Gaffur’un pijaması değil Fenerbahçe forması

FENERBAHÇE maçı sonrasında çileden çıkmış taraftarlar, buldukları kameraya veryansın etmekte. Siniri tepesine tırmanmış bir taraftar, söylediklerinin kaydedildiğinden ve yayınlanacağından emin olmak için "Lütfen bu lafı yayınlayın, çıkartın bu söylediklerimi televizyonda" diyor ve şu tespiti yapıyor:

"Geçen hafta (Antalya maçını ima ediyor) Yılmaz Vural sahada Alex ve Tümer’den daha fazla terledi!"

Kendi kendime "Bu hafta duyduğum ikinci iyi değerlendirme" diyorum. İlk tepki bir Galatasaray taraftarına aitti. Beşiktaş maçı oynanmadan önce, Gerets’in kadroyu açıklamasından sonra muhabir taraftara ilk 11’i sayıyor ve görüş istiyor.

Galatasaraylı kadroyu duyunca "Haydi canım, atıyorsun" gibilerden yaklaşıyor hadiseye. Muhabir "Kadro böyle, son bilgiler bunlar" diyerek taraftarı ikna etmeye çalışıyor.

Taraftar inanmak istemediği kadroyla ilgili şu yorumu yapıyor: "Öyle bilgi mi olur ağbi? Değişir o bilgiler..."

Fakat haftanın taraftarı yine de Fenerbahçe’den çıktı. TV8’deki "Ve Gool"de Sivasspor maçı sonrasında tepki gösterenlerle konuşuyor muhabir. Bu arada arka planda beliren bir eleman, üzerinde Peker Açıkalın’ın fotoğrafı seloteyple yapıştırılmış sarı bir karton kaldırıyor. Tek kişilik tepki pankartında şu yazmakta: "Üzerinizdeki Gaffur’un pijaması değil, Fenerbahçe forması..."

Evişi ödevi gibi üşenmeyip hazırlamış. Ve belli ki maçtan önce hazırlamış. "Pro-aktif" taraftara model oluşturabilecek elemanı yine de takdir ettim.

Ama evden böyle önyargılı çıkıp maça protesto pankartını da hazırlayıp gelme halini anlamış değilim!

Lüfer iyi de palamuta tepki gösteren çıkar

KANAL D’de Engin Verel, Sivasspor’un çok tartışılan maç öncesi kadro değişikliği konuşulurken şu örneği verdi: "Balık restoranına gitmişsin, palamut söylemişsin lüfer gelmiş. Ne olmuş yani?.."

Balık severim. Lüferin yeri kalbimde ayrıdır. Palamut da severim fakat lüferin karşısında alternatif olarak zayıf kalır. Hoş, lüfere karşı hepsi zayıf kalır ya...

Engin Verel’in gecenin bir yarısı yarattığı bu lüfer/palamut polemiği, balığın zaten az olduğu bir yılda yutkunmama ve "Öyle demeyin Engin Bey, palamutun yerine lüfer gelirse ses çıkarılmaz ama aksi durumda ortalığı birbirine katarım" dememe yol açtı. Nitekim Fenerbahçe yönetiminin tepkisi de benimki gibi oldu...

"Mal" gibi hissetmek

MARATON’da Fenerbahçe yöneticisi Murat Özaydınlı’nın telefonla yayına bağlandığı dakikalar çok enteresandı. Şansal Büyüka ve Murat Özaydınlı’nın yer yer "Arşive bakarsak, sizinle ilgili bizde de neler var" noktasına da gelen tartışmaları sırasında samimiyet dışında her şey vardı: Gizli tehdit, küçümseme, konuşmanın seyrine göre ileri / geri hamleler...

Murat Özaydınlı konuşmasının başında Erman Toroğlu’ndan bahsederken adını bile kullanmayışının nedenini "Hatırlamıyorum adını" diyerek açıklamıştı. Karşılıklı konuşmaya başlayınca "Erman Hoca" diyecek kadar tazeledi hafızasını... Aman, onlar anlaşsın da...

* * *

Uzayan fakat temposu düşmediği için sıkılmadan seyredilen üçlü polemik sırasında Murat Özaydınlı "Siz yayıncı kuruluş olarak pohpohlayacağınıza malı kötülüyorsunuz" dedi.

Futbolun bir endüstri olduğunu, bu "iş"te büyük para olduğunu biliyorum.

Amacım burada budalalık seviyesinde futbol romantizmi yapmak da değil.

Fakat Büyüka ile Özaydınlı tartışırken birkaç kez "Mal" lafı geçince, her sezon futbol endüstrisine kendi bütçesine göre katkıda bulunan (Kombine, lisanslı ürünler vs) bir taraftar olarak kendimi kötü hissettim.

Futbolun mal, taraftarın müşteri olarak görülmesine alıştık ama insanın yüzüne karşı da "Mal" denmez.

Yadırgama noktasını geçeli çok oldu, ayıpladım.

Ayhan’a küfür meselesi

BEŞİKTAŞ-Galatasaray maçını evde televizyon başında seyrettim. Beşiktaş taraftarı Ayhan Akman’a maç öncesinde, maç sırasında, hatta devrede küfür etti. Ben işin o kısmına hiç girmeyeceğim. "Ne ayıp, niye küfür ediyorsunuz?" yazısı yazmak istesem, bütün takımlara yazmam lazım, bunu biliyorum.

Beni ilgilendiren, evde otururken küfürleri duyabilmiş olmam. Şansal Büyüka bu konudaki hassasiyetini sık sık vurguluyor. Maç sırasında biraz gecikmeli de olsa, küfür başlayınca stadın sesi kısılıyor. Fakat maçın oynanmadığı anlarda (Mesela maç öncesi) küfürün bini bir para.

Haydi o da teknik bir hadisedir, ben anlayamıyorum diyelim. Peki pazar gecesi "maçın öncesi, sonrası" bantında ne işi var o küfürlerin?

"Küfür edenler arasında bir bayan da vardı, ne enteresan" diyerek "Ananı s.... Galatasaray" tezahüratını yayınlamanın mantığı nedir? Sadece "sin-kaf" noktasında ’bip’ sesi koyunca anlaşılmıyor mu ne denildiği?

Haydi daha açık sorayım: O küfür Ayhan yerine üç büyük kulüpten birinin başkanına yapılsa daha hassas davranılır mıydı?

"Ortamı germeyelim" demek kolay ve kulağa hoş geliyor, o zaman biraz samimiyet de görmek istiyor insan...
Yazarın Tüm Yazıları