Galiba demokratikleşiyoruz

HDP’nin eş başkanı Sebahat Tuncel, “Sarıgül’ü desteklemek zorunda değiliz” diye bir demeç verdi.

Haberin Devamı

Bu cümleden, “Esasında doğal olanı desteklememiz ama...” gibi bir anlam çıkıyor.
HDP, askeri vesayet dönemi sonrası Türkiye’sinin beklenen bir oluşumuydu.
Bilindiği gibi, eski Türkiye’nin mağdurları arasında iki kesim ön plana çıkmıştı.
Muhafazakarlar, kuyudan ilk çıkan oldu ve 2002 yılından beri iktidarlar.
Kürtler, biraz da şiddeti yöntem olarak seçmişliğin dezavantajı nedeniyle ülkenin yeni yönetim profilinde içlere sindirilmekte zorluk yaşıyorlar.
PKK ve onun lideri Abdullah Öcalan bu gerçeğin farkında.
Doğru bir proje
İstediği kadar “Şiddet bitti, artık demokratik Türkiye zamanı” söyleminde bulunulsun, yakın sıcak geçmişin izleri kolay silinmiyor.
Bu sebeple, meselenin sadece Kürtlerin haklarının elde edilmesi olmadığını, Kürtler dahil herkesin aradığı huzurun tüm ülke mağdurları için özgürlükçü bir düzenin tesisi ile mümkün kılınacağını ifade ediyorlar ve bu yaklaşımın pratiğe yansıması olarak HDP projesini tedavüle sokmaya çalışıyorlar.
Şüphesiz HDP doğru bir proje. Ancak belki de zorunluluktan, başlangıç vuruşunun yine Kürtler tarafından yapılıyor olması muhtemelen tereddütle karşılanacaktır.
Projenin şu aşamada inandırıcılık sıkıntısı açık olarak görülüyor.
Evrensel demokratik ilkeleri benimseyen bir anlayış üzerinden bir payda oluşturma iddiası güdülüyorsa, en kısa zamanda, bu partinin toplumun daha fazla demokrasi talep eden tüm kesimlerine açılması, eylem ve söylem dengesinin sağlanması gerekiyor.
Aksi halde, biraz erken bir proje olan YDH hareketinin başına gelenler, bu parti için de geçerli olur.
Hatırlayın, Cem Boyner’in liderliğinde Yeni Demokrasi Hareketi, ülkenin entelektüel birikimini temsil eden pek çok insanı yanına alarak yola çıkmış, çok ciddi heyecan uyandırmış, ancak bir müddet sonra sadece Kürtçülüğe hizmet ediyor suçlamasıyla prestij kaybederek, başlangıç desteğini yitirmiş ve sahneden çekilmişti.
Eksik tablo çıkar
Şüphesiz o devirlerde askeri vesayetin borusu ötmeye devam ediyordu.
Şimdilerde ise artık askerler yok, muhafazakarlar çok güçlü bir şekilde iktidardalar.
Kendini mağdur hisseden diğer kesimler AK Parti iktidarının uygulamalarından yeterince tatmin olmadıklarını ifade ediyorlar.
Hani sanki söylemlerinde “Kuyudan tek tek çıkacaktık, sen çıktın bizi aşağıda bıraktın” serzenişlerini görüyorsunuz. Hatta bazen sertleşiyorlar ve “Gitti askeri vesayet, geldi muhafazakar vesayet” yaklaşımını savunuyorlar.
Pek tabii bu oluşum sadece Kürt hareketi ile sınırlı kalır ve diyelim kendi çapında başarılı olursa, toplumun diğer kesimlerini kavrayamamış haliyle, bu defa muhafazakar–Kürt vesayeti koalisyonu gibi eleştirilere muhatap olacak ve yine eksik bir tablo ortaya çıkacaktır.
Bu arada, sivil vesayet tartışmaları, beraberinde askeri vesayet döneminde ayrıcalıklı bir kesim olarak görülen “laik kitlelerde de” derin endişeler yaratmış ve mağdurlar kervanına bu kesim de dahil olmuştur.
Demokrasi, bir anlamda paylaşımı yeniden tarif ederken, bahse konu laik kesim de “Gezi olayları” ile “Durun bakalım ben de varım” diyerek ağırlığını hissettirmiştir.
Kazanan iktidar olur
Tüm bu gelişmeler, açıkça ortaya bir beklentiyi koymaktadır.
Bu toplum aradığı huzuru, herkesin kesin mutabakatını ilettiği evrensel demokratik bir payda da, her türlü “takiye”den arındırılmış haliyle uzlaşarak temin edebilir.
Demokrasilerde “ağlamayan çocuğa meme vermezler.”
Her kesim yavaş yavaş bunu idrak edecektir.
Şüphesiz, temel prensiplerinde endişe yaşanmayan bir demokrasi platformunda ana belirleyici seçimlerdir ve kim kazanırsa o iktidar olur, kendi dünya görüşüne göre duyduğu heyecanları makul ölçülerde topluma empoze etmeye çalışır ancak esas olarak “verdiği hizmet” üzerinden değerlendirilir.
Toplumun hiçbir kesiminin temel hakları veya yaşam tarzları üzerinden bir tedirginliği olmaması gerekir.
Buralardan hareketle, başa dönersek, HDP’nin, muhafazakar iktidara alternatif olarak, geniş katılımlı bir payda oluşturabilmesi mümkün müdür?
Bunu zaman gösterecek.
Halka değmeyi öğrenmek
CHP’nin, özellikle Kılıçdaroğlu’nun yakın durduğu kesiminin bu alternatif ana gövdeye talip olduğu anlaşılıyor.
Sarıgül’ün istenmesinin ana sebebi de budur.
Sarıgül’ün, bazılarına popilist gelse de, CHP’nin tek parti döneminden kalan, dizayn etmeye hevesli, seçkinci ve demode ezberci hallerini yumuşatacak çok önemli bir potansiyel olduğu açık olarak görülüyor.
CHP, Yeni Türkiye’de yerini HDP veya benzeri bir oluşuma bırakmak istemiyorsa, halka değmeyi, toplumun diğer kesimlerinin hassasiyetleri ile uğraşmamayı öğrenmek zorunda.
Sarıgül bunun başlangıç vesilesidir.
Sonrasında, ikna edilmeyi, kazanılmayı bekleyen, Kürtlerden, Alevilere, Çingenelerden, eşcinsellere çok geniş kesimler var.

Haberin Devamı

Esnaf lokanta lezzetlerim

Haberin Devamı

GEÇEN hafta kendimize göre beğendiğimiz restoranları yazmıştık.
Bu hafta da esnaf lokantalarından bir listeleme yapacağız.
Esnaf lokantalarının bazıları müthiş bir istikrar içinde, her öğlen şapkadan hep aynı tavşanı çıkartarak, mütemadiyen lezzet infilak ettirir.
Hani kendi özel yemeklerini başka yerde yeseniz ya da evde yapmaya kalksanız mümkün değil o tadı yakalayamazsınız.
Bu sebepten haklı ve efsanevi bir şöhretleri vardır.
İşte sıralama
Efendim, listem şöyle: Birinci sırada, her yemek sonrası “Olmaz böyle bir şey” dediğim, 1. Sanayi’nin bitimindeki caddede Zaim Usta var.
İkinci sıra, “İstanbul’da Hacı Salih, Hacı Abdullah varsa bizim de Adil Müftüoğlu’muz var” dediğimiz, Bitpazarı’ndaki Uğur Lokantası. Adil Usta rahmetli olduktan sonra yine üçüncü kuşakla aynı çizgiyi sürdürüyor.
Üçüncü sıra, Şirinyer’de Bergama Köftecisi. On yıllar boyu değişmeyen kalite ve nasıl beceriyorlarsa “cool” yapı.
Dördüncü sıram, Beğendik Abi. Önce Urla, sonrasında Alaçatı ve Bornova’dalar. Artık esnaf ölçülerini aşmaya başlayan bir marka olma yolundalar.
Beşinci sırada Ciğerci Zarif var. Kalearkası’nda bir holding ciddiyetiyle on yıllardır devam ediyorlar.
Altıncı sıra “Asil ve oğlu” namıyla birinci sanayide ve Bornova’da kurufasulye, turşu, Tire köfte üçlemesi ile damakları dumur etmeyi ısrarla sürdüyorlar.
Son sıram, bir dizi köfteciye ilişkin. Sırasıyla Çiğli yolu üzerinde İnegölcü Kemal Usta, Kalearkası’nda Muhterem Köfte Salonu Nam Köfte. Bu arada Şemikler ve Bornova’da özellikle süt kuzu zamanı Kokoreççi Baki Usta’yı da zikretmeden geçmeyeyim.

Haberin Devamı

GEÇEN hafta kendimize göre beğendiğimiz restoranları yazmıştık.
Bu hafta da esnaf lokantalarından bir listeleme yapacağız.
Esnaf lokantalarının bazıları müthiş bir istikrar içinde, her öğlen şapkadan hep aynı tavşanı çıkartarak, mütemadiyen lezzet infilak ettirir.
Hani kendi özel yemeklerini başka yerde yeseniz ya da evde yapmaya kalksanız mümkün değil o tadı yakalayamazsınız.
Bu sebepten haklı ve efsanevi bir şöhretleri vardır.
İşte sıralama
Efendim, listem şöyle: Birinci sırada, her yemek sonrası “Olmaz böyle bir şey” dediğim, 1. Sanayi’nin bitimindeki caddede Zaim Usta var.
İkinci sıra, “İstanbul’da Hacı Salih, Hacı Abdullah varsa bizim de Adil Müftüoğlu’muz var” dediğimiz, Bitpazarı’ndaki Uğur Lokantası. Adil Usta rahmetli olduktan sonra yine üçüncü kuşakla aynı çizgiyi sürdürüyor.
Üçüncü sıra, Şirinyer’de Bergama Köftecisi. On yıllar boyu değişmeyen kalite ve nasıl beceriyorlarsa “cool” yapı.
Dördüncü sıram, Beğendik Abi. Önce Urla, sonrasında Alaçatı ve Bornova’dalar. Artık esnaf ölçülerini aşmaya başlayan bir marka olma yolundalar.
Beşinci sırada Ciğerci Zarif var. Kalearkası’nda bir holding ciddiyetiyle on yıllardır devam ediyorlar.
Altıncı sıra “Asil ve oğlu” namıyla birinci sanayide ve Bornova’da kurufasulye, turşu, Tire köfte üçlemesi ile damakları dumur etmeyi ısrarla sürdüyorlar.
Son sıram, bir dizi köfteciye ilişkin. Sırasıyla Çiğli yolu üzerinde İnegölcü Kemal Usta, Kalearkası’nda Muhterem Köfte Salonu Nam Köfte. Bu arada Şemikler ve Bornova’da özellikle süt kuzu zamanı Kokoreççi Baki Usta’yı da zikretmeden geçmeyeyim.

Yazarın Tüm Yazıları