Hastası olanı tedavi eden program

Haberin Devamı

Aslında televizyon başlı başına bir abur cubur tartışmasının yanından dolaşarak devam edelim yolumuza, yormayalım kendimizi.

Haber bültenleri, bazı yorum programları ve seyretmek istediğim spor aktiviteleri (bitmiyor tabii!) dışında televizyonu kapatıp plaklarla ilgileniyorum, kitap arsızlığı yapıyorum.

Kitap arsızlığı başlayıp bitirmemek oluyor; vicdan azabını aşmak konusunda ustalaştığımdan, kitap açmazsa Nick Cave bile yazmış olsa kenara bırakıveriyorum.
Son örneklerden biri Nick Cave’in son kitabı Bunny Monroe’nun Ölümü.

Resmen öteledim kitabı, içimi ütüledi; sonra bir daha bakarım.

Ama bu arada Helikopter’den çıkan “İsa Bu Köye Uğramadı” (Carlo Levi’den; Sabahattin Eyüboğlu çevirisi) gibi bitirince bir daha başlanası kitapların da hakkını veriyorum kendimce.

Haydi elimiz değmişken bir de çizgi roman tavsiye edeyim.

Geçen hafta Silver Surfer’ın “Essential” ciltlerinden ikincisini almak için uğradığım Gerekli Şeyler’de taze çıkmış olan “Joker”ı hediye ettiler.

Severek takip ettiğim 100 Bullets’tan tanıdığım yetenekli yazar Brian Azzarello ve çizer Lee Bermejo’nun işi.

Joker, bildiğimiz Joker ama hikayesi bildiğiniz gibi değil!

Hararetle tavsiye ederim.

*

Ancak hayatım böyle kendince saygı ve hayranlık uyandıran faaliyetlerle geçmiyor elbet!

Saat ayarı sanırım bünyeye sapıtma imkanı tanıyor.

Zihnimde saatlerin ileri/geri alınmasıyla ilgili hiçbir problem yok. Veya ben öyle sanmaktayım!

Fakat bünye sapıtıyor.

Olur olmaz bir saatte uyanıp televizyonu açıyorum ve canım aslında bana hiçbir şey ifade etmeyecek bir program seyretmek istiyor.

Bir dizi, bir film, iki adet video klip, daha önce kaydedilmiş bir program, belgesel filan istemiyorum.

Onlar mantıklı.

Benim istediğim, kafadaki devreleri karıştıracak bir program, bir konu başlığı, bir şok dalgası.

*

Rejim bozduğum süreçte müptelası olabileceğim tek bir program buldum.

Flash TV’de gece rüya yorumlayan hanımefendi de tabii ki çok kıymetli...

Aynı şekilde ürün tanıtım skeçlerini seyretmek de beyinde geniş alanlar açılmasını sağlıyor...

Fakat bu tarz bir “Ay ne saçma, ne komik” arayışında değil sefil ruhum!

İlk kez “Gerçek Kesit” seyrettiğim anın, TRT Avaz ile ilk karşılaştığım günün, TBMM TV’de tulum çıkardığım 2008 Bütçe Görüşmeleri ile coştuğum dönemin peşindeyim.

Bildiğiniz manyamış durumdayım!

İmdadıma yetişen program Ses TV’nin “Psiko Yaşam”ı oldu.

Programın başını kaçırdığımdan ismini öğrenmem mümkün olmadı fakat sakin sakin konuşan, basit ve anlaşılır tavsiyeler veren bir uzman sunuyor Psiko Yaşam’ı.

Adından da hayli net anlaşılıyor konusu.

Seyirciler, psikolojik sorunlarını alt yazıyla verilen telefonu arayarak iletiyor; uzman yol gösteriyor.

“...Böyle tahtırevalli gibi inip çıkıyorsa, ona bi-polar diyoruz. Bi-polar duygu bozukluğunu daha önce konuşmuştuk, sonra yine konuşacağız” derken dahil oldum hadiseye.

*

Bir klasik bulduğumu hemen anladım.

Sonra “kadınların regl dönemi yaşadıkları huzursuzluk” ve Belçika’da Milli Gelin/Milli Damat Psikozu konularına geçtik.

Belçika’ya direkt Türkiye’den evlenmek üzere gidenlerin yaşadığı yabancılık ve uyum problemine, Milli Gelin/ Milli Damat denirmiş meğer...

Sonra açılım sürecinde televizyonda seyrettiği haberlerden etkilenen bir kadının “Gece evimizi PKK’lılar basacak” diye sesler duymaya başlaması ele alındı.

Uzmanın sakin tavrı ve gerçek insanların gerçek dertlerine yol gösterirken tane tane konuşmasından etkilendiğimi söylemeliyim.
Hani, “Hastası oldum programın” derler ya.

Bu programın hastası olunca telefon açıp tedavi olma imkanın da var.

Ne güzel!
 
Psiko Yaşam’ın takipçisi olacağım.

Yazarın Tüm Yazıları