımızda Mehmet Akif’in son mısraında geçen (zavallı dini çevirdin maskaraya) cümlesinde zavallı kelimesinden sonra virgül konulması gerekiyordu. Düzeltir, özür dileriz.

SORALIM ÖĞRENELİM

Bir insan, cinsel ilişkide bulunduğu kadının kızıyla evlenebilir mi?

T.E.-İSTANBUL

Evlenmesi caiz değildir.

Umre, hac yerine geçer mi?

İbrahim ÖZDEK-İSTANBUL

Umrenin hayatta bir defa yapılması sünnettir. Farz olan hac yerine geçmez.

‘Euzübillahimineşşeytanirracim’ lafının hikmeti nedir?

Başak KIRTASİYE-BODRUM

Peygamberimize, Kuran okumaya başlamadan önce ‘taşlanmış, kovulmuş olan şeytandan Allah’a sığınırım’ demesi emrolunmuştur. Tabii bu emir onun ümmeti olan bizi de bağlar. Her çeşit şüphe, vesvese ve kötülüğün kaynağı şeytandır. Bunun için şeytandan Allah’a sığınmamız gerekir. Şer namına, karanlık namına, cehalet namına ne varsa Allah’a sığınarak hepsine karşı gelmek, yalnız Allah’ın rahmeti olan iyiliğe, doğruluğa ve esenliğe sarılmak, bu sığınmanın içerisinde ifadesini bulur.

Ölmeden önce şahsıma ve yakınlarıma hatim indirebilir miyim?

A.C.D.-İSTANBUL

Kuran ölüler için değil, diriler için indirilmiş bir kitaptır. Onu okuyup, anlayıp hayatınıza uygulamanız gerekir. O, bir mezarlık kitabı değildir. Hayatta iken okuyacaksınız.

Ateist bir komşumdan alışveriş edebilir miyim?

Fahrettin KOÇOĞLU

Ateist bir insandan alışveriş yapmanızda mahzur yoktur. Bu tür insanlara yaklaşıp diyalog kurmak, belki hidayete ermesine vesile olur. Nitekim, Hz. Peygamber, inanmayanlarla diyalog kurmuş, onlarla konuşmaya, tartışmaya devam etmiştir. Özellikle Tanrı’nın varlığı başta olmak üzere, evrenin ve evrende olan hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Bilginiz nispetinde bu komşunuza yardımcı olmanızda fayda var.
Yazarın Tüm Yazıları